Avukatım para için beni Adnan Hocacılara sattı

Güncelleme Tarihi:

Avukatım para için beni Adnan Hocacılara sattı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2002 01:38

Adnan Hoca aleyhine tanıklık yapan tek kadın olan Ebru Şimşek, avukatıyla arasındaki gerginliği ve yaşadıklarını Hürriyet'e anlattı.

Rumelifeneri sırtlarında yeni ve lüks sitede Karadeniz manzaralı bir apartman dairesi. Karşımda oturan şapkalı, yeşil lens kaplı siyah gözlü, bebek yüzlü, biraz çatık kaşlı güzel kızın adı Ebru Şimşek. Emekli memur Erdem Şimşek'le emekli memure Rukiye Şimşek'in iki kızından abla olanı, 1975 Ankara doğumlu Ebru Şimşek. Hani Adnan Hoca adlı kişi ve ekibine yıllardır tek başına kök söktüren, soyadının hakkını sonuna kadar veren eski manken ve sunucu var ya, işte o Ebru Şimşek. Körpecik yaşında fuhuş pazarlığından uyuşturucuya çeşitli suçlamalarla karşılaşan, satılık avukatlar tanıyan Ebru Şimşek. Galatasaray'ın unutulmaz beyefendi yöneticilerinden Rüçhan Adlı'nın torunu Gökhan'ın 10 aylık eşi Ebru Şimşek. İşte bu Ebru'nun bu yaşında yaşadıkları öyle ibret dersleriyle dolu ki, bu röportaj kesinlikle bütün Türk ana, baba ve gençlerine ithaf edilmeli.


KENDİSİNE, BANA VE HAKİME 1 TRİLYON İSTEMİŞ


Savcı emeklisi avukatım Ercüment Yaltır'ın beni sattığını DGM'deki son duruşmada öğrendiğimde şok oldum. Gördüm ki karşı tarafın avukatları savcılığa bir ses kaseti verip suç duyurusunda bulunmuş ve mahkemeyi reddetmiş. Müracaatlarında ‘‘Ebru Şimşek'in avukatı bizden para talep etti’’ diyorlar. Kasette Burak Abacı'yla arasında geçen konuşmaya göre davalarımdan vazgeçmek adına kendi kafasından toplam 1 trilyon istemiş bizimki. 100 milyar kendisine, 400 milyar bana, 500 milyar da hákime. Sözde, savcılık yaptığı yıllarda Hakkari'deyken bu hákimle aynı odayı paylaşmış, çok yakın arkadaşıymış. Bu adam 1,5 yıl benim avukatlığımı yaptı, hákimle en küçük diyaloğunu görmedim. Onun için duruşma sırasında ‘‘Mahkemeye şantaj yapılıyor’’ diye kendimi yırttım. Adam duruşmadan bir gün önce bana ‘‘Yarın kesin karar çıkıyor, bu adamlar yanacak’’ dedi. Yener ağabey, kimseden korkum yok, kadere inanan bir insanım. Bu tip insanlardan yanlışı olan, yasalara saygılı olmayan korkar. Annem babam devlet memuru emeklisi, kimseden bir kuruş almamışlar, alın terleriyle aldıkları evimizden başka bir şeyimiz yok, neden korkalım? Türk halkı arkamda olduğunu bana hep hissettiriyor. Sokakta ‘‘Seni tebrik ediyoruz, sonuna kadar yanındayız’’ diyorlar. Beni vurabilirler, hiç önemli değil, sadece Allah'a can borcum var. En azından onurumla, gururumla, namusumla gittim derim. Geride kalacak insanlar bu savaşımı mutlaka devam ettirecek, hepsine vasiyetim var.


Siyasete gireceğim

Avukat olmayı çok isterdim. İleride mutlaka siyasete girmeyi düşünüyorum. Bu da Sadettin Tantan'ın yeni kuracağı partiye olacak.

Şantaj görüntülerimin yayınlandığı dönemdeki boşluk ve bunalım anımda sadece bir kere esrar içmeyi denedim. O zamanki erkek arkadaşım uyuşturucu kullanıyordu, polis onu yakalayınca beni de aldılar. Onlara da bir kere esrar içmeyi denediğimi itiraf ettim, beni bıraktılar.

Çocukluğumdan beri idealimde şarkıcı olmak vardı. Bütünüyle eşim Gökhan'ın desteğiyle bir kaset hazırladım, adı adı ‘‘Aşkın Nikahı’’ olacak. Okumaları yaptım ama bu davalardan o kadar yoruldum ki henüz bitiremedim.

Büyük dedem Dursun Özaltuğ, Atatürk'ün çalışma arkadaşlarından. Sıvas Lisesi'nde ona ait bir müze oda var. Ben böyle bir kuşağın temsilcisiyim, yürekli ve doğru bir insanım.


Genç kızlar, benim hatalarımı yapmasın


Hayatımın tek ve en büyük hatasını İstanbul'da ailemle birlikte oturmamakla yaptım. Annem babam yanımda olsaydı hem yanlış arkadaşlar seçmezdim, hem de kimse bana bu kadar rahat yaklaşamazdı. Genç kızlara tavsiyem, ailelerinin sözünden hiç çıkmasınlar, mutlaka onların desteğini alsınlar. Ankara Aydınlıkevler Lisesi'ni bitirdikten sonra Tülin Mankenlik Kursu'ndan ikebana, dekorasyon dahil birçok şeyi öğrenerek yüksek puanla mezun oldum. Üniversite sınavlarında halkla ilişkileri kazandım ama, okumak istemediğim için kayıt yaptırmadım. Ben küçük yaşımdan beri kendi ayakları üzerinde durmayı seven bir insanım, hırslı bir yapım var. Bunun için 1994'de İhlas Motor'un bir fuar programında mankenlik yapmak için ailemden binbir ricayla izin alıp 15 günlüğüne İstanbul'a geldim. Fuar boyunca Dedeman Oteli'inde bize ayrılan odada Figen adlı Ankaralı bir manken arkadaşımla kaldım. Fuarın bitimine doğru çeşitli mankenlik ajanslardan teklif gelmeye başladı, ben de aralarından Neşe Erberk'i seçtim. Ardından ATV'de ‘‘Felekten Bir Gece’’ adlı müzik eğlence programını 3 ay kadar sundum. Eskiden gece hayatını, eğlenmeyi çok seven bir insandım. İşte böyle bir ortamda sonradan Adnan Hocanın müridi olduğunu öğrendiğim Ahmet Murat yanıma yaklaştı. Ortaköy'deki She Bar'da tanıştık, iki ay kadar arkadaşlık dönemimiz oldu. Öyle bir arkadaşlıktı ki, eli elime değmedi. Yemeklere filan gidiyoruz, benimle son derece seviyeli konuşmalar yapıyor, evlilikten, çocuklardan bahsediyor. Ben de saf saf onun iyi bir aile çocuğu olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden Gökhan'dan da şüphelendim ilk başlarda. Çünkü gördüğüm kadarıyla müritler, genellikle çok parlak tipler. Bıyıksız, saçları arkaya taralı ve briyantinli. Son derece pahalı, koyu renk takım elbise, gömlek, kravat, ayakkabıları var. Çok lüks arabalara binip çok pahalı saatler takıyorlar. Gökhan da ben Ulus'taki Civanım Bar'da çalışırken ilk gördüğümde çok şıktı, geriye doğru briyantinli saçları vardı. Rüçhan Adlı'nın torunu olduğunu duyunca biraz rahatladım ama, yine de kendisiyle konuşana kadar tam emin olamadım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!