Reha Erus
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2002 01:58
Dirty Pretty Things çok iddialı bir film. İngiltere'de kaçak mültecilerin oturma izni alma uğruna organ ticaretine boyun eğdiklerini tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor. Bu film Mülteci Bürosu'ndan nasıl tepki aldı?
-Mülteci Bürosu da hükümet de organ ticaretini kimlerin nasıl, nerede yaptığını biliyor. Ama bunları yakalamak işine gelmiyor. Çünkü ülkede organ nakli için yıllarca sırada bekleyenler var. Üstelik kaçak mültecilere göz yummasa o zaman bunları yakalayıp altı ay nezarette beslemesi gerekli. Bu da işlerine gelmiyor. Çünkü organlarını bir belge karşılığı bağışlayanlar, ah pardon sözde satanlar, bu kaçak mülteciler. Konu Londra'da geçiyor. Ama organ ticareti Milano'da, Amsterdam'da, Paris'te, Avrupa'nın her yerinde var. Ben bir gerçeğe parmak bastım.
Böyle bir film çekmek nereden aklınıza geldi?
-Senaryoyu Steven Knight yazmış. Aslında senaryoyu posta kutumda buldum. Okudum ve çok ilgimi çekti. Tabii senaryonun yüzde kırkını değiştirdim.
Filmin kahramanı Şenay adında bir Türk. Bu rol için önce bir Türk oyuncu bulmaya çalışmıştınız. Ne oldu?
-Şenay rolü için birkaç Türk oyuncuyla görüştüm. Ama Anadolu'dan çıkmış, kara kaşlı, kara gözlü, esmer tenli kaçak mülteci görünümlü bir Türk oyuncuya rastlamadım. Miss Cumbul'un (Meltem Cumbul) yetenekli olduğunu biliyordum. Ama filmde ciddi ve iddialı erotik sahneler vardı. Türk oyuncular buna pek sıcak bakmadıkları gibi tam o sırada Oscar'a aday gösterilen Amelie filminin yıldızı Fransız Audrey Tatou Şenay rolünde oynamak istediğini bildirdi. Üstelik karşıma çıktığında tam filmimdeki Türk kızı gibi hazırlanmıştı: Kara kaşlar, kara gözler, esmer ten, çekingenlik. Şaştım kaldım. Bir de bana ‘‘Aslında babaannem Türk'tür’’ deyince rolü kaptı. Sonradan bu iddiasının doğru olmadığını öğrendim.
Kısacası Meltem Cumbul ve diğer Türk aday oyuncular Audrey Tatou'nun yalanının kurbanı mı oldu?
-Öyle diyebiliriz! Ama Audrey tam bir Türk kızını canlandırdı.
Filmde kirli işler dışında bir aşk ve aksiyon da var. Yani hoş şeyler. Tam filmin adı gibi. Ama filmin önemli bir ana mesajı var. Bunun için ne diyeceksiniz?
-Ben bir gerçeği yansıttım. Bu film zengin bir toplumun, kaçak mültecileri nasıl sömürdüğünü ortaya seriyor. Şenay kafasına ABD'ye gitmeyi koymuş bir kaçak mülteci. Patronu tarafından sekse zorlanıyor. Aksi takdirde polise teslim edilecek. Ama Şenay çok genç, bir bakire. Biraz nakit para, pasaport ve bir uçak bileti için böbreğini satmaya razı.
Kaçak organ ticareti için ameliyatlar filmdeki gibi otellerde mi yapılıyor Londra'da?
-Tabii özel klinikler var. Ama Batı Londra'da pek çok otel odasını sterilize bile etmeden seyyar ameliyathane haline getiriyorlar. Acemi doktorlar kasap gibi insanları kesip organlarına el koyuyorlar. En çok da böbrek aranıyor. Çoğu mülteci ya kan kaybından ölüyor, ya da mikrop kapıyor, hastaneye gidemeyince hayatını kaybediyor.
Dirty Pretty Things Venedik Film Festivali'nde yarışma bölümünde gösterime girdi. Ama ödül kazanamadı. Bunu nasıl karşıladınız?
-Umurumda bile değil. Ben gereken mesajı verdim. 10 bin sterlin, bir pasaport ve bir uçak bileti karşılığında alınan böbrek sonradan 200 bin sterline satılıyor. Satan memnun, alan memnun. Ve bu ticaret dolu dizgin sürecek. Suç kimin? İngiltere'yi felakete sürükleyen Thatcher'in çıkarttığı abuk sabuk yasalarda.