Güncelleme Tarihi:
Ankara’nın Gölbaşı ilçesi nüfusuna kayıtlı, beş çocuklu Aydoğdu ailesinin ikinci çocuklarıydı Muzaffer Aydoğdu. Abisi Zafer’den altı yıl sonra, 1980’de dünyaya geldi. Anne ve babasına çok düşkündü. Onlara hep hediye alır, ihtiyaçlarını gidermek için tüm kardeşlerini organize eder, hem Anneler hem Babalar Günü’nde Facebook hesabına, birlikte çektirdikleri fotoğrafları koymayı es geçmezdi.
Şoförlük yapan Aydoğdu, en çok da kızına düşkündü.
Daha küçükken kabristana gittiklerinde “Babana gideceğini haber verdiler. Baban süslendi püslendi, orada bekliyor” diyorlardı. Muzaffer Aydoğdu’nın abisi Zafer Aydoğdu, “Bir çocuğa babasının ölümü nasıl anlatılır ki? Şehitlerin ölmediğini, babasının onu orada beklediğini, onu her zaman gördüğünü, onu kötülükten, tehlikeden koruduğunu söylüyorduk” diyor.
Hastaneye vardıklarında hayatını kaybetmişti
Amcası Zafer Aydoğdu asker ve şu an Hatay’da görev yapıyor. Ankara’ya gittiklerinde ilk iş Tuana’yı alıp park, bahçe, sinema, AVM; Tuana nereye isterse gezmeye gittiklerini anlatıyor. Bir de babasızlığı daha çok hissetmesin diye çok dikkatli davrandıklarını... “Yıllardır gelinimizin yanında eşimizle şakalaşmadık, çocuklarımızı sevemedik. Bu dört sene bizim için çok zor geçti. Sayısız hatim indirdik. Kabrini nur eylemesi için hep dua ettik. Aile kabristanında onun yeri, benden sonraki mermer bloktaydı. Şimdi orada yatıyor. En küçük kardeşimiz Sinan 1993 doğumlu. O da ikinci babasını kaybetmiş gibi oldu.”
15 Temmuz’da Genelkurmay Başkanlığı’nın önündeyken vuruldu Muzaffer Aydoğdu. Mermi, sol kürekkemiğinin yakınından girip iç organlarını parçalamıştı. Tankın üstünden yere düştüğünde, tanımadığı biri, tankın altında kalmasın diye kollarından tutup kenara çekti. Aydoğdu’nun o gece dışarı birlikte çıktığı kuzeni Emre Aydoğdu, onu hastaneye yetiştirmeye çalışırken ağzından kızı Tuana’nın adı duyuldu en son. Hastaneye vardıklarında hayatını kaybetmişti.
Abi Zafer Aydoğdu, “Muzaffer’in benden istediği ama benim yapmadığım hiçbir şey olmadı. Gözüm arkada değil. Ama asker olduğum için hep başka şehirdeydim. İsterdim ki Ankara’ya gittiğimde tüm zamanımızı birlikte geçirelim. Ben izne giderdim; o işte, çalışıyor olurdu. Keşke özlemimizi giderecek daha çok vaktimiz olsaydı” diyor.
Zaman geçmiyor, o acı dinmiyor
Anneleri gecekonduda oturduğu için Muzaffer Aydoğdu’nun en büyük dileği, kendi evinin borcu bittikten sonra annelerine bir ev almaktı. Devletin şehit ailelerine verdiği evde kayınvalidesinin oturmasını istedi eşi. En büyük dileklerinden biri, bu şekilde gerçekleşmiş oldu.
Zafer Aydoğdu, “En büyük acıyı annem çekiyor. Ben şehir dışındayım, kendi işimi kovalıyorum. Çocuklarım ve onların dertleriyle ilgilenirken unutuyorum. Unutmuyorum ama unutuyorum. Ama annem bir an bile unutmuyor. Şehit anneleriyle bir araya geliyorum. Bir anne vardı, oğlu 1980’de şehit olmuş. Üzerinden geçmiş 40 yıl... ‘Hâlâ çantası duruyor, içinde elbiseleriyle... Biraz sonra eve girecekmiş gibi yaşıyorum. Zaman geçmiyor, o acı dinmiyor’ demişti. Annem de aynı şeyi söylüyor” diyor.
Aydoğdu ailesinin babaları Hayati Aydoğdu, 2013’te, o zaman 58 yaşındayken kalp krizi geçirdi. Kalp masajıyla 15-20 dakika sonra hayata döndürdüler, o arada beyin oksijensiz kaldığı için birçok fonksiyonunu yitirdi. Tek başına yürüyemiyor, ayakta durmakta bile zorlanıyordu artık. Hafızasının ve konuşma yeteneğinin büyük kısmını kaybetmişti. “Nasılsın” diye sorduklarında ancak zar zor bir “İyi” çıkıyordu ağzından. Muzaffer Aydoğdu’nun cenazesi kaldırılmadan önce yıkanırken babası oğlunu son bir kez görsün diye annesi onu odaya aldı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
- Hayati bu kim?
- Muzaffer.
- Ne olmuş?
- Şehit olmuş. Ölmüş.
Baba Hayati Aydoğdu o günden sonra bir daha hiç konuşmadı.