Güncelleme Tarihi:
Şehir bir şantiyeyi andırıyor. Her tarafta yeni binalar yükseliyor, restorasyon yapılıyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin davetiyle gittiğim Bakü’de, üç gün içinde, “iki devlet, tek millet” arasındaki ilişkilerin durumunu incelemeye çalıştım.
Azerbaycan ve Türkiye arasında, bir kırgın, bir barışık ilişkilerin…
Tabii öncelikle en güncel konudan, Fransa-Türkiye “soykırım geriliminde” Azerbaycan’ın tavrından başlamak gerek.
AZERİLER KIRGIN: “ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK, YİNE YAPARIZ…”
Türkiye’deki genel izlenim Fransa Senatosu’ndan geçen Ermeni soykırımını inkar etmenin suç sayılmasına ilişkin yasa konusunda Azerbaycan’ın pek de destek olmadığı yönünde.
Azeriler bu izlenimden çok rahatsız.
Bakü’de vatandaştan, Cumhurbaşkanlığı/Dışişleri yetkililerine, akademisyenlerden, gazetecilere, iktidar ya da muhalefet milletvekillerine kadar herkes kırılmış. Genel mesaj: “Biz yapabileceğimiz her şeyi yaptık. Yine yaparız. Ama Türkiye görmedi.”
Bakın bu konuda Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Dış politika danışmanı Büyükelçi Novruz Mammadov ne diyor:
“Biz sizden daha fazla çalıştık” diye başlıyor Mammadov.
Ve Azerbaycan’ın Fransa’daki yasanın çıkmaması konusunda yaptıklarını tek tek anlatıyor:
AZERBAYCAN PARLAMENTOSU KARAR ALDI, TBMM ALMADI…
Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Samad Seyidov, Azerbaycan Milli Meclisi’nin Fransa Senatosu kararı tartışmaya başlar başlamaz, oy birliği ile Genel Kurul’da bir karar alındığını anlatıyor. “Biz, oy birliği ile Azerbaycan’ın tüm halkını temsilen bir karar karar kabul ettik. Fransa Senatosu’ndaki yasanın hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini tüm dünyaya duyurduk. Türkiye Meclisi ise, sadece Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in Fransız mevkidaşına yazdığı mektupla yetindi. TBMM Genel Kurulu’ndan, Azerbaycan’da alınan kararın benzeri çıkmadı.
Azerbaycan muhalefetini temsilen Demkoratik Reform Partisi lideri Asım Mollazade de, iktidarla aynı mesajları veriyor:
“İktidarı, muhalefeti, bağımsız vekili olarak tüm Azerbaycan parlamentosu birlikte çalıştık. Fransa senatosu içinde de pekçok çalışma yaptık. Yasa senatodan geçti ama, sonrasında 77 imzayla Anayasa Mahkemesi’ne gitmesinde Azerbaycan’ın yaptığı çalışmaların da payı var. Yasa geçtikten sonra Fransa senatosundan bir heyeti Azerbaycan’a davet ettik, ağırladık. Durumu anlattık. Fransızlar ne konuyu açsalar, biz hep lafı yasaya getirdik, hep “kabul etmiyoruz” dedik. Sonunda “tamam anladık. Ama başka şeyleri de konuşalım” dediler. Biz yine Fransa’nın ifade özgürlüğünü kısıtladığını konuştuk….”
“FRANSA BÜYÜKELÇİSİ’Nİ İKİ KERE ÇAĞIRDIM, NOTA VERDİM…”
Türk kamuoyuna pek yansımadı; Azerbaycan, Fransa Büyükelçisi’ni iki kere çağırıp, protesto notası vermiş.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Xalaf Xalafov görüşmemizde, Fransız Büyükelçiyi bizzat kendisinin çağırdığını söyledi.
“Azerbaycan bunu kendi meselesi olarak kabul etmektedir” diyen Xalafov, Fransız Büyükelçi’ye mesajını da şöyle özetledi:
“Azerbaycan’ın bu siyaseti devamlıdır. Hiçbir zaman için sona ermez. Bu hem dış politika, hem sivil toplum, hem de parlamento düzeyinde sürdürülmektedir. Azerbaycan, bu konuda bir devlet olarak nota vererek, hem de beyan ederek, hem de Fransa’nın resmi makamları karşısında, Azerbaycan’ın resmi siyasetinin buna karşı olduğunu söyledim”
“FRANSA’NIN MİNSK GRUBUNDAN ÇIKARILMASI MÜMKÜN DEĞİL…”
Türkiye’nin bu konuda Azerbaycan’dan bir beklentisi de, Fransa’nın Dağlık Karabağ sorununun çözümüyle ilgilenen, AGİT çerçevesinde kurulan Minsk grubundan çıkarılması.
Bakü’de verilen mesaj; “İsterdik ama bu mümkün değil…”
Cumhurbaşkanı Danışmanı Mammadov, “Fransa’nın Minsk grubundan çıkarılmasını biz de düşündük. Ama bu pratikte mümkün değil. Minsk grubunda konsensus gerekir. Sadece Azerbaycan’ın isteği ile olmuyor. Konsensus gerekiyor. Bu konsensusu sağlamak da mümkün değil” diye özetledi durumu.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Xalafov işe şöyle konuştu:
“Biz Fransa ile temaslarımızda bu meselelere de değindik. Biz Fransa tarafına bunu da söyledik. Ama bu bir global siyasettir. Minsk grubundakiler Rusya, ABD ve AB’dir. Biz Fransa’yı Minsk grubunda AB gibi görüyoruz. Meselelerin birbiriyle ilişkilendirilmesi bu sürece olumlu yansımaz. Ve daha da büyük sorunlar çıkmasına neden olur. Bu zor bir meseledir. Ona göre biz de bu Minsk grubundan lazım derecede istifade edip bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bizim karşımızdaki en büyük problem Azerbaycan topraklarının işgal altından kurtarılmasıdır. O usullerin hepsinden istifade etmeye çalışmak zorundayız. Bunun içinde Minsk grubu varsa ondan da faydalanmalıyız. Ama bu demek değildir ki, Azerbaycan Türkiye’nin yanında değil. Hatta Türkiye’nin yanında Azerbaycan kadar duran bir başka ülke bile yok”
“HEPİMİZ ERMENİYİZ NE DEMEK?”
Ermenistan’la Türkiye arasındaki protokollere de değindi Azeri tarafı. Bu konunun “geri kalmış” olmasından, protokollerin uygulanmamasından son derece memnun Azeriler.
Dışişleri Bakan Yardımcısı, “Ermenistan Türkiye arasında sınır kapısının müzakere edildiğinden biz haberdar değildik. Biz son anda öğrendik ki bir protokol hazırlandı. Ve sonra protokoller imzalandı. Türkiye Ermenistan ile sınır kapısını neye göre bağlamıştı. Azerbaycan topraklarının işgali ile bağlamıştı. Peki Azerbaycan arazileri işgalden kurtarıldı mı ki, bir protokol imzalandı? Burada bir mantıksızlık olmuştu. Tabii ki, Türk halkı bizi yalnız koymadı ve tepki gösterdi. Sonra bu protokoller gerçekleşemedi ne de TBMM’de onaylanamadı”.
Muhalefet partisi lideri Asım Mollazade biraz daha sert bu konuda...
“En büyük Ermeni lobisi ne Fransa’da, ne de ABD’de. En büyük Ermeni lobisi Türkiye’de…” diyor ve ekliyor;
“Hepimiz Ermeniyiz sloganları ile yürümek ne demek? İnsan öldürülmesi elbette kötü. Hepimiz Ermeniyiz denir mi? Ermeniler de, “evet öylesiniz” derler…”
Parlamentonun iktidar partisinden komisyon Başkanı Seyidov da aynı görüşte:
”Almanya’da Türkler öldürüldü. Almanlar da bunu protesto etmek için yürüyüşler yaptılar, slogan attılar. Hiçbiri ‘hepimiz Türküz’demedi…”
“ERİVAN’A GÜNDE 4 UÇAK VAR. BU NASIL SINIR KAPAMAK?”
Türkiye-Ermenistan sınırı fiilen kapalı. Ancak Azerilere göre, “pratikte sınır açık”.
Parlamento Dışişleri Komisyonu Başkanı Samad Seyidov, “sınır sanal olarak kapalı” diyor ve ekliyor;
“İstanbul’dan Erivan’a günde dört uçak gidiyor. Türkiye’de yüzbine yakın Ermeni kaçak çalışıyor. Türk çocukları Ermeni dadılara emanet. Bu nasıl sınır kapamak. Sınır, sanal olarak kapalı…”
Tüm bu sözlerin özeti şu;
Azerbaycan protokollerden dolayı kırılmış. Ama bu geride kalmış.
Fransa’ya karşı ise Azeriler, belki de Türkiye’den bile çok çalışmış. Ve gördüğüm odur ki, çalışmaya da devam edecek Azeriler.
Petrol ve doğalgaz satışıyla ekonomisini düzelten Azerbaycan’ın şimdiki hedefi, tüm dünyada “diasporasını güçlendirmek…”
Bakü’de, “birlikte hareket etmeliyiz. Türk ve Azeri diasporalarının aşamayacağı engel olmaz” havası hakim.
Bu konuda işbirliği var. Ama sıkıntılı alanlar da var;
Azerbaycan’ın Türk vatandaşlarına uyguladığı vize gibi.
Vize konusunu da sordum Azerilere. İçtenlikle yanıtladılar.
“Neden vize kalkmıyor” sorusunun yanıtı da yarın…..