Oluşturulma Tarihi: Haziran 10, 2003 00:00
SON on yılda dünya ekonomisinde gerçekleşen büyümenin üçte ikisi Amerikan ekonomisinin büyümesinden geliyor. Avrupa ekonomilerinin katkısı ise yüzde 8 civarında.Amerika ekonomisi dünya ekonomilerini sürükleyen bir konumda. Bu konumu giderek de artıyor. Şu sıralarda Amerikan ekonomisi de teklediğinden, dünya ekonomilerinin durumu pek parlak sayılmaz. Avrupa ekonomileri ise giderek zorlanmaya başladı. Zorlanmanın yeni bir boyutu da tek para sistemi. Maliye politikalarında uyum ve siyasi birlik olmadan gerçekleştirilen parasal birlik aynı para politikasının farklı ülkelerde farklı sonuçlar doğurmasına neden olabiliyor. Örneğin, İspanya ve İrlanda gibi ülkelerde enflasyon göreli olarak daha yüksekken, ekonomisi topluluğun üçte biri olan Almanya'da işsizlik çok yüksek. Farklılıklar kısa dönemde para politikasının önceliklerini zorluyor.TEK PARAPara politikası, İspanya ve İrlanda'daki enflasyonun düşmesine yönelik olarak mı kullanılsın, yoksa, enflasyon değil, deflasyon riskiyle yaşayan Almanya'da büyümenin özendirilmesine yönelik olarak mı kullanılsın? Avrupa Merkez Bankası, bir taşla farklı ülkelerdeki birkaç kuşu vurmaya çalışan bir konumda debelenip duruyor.Avrupa'da Merkez Bankası faizini yüzde 2'ye indirdi. Euro'nun değer kazanmasının yavaşlaması, Almanya ekonomisinde deflasyon riskinin azaltılması, ekonomik büyümenin gerçekleşmesi ve tüm Topluluk ekonomilerinde enflasyonun artmaması arzulanıyor.Tek para politikası birbirinden çok farklı Avrupa ülkelerinin hepsinin dertlerine deva olabilmesi mümkün değil. Bu gerçeği herkes biliyor. Bilenlerin başında da Almanya geliyor. Şimdi, Almanya yıllardır geciktirdikleri yapısal reformları yapıp içine düştüğü çelişkilerden kurtulmaya çalışıyor.Avrupa Komisyonu'ndan aldığı talimatlar paralelinde, Almanya harcamaları kısarak bütçe açıklarını düşürmeye çalışıyor. Sosyal güvenlik sisteminin açıklarını azaltacak düzenlemelere gidiyor. Her şeyden önemlisi iş gücü piyasasını daha esnek hale getirecek uygulamaları yürürlüğe koymaya hazırlanıyor. Gelinen noktada, işçi sendikaları dahi olan bitene itiraz edemeyecek durumdalar.YENİ ÜLKELERİşçi azaltmanın zor olduğu yapılarda istihdamı arzulanan boyutlarda artırabilmek zor oluyor. 1960'lı ve 1970'li yılların yaklaşımıyla iş gücü piyasasını katılaştıran ülkelere şimdi esnek olmayan iş gücü piyasalarıyla büyük maliyetler ödüyorlar. Maliyet ödeyenlerin başında şimdi Avrupa Topluluğu'na üye olmak üzere olan eski sosyalist ülkeler geliyor.Bu zorlukları bilen devlet adamlarını arasında Çek Cumhuriyeti'nin gerçekleştirdiği ekonomik başarılarının arkasındaki isim yeni Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus başı çekiyor. Önce Maliye Bakanı olarak, daha sonra Başbakan olarak Çek Cumhuriyeti'nde ekonomik değişimin mimarı Cumhurbaşkanı Klaus Çek Cumhuriyeti'nin bugünkü şartlarda Avrupa Topluluğu üyesi olmasına çok sıcak bakamıyor. Bu şartlarda, Avrupa Topluluğu'na üye olmak Klaus açısından siyasi değil, ekonomik bir karar. İş gücü piyasasını yeteri kadar esnek hale getirememiş bir ülke ne Topluluk içinde ne de tek para sistemi içinde rahat olamayacaktır. Almanya'ya bakıp herkesin ders çıkarması gerekiyor.
button