Brüksel, 6.10.2004COM(2004) 656 final AVRUPA..." /> Brüksel, 6.10.2004COM(2004) 656 final AVRUPA..." />
Güncelleme Tarihi:
AVRUPA TOPLULUKLARI KOMİSYONU
Brüksel, 6.10.2004
COM(2004) 656 final
AVRUPA BİRLİĞİ KONSEYİ VE AVRUPA PARLAMENTOSUNA YÖNELİK KOMİSYON BİLDİRİMİ
TÜRKİYE’NİN KATILIMA DOĞRU
İLERLEYİŞİNE İLİŞKİN AVRUPA KOMİSYONU TAVSİYE KARARI
(Dışişleri Bakanlığı Tarafından Yapılan Gayrı Resmi Tercümedir.)
1
KOMİSYON TARAFINDAN AVRUPA BİRLİĞİ KONSEYİ VE AVRUPA PARLAMENTOSUNA
YÖNELİK BİLDİRİM
Türkiye’nin Katılıma Doğru İlerleyişine İlişkin Komisyon Tavsiyesi
1. Giriş
AB-Türkiye ilişkileri uzun bir tarihe sahiptir. 1963’de Türkiye ve AET, üyelik perspektifi
içeren bir Ortaklık Anlaşması imzalamışlardır. 1995’de Gümrük Birliği oluşturulmuş, 1999
yılında Helsinki’de AB Konseyi Türkiye’yi aday ülke ilan etmiştir. 2002 Aralık ayında
düzenlenen Kopenhag Zirvesi; “AB Konseyi, 2004 Aralık ayında Komisyon Raporu ve
tavsiyesine dayanarak Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğine karar verdiği
takdirde, AB Türkiye’yle üyelik müzakerelerini gecikmeksizin başlatacaktır” sonucuna
varmıştır. Bu sonuçlar Haziran 2004’de Brüksel’de yapılan Konsey Zirvesinde de teyit
edilmiştir.
Avrupa tarihinin önemli dönemlerinde Türkiye, Avrupa siyasetinin önemli bir unsurunu teşkil etmiştir. Türkiye, tüm diğer önemli Avrupa kuruluşlarının da üyesi olup, İkinci Dünya
Savaşından bu yana Avrupa politikalarının biçimlendirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
2002 Kopenhag’da verilen görev çerçevesinde bu Bildirim, Komisyon tavsiyesini ve ekinde Türkiye’ye ilişkin İlerleme Raporunun sonuçlarını içermektedir. İlerleme Raporu, Türkiye’nin son 12 ay zarfında katılım yönündeki ilerlemelerini ortaya koymaktadır. Rapor aynı zamanda, 1999 Helsinki Zirvesinden bu yana Türkiye’nin katılım için siyasî ve ekonomik kriterlere uyum konusunda sağladığı gelişmeleri de incelemektedir. Tavsiye metni ve ekindeki belgeler AB’nin geleceği açısından genel anlamda siyasî önem taşıyacak Konsey Kararı için temel teşkil edeceklerdir.
Bunun da ötesinde Komisyon birimleri, Türkiye’nin üyelik perspektifinden kaynaklanan
hususlara ilişkin bir Değerlendirme Raporu hazırlamışlardır. Bu Değerlendirmenin vardığı
sonuçlar da bu Bildirimde yer almaktadır.
Bu çerçevede üç ayaklı bir strateji sunulmaktadır. Birinci ayak, özellikle Kopenhag siyasî
kriterlerinin yerine getirilmesindeki sürekliliğin sağlanması bağlamında Türkiye’deki reform
sürecinin güçlendirilmesi ve desteklenmesi konusundaki işbirliğine ilişkindir. Bu, özellikle
reform sürecinin önceliklerini ortaya koyacak gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı ve
iyileştirilmiş katılım öncesi stratejisine dayanacaktır. İkinci ayakta, Türkiye’yle katılım
müzakerelerinin yürütülmesindeki özgün koşullar önerilmektedir. Aralık ayında Avrupa
Konseyi müzakerelerin başlatılması yönünde bir karar aldığı takdirde, katılım müzakerelerine hazırlık bağlamında bazı ön yönlendirmeler sağlanmaktadır. Üçüncü ayak ise, AB’ye üye ülkeler ve Türkiye’den insanları biraraya getirecek şekilde kapsamlı bir güçlendirilmiş siyasî ve kültürel diyalog öngörmektedir. Avrupa entegrasyonunun elli yıllık başarılarının daha da geliştirilmesine katkıda bulunacak şekilde, Türkiye’nin katılımının, sorunsuz bir entegrasyon olması açısından çok iyi hazırlanmış olması gerekmektedir. Bu, ucu açık bir süreç olup, sonucunu önceden tayin etmek mümkün değildir. Müzakerelerin ve daha sonraki aşamadaki onay sürecinin sonucuna bakılmaksızın, Türkiye’yle AB arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa kurumlarına bütünüyle bağlılığını sürdürmesini sağlamalıdır.
2. Siyasî Kriterlerin Değerlendirmesi
Onyıllardır süregelen inişli çıkışlı gelişmeleri takiben ve bilhassa 2002 seçimlerinden sonra,
2
Türkiye’de Avrupa standartları doğrultusunda önemli bir yasal ve kurumsal yakınlaşma
gerçekleşmiştir. Siyasî reformlar esas olarak, 2001 ve 2004 yıllarında gerçekleştirilen iki
önemli anayasal reformu, Şubat 2002 ve Temmuz 2004 arasında Meclis’te kabul edilen sekiz yasa paketini içermektedir. Sivil-asker ilişkileri, Avrupa standartları doğrultusunda
gelişmektedir. Yargı sisteminde, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılması da dahil
olmak üzere önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Kamu yönetimi reform çalışmaları
sürdürülmektedir. İnsan hakları alanında Türkiye, uluslararası hukukun ve Avrupa hukukunun üstünlüğünü kabul etmektedir. İdam cezasının tamamen kaldırılması ve şiddet içermeyen görüşlerini açıklamaktan dolayı hüküm giymiş kişilerin serbest bırakılması gibi konular da dahil olmak üzere, Türkiye kendisini uluslararası sözleşmelere ve kararlara geniş ölçüde uyumlu kılmıştır. Uygulamada bazı pratik sınırlamalar mevcut olsa da, ifade ve toplanma özgürlüğü gibi Türk vatandaşlarının temel hürriyetlerinin kapsamı önemli ölçüde
genişletilmiştir. Sivil toplum daha güçlü hale gelmiştir. Kürtlerin kültürel hakları tanınmaya
başlanmıştır. Olağanüstü hâl her yerde kaldırılmış, durum hâlâ güçlük arzetmesine rağmen,
Güneydoğuda normalleşme süreci başlamıştır. Son olarak, güçlendirilmiş siyasî diyalog
bağlamında Türk dış politikası bölgesel istikrara olumlu yönde katkıda bulunmaktadır.
Türkiye, Katılım Ortaklığı Belgesindeki önceliklere paralel olarak, son yıllarda
gerçekleştirdiği önemli anayasal ve yasal değişikliklerle siyasî reform sürecinde kapsamlı bir gelişme kaydetmiştir. Bununla birlikte, Dernekler Yasası, yeni Ceza Yasası ve İstinaf
Mahkemeleri Yasası henüz yürürlüğe girmemiştir. Ayrıca, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanun Tasarısı, Adlî Polisin Kuruluşuna İlişkin Kanun ve Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkındaki Kanun Tasarısı henüz yasalaşmamıştır.
Türkiye, gerektiği şekilde uygulanması için yoğun çaba sarfetmektedir. Buna rağmen,
uygulama daha fazla güçlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Bu özellikle işkence ve kötü
muameleyle mücadelede sıfır hoşgörü politikasıyla, ifade özgürlüğü, dinî özgürlükler, kadın
hakları, sendikal haklar ve azınlık hakları için geçerlidir.
Komisyon, reformlarda sağlanan genel ilerlemeyi ve yukarıda bahsi geçen bekleyen yasaları yürürlüğe koyması kaydıyla, Türkiye’nin siyasî kriterleri yeterli ölçüde karşıladığını
değerlendirmekte ve katılım müzakerelerinin başlatılması tavsiyesinde bulunmaktadır.
Reform sürecinin geri dönülmezliği ve özellikle temel özgürlükler bağlamındaki
uygulamaların daha uzun bir dönem kesinlik kazanması gerekecektir. Diğer taraftan, siyasî
kriterlere ilişkin müktesebat, özellikle Avrupa Anayasasının bir sonucu olarak gelişmektedir.
Türkiye bu evrimi yakından takip etmelidir.
Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin çabaları aktif olarak desteklemiş ve
desteklemeye de devam etmekte olup, özellikle BM Genel Sekreterinin barış planında ortaya koyduğu çözüm önerisini kabul etmiştir. Haziran 2004’de toplanan Avrupa Konseyi Türkiye’yi, Ankara Antlaşması’nın Birliğe yeni katılan üye ülkeleri dikkate alacak şekilde uyarlanması için, Topluluk ve 25 üye ülke adına Komisyon’la müzakereleri sonuçlandırmaya davet etmiştir. Komisyon, gerekli uyarlamaları içeren ve Temmuz 2004’de sunulan taslak protokol konusunda Türkiye’den olumlu yanıt beklemektedir. Bunun da ötesinde, katılım müzakerelerinin AB’nin tüm üye devletlerinin hazır bulunacağı Hükümetlerarası Konferans çerçevesinde yapılacağı dikkate alınmalıdır.
3
İlerleme Raporunun, diğer üyelik kriterlerin yerine getirilmesi bağlamında Türkiye’nin
sağladığı ilerlemeleri de içeren tam sonuçları Ek’te (Türkiye’ye İlişkin İlerleme Raporunun Sonuçları) bulmak mümkündür.
3. Türkiye’nin Üyelik Perspektifinden Doğan Konuların Değerlendirmesi
Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin hem Türkiye, hem de AB açısından güçlükleri bulunmaktadır.
İyi yönlendirildiği takdirde, Türkiye’nin üyeliği her iki taraf için önemli fırsatlar yaratacaktır.
Türkiye’nin üyelik perspektifinden kaynaklanan değerlendirmeler, üyelik için gerekli
hazırlıkların önümüzdeki 10 yıla yayılacağını ortaya koymaktadır. AB bu zaman zarfında
evrim geçirecek, Türkiye de daha radikal bir değişim geçirmek durumunda kalacaktır. AB
Müktesebatı 27 ya da daha fazla üyeli bir Birliğin gereksinimlerine karşılık verebilmek için
daha da gelişecektir. Müktesebatın gelişmesi, Türkiye’nin katılımına ilişkin fırsatların ve
zorlukların aynı zamanda karşılanmasına da hizmet edecektir
AB’nin mevcut politikalarına ve bilgi birikimine dayalı olarak Komisyon, aşağıda sayılan
hususları önümüzdeki yıllarda üzerinde durulması ve incelenmesi gereken konular olarak
belirlemiştir:
• Türkiye’nin katılımı, nüfusu, büyüklüğü, coğrafi konumu, ekonomik güvenliği ve askerî
potansiyelinin toplu etkisi nedeniyle önceki genişlemelerden daha farklı olacaktır. Bu
faktörler Türkiye’ye bölgesel ve uluslararası istikrara katkıda bulunma kapasitesini
sağlamaktadır. Katılım beklentisi, Türkiye’yle komşuları arasındaki ilişkilerinin AB’nin
kuruluş temelini oluşturan uzlaşma ilkesine uyumlu bir biçimde gelişmesini sağlamalıdır.
AB’nin bu bölgelere yönelik politikalarına ilişkin beklentiler, Türkiye’nin komşularıyla
varolan ekonomik ve siyasi bağlarını da içerecek şekilde gelişecektir. Birçok konu, AB’nin, orta vadede Ortadoğu ve Kafkaslar dahil olmak üzere, geleneksel olarak istikrarsız ve gerilimli olarak nitelendirilen bölgelerde tam anlamıyla bir dış politika aktörü olma zorluğunu ne şekilde göğüsleyebileceğine bağlı olarak gelişecektir.
• Türkiye şu anda hızlı bir düşünce evrimi de dahil olmak üzere, köklü bir değişim
sürecinden geçmektedir. Mevcut değişim sürecinin devam etmesi herkesin yararına olacaktır.
Türkiye, özgürlük, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun
üstünlüğü gibi temel ilkelere bağlı, çoğunluğu müslüman nüfusuyla önemli bir model ülke
olabilecektir.
• Türkiye’nin AB’ye katılımının ekonomik etkisi, hem Türk ekonomisinin mütevazı
büyüklüğü, hem de katılım öncesindeki ekonomik entegrasyonunun ulaşmış olduğu mevcut
düzey nedeniyle olumlu, ancak nisbeten küçük olacaktır. Birçok şey Türkiye’de gelecek
yıllarda kaydedilecek ekonomik gelişmelere bağlı olacaktır. Müzakere sürecine başlamak,
Türkiye’nin makro-ekonomik istikrar, yatırımı teşvik, büyüme ve sosyal gelişme konularında devam eden çabalarına katkıda bulunacaktır. Bu koşullar altında, Türkiye’nin GSMH’sinın AB ortalamasından daha hızlı büyümesi beklenmektedir.
• Orta-alt gelir düzeyine sahip bir ülke olan Türkiye’nin katılım, en son genişlemede olduğu
gibi, genişleyen Avrupa’daki ekonomik dengesizlikleri arttırracak ve uyum politikası için
önemli bir tehlike oluşturacaktır. Türkiye yapısal ve uyum fonlarından uzun bir süre için
kaydadeğer destek almaya hak kazanacaktır. Üye ülkeler arasında yapısal fonlardan
yararlanan bölgeler mevcut kurallar çerçevesinde bu haklarını kaybedebileceklerdir.
4
• Türkiye’nin iç pazarla bütünleşmesi faydalı olacaktır. Ancak bu, Gümrük Birliği
çerçevesindeki zorunlulukları yerine getirmeye ek olarak, kurumsal yönetişim, çerçeve
düzenlemeleri, yolsuzlukla mücadele konusundaki çabaları yoğunlaştırmak, ve yargının
işleyişini önemli ölçüde iyileştirmek gibi yatay reformların da yapılmasına bağlı olacaktır.
• Birlik içerisinde yasal olarak ikamet eden 3 milyondan fazla Türk, bugünün AB’sinde
yasal olarak ikamet eden en büyük üçüncü ülke vatandaş grubunu oluşturmaktadır. Mevcut araştırmalar Türkiye’nin üye olmasını müteakip gerçekleşecek göç hakkında değişik hesaplar ortaya koymaktadır. Türkiye’nin üyeliğinin AB iş pazarına ciddi rahatsızlık vermesini engellemek açısından uzun geçiş dönemleri ve sürekli ihtiyati tedbir maddelerinin
uygulanması düşünülebilir. Bununla birlikte, Türkiye’nin nüfus dinamikleri, AB’nin yaşlanan
nüfusunu dengelemek açısından katkı sağlayabilir. Bu bağlamda AB’nin, önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’de eğitim ve öğretim alanında reformlar ve yatırımlar yapılmasında büyük
çıkarı bulunmaktadır.
• Tarım, Türkiye’de özel ilgi gerektiren, en önemli ekonomik ve sosyal sektörlerden biridir.
Ortak Tarım Politikası’na başarılı bir şekilde katılmak için Türkiye’den, devamlı olarak kırsal kesimi geliştirme çabası ve idari kapasiteyi yükselterek mümkün olan en elverişli koşulları yaratması beklenmektedir. Türkiye’nin çiftçilerin gelir düzeyinin önemli oranda düşmesini engelleyebilmek açısından belirli tarım sektörlerini rekabetçi bir hale getirmek için önemli bir zaman dilimine ihtiyacı olacaktır. Mevcut politikalar çerçevesinde Türkiye, önemli miktarda yardım almak için gerekli niteliklere sahiptir. Veterinerlik alanında, katılım
sonrasında ciddi sorunları engellemek için hayvanların sağlık durumunun iyileştirilmesi için
büyük çabaların harcanması ve ülkenin doğu sınırlarında kontrollerin yapılması
gerekmektedir.
• Türkiye’nin üyeliği, AB’nin enerji yollarını daha iyi bir şekilde güvence altına almasına
yardımcı olacaktır. Bu su kaynakları ve bağlantılı altyapının yönetilmesi açısından AB’nin
yeni politikalar geliştirmesini muhtemelen gerekli kılacaktır. AB’nin çevre, ulaşım enerji ve
tüketiciyi koruma konularındaki diğer politikalarının Türkiye tarafından iyi bir şekilde
uygulanması, bunların sınır ötesi etkilerinden dolayı başka yerlerdeki AB vatandaşları
üzerinde de önemli bir olumlu etki yaratacaktır.
• AB’nin yeni ve uzun dış sınırlarının idaresi önemli bir siyasi zorluk oluşturacak ve büyük
yatırım gerektirecektir. Göç ve sığınma ile başa çıkmanın yanısıra, organize suçla mücadele, insan ticareti, esrar ve silah kaçakçılığıyla baş etme, katılım öncesi ve sonrasında daha yakın bir işbirliğiyle kolaylaştırılacaktır.
• 2014 sonrasındaki mali perspektifler kapsamında Türkiye ile mali müzakerelerin
parametreleri tanımlandıktan sonra Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin bütçeye etkisi tam olarak
değerlendirilebilecektir. Türkiye’ye yapılacak olan transferlerin türü ve miktarı AB
politikaları, Türkiye ile müzakereler sırasında mutabık kalınan özel düzenlemeler, mevcut
zamandaki bütçe koşulları ve özellikle her şeyden önce bütçe tavanı gibi değişen faktörlere
bağlı olacaktır.
• Kurumlar açısından ise, Türkiye’nin üyeliği, Anayasal Antlaşma temelinde
değerlendirildiğinde özellikle büyük ve orta büyüklükteki üye ülkelerin Parlamento’daki
koltuk sayılarını önemli ölçüde etkileyecektir. Nüfus oranının Konsey oylama sistemine
yansıması sonucunda Türkiye’nin Konsey’in karar mekanizmasında önemli etkisi olacaktır.
5
Türkiye’nin üyeliğinin Komisyon’a etkisi, 2014 itibariyle Komiser sayısının azaltılması
planlandığı cihetle, daha az önemli olacaktır.
4. Türkiye’nin Reform Sürecini Güçlendirme Ve Destekleme
Herşeyin ötesinde, reformların uygulanması dikkatle izlenmelidir. Özellikle, işkenceye karşı
‘sıfır tolerans’ politikası, Türk Devleti’nin tüm kademelerince sarfedilecek kararlı çabalarla
“hayata geçirilerek, halen vuku bulan az sayıdaki işkence vakaları da ortadan kaldırılmalıdır.
Sivil toplumun daha da geliştirilmesi önem arzetmektedir. Siyasi reform sürecinin konsolide
edilmesi ve yaygınlaştırılması, aynı zamanda Güneydoğu’daki durumun gelişmesi ve normale dönmesiyle bağlantılı olup, bu çerçevede, sosyo-ekonomik durumun iyileştirilmesi amacıyla bazı tedbirlerin alınmasını, yerlerinden edilmiş kişilerin geri dönüşlerini kolaylaştıracak adımların atılmasını ve Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerden tam olarak yararlanmalarını kapsamalıdır. Gayri müslüm cemaatlerin belirli sorunlarının çözülmesi ve sendikalara daha fazla hak sağlanması için daha fazla çabaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Siyasi reform sürecinin geriye dönüşü olamayacak şekilde sürdürülebilmesini teminen AB, bu alanda Katılım Ortaklığı belgesinde ortaya konulan öncelikler çerçevesinde, sözkonusu
sürecin gelişimini yakından izlemeye devam etmelidir. AB Komisyonu, İlerleme Raporu
sonuçlarına göre, Katılım Ortaklığı belgesinin 2005 ilkbaharında gözden geçirilmesini
önerecektir. Buna bağlı olarak 2005 sonundan itibaren, siyasi reformların hangi şekilde
konsolide edildiği ve yaygınlaştırıldığı hususlarında, yıllık olarak genel bir gözden geçirme
yapılacaktır. Bu amaçla Komisyon, Aralık 2005’de ilk raporunu Avrupa Konseyi’ne
sunacaktır. Reformların ilerleme hızı, müzakerelerin gidişatını etkileyecektir.
Avrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Anayasasına uygun olarak, Birliğin temelini oluşturan
özgürlük, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ile hukukun üstünlüğü
prensiplerinde ciddi ve sürekli ihlaller olması durumunda, Komisyon müzakerelerin askıya
alınmasını önerecektir. Konsey, bu yönde bir tavsiye kararını nitelikli oy çoğunluğuyla
alabilecektir.
Güçlendirilmiş siyasi diyalog ve düzenli izleme mekanizması katılım müzakerelerinin
başlamasından sonra da devam etmelidir. Bu, geçmişte olduğu gibi Komisyonun sağlayacağı uzmanlık desteğiyle birarada yürütülecektir. Ekonomik alandaki diyalog da, müktesebata ve özellikle de AB tarafından uygulanan ekonomik politikaların eşgüdüm yöntemlerine uygun olarak izlenmelidir.
AB, geçmiş yıllar içinde geliştirilen eşleştirme, emsal tarama, TAIEX gibi araçlar temelinde, Türkiye’nin gerekli yasal ve gerçek bütünleşmeyi sağlamasına yardımcı olmaya devam etmelidir. Türkiye için belirlenen katılım öncesi strateji, İlerleme Raporu ve Türkiye’nin olası üyeliğinden kaynaklanacak hususların değerlendirilmesi ışığında hazırlanacak gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı belgesinde yeralacak önceliklere odaklanacak şekilde ileri götürülmelidir. Güneydoğu’nun sosyo-ekonomik gelişimini sağlamaya yönelik somut adımlar, Birliğin Türkiye’ye yönelik yardımının kapsamlı bir bölümünün seferber edilmesi suretiyle atılmalıdır.
2006’ya kadar, Türkiye’nin hazırlanmasına yönelik AB mali ve teknik yardımları, 2001
Aralık ayında gerçekleştirilmiş olan Konsey toplantısında Türkiye için kabul edilen katılım
öncesi araca uygun şekilde yapılmaya devam edecektir. Komisyon Konsey’e, halihazırdaki katılım öncesi araçlar olan Phare, ISPA ve SAPARD temeli üzerine inşa edilecek ve
6
Türkiye’nin 2007 yılından itibaren yararlanabileceği yeni bir katılım öncesi araç (IPA)
yaratmayı önermiştir. Bir sonraki mali perspektif çerçevesinde, Komisyon Türkiye’ye ayrılan meblağın artırılmasını önerecektir.
5. Katılım Müzakerelerinin Yürütülmesine İlişkin Göstergeler
Yukarıda özetlenen değerlendirme, Türkiye’nin AB ile pürüzsüz bir şekilde bütünleşmesi için gerekli koşulların oluşması açısından iki tarafın da önemli bir zaman sürecine ihtiyaç
duyduğu gerçeğini tasdik etmektedir. Bu, sadece AB’nin uyum ve etkinliğini korumakla
kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin kalkınma düzeyine henüz uyumlu olmayan
politikalar uygulamasını zorunluluğunu da bertaraf edecektir.
Katılım müzakereleri, kararların oy birliği ile alınacağı Hükümetlerarası Konferans
çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Müzakerelerin çerçevesi, Türkiye’nin katılımına ilişkin
belirli zorlukları yansıtmalıdır. Müzakerelerin yürütülmesine ilişkin kesin parametreler,
yukarıda genel bir şekilde ortaya koyulan yöntemler çerçevesinde, müzakerelere başlama
kararı alındıktan sonra dikkatle hazırlanacaktır.
Katılım müzakerelerinin resmen başlamasından sonra, Komisyon müzakereler sırasında
ortaya çıkabilecek konular hakkında bir önfikir edinmek amacıyla, müktesebatın kapsamlı
olarak incelenmesini içeren, tarama (screening) olarak da tanımlanan, süreci başlatacaktır.
Müzakereler karmaşık olacak, bir taraftan Türkiye’nin müktesebatı uygularken karşılaştığı
zorlukları, diğer taraftan da AB ile uyumlu bir şekilde bütünleşmesini sağlayacak koşulları
yansıtacaktır. Ortak tarım politikası ve uyum politikasının Türkiye’de uygulanması buna iki
örnek teşkil etmektedir. Kişilerin serbest dolaşımına ilişkin kurallar ise üçüncü örneği
oluşturmaktadır. Daha önceki genişlemelerde olduğu gibi, kapsamlı ve özgün düzenlemeler
ile bazı alanlarda uzun geçiş sürelerine ihtiyaç duyulması muhtemeldir. Kişilerin serbest
dolaşımı hususunda kalıcı koruma hükümleri de gündeme gelebilecektir. Komisyon,
müzakere süreci zarfında, tüm bu hususlar konusunda somut bir yaklaşım sergilemeden önce, değerlendirmesini süzgeçten geçirecektir.
Müzakereler, her biri belirli bir politika alanını kapsayacak şekilde ayrıştırılmış başlıklar
altında gerçekleştirilecektir. Komisyon, Türkiye’nin belirli bir başlık altında yeralan konu
hakkında yeterli düzeyde hazır olduğunu takdir etmesi halinde Konsey’e o başlı__________kla ilgili müzakerelere başlanmasını tavsiye edecektir. Ekonomik boyutu olan bazı başlıklara ilişkin olarak ise, müzakerelerin başlayabilmesi için işleyen bir pazar ekonomisinin varlığı bir ön koşul olarak kabul edilecektir.
Her başlığın geçici olarak kapatılması ve gerektiğinde açılması için gerekli ölçütler
(benchmarks), o başlık altındaki müzakereler başlatılmadan önce belirlenecektir. Bu ölçütler, mevzuat uyumu ve uygulamaya ilişkin tatmin edici bir seviyeye ulaşılmasıyla bağlantılı olacaktır. Bunlara ilaveten, Ortaklık Anlaşması ve Gümrük Birliği’nden kaynaklanan ve özellikle müktesebatı yansıtan mevcut yasal zorunluluklar, ilgili başlıklar altında müzakerelere başlanılmadan önce yerine getirilmiş olmalıdır.
Müzakerelerdeki ilerleme, sadece Türkiye’nin AB’yle uyumuna bağlı olmayacaktır. AB de
kendini hazırlama ihtiyacı hissedecektir. Zira, Haziran 1993’deki AB Konseyi’nce de
belirtildiği gibi, Avrupa entegrasyonunun momentumu korunurken, Birliğin yeni üyeleri
sindirebilme kapasitesi de Birliğin ve aday ülkelerin genel çıkarları için göz önünde
bulundurulması gereken bir unsurdur. Türkiye’nin katılımına ilişkin olarak şimdiye kadar
7
yapılan analizler, iç pazara ilişkin politikalarda önemli uyarlamalar yapılmasını
öngörmemektedir. Müzakereler, her zaman olduğu gibi, mevcut müktesebat temeline dayalı olarak gerçekleştirilecektir. Bununla birlikte katılım öncesi, müktesebat ile bazı uyarlamalara ihtiyaç hasıl olabilir. Her hal ve karda, müzakere edilen belirli başlıklara ilişkin mali yansımaları ele almadan önce AB, 2014’den sonraki devre için öngörülen mali perspektifini belirlemelidir. Türkiye’nin kendine özgü şartlarını yansıtacak düzenlemelere de ihtiyaç duyulabilir. Son olarak AB, Türkiye’nin üyelik perspektifinden kaynaklanacak hususlara ilişkin değerlendirmede belirtilen, dış sınırlar ve dış politika gibi hassas alanların
güçlendirilmesini ele alma ihtiyacını hissedecektir.
Türkiye esasen, ancak reformların sürekliliğinin kararlı bir şekilde uygulandığını göstermek
suretiyle müzakere sürecinin tümünün başarıyla tamamlanabilmesini sağlayacaktır.
Müzakerelerin yürütülmesi ve katılım beklentisi, Türkiye’nin siyasi, sosyal, kültürel ve
ekonomik reformları daha da ileriye götürmesine katkı sağlayacaktır. Nihai sonuç, Avrupa
Parlamentosu, AB üyesi ülkeler ve Türkiye’nin onayını gerektirecektir.
6. Avrupa Birliği ve Türkiye Arasındaki Diyaloğu Güçlendirmek
AB-Türkiye ilişkilerine dair bazı konularda diyalogu güçlendirme ihtiyacı açıkça
hissedilmektedir. AB ile doğrudan bağlantılı olmayan bazı sorunların da ele alınmasına
ihtiyaç vardır. Bazı endişe ve algılamaların dürüst ve açık bir şekilde tartışılabileceği, üye
ülkeler ve Türkiye’den insanların biraraya getirilmesiyle bazı forumlar oluşturulmalıdır. Bu
farklı kültürler arasında diyalog, din, göçe ilişkin konular, azınlık haklarına dair endişeler ve
terörizmi de içermektedir. Sivil toplum AB tarafından kolaylaştırılacak bu diyalogda en
önemli rolü oynamalıdır. Komisyon, gelecekte bu tür bir diyalogun nasıl destekleneceğine
ilişkin önerilerini açıklayacaktır.
7. Sonuç ve Tavsiyeler
Yukarıda dile getirilen hususlar ışığında, Komisyon’un sonuç ve tavsiyeleri şu şekildedir;
(1) Katılım Ortaklığı Belgesinde ortaya konulan öncelikler çerçevesinde, Türkiye son beş
yılda, başta kapsamlı anayasal ve hukuki değişiklikler olmak üzere, siyasi reform sürecinde
kaydadeğer bir ilerleme sağlamıştır. Bununla beraber, Dernekler Kanunu, yeni Türk Ceza
Kanunu, İstinaf Mahkemeleri Kanunu henüz yürürlüğe girmemiştir. Ayrıca, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı, Adli Polisin Kuruluşuna İlişkin Kanun ile Ceza ve
Tedbirlerin İnfazı Hakkındaki Kanun Tasarısı henüz yasalaşmamıştır.
(2) Türkiye, reformların düzenli bir biçimde uygulanması için kuvvetli bir çaba
göstermektedir. Buna rağmen, mevzuatın ve uygulamayla bağlantılı düzenlemelerin daha da
konsolide edilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bu, özellikle, işkence ve kötü
muameleyle mücadeleye yönelik sıfır tolerans politikası ile ifade özgürlüğü, dini
özgürlükler, kadın hakları, sendikal haklar da dahil olmak üzere İLO standartları ve azınlık
haklarına ilişkin hükümlerin uygulanması ile bağlantılıdır.
(3) Reform sürecinde kaydedilen genel ilerleme ve Türkiye’nin 1’nci paragrafta bahsigeçen bekleyen kanunları yürürlüğe koyması kaydıyla, Komisyon, Türkiye’nin katılım için gerekli siyasi kriterleri yeterince karşıladığını değerlendirir ve müzakerelerin açılmasını tavsiye eder. Reform sürecinin geri dönülmezliği ve özellikle temel özgürlükler bağlamındaki uygulamaların daha uzun bir dönem kesinlik kazanması gerekecektir.
8
(4) Üç ayaktan oluşan bir stratejinin izlenmesi gerekmektedir. İlk ayak, özellikle Kopenhag siyasi kriterlerinin karşılanmasının süregelen bir biçimde devamını teminen, Türkiye’de reform sürecinin desteklenmesine ve kuvvetlendirilmesine yönelik işbirliğini kapsayacaktır.
Bu sürecin sürdürülebilirliğini ve geri dönülmezliğini garanti altına almak açısından, AB
siyasi reform sürecindeki ilerlemeyi yakından izlemeye devam etmelidir. Bu, müteakip
reformlar açısından öncelikleri ortaya koyacak gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı
Belgesi temelinde yapılacaktır. 2005 yılının sonundan itibaren olmak üzere siyasi
reformlarda kaydedilen ilerlemelerin yıllık olarak genel bir gözden geçirilmesi yapılacaktır.
Bu amaca yönelik olarak, Komisyon, Avrupa Konseyi’ne Aralık 2005’te ilk raporunu
sunacaktır. Reformların sürati, müzakere sürecinde kaydedilecek ilerlemede belirleyici
olacaktır.
(5) AB Antlaşması ve Avrupa Anayasası doğrultusunda, Birliğin temelini oluşturan,
özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ile temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü
prensiplerinin ciddi ve sürekli bir biçimde ihlal edilmesi halinde, Komisyon müzakerelerin
askıya alınmasını tavsiye edecektir. Konsey, böyle bir tavsiyeye ilişkin kararını nitelikli oy
çoğunluyla verecektir.
(6) İkinci ayak, Türkiye’yle katılım müzakerelerinin yürütülmesine ilişkin özgün yöntemle
ilgilidir. Katılım müzakereleri, kararların oy birliğiyle alındığı ve bütün AB üyelerinin tam
katılımıyla gerçekleştirilen bir Hükümetlerarası Konferans çerçevesinde yürütülecektir.
Müzakereler karmaşık olacaktır. Kanuni mevzuat uyumu ve AB müktesebatının yeterli
ölçüde uygulandığı hususu da dahil olmak üzere, müzakere edilecek her faslın geçici olarak
kapatılması ve gerektiğinde yeni müzakere faslı açılması için Konsey’in çıtalar (bench-mark) belirlemesi gerekecektir. İlgili fasıllarla müzakerelerin açılabilmesi için, AB müktesebatı doğrultusunda mevcut hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Uzun geçiş dönemleri gerekli olabilecektir. Buna ilaveten, yapısal ve tarım politikaları gibi bazı alanlarda özel düzenlemeler gerekli olabilecek ve iş gücünün serbest dolaşımı açısından daimi koruma hükümleri gündeme gelebilecektir. Türkiye’nin katılımının etkisi mali ve kurumsal açıdan önemli olacaktır. Müzakerelerin tamamlanmasından önce AB, 2014 sonrası mali perspektifini belirlemek durumundadır. Buna ek olarak, Komisyon. Antlaşmanın öngördüğü ortak politikalar ve dayanışmayı göz önünde bulundurmak suretiyle müzakereler sırasında Birliğin, yeni üyeleri içine sindirme ve entegrasyonu derinleştirme kapasitesini izleyecektir.
(7) Üçüncü ayak, AB üyesi ülkeler ve Türkiye’den halkları biraraya getirecek şekilde
kapsamlı bir güçlendirilmiş siyasi ve kültürel diyalogu öngörmektedir. Bu diyalog sürecinde
sivil toplum en önemli rolü üstlenmeli ve bunun AB tarafından kolaylaştırılması
gerekmektedir. Komisyon, bu diyalogun ne şekilde destekleneceğine dair gerekli önerilerde bulunacaktır.
(8) Komisyon müzakere sürecinin, Türkiye’de reformların daha da ileri götürülmesini
yönlendirme açısından gerekli olacağı inancındadır. Doğası gereği bu ucu açık bir süreç olup, sonucunun önceden tespit edilmesi mümkün değildir. Müzakerelerin sonucundan veya bunu izleyen onay sürecinden bağımsız olarak, Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa kurumlarına bütünüyle bağlılığını sürdürmesini sağlamalıdır. Avrupa
entegrasyonunun elli yıllık başarılarının daha da geliştirilmesine katkıda bulunacak şekilde,
Türkiye’nin katılımının, sorunsuz bir entegrasyon olması açısından çok iyi hazırlanmış
olması gerekmektedir.
*Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin web sitesinden alınmıştır.