Babadağlı gencin iğnesi Menzil’i bölmeye yetti

Güncelleme Tarihi:

Babadağlı gencin iğnesi Menzil’i bölmeye yetti
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2006 00:00

1991 yılında yine böyle bir ramazan bayramında Menzil Şeyhi Muhammed Raşit Erol’un elini öpmek için bekleyenlerden birisi de Denizli’den gelen 17 yaşındaki Murat Erol’du. Murat Erol, ceketinden çıkardığı enjeksiyon aletini öptüğü ele batırıverdi. Şırıngada tarım ilacı vardı. Şeyh ölmeyecekti belki ama bir daha da kendisine gelemeyecekti.

TÜRKİYE’nin dört bir yanından kalkan otobüsler yılın belli dönemlerinde yolcularını Adıyaman’ın Kahta ilçesine, Menzil olarak bilinen bir mezraya ulaştırıyor. Yeni adı "Durak" olan Menzil’de biten bu yolculuk mezranın aynı adla anılan şeyhinin dizini dibinde sona eriyor.

Yolcular, "Sofi" adı verilen müritlerinden ya da "Sofi" adaylarından oluşuyor. Adaylar arasında alkol, uyuşturucu ve kumar alışkanlıklarından kurtulmak için Menzil Şeyhi’ni son çare olarak gören insanlar da bulunuyor. Dergáha gelenlerin birçoğunun, şeyhin bir el hareketiyle, alkolik ya da kumarbaz olarak çıktıkları yolculuktan, birer sofiye dönüşmüş olarak döndükleri ileri sürülüyor. Modern zamanların bir kent efsanesi olarak gösterilen bu ruhani dönüşüm iddiasının tam ortasında ise "sofiler" arasında hálá bir efsane olarak anılan 1993 yılında ölen Şeyh Seyda Muhammed Raşit Erol bulunuyor.
/images/100/0x0/55eb66b4f018fbb8f8bebbec


ELİNE YÜZ SÜRENLER

Şeyh Erol, 1991 yılının bayram namazı sonrası, yıllardır süren bir geleneği daha yerine getirmek üzere, mezradaki camide müritlerinin karşısına geçti. Türkiye’nin dört bir yanından "eline yüz sürmeye" gelmiş yüzlerce sofi, önünde sıraya geçmişlerdi. Şeyh Erol, müritlerine teker teker elini uzatıyor ve onların bu el öpüşlerine, dua olduğuna inanılan Arapça mırıldanışlarla karşılık veriyordu.

Kısa süre sonra sıra Denizlili, 17 yaşındaki şeyhiyle aynı soyadı taşıyan Murat Erol’a geldi. Murat Erol, 16 Mart’ta Ramazan Bayramı namazı sonrasındaki herkes gibi şeyhinin ellerine kapandığı sırada ceketinin cebine sakladığı ve içinde tarım ilacı bulunan zehirli iğneyi Erol’un eline batırmayı başardı. Şeyh Erol, iğneli saldırıyı fark ettiğinde birkaç damla da olsa zehir damarlarına karışmıştı bile. Acıyla, Denizlili Erol’u ittiğinde artık çok geçti.

Murat Erol, saldırıyı fark eden müritlerinden Adem Kazan tarafından bıçaklanarak öldürülmeye çalışıldı. Ancak sonra, polis oldukları ileri sürülen kişiler tarafından kurtarıldı. Kazan’a müdahale edenlerin "Öldürmeyin! Arkasında kimler var onu öğrenelim" diye bağırdığı duyuldu. Murat Erol’un Denizli’nin Babadağ İlçesi’nde başlayan yolculuğu, Adıyaman Menzil’de bir linçle sona ermekten bu sayede kurtuldu.

Saldırının ardından basına konuşan Murat’ın babası Bircan Erol, oğlunun bunalımda olduğunu söyleyerek "Tübitak projelerinde ödüller alan oğlum bir süre sonra dine yöneldi ve bunalıma girdi" diyordu. Erol ise ilk ifadesinde "Şeyhi İslam düşmanı olarak gördüğüm için öldürmek istedim" diye konuşuyordu.

2 YIL SONRA ÖLDÜ

Saldırının ardından hemen hastaneye kaldırılan Raşit Erol, saldırgandan şikayetçi olmadı; olayı bir takdir-i ilahi olarak değerlendirdiğini açıkladı. Saldırının ardından ise kendisini bir daha toparlayamayan Erol, 2 yıl sonra 1993 yılında, 63 yaşındayken öldü. Müritleri onu Maklat adını verdikleri Menzil’deki Erol Ailesi için yapılan türbeye, babasının yanına gömdü.

Erol’un ölümünün ardından yerine kardeşi Abdülbaki Erol geçti. Ancak Raşit Erol’un oğlu Fevzettin Erol, amcasının şeyhliğini kabul etmedi, postu istedi. Kavga başlayınca da Nakşibendilerin önde gelen cemaatleri arasında gösterilen Menzil parçalandı. Babadağlı gencin batırdığı iğne, Menzil’i bölmüştü. Olay hiçbir zaman tam olarak anlaşılamadı.

Kaplancılar da öldürdü
/images/100/0x0/55eb66b4f018fbb8f8bebbee


Almanya’da yaşayan Kastamonu Taşköprü’lü 50 yaşındaki Fikri Karakaya, 1994 yılında aralarında iki imamın da bulunduğu "Kaplancılar" tarafından öldürüldü. Karakaya’nın, "Kara Ses" lakaplı Cemalettin Kaplan’ın müritleri tarafından Almanya’da cemaat adına topladığı paraları zimmetine geçirdiği gerekçesiyle öldürüldüğü açıklandı. Karakaya’nın katillerinin 4 yıl sonra yakalanmasıyla aydınlanan cinayete Giresun Çamoluk İlçesi Camii İmamı Hamza Ekiz’in de katıldığı belirlendi. Cinayette karışan Ahmet Temur’un ise Giresun’da karıştığı bir başka olay sırasında vurularak öldürüldüğü ortaya çıktı.

Bu da tarikat içi aşk cinayeti

Tarikat cinayetlerinin bir sebebi de, her türlü siyasi komplo teorisinin ötesinde basit gönül ilişkileri. Şanlıurfa’da yaşayan ve bölgede Kadiri tarikatının önemli isimleri arasında gösterilen Ömer Faruk Tüker ile kadın müritlerinden L.Ö. ile arasında yaşananlar gibi. İddiaya göre, Şeyh L.Ö ile yakınlaşınca L.Ö.’nün kocasının bundan haberi oldu. Doğal olarak ilişkiye karşı çıktı. Bunun üzerine cinayet planını yürürlüğe koyan cemaat, İsmail Hikmet Öncel’i Mart 2006’da bir mağarada öldürdü. Şeyh Tüker’in suçlanması ihtimaline karşı da iki mürit suçu üstlendi. Ancak polisin yaptığı telefon dinlemeleri, cinayetin ayrıntılarını kısa sürede ortaya çıkardı. Savcılık, Tüker, L.Ö. ve iki mürit hakkında "tasarlayarak adam öldürme" suçundan dava açtı. Kayıplara karışan Tüker hakkında da arama kararı çıkarıldı. Oysa, olayla ilgili ilk bilgiler, zikire katılan tarikat mensubu 30 yaşındaki İbrahim Bakır’ın, kendisine küfrettiği gerekçesiyle aynı zamanda halasının oğlu da olan bacanağı 43 yaşındaki İsmail Hikmet Öncel’i tabancayla öldürüp bahçeye gömdüğü yönündeydi. Olay, çözülen ender tarikat cinayetlerinden biri olarak kayda geçti.

Zilan Şeyhi’ni neden vurdular
/images/100/0x0/55eb66b4f018fbb8f8bebbf0


Nakşibendi Tarikatı, Tarikat Cinayetleri listesindeki yerini, bu yıl başında Batman’da işlenen bir başka cinayetle pekiştirdi. Batman’da 30 Ocak 2006’da Zilan Şeyhi Süleyman Bağdu lüks cipinin içinde öldürüldü.

Şeyh Süleyman Bağdu 1951 doğumluydu ve 1975 yılında vefat eden babası Kasım Bağdu yerine posta oturmuştu. Evli ve 10 çocuk sahibi Süleyman Bağdu’nun Türkiye genelinde yaklaşık 200 bin müridi bulunduğu belirtiliyordu.

Cinayeti araştıran Batman polisi, şeyhin ölmeden bir gün önce İstanbul’da yaşayan kardeşi İsmail’e "Türbedeki gerginliği biliyorsun, sakın yalnız gezme" yönünde bir uyarıda bulunduğu iddiasına ulaştı. Gerginlikten kasıt ise Süleyman Bağdu’nun amcasının oğlu Doktor Yavuz Tüzün’ün anneannesi Afife Bağdu’yu Zilan Türbesi olarak da bilinen aile mezarlığına defnetmek istemeseydi. Süleyman Bağdu, bu defin işlemine önce onay verdi; ancak iddialara göre defin günü karar değiştirdi. Tartışmalar sonucu defin gerçekleşti fakat kısa bir süre sonra Afife Bağdu’nun naaşının Şeyh Bağdu’nun adamları tarafından mezardan çıkartıldığı söylentileri tüm Batman’a yayıldı.

DOKTORU DÖVDÜLER

Aynı dönemde, Doktor Yavuz Tüzün, kimliği belirlenemeyen 5 kişi tarafından dövüldü. Olay, Bağdu’nun defin intikamı olarak değerlendirildi. Tüzün, saldırganları tanımadığını söyledi. Ancak gerek Afife Bağdu’nun mezardan çıkartıldığı iddiası, gerekse Doktor Tüzün’ün Şeyh Bağdu’nun adamları tarafından dövüldüğü dedikodusu Batman’da hızla yayıldı. Dövülme olayından 25 gün sonra da zaten Şeyh Bağdu’nun hayatını kaybetmesine neden olan saldırı gerçekleşti.

Tarihler 30 Ocak 2006’yı gösteriyordu. Şeyh Bağdu aralarında oğlu ve korumasının da bulunduğu bir ciple Batman şehir merkezinden geçiyordu ki akrabaları da olan Tüzünlerle karşılaştı. Cinayeti üstlenen Burhanettin Tüzün ve Abdülaziz Tüzün’ün ifadelerine göre Bağdu, bulunduğu araç içinden kendilerine tahrik edici hareketlerde bulunmuş ve yanlarından geçerek yoluna devam etmişti.

İKİ FARKLI İDDİA

Burhanettin ve Abdullah Tüzün, kendilerine yönelik hareketinin gerekçesini sormak üzere yönlerini değiştirdi ve Şeyh Bağdu’yu kırmızı ışıkta yakaladı. Araçlarından inerek Bağdu’nun cipine doğru yöneldiler. İfadelerine göre sadece Bağdu’yla konuşmak istiyorladı, ancak Şeyh adamlarına kendilerine saldırma emri verince onlar da silahlarına sarıldı. Bağdu cephesi ise çatışmayı "Tüzünler araçtan iner inmez cipe kurşun yağdırmaya başladı" şeklinde anlattı. Bir süre sonra Burhanettin Tüzün, Abdülaziz Tüzün ve saldırı sırasında ateş açmadığı belirlenen Enver Tüzün yakalandı. Ardından Doktor Yavuz Tüzün bir köy evinde saklanırken ele geçti ve azmettirici olduğu iddiasıyla cezaevine konuldu.

HASTANENİN RANTI

Zilan Şeyhi Davası halen devam ediyor. Ancak, Batman, tüm bu yaşananların arkasında 1972 doğumlu Doktor Tüzün’ün Özel Batman Hastanesi ve diğer hastane yatırımlarıyla başlayan ekonomik büyümesinin Tüzün ve Bağdu aileleri arasındaki paylaşım kavgası olduğuna inanıyor. Tüzün’ün son 4 yıldaki ekonomik büyümesinden Bağdu ailesine pay vermediği, bu yüzden kavga başladığı vurgulanıyor. Afife Bağdu’nun defni sırasında çıkan tartışma da bu rant paylaşımının bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Bu arada cinayetle ilgili kafa karıştıran başka bir ayrıntı ise, PKK’nın silahlı kanadı HPG’nin Süleyman Bağdu’nun ölümüyle ilgili bir başsağlığı mesajı yayınlaması. Mesajda, Zilan Şeyhi’nden aynen şöyle bahsediliyor: "Kürdistan’ın seçkin yurtsever insanlarından Zilan Şeyhi Süleyman Bağdu".

Dost cemaatine İBDA-C darbesi
/images/100/0x0/55eb66b4f018fbb8f8bebbf2


Tarikat cinayetleri sadece tarikat içi entrikalardan değil, bazen tarikatler arası rekabete kadar dayanabiliyor. Dost cemaati olarak adlandırılan grubun kurucusu İhsan Güven ile eşi Sibel Güven’in Tuzla’daki evlerinde İBDA-C terör örgütü üyesi oldukları ileri sürülen kişilerce öldürülmeleri gibi. Güven çiftinin cesetleri, 4 Mayıs 2004’te evlerinde bulunduğunda 5 gün önce öldürüldükleri belirlendi. Şarkıcı Çelik’in de müritleri arasında olduğu ileri sürülen İhsan Güven ve eşini öldürmekten 5 İBDA militanı tutuklandı. Halen cezaevinde bulunan ve İsmailağa cemaatine yakınlığıyla bilinen İBDA-C’nin lideri Salih Mirzabeyoğlu Telegram-Zihin Kontrolü adlı kitabında İhsan Güven için şunları yazmıştı: 80 yaşlarında parkinson hastası bir manyak; ama öyle aleláde soydan değil de, kitabi yönü zengin zannedilen muhteşem bir manyak... Tehlikeli bir zır deli. Ama bütün örgütüyle -belki de- talihsizliği, belasını bulmak üzere bana çatmış olması..."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!