OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 02, 2004 00:00
Cemaat vakıflarının mal edinmeleri önündeki yasal engeller AB uyum yasaları çerçevesinde kaldırılırken, Yargıtay'ın üç ayrı dairesi temyiz incelemelerinde, farklı kararlar verdi. Türkiye'nin AB üyeliÄŸi sürecinde önüne çıkarılan cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmeleri yasağı, 9 AÄŸustos 2002'de çıkarılan 4771 ile 11 Ocak 2003'te çıkarılan 4748 sayılı yasalarla kaldırıldı. Yargıtay'ın uyum yasaları içinde yer alan 4771 sayılı yasaya aykırı olarak ortaya koyduÄŸu belirtilen kararı, Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı'nın kullandığı bir arazinin Hazine'ye devredilmesi üzerine Rum vakfı tarafından açılan davada verildi. Vakfın temyizi üzerine kararı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, vakfın 1936 Beyannamesi'nde bu mülkü bildirmediÄŸini, vakfın ayrıca gerçek kiÅŸiler gibi zilyetlikle mülk edinemeyeceÄŸini belirterek, Hazine'yi haklı buldu. Daire, yerel mahkemenin kararını, 4748 sayılı yasanın yürürlüğe girdiÄŸi 11 Ocak tarihinden 26 gün sonra 6 Åžubat 2003 tarihinde oybirliÄŸi ile onadı. RUM MEZARLIÄžI BELEDÄ°YE'YE Kadastro Mahkemesi Bozcaada'daki aynı Rum Vakfı'na ait Rum Mezarlığı'nın Bozcaada Belediyesi adına tescil edilmesine karar verdi. Bunun üzerine Rum vakfı, kararın temyizi için Yargıtay'a baÅŸvurdu. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi arazi davasında olduÄŸu gibi kararı yerinde gördü. Daire, vakfın bir hayır kuruluÅŸu olduÄŸunu, uzun süre kullanım ile de mülk edinemeyeceÄŸini belirtti. Daire, mezarlık niteliÄŸindeki yerlerin belediye adına kayıt edilmesi gerektiÄŸinden hareket ederek, Bozcaada Kadastro Mahkemesi'nin verdiÄŸi kararı yine AB uyum yasalarının Meclis'ten çıkışından sonra onadı.DEĞİŞİKLÄ°KLERÄ° KARARLARINA YANSITAN DAÄ°RELERDE VAR Aynı vakfın 73 dönümlük iki taşınmazına iliÅŸkin davasının temyizi, bu kez Yargıtay 7. Hukuk Dairesince incelendi. Daire, cemaat vakıflarının mülk edinmeleri ile ilgili 9 AÄŸustos 2002'de yapılan ilk düzenlemeyi dikkate alarak 12 Aralık 2002'de kararını verdi. Kararda, arazinin Hazine'ye tescil edilmesine Rum Vakfı'nın 1936 Beyannamesi'nde bu araziye iliÅŸkin kayıt bulunmamasının gösterildiÄŸi hatırlatılarak, 4771 sayılı AB uyum yasası ile yapılan deÄŸiÅŸikliklere dikkat çekildi. 7. Daire, yerel mahkemenin karar gününden sonra çıkan yasanın Rum Vakfı lehine olduÄŸunu belirterek, yerel mahkeme kararını bozdu ve arazilerin vakıf adına tescil edilmesine hükmetti.HAZÄ°NE TEMYÄ°ZDE AB UYUM YASALARINA TAKILDI Yargıtay'ın azınlık vakıflarının mal edinmesiyle ilgili üçüncü farklı kararı ise 17. Hukuk Dairesi tarafından verildi. Yedikule Surp Pirgiç Ermeni Hastanesi Vakfı, Ä°stanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 43 metrekarelik taşınmaz için açtığı davayı kazanması üzerine bu kez Hazine temyize gitti. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, uyum yasalarının getirdiÄŸi deÄŸiÅŸikliklere iÅŸaret ederek alt mahkemenin kararını onadı. "DAVALARDAN VAZGEÇİLMELÄ°" Ä°stanbul Barosu Azınlıklar Komisyonu eski üyesi avukat Fethiye Çetin, çıkarılan yasaların, vakıfların edinmiÅŸ oldukları malların adlarına tescil ettirilebilmesini öngördüğünü; ancak yasaya baÄŸlı olarak çıkarılan yönetmeliÄŸin daha farklı ÅŸartlar ve zorunluluklar getirdiÄŸini söyledi. Çetin, yasada vakıfların kullandıkları mallara iliÅŸkin elektrik-su faturası gibi ispat belgesiyle taşınmazların adlarına tescil edilebileceÄŸini belirtilmesine karşın, bu konuda henüz bir yol alınamadığına dikkat çekti. Çetin, yasaya karşın azınlık vakıflarının taşınmazlarının eski sahiplerine iade edilmesi için dava açıldığını belirtti. Bu davalarda mahkemelerin "Yasa deÄŸiÅŸti. Artık bu dava görülmez" demesi gerektiÄŸini vurgulayan Çetin, "Hala Yargıtay'ın bazı daireleri 1936 beyannamesinin bir "vakfiye' niteliÄŸinde olduÄŸu yönünde karar veriyor. Yani, yasa yokmuÅŸ gibi, çıkmamış gibi davranıyor" dedi. Çetin, ÅŸunları söyledi: "EÄŸer hükümet AB'nin konusunda samimi ise, öncelikle Hazine'nin vakıfların devam ettirdiÄŸi davalardan vazgeçmeli. Hükümet, bu konudaki iyi niyetini davaları geri çekerek gösterebilir." "1936 BEYANNAMESÄ° VE SONRASI" 1936 Beyannamesi, gayrimüslimlere ait cemaat vakıflarından istenen ve sahip oldukları malları gösteren bir listeden ibaret bulunuyor. O dönemde çıkarılan 2762 sayılı Vakıflar Kanunu'yla, bu vakıflardan akar ve gayri menkullerine iliÅŸkin istenen ve vakıf yönetimlerince Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne teslim edilen listelere "1936 Beyannamesi" denildi. Valilik muvaffaknamesi ve resmi tapu verildikten sonra vakıf siciline iÅŸlenerek herhangi bir problemle karşılaÅŸmadan mal edilebilen cemaat vakıflarının bu hakkı 1974'te Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla ellerinden alındı. Ä°stanbul'daki Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu ile Hazine arasında 1971'de görülmeye baÅŸlanan bir dava sonunda, 1936 Beyannamesi uyarınca mal edinilemeyeceÄŸi hükmü uygulanmaya baÅŸladı. 1936 Beyannamesi davalarının ilki olan bu yargılamada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gidildi ve 8 Mayıs 1974'te oybirliÄŸiyle 1936 Beyannamesi'nde bulunmayan malların sonradan edinilemeyeceÄŸi kararı verildi. Bu karar daha sonra Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce vakıflar aleyhine açılan benzer davalara emsal teÅŸkil etti. AZINLIK VAKIFLARININ ELÄ°NDEN ALINAN HAKAçılan davaların azınlık vakıfları aleyhine sonuçlanmasında bu karar önemli rol oynadı. Karara göre, 1936'da yasa gereÄŸi verilen beyannameler, ilgili yasa ve tebliÄŸlerde böyle bir talep olmamasına raÄŸmen vakıfname olarak kabul ediliyordu. Sözkonusu beyannamelerde, vakfın taşınmaz mal edinmeye devam edebileceÄŸi açıkça belirtilmediÄŸi gerekçesiyle bu hak azınlık vakıflarının ellerinden alındı. 1936'dan sonra edinilen taşınmazların da bedelsiz olarak varsa eski mal sahiplerine veya mirasçılarına yoksa Hazine'ye verilmesi karara baÄŸlandı. 1936 Beyannamesi, Yargıtay kararlarına göre, "Vakfiye" olarak kabul edildi ve sözkonusu beyanname dışında vakıfların baÅŸkaca mülk edinemeyeceÄŸi ve mülklerin üzerine yeni akar eklenmesine izin verilmeyeceÄŸi hükme baÄŸlanmış oldu. "TÃœRKÄ°YE'DEKÄ° AZINLIKLAR TÃœRK DEĞİL"Bu hükümden sonra cemaat vakıfları herhangi bir mülkü satın almak bir yana bağış da kabul edemediler. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, verdiÄŸi kararda Türkiye'deki azınlıkları Türk olmayanlar olarak deÄŸerlendirdi. Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kiÅŸiliklerin taşınmaz mal edinmelerinin yasak olduÄŸu belirtilen kararda şöyle dineli: "Görülüyor ki, Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kiÅŸiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü, tüzel kiÅŸiler, gerçek kiÅŸilere oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeÅŸitli tehlikelerle karşılaÅŸacağı ve türlü sakıncalar doÄŸabileceÄŸi açıktır. Bu nedenle de karşılıklı olmak ÅŸartıyla yabancı gerçek kiÅŸilerin Türkiye'de satın alma veya miras yoluyla taşınmaz mal edinmeleri mümkün kılınmış olduÄŸu halde, tüzel kiÅŸiler bundan yoksun bırakılmışlardır."Â
button