Avrupa’daki başıboş oylar

Güncelleme Tarihi:

Avrupa’daki başıboş oylar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2004 00:00

AVRUPA Parlamentosu seçimleri yapılmaya başlandı. Bu seçimlerde Almanya dışındaki ülkelerde sağ ve sol partilerin ortak tavrı ‘Türkiye aleyhtarlığı’ oldu. Fransa’da sağ Türkiye karşıtlığını ‘aşağılık’ bir şekilde kullandı. Bu solun tavrını da ister istemez etkiledi. Avrupa’da sandık başına gidenler arasında 900 bin Türk seçmen de var. Avrupalıların bu seçimlere katılım oranının yüzde 40’lar civarında olduğu düşünülürse, 900 bin Türk oyu iyi bir potansiyel. Ancak ne yazık ki, Türkiye bu potansiyeli iyi değerlendiremiyor. Avrupa’daki Türk seçmenlere bir lobi gibi davranma, bu yolla güç edinme yolları öğretilmiyor. Ciddi bir örgütlenme yapılmıyor. Bırakın onu, Avrupalı Türk seçmen hangi partinin kazanmasının Türkiye açısından daha iyi olacağı yolunda bilgilendirilmiyor. Bu oyların akıbeti, bir bölümü İslami holdingelere milyarlarca Euro kaptıracak bilinç düzeyindeki seçmenlere bırakılıyor. Oysa örgütlü, ne yaptığını bilen, beraber hareket eden 900 bin oy çok ciddi bir güç. Ama Türkiye elindeki güçlerden hiçbirini kullanamadığı gibi, bunu da kullanamıyor. Çocuk anneye yakışırADAPAZARI ’ndan gelen bir boşanma haberi beni çok üzdü. Karı-koca anlaşamayıp boşanıyorlar. Sıradan bir durum. Ancak mahkeme 2 çocuğu da babaya veriyor.Anne Mehtap Sipahioğlu, bu durum karşısnda gözyaşları içinde kalıyor. Gerekçe ekonomik. Annenin ekonomik gücü olmadığı için çocuklar babaya. Okuyunca çok üzüldüm. Tek gerekçe bu ise son derece anlamsız. Çünkü babanın ekonomik gücü var ise, bunun bir bölümünü anneye aktarması sağlanır ve çocuklar analarından ayrılmazlar. Bir anneyi çocuklarından, çocukları ise analarından ‘ekonomik’ gerekçeye dayanarak ayırmak anlamsız. Anne çocuklara bakmıyor olur, annenin ahláki durumu çocukların onun yanında büyümesini engelleyecek durumda olur anlarım. Ama annenin parası yok diye çocuklar anadan alınıp, parası olan babaya verilmez. Doğru olan parası olan babadan paranın birazını alıp çocuklarla anaya vermektir. Elbette ki babalar da çocuklarını çok severler ama bir çocuğun annesiz büyümesini istemek haksızlıktır. Halk, haber televizyonları gibi düşünmüyorBÖLÜCÜ örgüte yardım ve yataklık suçlamasıyla mahkum olduktan ve hapis yattıktan sonra tahliye edilen DEP’li milletvekillerinin basınımızın bir bölümü tarafından ‘Özgürlük Abidesi’ ve hatta Zana’nın ‘Jeanne d’arc’ olarak ilan edilmesine dün tepki göstermiştim. Serbest kalmaları iyi oldu ama geçmişi unutmayalım demiştim. Herhalde binlerce faks ve e.mail mesajı aldım. Yüzde 99’u benimle aynı fikri paylaşıyordu. Bunlardan bir tanesi ise özellikle sevindiriciydi. Dün Tufan Türenç’in köşesinde nasıl bir ‘demokrat’ olduğunu öğrendiğimiz, çok sevdiğim emekli Orgeneral Sevgili Edip Başer ‘Sizi özellikle bugün, çocuk şiddeti ile ilgili sorumsuzluğa ve DEP’lilerle ilgili yürek sızlatan unutkanlığa dikkat çeken yazılarınızda sergilediğiniz gerçeğe saygı, sağduyu, gazeteciye yaraşır sorumluluk duygusu ve cesaret nedeniyle kutluyorum’ demiş. Övgü güzeldir ama bunu çok değer verdiğiniz birinden almak daha da güzel. Sağ olsunlar. Medya eleştirmenliğiELİNE kalemi alan basın eleştirisi yapıyor. Ama nalıncı keseri üslubuyla. Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak Gazetesi’nde basın eleştirileri kaleme alan K.B. ve A.G. beni de konu alan bir eleştiri yayınladılar. Generallere hakaret ettiği için 624 milyar lira tazminata mahkûm olmasını yanlış bulduklarını yazdılar ve bunu benim bir ‘sözümden’ dolayı aldığım cezayla karşılaştırdılar. Ben Türk ordusuna tecavüzcü diyen Eren Keskin’e radyo konuşmamda hakaret ettiğim için 60 milyon lira ceza almıştım. Burada adaletsizlik olduğunu yazdılar. Ben de bu ikiliyi ‘adam yerine koyup’ bir bilgi yazısı yolladım. Generallerin Vakit’e açtığı dava bir tazminat davasıydı ve mahkeme ‘Tazminat alanı zengin etmemelidir’ ilkesinden hareketle adam başı 2 milyar tazminata hükmetmişti. Benim mahkum olduğum dava ise bir ceza davasıydı ve benim almış olduğum hapis cezası yasanın koyduğu en üst sınırdan paraya çevrilerek bu rakama ulaşılmıştı. Yani bir yanda elma, bir yanda armut vardı. Onlar bilgi eksikliğinden olsa gerek elma ile armudu toplayıp çıkarıyorlardı. Medya eleştirmenlerine bu bilgi notunu yolladım. Aradan günler geçti. Kullanma, düzeltme gereği hissetmediler. Eee, medyayı eleştirmek kolaydır. Ama doğru düzgün davranmak zor. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Farklı olmak için ille de marjinal olmak gerekmediğini anladığımız zaman.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!