Aslı SÖZBİLİR
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2007 00:00
ABD’li emekli savaş pilotu Roger Coleman’ın 56 yıl sonra Adana’da kavuştuğu kardeşi Suzan Kızıltunç’un yaşamöyküsü bir "ayrılık fırtınası"nı anlatan uzun bir romana benziyor.
Öykü, Londra’da başlayıp Belfast ve Erzincan’da sürüyor. Kore Savaşı sırasında ise annesiyle babası anlaşmalı olarak boşanıyorlar. Suzan Kızıltunç’un bundan sonraki yaşamını Erzincan’daki babaannesi, İrlanda’da yaşayan anneannesi ve ABD’ye giden annesinin ketum tavırları biçimlendiriyor.
ÜÇ gündür Hürriyet Gazetesi’nde okuduğunuz "mutluluk öyküsü"nün ardında, aslında gözleri yaşartan dramlar var ve her şey, 1940’lı yıllarda başlıyor...
Sezai Kızıltunç, 1940’lı yılların başında İstanbul’da Deniz Yolları’nda çalışırken İngiltere’de gemi mühendisliği bursu kazandı. Ama Londra’daki bursu elektrik mühendisliği bursuyla değiştirmek isteyince ek paraya ihtiyacı oldu. O da ek iş olarak BBC Televizyonu’nda çalışmaya başladı. Burada tanışıp aşık olduğu Molly Tate ile 1944’te evlendi.
TÜRK DAMADA TEPKİ
Kuzey İrlanda’da yaşayan Molly’nin ailesi, bir Türk’le yapılan bu evliliği tepkiyle karşıladı. Aynı zamanlarda Sezai Kızıltunç’un Erzincan’daki baba evinde konu bu kez "İngiliz gelin" başlığıyla hararetle tartışılıyordu. Çift tüm tepkilere rağmen evliliklerini sürdürerek 1946’da bir kız çocuğu sahibi oldu.
BABASININ ŞARKISI
Molly, kızının adını çok sevdiği ünlü ABD’li şarkı yazarı Stephen Foster’ın "Oh! Suzanne" isimli parçasından esinlenerek "Suzanne" koydu. Suzan Kızıltunç, annesinden habersiz büyümekte olduğu yıllarda babasının ağzından düşmeyen bu şarkının anlamını kuşkusuz yıllar sonra anlayacaktı. Suzanne, annesi ve babası çalıştığı için günlerini ona çok düşkün olan anneannesinin Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’taki evinde geçiriyordu. Şimdi sadece resimlere bakarak hatırladığı İrlanda’lı kuzenleriyle Belfast sokaklarında oyunlar oynuyor, hafta sonu gelince de anneannesi onu Londra’ya, ailesinin yanına götürüyordu.
KÖYDE İNGİLİZ GELİN
Suzanne’ın bu mutlu hayatı, babasının Türkiye’ye dönme kararıyla son buldu. Sezai Kızıltunç, 1948’de karısını ve kızını alarak ailesinin Erzincan Bayırbağ Köyü’ndeki konağına yerleşti. Kayınvalide Hatice Kızıltunç, kendine güvenen, rahat tavırlı bu genç kadını çok garipsemiş, köy ahalisi ise İngiliz gelini merakla karşılamıştı. Molly’nin mayosunu giyip, konağın balkonunda güneşlendiği sıcak yaz günlerinde köylüler konağın önünde büyük bir kalabalık oluşturuyordu.
BABA KORE SAVAŞI’NA
Kayınvalide Hatice Hanım bu görüntülere daha fazla dayanamadı. 25 Haziran 1950’de başlayan Kore Savaşı sonun başlangıcı oldu. Sezai Kızıltunç, Kore Savaşı’na katılan Türk birliklerine tercümanlık yapmak için yedek subay olarak askere çağrıldı. Ancak o dönemde yabancı eşleri olanlar, yedek subay olamıyorlardı. Sezai Bey’in er olarak gidip cephede sıcak savaşa katılmaması için çift, anlaşmalı olarak boşandı. Bu anlaşmalı boşanmayı fırsat bilen kayınvalide Hatice Hanım, torunu Suzanne’ı saklayarak gelini Molly’yi evden uzaklaştırdı.
MOLLY’NİN SEÇİMİ
Tek başına Erzincan’daki hayata dayanamayan Molly İstanbul’a gitmeye karar verdi. Burada İngiliz Konsolosluğu’nda çalıştığı sırada 1950’de ABD ordusunda görev yapan Robert Coleman’la tanışıp evlenerek yeni hayatına adım attı. 1952’de ABD’ye giderken arkasında onu özleyen 4 yaşında küçük bir kız bırakıyordu. Çok sevdiği torununu Türkiye’de bıraktığı için Kuzey İrlanda’daki annesi de Molly ile ölene dek konuşmayacaktı.
BÜYÜKANNELER SAVAŞI
Molly’nin hayatlarından çıkmasının ardından Kızıltunç ailesi, Suzanne’ın adını Suzan olarak değiştirdi. Ama Belfast’taki anneanne, torununun peşini bırakmak istemiyordu. Suzan ilkokulu bitirince onu İngiltere’de okutmak için girişimlerde bulundu, ama "Çocuk hristiyan olur" endişesiyle engellendi. Noellerde Suzan’a İrlanda’dan gönderilen hediye paketleri itinayla yok edildi. Suzan, ne babasından ne de babaannesinden annesiyle ilgili hiçbir şey öğrenemedi.
BENİM ANNEM NEREDE
Suzan Hanım, "O yıllarda annem neden yok diye çok ağlardım. Onu babaannemin gönderdiğini düşünüp, babaannemin elbiselerini makasla keser, onu üzmek için ne varsa yapardım" diyor. Bu yıllarda kendisini bırakıp gittiği için annesine de çok kızgındı. Bu arada annesinin ABD’de Roger, Debbie ve Molly adlı 3 çocuğu olmuş, ama geçmişini herkesten sır gibi saklamıştı. Belfast’taki anneanne, kızıyla konuşmadığı gibi yeni torunlarını da görmek istemedi.
ELDE VAR YALNIZLIK
Suzan Kızıltunç, liseyi bitirdikten sonra 18 yaşında evlenir, Orfe ve Okan adlı iki çocuğu olur. Ama annesizliği hiç bitmez, "O yüzden çocuklarıma şahin gibi oldum, onları her türlü kötülükten korumaya çalıştım" diyor. Hiç tanımadığı annesi Molly Coleman, Teksas’ta 1983’te, babannesi Hatice Hanım 1979’da, babası Sezai Kızıltunç ise Türkiye’de 1980 yılında vefat eder.
ANNEME ÇOK BENZİYORUM
Bugün 4 torunu olan 61 yaşındaki Suzan Kızıltunç, önceki gün tanıştığı ABD’li kardeşi Roger Coleman’ın gösterdiği aile albümüne bakarken, "Ne kadar da anneme benziyormuşum, artık kendi kendime kavga etmeme gerek kalmadı. Aynaya bakar onunla kavga ederim" diyor. Babaannesine de artık kızgın olmadığını söylüyor, "Ona hiç küsmedim, ama içsel olarak da barışamadım. Babaannem beni annemden, annem de kardeşlerimden çok iyi saklamış."