Güncelleme Tarihi:
İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre İngiltere’de gazetecilerle bir araya gelen Erdoğan, özetle şu mesajları verdi:
BURADA NE İŞİNİZ VAR
- (Dörtlü zirve) "Üzerinde durdukları bir konu var; ‘Buradan ne zaman çıkacaksınız’. Biz de kendilerine ‘Peki sizin burada ne işiniz var’ diye soruyoruz. ‘Sınırınız mı var burada’, yok. ‘Peki size karşı taciz mi var’ Yok. ‘Taarruz mu var?’ Yok. ‘Peki, ne işiniz var burada?’ Bizim burada 911 kilometre sınırımız var. Tacizse bize, taarruzsa bize. Bizler şehitler veriyoruz. ‘Sizin herhangi bir can kaybınız, yaralınız var mı’, yok. Peki burada ne işiniz var, bize bu soruyu sorma hakkını nereden elde ediyorsunuz? ‘Bakın’ dedim, ‘Çok açık ve net söylüyorum; Tel Abyad ve Rasulayn’da, malum buranın uzunluğu 120 kilometre, derinliği 32 kilometre, belirlenen o barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz. Peki bunların güvenliği ne olacak? O da yine bizim sorumluluğumuzda. Eğer sizler de burada rol alırsanız, beraberce buranın lojistiği olarak bu güvenliği de tesis ederiz.’ Şunu da söyledik; ‘Bizim üzüntümüz şudur ki siz maalesef terör örgütü YPG/PYD ile berabersiniz ve ‘Bunlarla DEAŞ’ı yok ettik’ diyorsunuz. Kusura bakmayın DEAŞ’ı yok ettiğiniz falan yok. DEAŞ yine bulunduğu yerlerde.
İKİNCİ DÖRTLÜ ZİRVE İSTANBUL’DA YAPILACAK
- Dörtlü Zirve’de kendileri de buna hak verdiler. Gerek Almanya Başbakanı Merkel gerek Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Hepsinden öte İngiltere Başbakanı Johnson o bu işe çok önem veriyor. Dörtlü Zirve’yi en az yılda bir kez yapmayı karara bağladık. Şimdi ikinci zirveyi de şubat ayında İstanbul’da yapacağız. Onu aramızda kararlaştırdık.
- (Macron’un ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ açıklaması) Macron ile bu konulara hiç girmedik. Ama görüşmede Sayın Trump’ın hakikatin yanında yer alması gerçekten manidardı.
- (Bildiri sizi tatmin etti mi? Türkiye’nin bu konudaki kaygılarını yeterince anladılar mı?) İhtimaller üzerinden konuşursak da haksızlık olur. Şu anda ortada bir yazılı beyan varsa bu yazılı beyan onları da bağlar, bir yerde bizi de bağlar. Yani doğmamış çocuğa don biçmenin de bir anlamı yok. Bunlar bizim ortağımızdır, ortağa güveneceğiz. Herhangi bir sıkıntı olduğu zaman da kendileri ile ilişkilerimizi geliştireceğiz. Polonya ve Baltık ülkeleriyle ilgili biliyorsunuz dün (önceki) gece bir adım attık. Gerek Stoltenberg gerek Macron gerek Merkel gerek Polonya Cumhurbaşkanı daha önce hepsi aradılar, bizden bu konuda destek istediler. Arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerden sonra da biz de bu işe ‘evet’ dedik ama terörle mücadelede siz de bizi yalnız bırakmayacaksınız.
AB’Yİ TAHRİK EDİYORLAR
(Libya anlaşması) Her şeyden önce Libya mutabakat muhtırasıyla alakalı olarak biz meşru yönetimle bu işi imzalamış bulunuyoruz. Şu anda arkadaşlarımız Meclis’e aktardılar ve Meclis’te bu süreç devam ediyor. Meclis’ten bunun geçmesiyle, süratle bu adımı atarak, iş artık adeta yürürlüğe de girmiş olacak. Ama karşı taraf da tabii bundan rahatsız. Hakları olmayan şeyleri hak edinme durumuna geçenler böyle bir durum olunca sıkıntıya girdiler. Başta Yunanistan olmak üzere Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail rahatsız olduğu gibi Avrupa Birliği’ni de tahrik ediyorlar. Biz gerekli açıklamaları yapınca da gene Fransa maalesef bu işte rahatsızlığını devam ettiriyor. Ondan sonra dedim ki ‘Sen niye bunun üzerinde bu kadar duruyorsun, burada senin bir hakkın var mı? Buranın garantör ülkesi Türkiye’dir, garantör ülkesi Yunanistan’dır, İngiltere’dir. Peki sen nereden buraya giriyorsun?’
GARANTÖR ÜLKE HAKKI
Biz garantör ülke olma hakkımızı burada kullanıyoruz. Orada bizim soydaşlarımız var ve soydaşlarımızdan tarafız; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Dolayısıyla onların haklarını da korumak için sonuna kadar çalışacağız. Bizim bundan feragat etmemiz söz konusu değildir. Şu anda özellikle de hak yerini bulma yolunda yürüyor. Bu onları rahatsız ediyor. Şimdi bakıyorsunuz birileri ‘oradan çekilin, burada daha durmayın, aksi takdirde sizi memleketinize göndeririz’ gibi yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Biz buradaki hukuku ve hukukumuzu soydaşlarımız başta olmak üzere koruyacağız. İşte bu uluslararası hukuka, deniz hukukuna uygun değildir gibi saçmalamalar da yapıyorlar. Deniz hukuku nedir, uluslararası hukuk nerede neşet eder, bunların hepsini bu millet biliyor. Yani Dışişlerinin bu noktadaki hafızası çok çok güçlü. Buradan bizim herhangi bir taviz vermemiz mümkün değil. Bu yapılanlar uluslararası deniz hukukuna da kesinlikle uygundur. Dolayısıyla bundan da taviz vermek söz konusu değil. Adımlarımız buna göre atılıyor.
TERÖRLE İSLAM’I YAN YANA GETİREMEZSİNİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Liderler Zirvesi’ne katılmak ve resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği İngiltere’de Cambridge Camisi’nin açılışını yaptı. Kendisinden önce söz alan ünlü İngiliz müzisyen Yusuf İslam’a teşekkürlerini sunan Erdoğan daha sonra Yunus Emre’nin bir şiirini okudu. Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi: “Terörle İslam kelimelerini yan yana getiremezsiniz. Eğer bunu yapmaya devam edecek olursanız biz de onlara lanet okuyoruz. Zira İslam’ın içinden veya Müslümanların arasından bir terörist çıkıyor diye İslam’ı lekeleyemezsiniz. ‘İslami terör’ diyemezsiniz. Şu anda Cumhurbaşkanı olduğum Türkiye, DEAŞ’a karşı dünyada en büyük mücadeleyi veren ülkedir. Çünkü DEAŞ’lının İslam ile alakası yoktur ve onlar bizden değildir. Bizim dinimizde masum bir insanı katletmek tüm insanlığı katletmekle eş değerdir. Müslüman terörist olmaz ve İslam’dan terörist çıkmaz.” Erdoğan, birilerinin ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı İslami terör yaftasını kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini söyleyerek “Terör örgütleri arasında iyi-kötü ayrımına gidilmesini de reddediyoruz. Ne terörün iyisi-kötüsü ayrımı ne de teröristin iyisi-kötüsü, böyle bir yanlışın içerisine giremeyiz. Teröristin hepsi kötüdür, terörizm tamamıyla kötüdür. Lanetlenesi bir eylemdir.
KANA SUSAMIŞ VAMPİRLER
Coğrafyamızı gözyaşına boğan teröristlerin hepsi; DEAŞ’lı da olsa FETÖ’cü de olsa PKK/YPG’li de olsa hatta Christchurch’de olduğu gibi Neonazi de olsa aynı zihniyetin mensuplarıdır. Adı sanı, ideolojisi ne olursa olsun, bunların tamamı kana susamış vampirlerdir, insanlıktan çıkmış canilerdir. Bizim nazarımızda Londra Köprüsü’nde sivilleri öldürenlerle sinagoglara saldırılarla, kiliselere saldırılarla ülkemizde 15 Temmuz gecesi 251 vatandaşımızı şehit eden FETÖ’cüler arasında hiçbir fark yoktur.” dedi.
GÜVENLİ BÖLGEDE MAALESEF DUYARSIZLIK DEVAM EDİYOR
- (Niye evet dedik? YPG’nin terör örgütü olarak tanınması konusunda bir teminat aldık mı?) Orada konsey komisyon meselesi var. Bu konsey komisyon toplantısı ile ilgili o döneme kadar zaten bu işin şu anda geçerliliği adeta yok gibi. Süreç başlamıştır. Daha sonra 6 aylık periyodu var. Bu 6 aylık süreç işlerken böyle bir olay vuku bulduğu anda da burada başta NATO Genel Sekreterimiz olmak üzere hepsi devreye girerek bu işi tekrar yoluna rayına sokma şanslarına sahipler. Bu noktada bizi aşırı derecede bağlayıcı bir şey yok.
- (Güvenli bölge) Bana göre bu konuda maalesef ülkelerin duyarsızlığı devam ediyor. İsim vermeyeceğim, sadece bir ülke ‘Bu konuda biz size gerekli desteği vereceğiz’ dedi.”
ADİL ÖKSÜZ... OPERASYONLA GETİRİLMESİ ÇOK DAHA RAHAT OLACAK
(FETÖ firarisi Adil Öksüz) Malum, şu anda bunlar değişik ülkelerde seyrüseferdeler, dolaşıyorlar. Aslında işte bölücü terör örgütünün başı nasıl getirildiyse bunları da böyle bir operasyonla getirme durumu söz konusu olursa şüphesiz ki iş çok daha rahat olacak. Şu ana kadar FETÖ’nün ileri gelenlerinden teslim edilenler oldu. Hâlâ bu konuda görüşme yaptığımız devletler var.