Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2001 00:00
YENİ Şafak Gazetesi'nden Ahmet Taşgetiren, 15 Ekim tarihinde ‘‘Türkiye Modeli’’ başlıklı bir yazı yazdı.Yazıda Türkiye'nin, ‘‘İslam-laiklik-demokrasi’’ üçlüsünden ahenkli bir bütün oluşturma çabası kapsamlı bir şekilde analiz ediliyordu.Bu meselede ahenkli bir sonuca varıldığını kimse düşünmüyor. Doğal olarak Taşgetiren de aynı fikirde.Nedenlerini de hemen onun yazısından alıntıyla vereyim:‘‘- Toplumun inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında derin problemler yaşadığı...- Hákim yapının ‘acaba sonu nereye gider' kaygısı içinde, toplumun dinle ilişkisini sürekli gözaltında tutma çabası içinde bulunduğu...- Bunun sonucu olarak, ülkenin sık sık olağanüstü şartlar içine itildiği bir ülkede, özellikle bu alanın sancılardan arındırıldığı, hele bu vasatın ‘dünyaya örnek bir model' niteliğinde olduğu iddiası pek inandırıcı olamaz.’’* * *Evet, alıntı bu kadar. Görüldüğü gibi son derece önemli tespitler ve üzerinde tartışılması gereken düşünceler bunlar.Taşgetiren'i kişisel olarak tanımam ama yazılarındaki kalite, onun bunu her bakımdan tartışmaya açık olduğu izlenimini veriyor.Onun, ‘‘Evet, Afganistan'da yaşamak istemezdim. Türkiye'mi seviyorum, ama sistemle de derin problemlerim var. Türkiye insanlarının çoğu gibi’’ diye bitirdiği yazısını bu noktada kesip başka bir alıntı yapmak istiyorum şimdi.Hürriyet Gazetesi'nden Sefa Kaplan, İsmet Özel ile bir mülakat yaptı.İsmet Özel, İslamcı kesimin en önemli düşünürlerinden, entelektüellerinden biridir.Sol gelenek içinden gelmiştir, ancak yıllardır şu anda içinde bulunduğu kesimin sorunlarını irdeleyen, düşünen yazılar yazar.Ve tabii çok da büyük bir şairdir. Muhteşem güzellikte şiirleri vardır.13 Ekim Cumartesi ekinde yayınlanan mülakatın bir bölümünde, arkadaşımız, İsmet Özel'e 11 Eylül terör eylemiyle ilgili olarak ‘‘Peki ama orada ölen insanlar için üzülmemek mümkün mü?’’ diye soruyor.Aldığı cevabı hep birlikte okuyalım:‘‘Başka bir şeyden bahsediyoruz. Ben dini bütün olmak isteyen bir Müslümanım. Benim itikadıma göre, canı insanlara veren de, alan da Allah'tır. Bir insanın eceli yorganda da, urganda da gelebilir. Masum insanlara acımıyor musunuz? Benim acıdığım o kadar insan var ki, onlardan bunlara sıra gelir mi acaba?’’* * *Evet sevgili okurlar.Bu kendi kesimi içinde sevilip sayılan, düşünen ve üstelik de şair duyarlılığı olan insan bile basit bir cümleyi söyleyemiyor. Onlar için de gayet tabii ki üzüldüm, onlara da Allah rahmet eylesin diyemiyor.Ateist olduğum halde ben bile sevmediğm insanın cenaze töreninde dahi saygıyla dururum; o dini bütün bir Müslüman olduğunu söylüyor ama bu basit adımı atamıyor.Ne yazık, ne ayıp, o şiirlerdeki güzelliklere yakışır mı bu? Ne büyük kayıp!Bu tür tavırlarla çok karşılaştığını tahmin ettiğim Cengiz Çandar'ın sonunda isyan edip ‘‘İslamcılarla içerden konuşmayı’’ reddetmesine karşı dün bir yazı yazan Yusuf Kaplan, ‘‘Çandar ne kadar içerden konuştu ki’’ diye soruyor.Onun zaten içerden hiç konuşmadığını söylüyor.Buyrun Yusuf Bey, işte size tam istediğiniz gibi ‘‘içerden’’ konuşan bir düşünür.Umarım İsmet Özel ‘‘içerden olma’’ kıstasınızı tatmin ediyordur. Bir ‘‘üzüldüm’’ lafını bile söyleyemeyen insanla konuşun siz öyleyse.Sayın Ahmet Taşgetiren. Sizin Türkiye'deki sistemle derin sorunlarınız var.Ama bizim de bu sergilenen tutumla ilgili derin sorunlarımız mevcut.Dolayısıyla Türkiye'nin ‘‘İslam-laiklik-demokrasi’’ ahengini kuramayışını eleştirirken, bunda kendi kesiminizin sergilediği tavırların da etkisini sorgulamanız gerekmez mi?Türkiye o ahengi kurma yolunda nasıl büyük adım atardı biliyor musunuz?12 Eylül günü, bir gün önce öldürülen 6 bin küsur insan için tüm Türkiye camilerinde dua okunabilseydi.Bugün de Afganistan'da öldürülenler için camilerde dua okunsaydı, işte o zaman bu yolda büyük adım atılırdı.Hem de dünyanın önünde saygıyla ayağa kalkacağı bir tavır sergilemiş olurduk.Ve işte sadece bu nedenle de hákim yapı, aynen Taşgetiren'in dediği gibi ‘‘acaba sonu nereye gider’’ kaygısını taşıyor.Umarım anlıyorsunuzdur.
button