Güncelleme Tarihi:
İstanbul Barosu yönetim kurulu üyeleri, Aydın Barosu Başkanı Sümer Germen ve yönetimi de destek verdi. Biber gazlarını, TOMA’ları, copları, baskıları, sansürü, yargılama ve ceza tehditlerini protesto etmek için 12.30’da adliye çevresinde toplanıp el ele zincir oluşturan avukatlar, “Reddediyoruz, kabullenmiyoruz! Biber gazlarına, TOMA’lara, eli sopalılara, coplara, baskılara, sansüre, yargılama ve ceza tehditlerine boyun eğmeyeceğiz. Geçit yok. Biz Varız. Düzenlenecek eyleme herkesin katılmasını bekliyoruz. Bu eylem herkesin sesi olacak” sözleriyle tepkilerini dile getirdi.
İZMİR'DE 2 BİN AVUKAT ALDİYE ÇEVRESİNDE ’ADALET VE VİCDAN’ ZİNCİRİ OLUŞTURDU
İzmir Barosu’na kayıtlı 2 bin avukat, ’bağımsız yargının güvencesi, savunmanın onurlu temsilcileri’ olduklarını söyleyerek, Bayraklı Adliyesi çevresinde ’Adalet ve vicdan için el ele’ sloganıyla zincir oluşturdu.
İzmir Adliyesi C Kapısı önünde basın açıklamasıyla başlayan eylemde, Baro Başkanı Ercan Demir, "Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için, bağımsız yargı ve özgür savunma için, haklar ve özgürlükler için, adalet ve vicdan için direneceğiz. Yargının kurucu unsuru olan tüm hukukçuları, avukatları, hakimleri, savcıları, bağımsız yargı ve hukuk devleti için mücadeleye çağırıyoruz" dedi.
Basın açıklamasını okuyan Demir, Başbakan Erdoğan’ın "Ben yargıya talimat verdim, gereğini yapacaklar", "Evet konuştum Adalet Bakanımla, bu normal bir şey" diyerek kabul ettiği yürütmenin yargıya müdahalesini eleştirmelerine, yargı bağımsızlığı olmayan bir ülkede hiç kimsenin hukuk güvenliğine sahip olmayacağını ve yurttaşların adaleti başka yerde aramalarına yol açacağını haykırmalarına engel olmaya çalışıldığını söyledi.
Yolsuzluk soruşturmalarında delillerin bizzat başbakan tarafından karartıldığını, mahkemelerin verdiği dinleme kararları ile kaydedilen tapelerin yasa değişikliğiyle silindiğini, savcıların, emniyet müdürlerinin görev yerlerinin değiştirilmesinin suç ortaklarının hukuk dışı hesaplaşması olduğunu saklamaya çalışıldığını dile getiren Demir, hukuka aykırı dinlemeler ile yargıya müdahale arasında bir seçime zorlanıldığını belirtti.
Demir, hakkında yürütülen soruşturmayı ve yakalama kararını öğrenip 1500 yüz kilometre uzaktan ilk uçakla ülkeye gelen avukatın mesleki faaliyetleri nedeniyle 15 aydır tutukluyken, bakan çocuklarının, ayakkabı kutularından milyonlarca euro taşıyanların serbest bırakılmasını hukuk ve adalet olarak görülmesinin istendiğini söyleyerek şöyle konuştu:
"Bizim çocuklarımız ekmek almaya giderken vurularak, sokak aralarında dövülerek öldürülürken, sizin çocuklarınızın karakolda polisleri sıraya dizmesini, makam arabalarında gezdirilerek, soruşturmalardan kaçırılıp, yargı muafiyetine sahip kılınmasını makul kabul etmemizi istiyorsunuz. Berkin Elvan’ın komada kaldığı 269 gün boyunca katilleri hakkında etkin bir soruşturma yapılmamış olmasını ve ölümünün hukuksal sorumlusunun ’Verdiysem emri ben verdim, polisimiz destan yazdı’ diyen Başbakan olduğunu yok saymamızı istiyorsunuz. Ali İsmail Korkmaz’ın, Abdullah Cömert’in, Ethem Sarısülük’ün, Mehmet Ayvalıtaş’ın, Medeni Yıldırım’ın, Ahmet Atakan’ın, Hasan Ferit Gedik’in demokratik protesto haklarını kullanırken öldürülmelerini doğal kabul etmemizi, unutmamızı, emri ben verdim diyenlerin sorumluluğunu yok saymamızı, onların katillerini saklamanızı, yargıdan uzak tutmanızı, cezasız bırakmanızı kabul etmemizi istiyorsunuz. Yargıyı arka bahçenize çevirme çabalarınızı, kendi yargınızı oluşturma isteğinizi, soruşturmaları kapatmayı, yolsuzlukların üstünü örtmeyi, hukuku kendinize göre yontmaya çalıştığınızı, en küçük muhalefeti bile düşmanlık olarak görüp, ’düşman ceza hukuku’ işlettiğinizi, ülkede ikili bir hukuk sisteminin varlığını, hukukun çevresinden dolanmayı maharet saydığınızı, yasama gücünü kendi çıkarlarınız için kötüye kullandığınızı görmezden gelmemizi istiyorsunuz."
Böyle bir sistemi görmezden gelmeyeceklerini, kabul etmeyeceklerini ve izin vermeyeceklerini vurgulayan Demir şöyle devam etti:
"Yasama organını tek adama bağladınız. Yürütme erki tek adama bağlı. Özgür basını baskı ve tehdit ile susturdunuz. ’Havuz medyası’ oluşturdunuz. Gazetelerde nelerin yazacağı, televizyonda nelerin konuşulacağına yine o tek adam karar veriyor. İnternet siteleri tek adamın düğmeye basmasıyla kapatılıyor. Yargı erkini de o tek adama bağlamak istiyorsunuz. Sandık fenomeni ile diktatörlük rejimi kurmaya çalıştığınızı görüyoruz. Ancak bilmelisiniz ki, özgür savunmanın onurlu temsilcileri olarak, diktatörlük rejimine geçit vermeyeceğiz. Size, iktidarınıza, gazınıza, tomanıza, sopanıza, jopunuza, baskınıza, sansürünüze, yargılama ve ceza tehditlerinize boyun eğmeyeceğiz. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için, bağımsız yargı ve özgür savunma için, haklar ve özgürlükler için, adalet ve vicdan için direneceğiz. Yargının kurucu unsuru olan tüm hukukçuları, avukatları, hakimleri, savcıları, bağımsız yargı ve hukuk devleti için mücadeleye çağırıyoruz."
Basın açıklamasının ardından 2 bin avukat, altı bloktan oluşan Adliye kompleksinin etrafında el ele tutuşarak, ’Adalet ve vicdan için el ele’ sloganıyla zincir oluşturdu. Avukatlar, ellerinde taşıdıkları dövizlerle sloganlar attı. Eyleme, adliye çalışanları ile üç hakimin de alkışlarla destek vermesi üzerine, avukatlar da bu hakimleri alkışladı.
Avukatlar daha önce de adliye içinde Berkin Elvan’ı anmak için ’sesiz oturma eylemi’ yapmıştı.