Baba'dan din atağı

Güncelleme Tarihi:

Babadan din atağı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Türkiye'nin önde gelen ilahiyat otoritelerinden görüşler alan Cumhurbaşkanı Demirel, İslamiyet'le ilgili tartışmalara yön verecek önemli bir din projesi hazırlatıyor. Demirel proje ile ‘‘Cumhuriyet-Laiklik ve İslam'ın’’ bağdaştırılabilirliğini gerekçeleriyle ortaya koymayı tasarlıyor.

CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, Çankaya Köşkü'ndeki görev süresinin sonuna yaklaşırken, Türkiye'de İslamiyetle ilgili tartışmalara yön verecek önemli bir din projesinin hazırlığına girişti. Demirel, Türkiye'nin önde gelen bir dizi ilahiyat otoritesinden mütalaa alarak hazırladığı bu projede, Türkiye'de Cumhuriyet, Laiklik ve İslamiyetin ‘‘bağdaştırılabilirliğini’’, gerekçeleriyle ortaya koymayı tasarlıyor. Cumhurbaşkanı, projesinin hangi aşamada olduğunu anlatırken ‘‘Çok güzel bir hazırlık yaptık. Çeşitli yerlerden mütalaa aldım. Ancak hazırlıklarım henüz ne açıklanacak, ne de baskıya girecek durumda değil’’ diye konuşuyor. Demirel'in önümüzdeki mayıs ayında Cumhurbaşkanlığından ayrılmasından önce açıklaması beklenen bu çalışmasının temel mesajlarından biri, ‘‘çok-hukukluluğun’’, yani Kuran'daki Şer'i hukuk kuralları ile din alanı dışındaki pozitif hukukun birarada uygulanamayacağı, bunun da özünde dine aykırı bir durum oluşturmadığı tezini esas alacak. Demirel, bu çalışması üzerinde yaptığımız sohbete, önce İslam Dini'nin dünyevi konulara ilişkin geniş hükümler getirdiğini hatırlatarak başlıyor:

DEVİR DEĞİŞTİ

‘‘İslam, dünya ahvalini tanzim etmiştir. Bunu tanzim ederken bir kısım hususların devlet tarafından, bir takım hususların da kişiler tarafından yapılmasını öngörmüş ve neticede yanlış hareketlere cezalar getirmiştir. Cumhuriyet'le birlikte ise bunların bir kısmını yeni kanunlarla tanzim etmek zarureti doğmuştur. Ancak böyle olması, İslam'ı, bir kişinin Müslüman olmasını değiştiren şeyler değildir. Zaten devir değişince ahkam da değişiyor.’’ İşte bu noktada tartışma, İslamiyetin geleneksel yorumunu yapan çevrelerin, Kuran'ın, yani Allah'ın gönderdiği vahiylerin bir bütün oluşturduğu, bu bütünün bozulamayacağı, bu çerçevede pozitif hukuk öne sürülerek Kuran'daki bazı hükümlerin geçersizliğinin öne sürülemeyeceği yolundaki görüşleri üzerinde çıkıyor. Demirel önce bu tartışmanın yalnızca İslam alemi değil, Hıristiyan aleminin de sorunu olduğunu hatırlatıyor:

YENİ NİZAM

‘‘Gerçi, Hıristiyanlık dünyayı çok fazla tanzim etmemiştir, ama Avrupa'da yüzlerce savaş olmuştur. Din herşeyi idare edecektir, devlet dinin bir parçası olacaktır diyenler olmuştur. Hayır, din-devlet ayrı olacak diyenler olmuştur. Ve neticede dinin ayrı, devletin ayrı olacağı yere gelinmiştir. Örneğin, İngiltere'de din, yani Anglikan kilisesi neredeyse devletin bir parçasıdır. Keza Fransa'da bu iki alan kesin birbirinden ayrıdır.’’ Demirel, tartışmayı Cumhuriyet'e getirdiğinde ‘‘problematiği’’ şöyle ifade ediyor: ‘‘Problematik şu: Cumhuriyet Devrimi bir nizam getirmiştir. O günkü Meclis üyelerinin büyük bir kısmı, din uleması olanlar da dahil, bunu İslam'la bağdaştırmışlardır. Cumhuriyet, örneğin kadın hukuku ile ilgili yeni şeyler, örneğin monogomiyi, tek eşliliği getirmiştir. Ceza ve miras hukukunda bir takım şeyler getirmiştir. Ama unutulmaması gereken nokta şudur; Çağdaş kanunların ceza saydığı hususların tümü zaten dinin de yaptırıma bağladığı hususlardır.’’

TEK HUKUK VAR

Cumhurbaşkanı, bir taraftan pozitif hukukun, bir taraftan da vahiy yoluyla gelmiş olan Kuran'daki hukuk kurallarının birarada varolabilmesini mümkün görüyor mu? Demirel, ‘‘Mümkün değildir’’ dedikten sonra ekliyor: ‘‘Tek hukukluluk dışında bir yol olamaz. Türkiye'nin tek hukukluluktan yana hiçbir zararı olmamıştır. Aksine 75 senedir bunlar yerleşmiştir. Çok hukukluluğu arzu etmenin yararı yoktur. Türkiye'de tek hukukluluktan dolayı bir şikayet yoktur. Yani birden fazla eş almak istiyorum gibi ihtiyaçlar yoktur. Benim inancıma göre, 'Allah birdir ve Muhammed onun resuludür' dedikten sonra mesele başlar. Ondan sonra ne kadar iyi hareket edebiliyorsanız o kadar iyi hareket edilebilmesi zannederim herkesi hoşnut edecek-tir. ’’

230 ayetin yerine pozitif hukuk var

Demirel, Cumhuriyet'le getirilen ve doğrudan Kuran'da düzenlenmiş konuların ilgi alanına giren ayetlerin sayısını ‘‘230 dolayında’’ veriyor: ‘‘Bunlar doğrudan Kuran'nı ukubet (ceza) ve muamelat dediğimiz bölümlerine ilişkindir. Bunlarda belli yanlışlara belli cezalar getirilir ve mirastan evlenmeye kadar pekçok şey düzenlenir. Cumhuriyet gelen yasalar iman ve güzel ahlaka dokunmamış, sadece ukubette ve muamelatta değişiklikler getirmiştir. Yani bugünkü hukuk, Kuran'ın getirdiği 230-232 ayetin yerine başka kurallar koyuyor. Ama Kuran da onları cezasız bırakmamıştır. Arada sadece yöntem farklılığı vardır.’’ Demirel, bu noktada ‘‘Söz konusu 230 ayetin uygulanabilirliği nedir?’’ sorusuna şu karşılığı veriyor: ‘‘Bu ayetleri aynen uygulamak yok. Bunun yerine pozitif hukuk uygulanıyor. Devrim bunu derken 'ben dine aykırı birşey yapmıyorum, ayrıca dinin müsade ettiği bazı şeylere de müsade etmiyorum' diyor. Yani bugün poligamiyi (çokeşlilik) savunamazsınız. Cumhuriyet, 'Dine dayanan çok hanımlılığa müsade etmiyorum' diyor. Hiç kimse de çıkıp ‘‘niye böyle diyorsun, din buna müsade ediyor’’ demiyor.

Günah varsa affetmek Allah'ın işi

Cumhurbaşkanı, ‘‘Ortodoks’’, yani kendi ifadesiyle 'katı' din adamlarının Kuran'ın katı yorumu dışındaki yorumlarını kabul etmediklerine dikkat çekerek, şu karşı görüşü getiriyor: ‘‘Zaman değişmiştir. Zaman değişince, hüküm de değişmiştir. Bu mecelle kaidesidir. Sonra din, müslüman olma şartlarını, diğer kurallara bağlamış değildir. Yani, din Kuran'ın bütün kurallarına uyulmasına ister, fakat bu kurallardan bir kısmına uyulmuyorsa -ki bunların bir kısmına modern hayatta uyulamıyorsa- din onu dinsizlik, yani İslam dışı saymıyor. Oradan günah doğuyorsa o günahı affetmek Allah'ın işi. Veya günah halinde telakki etmek yine Allah'ın işi.’’

Allah adına hüküm vereni Allah çarpar

Demirel, Körfez depremini ‘‘Allah'ın cezası’’ olarak nitelendiren yorumlara şöyle karşılık veriyor: ‘‘Kuran'ı Kerim'in Zilzal Suresi'nde depreme ilişkin bölümler vardır. Ancak meydana gelen bir depremi Allah'ın cezası olarak değerlendirmek Allah'ın işine karışmak, onun adına hüküm vermek olur. Allah'ın işine karışacak olursan Allah seni çarpar.

Kürtçe TV ayrılığa götürür

CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, Kürtçe TV ve radyo yayınlarının serbest bırakılmasının bir süre sonra Türkiye'yi ayrılığa götüreceğini belirterek, bu konuda ifade edilen beklentilere karşı olduğunu söyledi. Demirel, bu açıklamasını önceki akşam Sivas'tan dönerken uçakta bir grup gazetecinin sorularını yanıtlarken yaptı. Cumhurbaşkanı Demirel'in bu konudaki açıklamaları özetle şöyle:

8 KÜRTÇE

(‘Anayasal vatandaşlığı kabul ederseniz, Türkçe TV yayınlarını serbest bırakmanız gerekmez mi?’ sorusu üzerine:) Şimdi Kürtçe diye bilinen 8 tane dil var. Bunların bir kısmı birbiriyle konuşamıyor. Tahkik edin Zaza ile Kırmançoyu. Dilini anlamıyor. Hangisini koyacaksınız ortaya? Bu, bir süre sonra Türkiye'yi ayrılığa götürür. O zaman anayasal vatandaşlık şartında dediğimiz durum ortadan kalkar. Birbirleriyle kendi lehçeleriyle konuşamayan bu insanlar birbirleri ile dahi Türkçe anlaşıyorlar. Türkçe bir defa bir ulusal iletişim vasıtasıdır.

GÜRCÜ DE İSTERSE

Bugün pekela işte mektepte Türkçe okuyan, Türkçe televizyonu seyreden ama evinde çoluğu ile çocuğu ile anası, babası Gürcüce konuşan bir Türk vatandaşının, yarın 'biz de yapalım' demeyeceği ne malum? Yani Türkiye'yi birarada tutacak olan, herkesin mezhebine, meşrebine, inancına hürmettir. Dini vecibelerini istediği şekilde yapabilmesine hürmet ve müsadedir. Türkçeyi tek dil olarak kabullenmeye devam, eğitimi Türkçe yapmaya devamdır.

ZORLAMA YOK

Mesela adam Kürtçe gazete çıkarıyor, kitap da yazıyor. Hangi Kürtçe ile yazıyorsun? Ona da kimsenin birşey dediği yok. İlla ki adama sen Türkten geliyorsun, Kürtten gelmiyorsun diye zorlamaya bence gerek yok. Bu Türkiye'yi bir arada tutar. Bir tane Türkiye var. Bunun etrafında toplanmalıyız. Bundan saptığımız yerde çok şey kaybederiz.

İNKAR EDİLEMEZ

Ben 1991'de Diyarbakır'a gittiğimde ‘‘Kürt kimliği inkar edilemez’’ dedim. Bu koalisyon protokolünde de vardı. Benim orada söylediğim şuydu: Ben Kürdüm diyene, hayır sen değilsin diye zorlamaya gerek yok. Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşısın ve Türk milletinin ferdisin. Ben Kürdüm diyene birşey diyen yok. Ama oradan hareketle bayrak istiyorsa, toprak istiyorsa o Makedonya hadisesinin tekrarı olur. Makedonya meselesi Osmanlı İmparatorluğu'nun bölünmesi ile neticelenmiştir. Ayrı devlet istiyoruz noktasına, oraya giden bütün yollar tıkalıdır.

TAM ÜYELİK BEKLİYORUM

Avrupa Birliği Helsinki zirvesi iyi görünüyor. Tabii Avrupa'da ağzımız yandı. Lüksemburg zirvesi öncesinde de bir takım ümilerimiz vardı. Mesela Kohl bana İspanya'da ‘‘We will not stop you’’ (Sizi durdurmayacağız) dedi ama sonra önümüzü kestiler. Eğer bir sürpriz olmazsa, 11 artı 1 yerine 12 lafı çıkacaktır. Avrupalılar 11 artı 1'in, eşittir 12 olduğunun farkına varırlar. Ben adama soruyorum: 11 artı 1 kaç eder diyorum. Bakıyor, 12 diyor. '12 desen bu iş bitecek' diyorum. Yani bir hata yapmazsınız. Bu bir toplama işi. Descartes'ın bir sözü var: ‘Toplama ve çıkarma ile yapabileceğiniz ameleleri çarpma ve bölme ile yapmayın’ diyor...

RUSYA YANLIŞ YAPIYOR

İnsanlık bakımından bir devletin vatandaşlarını topa tutmasına kimse razı olamaz. Artık siz ne demek istiyorsunuz, ben istediğimi yaparım demek mümkün değildir. Haklılık içinde takip edilecek yol evrensel hukukun içinde olmalıdır.

MACERAYA GİRMEYİZ

Bizden Şeyh Şamil ruhu içinde oraya gidenler oluyor. Sonuçta bizi de etkiliyor. Ama bunların devletle ilgisi yoktur. Devlet bu konuda favkalade dikkatlidir. Türkiye'nin yöneticileri bu konuda Atatürk'ün politikasını benimsemişlerdir. Bu politika, sonuç getirmeyecek gayelerin peşinden koşmanın macera olduğudur. Bizim şurayı kurtaralım, burayı kurtaralım gibi meselelerin peşinde koşmamız mümkün değildir.

76 yaşında

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bugün 76 yaşına giriyor. Demirel, yaşgününü bugün Ankara'da kayınbiraderi Ali Şener'in evinde ailesi ile birlikte kutlayacak. Isparta'nın Atabey İlçesi'ne bağlı İslamköy'de 1 Kasım 1924'te doğan Demirel, ilköğrenimini bu köyde tamamladı. Ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon'da bitirdi. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Siyasi yaşamına 1962 yılında Adalet Partisi (AP) Genel İdare Kurulu Üyeliği'yle başladı. 28 Kasım 1964 tarihinde AP İkinci Büyük Kongresi'nce Genel Başkan seçildi. 7 kez Başbakanlık yaptı, 2 kez asker tarafından görevinden uzaklaştırıldı. 12 Eylül'den sonra 7 yıl siyasi yasaklı olarak kaldı. 16 Mayıs 1993 tarihinde TBMM tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi. Nazmiye Demirel ile evli. İngilizce bilen Demirel'in pek çok yazılı kitabı ve makalesi bulunuyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!