Güncelleme Tarihi:
Paralel devlet sorusunu yanıtlarken, devlet içinde başka bir dayanışmayla hareket edenler olduğuna dikkat çeken Gül, “Hükümet komiserliğine kimse izin vermez” dedi. Budapeşte’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, özetle şunları söyledi:
KONTROLLÜ DEVLET DEĞİLİZ
Kimse internetin dışında kalamaz açıkçası. Kalması da mümkün değil. Kalanlar ancak kontrollü, rejimleri belli olan ülkelerdir. Bir devlet başkanı olarak isim sayıp ilişkileri bozmak istemem ama herkes biliyor. Türkiye böyle bir ülke değil. Türkiye, AB ile müzakerelere başlamış, siyasi ve ekonomik kriterlerini yerine getirmiş, AB müktesebatlarını yerine getirmek ve üstlenmek için çalışan bir ülke. ‘Biz aynı zamanda bir Avrupa ülkesiyiz’ dediğimizde bu bir gerçektir.
ÖLÇÜ KAÇARSA SIKINTI ÇIKAR
Hukuki açıdan özgürlük dediğinizde benim özgürlüğümün sizin özgürlüğünüzü çiğnememesi lazım. İnternette her şeyin serbest olduğu bir ortam da hiçbir demokraside söz konusu değil. Gerçek hayatta suç olan ne varsa internet ve sanal hayatta da suç olur. İnternette problem ne? Gerçek hayatta faili buluyorsunuz, internette faile ulaşmak çok zor. Bir taraftan özgürlükler, bir taraftan suçların işlendiği bir ortamın çıkmaması için denge önemli. Bunu yaparken ölçü kaçarsa o zaman sıkıntı ortaya çıkar.
2 YIL ÖNCE ŞANTAJ ÖNLENİRDİ
TBMM’de kabul edilen düzenlemeye gelirsek. Dedim, birkaç sıkıntılı durum var. Görüşlerimizi paylaştık. Bir yol bulmak için çalışıyoruz. Ama esas genel konjonktürde ne yaparsanız yapın algı meselesi var. Yasa 2-3 sene önce çıksaydı bu algılamalar olmazdı. Daha önce çıkan yasada daha ileri olumsuzluklar var ama oybirliği ile olmuş. Birkaç sıkıntılı konu vardı ama bu yasada iyi noktalar hiç konuşulmuyor. Bu iyi şeyler 2 sene önce olsaydı milletvekillerine, bir genel başkana, bir sürü sıradan vatandaşa yapılan şantajlar önlenebilirdi. Her şeyin başında insan onuru var. İnsanın onurunu koruyacak bazı güzel şeyler var ama 1-2 sıkıntılı nokta da var, dönünce bakacağız.
TEKLİFLERLE YASAYA BAKARIZ
İnternet yasasında en önemlisi trafik konusu. Detaya girmeyelim artık. Söyledim; dedim ki ‘Sıkıntı var’. HSYK ile ilgili 15’e yakın sıkıntılı noktayı söyledim. Komisyon ve Genel Kurul’da herhalde bunlar dikkate alınmıştır. Neticede Genel Kurul’dan ne çıktıysa taslakla yan yana koyup vicdanlı şekilde bakmak lazım. Köklü değişiklikler yapıldıysa ona bakmak lazım. HSYK’yı bakana bağlayan düzenlemeler vardı. Başkan seçilirken sıkıntılar vardı. Bunları alıp bakmadan konuşmak doğru değil.
geleneğimiz bu şekildedir.Cumhurbaşkanı olarak ben kendimi Anayasa Mahkemesi yerine de koyamam. Ancak çok aleni gördüğüm noktalarla ilgili itirazlarımı yaparım. Muhalefet partisi zaten başından beri AYM’ye götüreceğini açıkladı. Geleneğimiz de bu şekildedir. Benden önceki Cumhurbaşkanları da ‘lehinde ve aleyhinde tartışmalar olan yasalar konusunda Anayasa Mahkemesi karar verir’ diyorlar.
‘HÜKÜMET KOMİSERLİĞİ’ KABUL EDİLEMEZ
Devlet içinde çalışanların da devlet memuru olarak çalışanların da etnik, dini, ideolojik, siyasi, bireysel tercihleri olabilir. Hatta dışarıda bu tip STK dediğimiz şeylere katılabilirler. Ama devlet görevi, devletteki hizmetleri, servisleri söz konusu olduğunda, sadakatlerini anayasa, yasa dışında, amirleri dışında herhangi bir dayanışma ve dürtüyle hareket edilirse, herhangi bir karar olursa, açık söyleyeyim, hiçbir devlet de buna müsaade etmez. Bu tip şeyle hareket edilen çeşitli olaylar doğrusu olmuştur. Hükümetler yanlış yapabilir, hükümetlerin yanlış politikaları olabilir. Bunlarla mücadele edilebilir, bunların hepsi demokratik çerçeve içinde bir mücadele olabilir. Hükümetleri rüştüne ermemiş gibi, onlara karşı ‘Bu doğru değil, bu doğru’ şeklinde bir hükümet komiserliği gibi davranılırsa bu olmaz, kabul edilemez. Ne olursa olsun bu olmaz.
Siyasi mücadeleler verilebilir. Basın yoluyla yanlışlar tenkit edilebilir ama bunun ötesinde devlet kademelerindeki pozisyonlarından dolayı herhangi bir şekilde bir mücadele asla söz konusu olamaz. Bunlar varsa da bunlarla da hukuk çerçevesinde mücadele edilir. Başka türlü olmaz.
‘Doğru değilmiş’i ispata çalışmak yanlış
O genç hanımın kayınpederi Osman Develioğlu’nu çok yakın tanırım. Siyasi kimliği bir tarafa çok karakterli düzgün bir insandır. Geçen baktım ‘Gezi olaylarına katılan herkes suçlu diyemezsiniz’ diyor. ‘5 kişi öldü, can gitti, bunların acısını herkesin duyması gerekir, giden canlar geri gelmez’ diyor. Ama bütün bunları söylerken ‘Kızıma da eğer onu çok derinden yaralayan bir saldırı olduysa, ‘hayır böyle olmadı’ iddiasını ispat için uğraşmayı doğru bulmam’ diyor. Ben de öyle bakıyorum. Hepimiz biliyoruz ki bu tip kaba davranışlar ve çok derinden üzen olaylar oluyor. Böyle bir şey olmadığının ispatıyla uğraşmak da bana biraz şey geliyor. Zaten gündemden düşmüş, geçmiş gitmiş, öyle olur ki o hanım gazete gazete, televizyon televizyon dolaşır, arkası takip edilir. Biraz doğrusu üzücü de görüyorum.