Güncelleme Tarihi:
İŞTE KAZADAN SONRA ÇEKİLEN İLK GÖRÜNTÜLER....
İZMİR'in Bornova İlçesi'nde, polisin ‘dur’ ihtarına uymayıp ciple kaçarken açılan uyarı ateşi sonrası başından vurulan 20 yaşındaki Baran Tursun'un, anestezi yoğun bakım ünitesindeki yaşam mücadelesi sürüyor. Daha önce ‘Beyin ölümü gerçekleşti’ denilen gençle ilgili bu saptamanın yanlış olduğu, ‘Ağır koma’ durumunda olduğu açıklanırken, baba Mehmet Tursun oğlunun kalbi durana kadar ümitlerini kesmeyeceklerini, organlarını da bağışlamayı düşünmediklerini söyledi. Baba Tursun, memleketi Diyarbakır'dan, çocuklarının başta terör olmak üzere herhangi bir olumsuzluğa karışmaması için İzmir'e geldiğini, polis ateşiyle mağdur olabileceklerini hiç düşünmediğini belirtti.
Cipte bulunan gençlerden Emre Ökçelik de, evlerine dönerken karanlık nedeniyle ekip otosu olduğunu görmedikleri bir aracın arkadan bir kere selektör yaptığını, siren veya megafonla uyarıda bulunmadığını, daha sonra sadece tek el ateş edildiğini ileri sürdü. Ökçelik, Tursun'un başının kendi omuzuna düştüğünü ve daha sonra kaza yaptıklarını, kaçmaları gibi bir durumun söz konusu olmadığını savundu.
Dün saat 03.30 sıralarında, Bornova'da Manas Bulvarı Tekel Depoları önünde meydana gelen olay öncesinde, iddiaya göre, devriye gezen polis ekipleri, Smyrna Meydanı'nda, şüphelendikleri 35 AL 9207 plakalı cipin sürücüsüne ‘dur’ ihtarında bulundu. Polisin ihtarına uymayan ve içinde 3 kişinin bulunduğu cip, Bornova yönüne doğru kaçmaya başladı. Cipin peşine düşen polis, telsiz anonslarıyla kaçış güzergahı üzerinde önlem aldı. Tekel Depoları önünde kurulan barikatı da geçtiği belirtilen cipe, uyarı ateşi açıldı. Direksiyon hakimiyetini kaybeden, Tursun Hazır Giyim ve Tursun İnşaat firmalarının sahibi Mehmet Tursun'nun Açık Öğretim Fakültesi birinci sınıf öğrencisi oğlu 20 yaşındaki Baran Tursun, önce yol ortasındaki ağaca, ardından da elektrik direğine çarparak durabildi. Ağır yaralanan sürücü Baran Tursun, haber verilmesiyle olay yerine gelen ambulasla Ege Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Araçta bulunan Tursun'nun arkadaşları, 20 yaşındaki Atilla Doğan ve 20 yaşındaki Emre Ökçelik gözaltına alınarak karakola götürüldü.
‘AĞIR KOMA’ HALİ
Hastanede tedaviye alınan Baran Tursun'un çekilen beyin tomogrofisinde, başında mermi çekirdeğinin bulunduğu saptandı. Ehliyetine alkollü araç kullanmaktan 2 yıl süreyle el konulduğu belirlenen Tursun yoğun bakım ünetesinde tedavi altına alındı. Doktorlar, polis kayıtlarında ‘Beyin ölümü gerçekleşti’ denilen Tursun için bu ifadenin kullanılamayacağını, gencin ‘Ağır koma’ durumunda olduğunu açıkladı. Ege Üniversitesi Tıp Fükültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kubilay Demirağ, hastanın durumunun beyin ölümü değil ‘Ağır koma’ olduğunu söyledi. Doç. Dr. Demirağ, “Hastanın durumu ağır. Derin koma tablosunda. Bir insanın komada olabileceği en ağır durum. Beyin ölümü ise artık geriye dönüşü olmayan bir durum. O zaman zaten tıbben ölü kabul ediyoruz. Hastanın bulgularının bunu göstermesi ve dört klinik uzmanının konsültasyon yapıp bu tanıyı koyması gerekiyor” dedi.
BİR POLİS TUTUKLANDI
Tursun'un, alkollü olduğu ve tekrar polise yakalanmamak için kaçtığı ileri sürüldü. Olayla ilgili başlatılan soruşturmada ise havaya ateş açtığı belirlenen polis memuru V.A. ile aracın tekerleklerine ateş ettiği ileri sürülen meslektaşı O.A. gözaltına alındı. Tursun'un savcı tarafından ifadeleri başvurulan arkadaşları Doğan ve Ökçelik serbest bırakılırken, polis memurlarından O.A., nöbetçi mahkemece tutuklandı. Meslektaşı V.A. ise savcılıkca serbest bırakıldı.
ACI YAŞAM NÖBETİ
Acı haberin ardından Tursun'un işadamı babası Mehmet Tursun, ev kadını annesi Berrin Tursun, ablası Şelale Tursun ve kardeşi Berfin Tursun, hastane bahçesinde endişeli bir bekleyişe başladı. Oğlunun iyileşmesi için ailesiyle birlikte kliniğin önünde yaşam nöbeti tuttuklarını belirten baba Mehmet Tursun, görüştüğü doktorların, oğlunun, polisler tarafından hastaneye getirildiğinde kalbinin durmuş olduğunu ve kalp masajıyla yeniden hayata döndürdüklerini söylediklerini belirtti. Beyin tomografisi çekildiğinde başında kurşun bulunduğunu öğrendikten sonra emniyet yetkililerinin kendilerine açıklayıcı hiçbir bilgi vermediğini söyleyen Tursun şöyle konuştu:
“Bu gösteriyor ki, emniyet hemen bir senaryo uydurmuş. Olayı örtbas etmek için bazı yollara başvurmuş. Bir kişinin ehliyetsiz araba kullanması o kişinin öldürülmesine neden olmamalı ve vuran polislerin suçunun hafifletilmesi anlamına gelmemelidir. Yetkililerin söyledikleri herşey yalan. Benim tek isteğim, emniyetin içindeki katil polisler ayıklansın, arkalarında durulmasın, en ağır cezaya çarptırılsın ve sahip çıkılmasın. Ne eksik, ne fazla ceza istiyorum. Herhangi bir senaryo uydurulmadan en ağır cezayı çekmeli ki bizim de acımız hafiflesin.”
‘GEREKİRSE TÜM SERVETİMİ HARCAYACAĞIM’
Bu işin peşini bırakmayacağını dile getiren Mehmet Tursun, “Gerekirse tüm servetimi harcayağım. Bu acıyı yaşatanların, daha büyüğünü yaşaması için hukuki mücadele edeceğim. Ancak taraf tutulmasın, mağdur vatandaşların yanında olunsun. Eğer böyle yapmayacaklarsa, olayda ihmali bulunanların tümünün istifasını istiyorum” diye tepkisini dile getirdi. Baba Tursun, 1992 yılında memleketi Diyarbakır'dan, çocuklarının başta terör olmak üzere herhangi bir olumsuzluğa karışmamaları için İzmir'e geldiğini, bu yönde çok iyi eğittiğini, ancak devletin polisinin açacağı bir ateş sonucu mağdur olabileceklerini hiç düşünmediğini, buna karşı da önlem almayı aklına bile getirmediğini sözlerine ekledi. “Bundan daha büyük vahşet olamaz” diyen baba Tursun, organ nakli için bağışta bulunmayı düşünmediklerini, yaşaması yönünde umutlarının devam ettiğini, bekleyişlerine de devam edeceklerini, avukatları aracılığıyla yasal süreci başlatacaklarını kaydetti
Baba Mehmet Tursun, Milli Savunma Bakanlığı ile NATO'nun bazı inşaat işlerini yaptıklarını, bu nedenle güvenlik anlamında sürekli inceleme altında olduklarını sözlerine ekledi.
ELİNDEKİ İHALE DOSYASI TARTIŞMASI
Baba Mehmet Tursun, inşaat işlerinde kullandıkları cipte bagajda olması gereken ihale evraklarının, direksiyon başında vurulan oğlunun elinde bulunmasına anlam veremediğini de söyledi. Tursun, oğlunun araç kullanırken, hem de saat 03.30 sıralarında, elinde ihale dosyası tutmasının bir mantığının bulunmadığını, olayın önce kaza gibi gösterilmeye çalışıldığını, bu yüzden aklına her olasılığın geldiğini dile getirdi. Gözüyle görmediği için kesin bir şey söyleyemediğini vurguladı. Polis ise, oğul Tursun'un elindeki dosyayı başkasının oraya koyması gibi bir durumun sözkonusu olamayacağını, yine de konunun araştırıldığını belirtti
KIZKARDEŞİ POLİS OLMAK İSTİYORMUŞ
Abla Şelale Tursun da, gözyaşları içinde, “Türk adaletine güveniyoruz. 1-2 gün sonra ne olacak göreceğiz. Suçlular cezasını görecekse tamam, o zaman sesimiz çıkmaz. Sadece Allah'a kardeşim için dua ederiz. Eğer suçlu gereken cezayı almazsa, suçluyu korumaya çalışırlarsa bu ülkeye karşı bütün güvenim sarsılır. Adalete inancım sarsılır, düşman olurum. Türkiye'nin balon bir devlet olmadığına inanıyorum. Bir hukuk devleti ise muhakkak cezasını verirler” dedi. Şelale Tursun, bazı polislerin kendini bilmez tavırlarıyla kentlerde terör estirdiğini, kardeşi Berfin'in de polis olmayı çok istediğini, ancak bu olaydan sonra böyle birşeyin asla mümkün olamayacağını dile getirdi.
UYARI OLMADI
Baran Tursun'la olay anında aynı araçta bulunan arkadaşları parke döşemecisi Emre Ökçelik ile tornacı Atilla Doğan da hastaneye gelip aileye destek verdi. Olay sırasında Tursun'un yanında oturan Emre Ökçelik, Baran'ın yeni kurduğu şirketle ilgili kutlama yaptıklarını, evlerine dönerken, karanlık nedeniyle ekip otosu olarak görmedikleri bir aracın arkadan sadece bir kez selektör yaptığını, siren veya megafonla herhangi bir uyarıda bulunmadığını, daha sonra da tek el ateş edildiğini ileri sürdü. Ökçelik, Tursun'un başının kendi omuzuna düştüğünü ve daha sonra kaza yaptıklarını, kaçmaları gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.
Atilla Doğan da, herşeyin çok kısa bir süre içinde olduğuna dikkat çekerek, “Yolda önümüze barikat kurulmadı. Barikat kurulsaydı biz dururduk zaten. Barikat kesinlikle yoktu. En son gördüğümüz polis, bize ateş açan polisti. Uyarı olmadı, megafonla seslenen kimse de olmadı. Bize ateş eden polisin ekip aracının tepe lambası bile yanmıyordu. Olaydan sonra ekip otosuyla karakola götürüldük” diye konuştu.
Bu arada, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği doktorları, Baran Tursun'un durumuyla ilgili aileyi bilgilendirdi. Tursun'un, yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşatıldığı, 34 hastanın içinde en ağır koma durumunda olduğu bildirildi.
BAKAN ATALAY: HATA VARSA CEZASINI GÖRÜR
İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından olayla ilgili herhangi bir açıklama yapılmazken, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Konuyla ilgili müfettiş görevlendirdik. Gelişmeye göre kararımızı vereceğiz. Hatası olan birisi varsa cezasını görür. Acele karar verilmemesi gerekir. Olayı tahkik ettiriyorum. Gelişmeye göre kararımızı vereceğiz. Hatası olan birisi varsa cezasını görür. Polisimiz zor şartlarda, özveriyle görevini yapıyor ama polisimizin de hatası varsa bu tür konularda o da bunun cezasını görür” dedi.
CHP'Lİ BARATALI'DAN SORU ÖNERGESİ
CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, İzmir'de ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle ateş açılan cipin sürücüsü 20 yaşındaki Baran Tursun'un başından vurulmasıyla ilgili olarak, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yazılı olarak yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi.
İstanbul'da bir kişinin polis tekmesiyle öldüğü haberlerinin ardından, İzmir'deki Baran Tursun'un başından vurulmasının toplumda büyük üzüntü yarattığını belirten Bülent Baratalı, verdiği önergede Bakan Atalay'a şunları sordu:
“Eşgali ve plakası belli olan bir aracı durdurmak için yapılması gereken ilk iş sürücünün başına ateş etmek midir? Her iki olaya karışan ve ölümlerden sorumlu tutulan polisler, hangi yetki ve talimatla bu kadar rahat cana kast edebilmektedir? Bu iki olay bir eğitim zafiyeti olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu durumda Bakanlık olarak kendinizi ne kadar sorumlu hissediyorsunuz? Emniyet güçlerinin sıradan olaylar karşısında bile bu kadar ölçüsüz ve aşırı şiddet kullanmasını neye bağlıyorsunuz? Yeni ölümlerin meydana gelmemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Her iki olaya adı karışan polisler hakkında bakanlık olarak ne yapacaksınız?”