Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu’na, “Suriye’nin BAAS Partisi misin, Türkiye’nin Cumhuriyet Halk Partisi misin? Şamar oğlanı arıyorsan aynaya bak” sözleriyle yüklenen Erdoğan, Yeni Erzurum Stadı’nda özetle şunları söyledi:
Esed sevdalıları
“Türkiye içindeki BAAS (Arap Sosyalist Diriliş Partisi) sempatizanlarına ve Türkiye içindeki Esed sevdalılarına açık açık seslenmek istiyorum. Türkiye’de de biliyorsunuz BAAS’cılar var. Toplantıdan çıktı, birbiriyle çelişen ifadelerle Suriye’deki dikta rejiminden ziyade kendi hükümetinin maalesef eleştirisini yaptı. Böyle bir şey olur mu? Sen, Suriye’nin BAAS partisi misin, Türkiye’nin Cumhuriyet Halk Partisi misin, nesin?
CHP’nin talihsizliği
Grup toplantısında aynı şekilde; hükümete, askerimize, uçağımıza faturayı nasıl keseriz bunun gayreti içerisindeler. Bir televizyon programına çıktı, aynı şekilde sorumsuzca, pervasızca, çelişkili ifadelerle yine hükümeti, yine dış politikamızı eleştirdi. Açık açık söylüyorum Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugüne kadar başına gelmiş en büyük talihsizliktir. Hâlâ siyasetçi olamadı. Sorumlu bir genel başkan, kendi ülkesine şamaroğlanı benzetmesini yapmaz, yapamaz. Kusura bakmasın, biz CHP Genel Başkanı’ndan dış politika dersi alacak değiliz. Eğer şamar oğlanı arıyorsa aynaya baksın.
İsrail’in yanında
Haritada Şam’ın yerini bile gösteremeyecek biri, bize dış politika dersi veremez. CHP Genel Başkanı’nın Suriye, Mavi Marmara meselesi karşısındaki tavrı, en hafif tarifiyle pişkinliktir, pısırık bir dış politika vizyonudur. ‘Biz olsak Mavi Marmara’ya izin vermezdik’ diyen bu değil mi? 9 şehidimizin olduğu yerde sesi çıkmadığı gibi, İsrail’in yanında yer alan bu değil miydi? İsrail ile bizim şu anda ilişkilerimizi koparmayı eleştiren bu değil miydi? Bütün bunların hepsi birer siyasi tavırdır, onun tavrı o; İsrail’in yanında yer almak, bizim tavrımız da bu; İsrail’in karşısında yer almak.”
Kürt kardeşime
KÜRT kardeşlerime bir kez daha sesleniyorum. Artık bu terör örgütüne karşı seslerinizi yükseltiniz. Bölücü terör örgütünün sadece Türkiye’ye değil, Kürt kardeşlerimize yönelik nasıl bir ihanet içinde olduğunu görün. Şarkın sevgili kumandanı Selahaddin-i Eyyubi’nin torunları artık bu maşa örgüte, bu taşeron örgüte gereken cevabı vermelidirler. Terör örgütünün şu son saldırılarına bakıp, terör örgütünün ihanetini artık daha net biçimde görüp, hem örgüte hem de onun yardakçılarına Kürt kardeşim ‘Yeter artık’ diyerek tavrını koymalıdır.
Milleti tanımayan Erzurum’a baksın
BÜYÜK Selçuklu Devleti ile Anadolu Selçuklu Devleti ile Osmanlı Cihan Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti ile biz tarihin her döneminde dostluğu, kardeşliği, barışı ve dayanışmayı savunmuş, bunun bayraktarlığını üstlenmiş bir milletiz. Ancak hiç kimse bizim sağduyumuzu, itidalimizi, yumuşak başlılığımızı sınamaya kalkışmasın. Tıpkı merhum Mehmet Akif’in söylediği gibi ‘Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum. Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum’ biz buyuz. Bağımsızlığımız söz konusu olduğunda, istiklalimiz, istikbalimiz söz konusu olduğunda, sınırlarımız söz konusu olduğunda, hak, hukuk, adalet söz konusu
3500 karanfil attılar
OTOBÜSLE şehir merkezine hareket eden Başbakan Erdoğan’a eşlik eden ciritçiler yol boyunca 3500 karanfil attı. Erzurum Kış Oyunları’nın açılış ve kapanış töreninde yaptığı gösteriyle tanınan ve Erdoğan’ı “Bulut” isimli atıyla karşılayan 79 yaşındaki Baki Bayraktutan, “Başbakanı Erzurum’a her gelişinde atla karşıladım. Geçen gelişinde tek başımaydım. Bu yıl 135 atlı bana eşlik etti” dedi.
Uluslararası ilişkiler doktoru
ERZURUM Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Başbakan Erdoğan’a, uluslararası ilişkiler alanında fahri doktora unvanı verdi. Erdoğan, düzenlenen törendeki konuşmasında da şunları söyledi:
“Eleştiriler, işte o 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür. ‘Aman sorun çıkmasın’ diyerek, Türkiye’de çok uzun yıllar dış politikada adım dahi atılmamıştır. ‘Aman risk almayalım, aman hiç kimseyi ürkütmeyelim’ diyerek, Türkiye’nin dış politikada on yılları çarçur edilmiştir. Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Bunun riskleri olabilir, bunun geçiş süreçleri olabilir, zaman zaman sorunlar yaşanabilir. Ancak, ‘sorun çıkacak’ diyerek, Türkiye pısırık bir politikayı, geleceğe ağır faturaları olan bir politikayı bu saatten sonra idame ettiremez, ettirmeyecektir. Bugün, ‘Akdeniz’de yardım gemisinin ne işi vardı’ diye soranlar, vurulan uçağımıza, ‘orada ne işi vardı’ diye soranlar, sıfır sorunu pısırıklık, vurdum duymazlık, acziyet olarak anlayanlar, ne yazık ki 1940’ların dış politikasına takılıp kalmış olanlardır.”