Güncelleme Tarihi:
Hürriyet, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) adaylığını hangi koşullarda kabul ettiğini ortaya koyan ve 10-24 Aralık tarihleri arasında Ankara ile Helsinki arasında yaşanan ‘Gizli mektup trafiğini’ ortaya çıkardı.
Başbakan Bülent Ecevit'in imzasını taşıyan 10 ve 24 Aralık 1999 tarihli iki ayrı mektup, Türkiye'nin AB adaylığını alırken, Kıbrıs ve Yunanistan ile olan meselelerde kesinlikle taviz vermeyeceğinin en somut belgesi olarak tarihin kayıtlarına geçti.
MEKTUPLAR NASIL YAZILDI?
Türkiye'nin AB adaylığını hangi şartlarla kabul ettiğini anlatan ve Ankara tarafından AB'ye resmi bir belge niteliğinde gönderilen ‘‘tarihi mektuplara’’ ilişkin trafik şöyle gelişti:
Başbakan Ecevit 10 Aralık tarihinde dönem başkanı Finlandiya'nın Başbakanı Paavo Lipponen'den, AB taslağında yer alan ve Ankara'da endişe ile karşılanan Türk-Yunan sorunlarının Lahey'e 2004'te taşınmasının söz konusu olmadığı, sadece gözden geçirileceği yönünde garantiler içeren bir mektup aldı.
Ankara'nın AB'ye verdiği olumlu cevabın şekillenmesinde de önemli rol oynayan bu mektuba bir cevap verilmesi için Başbakan Ecevit derhal harekete geçti ve 10 Aralık tarihinde kendi imzasıyla kısa bir mektup yazdı.
Mektup, 10 Aralık gecesi Türk hükümetini ikna için Ankara'ya AB'nin üst düzey iki ismi Javier Solana ve Günther Verheugen ile birlikte gelen Fin Dışişleri Müsteşarı Blomberg'e, Başbakan Lipponen'e ulaştırılmak üzere verildi. Blomberg 11 Aralık günü sabah saatlerinde mektubu Helsinki'ye ulaştırdı. Kısa mektupta Ecevit'in önemli cümlelerinden biri ise, ‘‘Size bu akşam basına yapacağım açıklamalarımı da göndereceğim’’ oldu. Ecevit, bu ifadeyle AB'ye adaylığın hangi koşullarda kabul edileceğinin ilk sinyalini verdi.
Ecevit, 11 Aralık sabahı Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve o dönem AB'den sorumlu Devlet Bakanı olan Mehmet Ali İrtemçelik ile Helsinki'ye gitmek üzere yola çıkmadan önce, güvendiği birkaç isimle biraraya geldi.
Başbakan Ecevit'e, Lipponen'e söz verdiği bu mektubun vakit geçirilmeden gönderilmesi için Dışişleri ile irtibata geçilmesi önerildi. Ayrıca bu ikinci mektupta, Türkiye'nin Kıbrıs'ın AB adaylığı ve Atina ile sorunların Lahey'e taşınmasını kabul etmeyeceğine dair, Ecevit'in yaptığı basın açıklamasının aynen ek olarak alması gerektiği hatırlatıldı.
11 Aralık gecesi Helsinki'den geri dönen Ecevit, ertesi gün hazırlanan ikinci mektubu gözden geçirdi. Ecevit tarafından imzalanan ikinci mektup, Başbakanlık tarafından 13 Aralık Pazartesi günü Lipponen'e iletilmek üzere Dışişleri'ne gönderildi. Ecevit'in ikinci mektubu Noel tatilinin başladığı 24 Aralık tarihinde Lipponen'e ulaştı.
GECİKEN MEKTUP
Türkiye diğer
adaylarla aynı statüye konuldu, teşekkürler
T.C. Başbakanlık Ofisi Ankara,
24 Aralık 1999
Ekselansları
Başbakan Paavo Lipponen
AB Konseyi Başkanlık Ofisi
Helsinki-Finlandiya
Sevgili Başbakan
10 Aralık 1999 tarihli mektubumda size Helsinki Başkanlık Konseyi'nin sonuçları ile ilgili hükümetimin görüşlerini yansıtan açıklamamın metnini göndereceğime dair bilgi vermiştim.
Metin mektuba iliştirilmiştir. Bu vesileyle size bir kez daha Helsinki Avrupa Konseyi'nin sonuçlarına olan çok değerli katkılarınız için teşekkür etmek istiyorum.
Türkiye diğer adaylarla aynı statüye konulurken, AB ile ilişkilerimizde büyük bir hamle ve bir başarıya ulaşılmıştır. Biz şimdi AB ile ilişkileri, yeni bir dayanışma ruhu ve sonuçta üyeliğe uzanan bir düşünceyi pekiştirmek istiyoruz.
Bu sebeple size ve ailenize Mutlu Noeller dilerim. Sizi, faydalı ve tatminkar başkanlık dönemizden dolayı kutlarım.
Yeni yıl için en iyi dileklerimle.
Saygılarımla Bülent Ecevit
Bu mektuplar, Türkiye'nin AB adaylığını alırken, Kıbrıs ve Yunanistan ile olan meselelerde kesinlikle taviz vermeyeceğinin en somut belgesi olarak tarihin kayıtlarına geçti.
İLK MEKTUP
Bazı konular yanlış anlaşıldı
T.C. Başbakanlık Ofisi
Ankara, 10 Aralık 1999
Sevgili Başbakan,
Bizim tarafımızdan bazı yanlış anlaşılmalara yol açan AB Başkanlık Konseyi sonuçlarına açıklık getiren nazik mektubunuzu aldığımı bilmenizi isterim.
Mektubunuzdaki yapmış olduğunuz ve yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıran açıklayıcı ifadelerinizi memnuniyetle karşılıyorum. Mektubunuz sonuç bildirgesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Buna dayanarak, bu akşam hükümetimin başkanlık konseyinin sonuçlarıyla ilgili görüşlerini ortaya koyan bir açıklama yapacağım. Ardından da size bu açıklamanın metnini gönderceğim.
Helsinki'de görüşmek umuduyla.
Saygılarımla Bülent Ecevit
2. MEKTUBA İLİŞTİRİLEN ECEVİT’İN BASIN AÇIKLAMASI
Eşit koşullarda adaylık Türkiye için büyük başarıdır
Helsinki'de genelde adaylığımızın eşit koşullarda kabul edilmiş olması Türkiye için büyük başarıdır. Ancak Türkiye'nin kabul edemeyeceği bazı imalar bulunmaktadır. Ege sorunlarının en geç 2004 yılında Lahey Adalet Divanı'na götürülmesi gerektiği iması bizim için kabul edilemez. Türkiye'nin AB'ye aday ülke ilan edilmesi olumlu bir gelişmedir. Türkiye'ye AB'ye tam üyelik kapısı önkoşulsuz olarak açılmıştır.
Karar metninde Türkiye'nin son zamanlarda Kopenhag ölçütlerine uyum sağlama yolunda attığı adımlardan da takdirle sözedilmiş olması sevindiricidir. Kıbrıs ile görüşmelerden bir sonuç alınamaması durumunda dahi, Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs adı altında AB'ye üyelik işleminin uygulanabileceği izlenimi verilmesi ise çok sakıncalıdır. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet bulunduğu gerçeği hiçbir şekilde inkar edilemez.
Türkiye'nin AB'ye aday ülke olması sadece Türkiye'yi değil, aynı zamanda Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgeyi ve bütün dünyayı ilgilendiren bir olaydır. Türkiye dünyanın en duyarlı bölgesinde anahtar ülke konumundadır.
Türkiye ile AB arasındaki yakınlaşmanın bu düzeye varmış olması, dolayısıyla bütün bölgemizi ve dünyayı ilgilendirecektir.
YUNANİSTAN AB'NİN ÖN KOŞULU OLAMAZ
Nitekim Finlandiya Başbakanı Sayın Paavo Lipponen, bana bu gece gönderdiği yazılı mesajında, bunun bir zorunluluk anlamı taşımadığını, sadece Avrupa Konseyi'nin ihtilaflar konusunu yeniden gözden geçireceği tarih anlamına geldiğini ifade ederek, konuya açıklık getirmiştir.
Sayın Lipponen'nin 10 Aralık 1999 tarihli bu yazılı mesajı bu husustaki Avrupa Birliği hukukunun bir parçasıdır. Hükümetimiz, Yunanistan ile sorunların barışçı yollardan çözümü konusunda gerekli siyasi iradeyi taşımakta ve bu yönde elinden gelen çabayı göstermektedir.
Ancak bu sorunların çözümünün Avrupa Birliği'ne üyeliği hazırlık müzakerelerimizin başlatılması için bir önkoşul olarak öne sürülmesini de kabul etmemiz söz konusu değildir.
Ayrıca ABD Başkanı Sayın Clinton, bu sonucun Türkiye için bir zafer sayılması gerektiğini söyleyerek telefonla bizi kutladı. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i arayarak kutladı. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder beni arayarak kutladı. AB yöneticileri de bizi kutlamak için özel uçakla Ankara'ya geldiler.
KOPENHAG KRİTERLERİNİ BİZ DE İSTİYORUZ
En yetkili ağızlardan Türkiye'nin eşit koşullar altında aday olduğunu, bu eşitliğe tam uyum sağlanacağını belirttiler. Benim de kanaatim, bazı içimize sindiremediğimiz ayrıntılar olabilir, fakat genelde adaylığımızın gerçekten eşit koşullarla kabul edilmiş olması ve resmen ilan edilmiş olması Türkiye'miz için büyük başarıdır. Tabii önümüzde bazı zorluklar olacaktır. Bu zorlukları eskisinden daha kolaylaşabilecek durumda olacağız, buna inanıyorum. AB'ye tam üyelik hazırlığımızın beklenenden çok daha kısa süre içinde gerçekleşeceği kanısındayım.
Hükümetimiz kendi içinde çok hızlı ve uyumlu çalışan bir hükümet. Son 6.5 ay içinde gerek insan hakları, gerek demokratikleşme ve gerekse ekonomimizi esenliğe çıkarma bakımından üst üste kararlı adımlar atmıştır.
AB üyeleri de bunun bilincindedir. Nitekim metinde de hükümetimizin bu konudaki kararlılığından övgüyle bahsedilmektedir. Bunun için tam üyelik hazırlığımızı beklenenden çok daha kısa sürede gerçekleştirebileceğimiz kanısındayım.
Kıbrıs konusunda da kararlı tutumumuzu sürdüreceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Kopenhag kriterleri doğrultusunda kendiliğimizden adımlar atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz.
Biz AB'ye hiçbir zaman kapımızı kapatmadık. Fakat 70'lı yılların sonları, Türkiye'nin çok ağır ekonomik bunalım içinde olduğu yıllardı.Bizim üyelik konusunda adım atabilmemiz için evvela ekonomimizi düze çıkarmamız gerekiyordu. Onu da büyük ölçüde başardık, ancak o sırada hükümetten ayrıldık. Ben hiçbir zaman Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı olmadım.