Ersin KALKAN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2004 21:16
Fanatikleri var, sesini dinlemeden gözlerine uyku girmiyor. Alman, Fransız, Avusturya ve İngiliz televizyonlarında boy gösteriyor. Geçen yaz sonunda Londra'dan arayan İngiliz arkadaşım, ‘‘Dün gece BBC'de bir Türk şarkıcıyı izledim. Adı Aynur.
Aradım bulamadım. Ne kadar albümü varsa bana paket edip göndermeni rica ediyorum’’ dedi. Adı geçen Aynur, Aynur Doğan'dan başkası değildi.
Çıkardığı ikinci albümden sonra kendi içine kapanan Aynur ‘‘Işıklar Sönmesin’’ adlı filmdeki ve ‘‘Gurbet Kadını’’ dizisindeki türküleri seslendirdi. Şimdi ‘‘Keçe Kurdan’’la geri döndü: ‘‘Aslında bu benim ilk albümüm, çünkü diğerleri hiç bilmediğim bir yolda el yordamıyla çizilmiş haritalardı. Kendi renklerimi bulmam zaman aldı.’’
Serdar Ateşer'den Burhan Bayar'a yedi aranjörün elinden çıkan yeni albümde türkücüye halk müziği virtüözlerinin yanı sıra operacılar ve yabancı sanatçılardan oluşan 65 kişilik kadro eşlik etti. Kürtçe ağırlıklı albümde iki de Türkçe parça var. Abdullah Yüce'nin ‘‘Ölürsem Kabrime Gelme İstemem’’i 27 yıldır yeni bir albümde yorumlanmamıştı. Aynur, önümüzdeki yaz Türkiye'nin Avrupa Birliği hamlesinde de çok önemli bir görev üstlenecek. Dışişleri Bakanlığı'nın tüm Avrupa başkentlerinde başlatacağı kültür etkinliklerinde sahneye çıkacak.
Müzik ne zaman başladı?
- Müzik hep vardı. Annem sürekli türkü söylerdi. Dünyada en sevdiğim sesti onunki. Bağlama duvarda asılı dururdu. Misafirler gelince indirilir, yaşantımıza sanki bir sihir değer, yoksulluğumuz, zorluklar bir yanda kalırdı. Yüksek tepelerde koyun güderken türkü söylerdim.
Ortaokul son sınıfta bir kaset girişiminiz olmuş...
- Aslında tek başıma yapmadım. Okuldaki arkadaşlar, çok güzel şarkı söylediğime inandıkları için sesimi bir kasede kaydetti. İçinde sadece arabesk şarkılar vardı. Kasedi Hakkı Bulut'a postaladık. Bir ay sonra cevap geldi. ‘‘Kasedinizi aldım. Çok güzel olmuş. Aynur Doğan'a mutlu gelecekler’’ yazıyordu.
Lisede devam etmediniz mi?
- Ettim ama pişman oldum. Bir yıl sonu partisi vardı. Israr ettiler, çık söyle, diye. Tamam, dedim. Çıkıp aklıma gelen ilk türküyü söyledim. Kaymakam, vali yardımcısı, milli eğitim müdürü, okul müdürü, öğretmenler, herkes oradaydı. Salon bir anda buz kesti. Nedenini sonra anladım. Çünkü türkü Kürtçe'ydi. Kıyamet koptu. Yasak olduğunu gerçekten bilmiyordum. Disipline verildim. Okuldan atılacaktım. Beni eşek sudan gelinceye kadar döven müdür cezamı vermiş oldu. Ve okuldan atılmaktan kurtuldum. Ama okul birincisi olduğum halde o yıl sınıfta bırakıldım.
Temel müzik bilgini kimden aldın?
- Arif Sağ'dan. Arif Sağ'ın yanında halk müziği konusunda derinleşmeye başladım. Sonra Akademi İstanbul'a geçip şan dersleri almaya başladım. Dört yıllık bir müzik eğitiminden sonra artık ‘‘olduğumu’’ düşündüm. Ve ilk albümü yaptım.
İlk iki albümünüzden fazla söz etmiyorsunuz, pek memnun değilsiniz galiba?
- Henüz olgunlaşmamıştım ve sahnede daha iyiydim. Stüdyoda insan duvara söylüyor sanki. Anadolu'nun dört bir yanında festivallere katıldım. Şivan Perwer ve Civan Haco gibi sanatçılarla sahneye çıktım. Genç sanatçı önce dış sesleri yansıtır, bazıları ise ömrünü böyle tamamlar. Ben kendi sesimi bulmak istedim. Tekrar iç yolculuğa yöneldim. Bu arada Meryemxan, Ayşe Şan, Mehmet Arif Cizrevi gibi ozanları dinledim. Sezen Aksu, Erkan Oğur, Neşet Ertaş gibi kişilik sahibi sanatçıları sevdim.
Tülay German, sizin için ‘‘Dumanlı dağları, çoşkun ırmakları, güneşi, toprağın mis kokusunu taşıyan Aynur'un olağanüstü sesi, doğa gibi etkileyici’’ yorumunu yaptı. Bu sesi nasıl yakaladın, Keçe Kurdan nasıl çıktı ortaya?
- Albüm Kalan Müzik ve Hasan Saltık'ın büyük desteğiyle ortaya çıktı. Serdar Ateşer'in çılgın fikirleri en büyük etken. Stüdyoya giren tüm sanatçıların katkısı büyük. Bu albümde ilk kez kendi bestelerimi de seslendirdim. Hani insanın yüreğinin arka bahçelerinde bakımsız çiçekler, ağaçlar vardır ya. Kuytularda öylece bir gün güneşi görüp filizlenirim diye uyuyan tohumlar bulunur ya... Bunlar bizim gizli kalmış sevgilerimiz, coşkularımız, sevinçlerimiz, acılarımızdır. Ben içime çekildiğimde işte kalbimdeki bu bahçeye girdim. Dokunmaya kıyamadığım, yanından geçmeye korktuğum seslere ulaştım. Bu sesleri toplayıp albüme koydum. Daha ne diyeyim ki? Bakın, işte söz yine bitti...
BU SES SENDEN Mİ ÇIKIYOR?
BBC'de katıldığı programın sonunda spiker Aynur Doğan'a dönüp ‘‘Üç dakikan var, başka ne söylemek istersin’’ diye sorunca ‘‘Ahmedo’’yu söylemeye başladı. Bittiğinde stüdyoda derin bir sessizlik oldu. Spiker yerinden kalkıp Doğan'a sarıldı, hayretle sordu: ‘‘Bu ses senden mi çıkıyor?’’ Ardından ‘‘Haydi tekrar söyle, programı uzatıyoruz’’ dedi.
Hep siz dinliyorsunuz, biraz da babanız dinlesin
Köye elektrik yeni gelmişti, babam bir siyah beyaz televizyon almıştı. Köyün ilk televizyonuydu. Televizyonu kurduk, düğmeye basıp hep birlikte karşısına geçtik. Sahnede Belkıs Akkale vardı. ‘‘Dağlar Seni Delik Delik Delerim’’ türküsünü seslendiriyordu. Başka bir gün Neşet Ertaş çıkmıştı. Ninem geldi, televizyonu kapattı, ‘‘Hep siz dinliyorsunuz, bitiyor. Bu türküyü babanız çok sever. O gelince açarız, dinler’’ dedi. Biz dinlesek de dinlemesek de türkünün biteceğini nineme anlatamadık.