Güncelleme Tarihi:
Babacan, dış politikaya ilişkin çeşitli konularda NTV'nin soruları yanıtladı ve Türkiye'nin 2009-2010 dönemi BMGK üyeliğine seçilmesini değerlendirdi.
Türkiye'nin Temmuz 2003'de BMGK için adaylığını ilan ettiğini ve 5 yıla aşkın bir süredir bu çerçevede çalışmalarını yürüttüğünü belirten Babacan, Türkiye'nin geçici üyeliğe seçilmesinde üç önemli faktörün etkili olduğunu kaydetti. Babacan bunları, Türkiye'nin yaptığı siyasi ve ekonomik reformlar, etkin dış politika ve tüm bunların iyi bir iletişimle dünyaya tanıtılması olarak sıraladı.
Yapılan oylamanın gizli olduğuna dikkati çeken Babacan, ülkeler ne kadar sözlü taahhüt verseler de, gizli oylamanın sonucunu bilmenin çok zor olduğunu ifade etti. Konuya ilişkin İzlanda'yı örnek gösteren Babacan, İzlanda'ya verilen taahhüdün tamamı oya dönüşseydi, İzlanda'nın seçilebileceğini bildirdi.
"Ülkeler ve insanlar gerçekten ikna oluyor. Onların gönüllerini kazanabilmiş miyiz? Bu başarıdaki temel faktör" diyen Babacan, daimi temsilciler nezdinde de yoğun kampanya sürdürdüklerini, yoğun iletişimin ve tanıtımın faydalı olduğunu söyledi.
"KONULARIN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜ ZATEN YAKINDAN TAKİP EDİLEN KONULAR"
Babacan, "Türkiye'nin BMGK'deki öncelikleri ne olacak" yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi:
"BMGK önüne gelen konuların, önemli bir bölümü Türkiye'nin zaten dış politikada yoğun çaba gösterdiği, yakından takip ettiği konular. Bölgesel konulara baktığımızda, dış politikada son derece aşina olduğumuz konular..."
Afrika ve Latin Amerika'nın Türkiye'nin yeni açılımlar yaptığı coğrafyalar olduğunu belirten Babacan, Kuzey Afrika'yla ilgili sorun olmadığı, ancak Sahra altı Afrika'yla ilgili yeni konular olacağını bildirdi.
Dışişleri Bakanı Babacan, Türkiye'nin üyeliğinin bölgesel sorunları nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine, Türkiye'nin 1 Ocak 2009'da görevine başlayacağını, ancak 15 Kasımdan itibaren toplantıları izleyeceğini belirtti.
Bölgesel konuların haricinde küresel ısınma, gıda ve enerji krizi gibi güvenlik boyutu olan konuların BMGK'de Türkiye'nin önüne geleceğini ifade eden Babacan, Ankara ve New York'ta ekipler oluşturmaya başladıklarını bildirdi.
Babacan, "Bu ekiplerimiz göreve başladıktan sonra, Türkiye olarak 2 yıllık yoğun bir programa girmiş olacağız. Türkiye'yi artık küresel sorunlarla bizzat ilgilendiren bir ülke durumuna yükseltecek" diye konuştu.
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Baki İlkin'in görevine ilişkin bir soruya karşılık Babacan, İlkin emekli olduğu için, "Büyükelçi" sıfatıyla görev süresinin uzatılmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı baş danışmanı pozisyonuna atandığını, aynı gün İlkin'in BM nezdinde daimi temsilci olarak tekrar görevlendirildiğini söyledi. Babacan, şu an itibarıyla yeni bir atama olmayacağını belirterek, New York'ta iki büyükelçi görevlendirilmesi konusunda ise "Şu anda öyle bir şey yok" dedi.
"TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK BİR BAŞARI"
İzlanda'daki ekonomik krizin, İzlanda'ya oy veren ülkelerin bakış açılarını etkileyip etkilemediğinin sorulması üzerine ise Babacan, oylamanın gizli olduğunu tekrar vurgulayarak, hangi faktörün ne kadar etki ettiğini ölçmenin zor olduğunu bildirdi. "İzlanda ekonomik kriz nedeniyle bunu kaybetti diyemiyorum" ifadesini kullanan Babacan, İzlanda ve Avusturya'nın üyelik için adaylığını Türkiye'den önce açıkladığını söyledi. Babacan, şöyle konuştu:
"Bu 151 oy aslında, Türkiye'nin dünyada ne kadar kabul gören, beğenilen ülke olduğunu tescil etmiş oldu. Türkiye için büyük bir başarı..."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın New York'a ne zaman teşekkür ziyareti için gideceğinin sorulması üzerine Babacan, bunun üzerinde çalıştıklarını, Başbakan'ın birkaç ay içinde New York'a gitmeyi istediğini bildirdi.
"KİMSE BİZDEN HERHANGİ BİR POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ BEKLEMESİN"
Kıbrıs Rum kesiminin, Türkiye'nin geçici BMGK üyeliğine seçilmesinden memnun olmadığının hatırlatılması üzerine ise Babacan, şunları kaydetti:
"Bizim bir dış politika çizgimiz var. Dış politikada bugüne kadar söylediğimiz şeyler var, attığımız adımlar var. Bu, BMGK üyesi olduk diye değişecek değil. Biz bugüne kadar Kıbrıs konusunda ne söylediysek, Güvenlik Konseyi üyesi olduğumuzda da onları söyleyeceğiz. Bugüne kadar Kafkasya sorunu, ya da Orta Doğu'daki pek çok konu için bugüne kadar ne söylediysek, aynı şeyleri söylemeye devam edeceğiz. Dolayısıyla bizim ilkeli tutumumuz, Güvenlik Konseyi üyesi olduğumuzda da devam edecek.
Bizim kendi özgün bakış açımız çok önemli burada, ki bize oy veren ülkelerin önemli bir kısmının da Türkiye'den beklentisi bu. Pek çok konuda inisiyatif geliştiren, tekliflerimizi ortaya koyan, pozitif yaklaşımlarla çözüm üreten bir ülkeyiz. Kimse bizden herhangi bir sapma, politika değişikliği beklemesin. Ama dediğim gibi, daha önce fazla ilgilenmediğimiz konular da önümüze gelecek. Latin Amerika'da bir ülkede kriz çıktı zaman da, bu krizle ilgili somut tutum almamız gerekecek. Mevcut, ana politikalarımızın devamı ama ilgilenmediğimiz, ama bakmadığımız coğrafyalarla ilgili de yeni açılımlar kuşkusuz sağlayacak."