Güncelleme Tarihi:
Nuriş'in 3 ‘T’si
Avukatı Tuncay Tabancası Telefonu
Vedat Ergin'in koğuş arkadaşı Hünkar Karataş'ın 16 sayfalık ifadesi skandalın boyutlarını ortaya çıkarıyor. Karataş, ifadesinde ‘‘cezaevi gerçeği’’ni anlatmaya devam ediyor...
Bir gün çerez yiyip kola, esrar içiyorduk. Nuri Ergin yarı şaka yarı ciddi avukatı Tuncay'a (Tuncay Kütükoğlu) hitaben ‘‘Ulan Allahsız bütün cezaevlerindeki öldürme olaylarında senin parmağın var’’ demişti. ‘‘Afyon'da Mustafa Duyar'ı da sen öldürttün’’ diye ekledi.
Zaten o sırada biz muhabbet ederken elimizde de Mustafa Duyar'ın alnından vurulmuş halde fotokopi bir resmi vardı. Bunları inceleyip sohbet ediyorduk. Mustafa Duyar'ın öldürülme olayı öncesi Tuncay isimli bu avukatın silahı getirdiğinden iyice emin oldum. Sohbet esnasında avukat, Afyon Cezaevi'ne önce geldiğini, Sami Tokur ile görüştüğünü, ‘‘Ben silahı cezaevi içerisine, avukat mahalline yani giriş mahalline kadar getiririm. Sen içeri sokabilir misin?’’ diye Sami Tokur'a sorduğunu, Sami Tokur'un da ‘‘Sen getir ben içeri sokarım’’ demesi üzerine bu avukatın Afyon Kapalı Cezaevi'ne de silahı getirmiş olduğunu öğrendim.
Çünkü o zaman avukatların üzerlerini jandarma veya başka şahıslar arayamıyor, sadece ikinci müdürler arıyordu. Tuncay isimli avukat aynı zamanda cezaevine esrar da sokuyor.
Soyadını bilmediğim gardiyan Kazım, Uşak'taki evinde Vedat Ergin'e ait esrarları zula yapıp avukat Tuncay'a verip, içeri soktu. Daha önceden bizi Ergin kardeşlerin yanına götüren Malatyalı Hüseyin isimli gardiyan cezaevinde esrar satıyordu. Bizden habersiz yapıyordu. Koğuşta Vedat Ergin onu bir güzel dövdü. Bu görevli daha sonra kaza cezaevlerinde görevlendirildi. Bir daha gelmedi.
Tehdit edince silah dolu çanta içeri alındı
TEHDİT
Cezaevinde bizzat belinde taşıdığı 6 silah ve pek çok cep telefonu vardı. Başsavcı dahil, bütün görevliler, bizlerden çekinip korkmaktaydılar. ‘Elimde resim ve dokümanlar var, hepsini ortaya dökerim’ diye cezaevi idarecilerini tehdit edip, ikinci müdürlerin kafasına sandalye fırlatacak ve onları tokatlayacak kadar ileri gitmişler ve cezaevi idaresini sindirmişlerdir. 16'lık siyah silahı genelde Nuri Ergin, 14'lü silahı Vedat Ergin üzerinde taşır. Bunlar banyo yapacakları zaman kısa süreliğine emaneten bu silahları verirler. Bu nedenle ben cezaevinde 5-6 silah olduğunu biliyorum.
SİLAH
Nuri Ergin'den duyduğum ve ayrıca kendi gözlerimle gördüğüm kadarıyle bu silahlarını en az 5-6 tanesini aile avukatları Tuncay isimli soyadını bilmediğim (Tuncay Kütükoğlu), top sakallı avukat tarafından getirildiğini biliyorum.
Hatta bu avukat cezaevi içerisinde bizlerin kaldığı koğuşa kadar girip, koğuşumuzda yemek yiyip ağırlanmaktadır. Nuri Ergin'in bu avukatından başka bir de Hikmet isminde (Hikmet Carboga) zayıf, kıvırcık saçlı orta boylu yine soyadını hatırlayamadığım bir avukatı daha vardır.
ESRAR
Bu avukatı da ara sıra Nuri Ergin ve kardeşini ziyarete gelir. Hikmet isimli bu avukat daha ziyade Nuri Ergin'e esrar getirir. Tuncay isimli diğer avukat ise silah getiren avukattır. Ben üç sefer ziyaretçi odasında Tuncay isimli avukatın, pantalonunun arasından silah çıkartıp Nuri Ergin'e verdiğini gördüm. Hatta bir defasında da üç silahta, körüklü bir çanta içerisinde yine Tuncay isimli bu avukat tarafından getirildi.
Hatta körüklü çantayla gelen silahlar, duyarlı kapıdan geçerken sinyal verdiği için o sırada görevli astsubay bu çantayı içeri almak istemedi. Avukat da körüklü çantayı alıp arabasının bagajına koydu. Görüş mahallinde otururlarken Nuri Ergin bağırmaya başlayıp Birinci Müdür Mustafa Kurt’u ve Ergün isimli astsubayı çağırttı. ‘‘Tamam çantanızı vereceğiz’’ dediler. Çanta, daha sonra birinci müdür ile Ergün isimli astsubay tarafından cezaevi içerisine verildi.