Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2003 00:00
Birleşmiş Milletler'in Doğu Avrupa'daki Roman azınlık raporu tam bir sefaleti yansıtıyor.2004'te AB'ye tam üye olacak bu ülkelerin azınlık insanları, Sahra altı Afrika ülkelerindeki koşullarda yaşıyor. Bu gelişigüzel bir benzetme değil. Rapor böyle diyor. Kronik açlık çektiklerini anlatıyor. Öyle çaresizler ki, büyük çoğunluğu iş ve karın tokluğunu insan hakkı zannediyor. Bu kavramların ötesini düşünemiyorlar bile. Yine büyük çoğunluğu ‘‘Komünizm döneminde durumumuz daha iyiydi’’ diyor. AB, bu ülkelerle tam üyelik müzakerelerini tamamladığına göre Roman azınlık dosyasını da kapanmış sayıyor. BM ise Romanların topluma entegrasyonunu AB genişlemesinin anahtarı olarak görüyor. Hani Türkan Şoray filmleri vardır, Çingeneler lüzumsuz bir neşe içinde biteviye eğlenirler. Sadece aşk acısı yüzünden boyunları bükülür. Yalnız tutku gözyaşları dökerler. Hayatta başka hiçbir gam ve kederleri yoktur.Gerçek hayatta ise tarih boyunca zulme uğramış, on binlercesi Naziler tarafından katledilmiştir. Ve hangi ülkede olursa olsun ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürler. Üstelik de onlara en berbat davranan ülkeler yakın gelecekte AB üyesi olacaktır. Bu ülkeler AB ile üyelik müzakerelerinde tarım sübvansiyonlarından, yolsuzluk, insan kaçakçılığı ve insan haklarına kadar her dosyayı görüşmüş, ancak Romanların hayatını oluşturan insanlık trajedisi çözümlenemeden dosyalar kapanmıştır.2004'te AB üyesi olacağı kesinleşen Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan'ı kastediyorum. Yani Kopenhag kriterlerini yerine getirdikleri tescillenen; Türkiye'nin bir türlü aşamadığı katılım ortaklığı belgesini, ulusal programlarını filan tamamlamış ülkeler. 5 ÜLKEDE 5 MİLYON ROMANBirleşmiş Milletler'in Bölgesel Kalkınma Programı (UNDP) çerçevesinde yaptığı Roman araştırması bu üç ülkenin yanı sıra Romanya ve Bulgaristan'ı da içeriyor. İkisi de, 2007 yılında AB'ye tam üye olacak. Beş ülkede yaklaşık 4-5 milyon Roman yaşıyor. Raporun ayrıntılarına geçmeden önce UNDP'nin tespitini aktarayım: ‘‘Doğu Avrupa ülkelerinin başarılı birer AB üyesi olabilmesi, bölgenin en geniş etnik azınlığı olan Romanların, istihdam, eğitim ve siyasi katılım yoluyla topluma tam entegrasyonuyla mümkün olabilir. Romanlar AB'nin eşit ortakları olarak kültür mozayiği içindeki yerlerini almalıdır.’’UNDP'ye göre Doğu Avrupa'daki Romanların durumunu bir insan hakları sorunu olarak görmek, çözüm için yeterli değil. Bu insanların eşit eğitim ve iş fırsatlarından yararlanması için uluslararası topluluğun bu soruna daha geniş bir açıdan, kalkınma perspektifinden bakması gerekiyor.Adı geçen beş ülkede yaşayan Çingene nüfusuyla ilgili ilk kapsamlı araştırmayı yayınlayan UNDP'ye göre bu azınlık, bölgedeki yoksul tabakanın en alt katmanını oluşturuyor. Okur-yazar oranı, bebek ölümleri ve temel beslenme kriterleri ele alındığında, Romanların yaşam koşulları hemen hemen Afrika'nın Sahra altı ülkelerindeki şartlarla eş düzeyde görünüyor. Her altı Romandan biri kronik açlık çekiyor. Romanların sadece yüzde 20'si resmi iş sahibi, yüzde 20'si kayıt dışı işlerde çalışıyor. Gerisi boşta geziyor. Çünkü iş bulmalarını sağlayacak formasyona sahip değiller. Çünkü toplumda eşit eğitim fırsatlarından yararlanamıyorlar.Zeka özürlü Roman çocuklarının sayısı da, aynı durumdaki diğer çocukların sayısını kat kat aşıyor. Normal Çingene çocukları ise zeka özürlü çocukların gittiği okullara gönderiliyor. SLOVAKYA NAZİ KAMPI GİBİRomanların en korkunç koşullarda yaşadığı ülke Slovakya. UNDP araştırmasında belirtilmemiş ama, Budapeşte'teki Avrupa Roman Hakları Merkezi'nden gelen bilgilere göre bu ülkedeki 400 bin nüfuslu Roman topluluğu sanki müstakbel bir AB ülkesinde değil, Nazi toplama kampında yaşıyor. AB kriterlerine göre topluma entegrasyon için eğitim programları uygulanması gerektiği halde, entegre olmamaları için özel önlemler alınıyor. Varoş Romanları, şehirlere suç bulaşmasın diye kentlere sokulmuyor, gettolar oluşturuluyor, Slovak vatandaşlar aralarından ayıklanıyor. Romanlara yönelik en büyük arındırma projesi de Slovakya'nın bugünkü Devlet Başkanı Rudolf Schuster tarafından gerçekleştiriliyor. Bu olay Kosice kentinde meydana geliyor. 1997'de kentin belediye başkanı olan Schuster barok mimari özelliğine sahip Kosice'yi turizme açma kararı alıyor ve bu proje çerçevesinde 25 bin Roman kent dışına sürülüyor. Bu insanlar elektrik ve suyu olmayan bir komplekse yerleştiriliyor. Şimdiki belediye başkanı da, Romanlar sürekli suç işledikleri için, kenti steril tutmak üzere alınan bu önlemi normal sayıyor. Çünkü Çingeneler güzel olan herşeyi tahrip ediyor. Zaten Slovak yöneticiler Çingenelerle ilgili nahoş düşüncelerini seslendirirken hiç çekingen davranmıyorlar. Bir keresinde eski Başbakan Vladimir Meciar, ‘‘Biz Slovaklar birinci sınıf değerler üretiriz, Romanlar ise sadece kendilerini’’ demişti.Bu arada Neo-Nazi saldırılarına uğrayanlar da var.ZORLA KISIRLAŞTIRMAAma daha beteri de var. Geçen hafta yayınlanan Brüksel çıkışlı bir rapora göre Slovakya'daki Çingene kadınları zorla kısırlaştırılıyor. Çek, Slovak ve Amerikan insan hakları örgütleri tarafından hazırlanan bu raporda ‘‘Roman kadınlarının kitleler halinde kısırlaştırıldığını gösteren kuvvetli deliller’’ bulunduğu belirtiliyor. AB yetkilileri her ne kadar Slovakya'nın insan haklarına saygılı bir ülke olduğu konusunda ısrar etse de insan hakları kuruluşları aynı fikirde değil. Bu kuruluşlara göre sterilizasyon uygulaması Nazi Almanyası'nı andırıyor, ancak sistemli değil. Sağlık kurumlarının inisiyatifiyle bir kısırlaştırma dalgası yaşandığı, yöneticilerin de bu ‘‘suçu’’ görmezden geldiği öne sürülüyor. Çok sayıda kadın sezaryen operasyonundan uyandıktan sonra imzalaması için önüne sürülen bir formla karşılaşıyor. Bu formda, ‘‘Bir daha çocuk sahibi olmamak için kendi rızamla kısırlaştırıldım’’ yazıyor. Şimdi zorla kısırlaştırıldığını söyleyen 230 kadın, insan hakları örgütleri tarafından sağlanan avukatlar aracılığıyla mahkemelerde hakkını arıyor. Geçen yıl strelizasyon suçlamalarını reddederek, ‘‘Kesin kanıt gösterin’’ diyen geleceğin AB üyesi Slovakya sert kayaya çarpmış görünüyor.HERKES ONLARA DÜŞMANYaklaşık 1000-2000 yıl önce bugünkü Hindistan ve Pakistan'dan Avrupa'ya göçen Romanların Türkiye'deki durumu hakkında yeterli bilgi yok. Sayım yapılırken etnik köken sorulamadığı için kesin nüfus bilinmiyor. Ancak DİE'deki kaynakların verdiği bilgiye göre nüfusa oranları yüzde 1-2 cıvarında. Batı Anadolu, Trakya, Bursa ve İstanbul en yoğun yaşadıkları bölgeler. Her yıl Hıdrellez'de Kırklareli yakınlarında yapılan Kakava şenlikleri yaklaşık 100 bin kişiyi bir araya getiriyor. Bir ankete göre Çeklerin yüzde 91'i Romanlar hakkında olumsuz düşüncelere sahip. Macarların yüzde 54'üne göre suç işlemek Roman kimliğinin bir parçası ve genetik bir durum. UNDP'nin önerileri: Bedava ders kitabı ve
yemek verilerek Roman çocuklarının okullara çekilmesi gerekiyor. Yüksek eğitimde de Romanlara şans verilmeli. Aksi takdirde Doğu Avrupa ülkeleri 2004'te AB'ye tam üye olduktan sonra başka ülkelere göç ederler. Bu da Roman düşmanlığını artırır.Her on Romandan sekizi insan haklarına saygıyı, iş bulmak ve aç gezmemek şeklinde algılıyor.
button