Güncelleme Tarihi:
Bazı “asgari müşterekleri” ıskalıyoruz.
Ulusal devlet tanımı, AB yüzünden çıkmaza sokuldu “milli”lik tutkumuz örselenmek istendiği için cihet-i askeriyenin tepkisi gündeme oturdu.
Tabii üniterlik konusu tartışmaya açılınca TSK’nın kaygısı doruğa tırmandı haklı olarak.
Özgürlükler konusunda sahada yeni yeni ısınırken, AB tuttu Türkiye’den olimpiyat madalyası yanında, dünya rekorlarına imza atmamızı bekledi.
Tabii olmadı.
Az şekerli demokratik sistem tıknefes oldu.
En önemlisi de sistem içinde din konusu, bunun uzantısı Şeriat tehlikesi başağrısından öte, baş belası haline geldi.
Hele hele dini motifi ağır basan bir parti iktidara gelince, irtica çoğu zaman tartışmaların bir numaralı maddesi haline geldi.
Peki “az şekerli sistem” içinde Avrupa istediği için değil, sadece kendimiz açısından bakarsak, Şeriat tehlikesi varsa bunu nasıl bertaraf edeceğiz.
Çankaya sakini Sezer’e göre, son 20 yıla bakılınca, meydana gelen olaylardan irtica riskini anlayabilirmişiz.
Yani bizim atladığımız “kalkışmalar” olmuş gibi.
Oysa devlete karşı silahlı-silahsız bir kalkışma duymadık. Hazırlığı da yok. İç örgütlenme yok. Dış irtibat yok. Olay yok. MGK’ya taşınmış tek bir olay yok. Yargıdan soruşturma yok.
Devamlı denetlenen siyasi partilere yönelik Yargıtay Başsavcılığının “ ‘X’ partisi, Y vilayeti kongresinde irtica çağrısı yaptı, bu parti kapatılmalıdır” gibi bir soruşturma açılmış değil.
Oysa Erbakan döneminde ne kasetler, ne tanıklar ortaya çıkmıştı ve partisi hemen kapatılmıştı. Buna bezer hatırladığımız bir soruşturma türü olay da yok.
Peki irtica tehlikesi nedir, tehlikenin tanımı yapılmış mıdır?
Bunları pek bilmiyoruz.
En azından devlette bir soruşturma yok. Bir belge-bulgu ve kanıt yok.
Yaşanmış bir olay görünmüyor.
Ama devlette görünmüyor. Devlet sadece AKP değil. Gerçi şu anda devleti onlar yönetiyor.
Diyelim ki bazı şeyler oluyor ve bu yönetim saklıyor.
O zaman sıra geldi derin devlete.
Hani derin devlet bu durumlarda daima aktif hale geçerdi? Kendisini hissettirir ve savunma refleksini derhal devreye sokmaz mıydı?
Ama böyle bir şey de yok.
O zaman bazı bahanelerin ardına sığınmayalım. Az şekerli demokratik sistemle yönetiliyoruz derken bazı gerçekleri tahrif etmeyelim.
İrtica konusunda tehlike olabilir. Bunun önlenmesi gereklidir. Önlemenin yolları vardır
Yine az şekerli sistem içinde bazı mekanizmalar harakete geçer.
Eğer bu tehlike gizliliğini mevcut sistem içinde sürdürüyor, yasalar bunları ortaya çıkarmaya yetmiyorsa, yeni yasalar devreye sokulabilir. Din devleti kurmaya yönelik herhangi bir anlık harekete dahi izin verilmeyecek yasalar çıkarılır. Terör yasaları nasıl peşpeşe çıkarılıyor ve çıkarıldı ise aynı usulle ama demokrasiyi zedelemeyecek ölçüde yasalar hazırlanır ve Meclis’ten geçirilir. Yoksa Cumhurbaşkanı Sezer’in son TBMM konuşmasında önerdiği biçimde bazı özgürlüklerin üstüne “şal örtülerek” sorunun üstüne üstüne gidilmesi daha mı iyi?
Bence az şekerli de olsa mevcut sistem içinde sorun yeni yasa ve yasaklarla çözümlenebilir. Önemli olan tarafların risk ve tehlikenin tanımında anlaşmaları.
Sonrası kendiliğinden gelir.
AKP’nin de bundan kaçınacağına ihtimal vermiyorum.
Zaten Çankaya yolu kapalı. Kaybedecek neyi kaldı ki?
Belki gelecek seçimlerde partisi dağılmadan ilk beş sırada yer alabilir.
Tabii seçim sistemi ve yüzde 10’luk baraj sistemi değişmezse...
Sezai Bayar