Güncelleme Tarihi:
Kıbrıs sorunu dev bir satranç oyununa benziyor. 40 yılı aşkın süredir bazen Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, bazen de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar önemli bir hamle yapma fırsatı yakalayıp karşı tarafı sıkıştırıyorlar. 40 yıldır birçok BM Genel Sekreteri ve Amerikan Başkanı, satrançta son hamle için kafa patlatıyor ama bir türlü oyunu bitmiyor. Son iki yıldır ise AB ve Rusya‘nın da doğrudan oyuna girmesiyle Kıbrıs satrancının daha da sertleştiğinden hiç kuşku yok. Herkesin yaka silktiği Andreas Papandreu‘nun ölümünün ardından Yunanistan‘da Simitis‘in Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla, Türkiye‘nin de oyunda zorlandığı bir gerçek. AB‘nin Kıbrıs Rumlarıyla tam üyelik müzakerelerini başlatmasından iki ay sonra, BM Güvenlik Konseyi‘nin birkaç gün önce aldığı son karar Türkiye‘nin başını ağrıtacak nitelik taşıyor. Çünkü Güvenlik Konseyi, Türkiye‘yle KKTC arasında başlatılan siyasi ve ekonomik bütünleşmeye karşı çıkıyor, adanın silahlardan arındırılması sürecinin de başlatılması çağrısı yapıyor.
Konsey kararı, ilk anda Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların tezlerini destekler nitelik görünse dahi, hükümet ve Öcalan kriziyle boğuşan Türkiye‘de, madalyonun gözden kaçan bir de arka yüzü var. Konsey kararının ardından Kıbrıs Rum tarafı çalkalanıyor. Yunan basını BM‘in Klerides‘i kurtardığını, S-300‘ler için Girit yolunun açıldığını yazıyor. Bazı gazeteler ise baştan beri hata olan S-300 alım kararını, diplomatik bir hezimet olarak yorumluyor. Kısacası, Atina ve Lefkoşe, BM kararının mutluluğunu tam olarak yaşayamıyorlar. Çünkü şimdi, S-300‘ler diye beyni yıkanan Yunan ve Rum halkına atılacak geri adımı açıklamak zorundalar. Bunun için Klerides pazartesi günü apar topar Atina‘ya geliyor.
Yunanistan ve Rum yönetimi satrançta önemli bir hamle yapmış olsalar bile, bedelini masaya sürdükleri büyük bir taşı yani S-300‘leri geri çekerek ödemeye hazırlanıyorlar... Bu öyle bir geri adım ki, Papandreu‘nun ölümünden sonra ekmek paralarını kazanmakta zorlanan Yunanlı mizah ustalarına dahi malzeme oluyor... Oyunun önemli bir hamlesi olan S-300‘lerin hikayesini fıkralarla ve karikatürlerle yazdık.
Yunan Cumhurbaşkanlığı köşkünün dev çınar ağaçlarına bakan Başbakanlık binasının kapısı yine canlı yayın araçları ve gazetecilerle doluydu. Herkes heyecanla Savunma Zirvesi'nden çıkacak kararı bekliyordu. Kapalı kapılar ardındaki hava ise berbattı. Masanın başında oturan Simitis kurmaylarına kaygıyla sordu: ‘‘Baylar, şu bizim Klerides başımıza öyle bir bela sardı ki söyleyin bakalım şimdi ne yapacağız? Amerika ve Avrupa üzerimize çullanıyor. Türklerin ne yapacağı zaten malum. S-300‘ler ne olacak?’’
Biri, ‘‘Yahu bu füzeler zaten eski. İlgilenmeye bile değmez’’ dedi. Bir başkası ‘‘Rusların yiyecek yemeği bile yok. Bizim için füze mi yapacaklar? Yapmamışlardır’’ diye atıldı. Yüzü kızarmaya başlayan Dışişleri Bakanı Pangalos daha fazla dayanamayıp araya girdi: ‘‘Bu saçmalıktan kurtulmanın tek bir yolu var. Füzeleri önce bir Yunan adasına gönderelim sonra ne yapacağımızı düşünürüz.’’
KOZ DEĞİL BUMERANG
Kaygısı daha da artan Simitis sağ kolu olan Savunma Bakanı Akis Çuhacopulos‘a döndü: ‘‘Sen ne diyorsun Akis?’’ Çuhacopulos ayağa kalktı ve ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladı: ‘‘Sayın Başbakanım. Önümüzde iki alternatif var. Ya hükümet olarak rezil olacağız ya da Yunan halkı olarak rezil olacağız.’’ Simitis hemen onun sözünü kesti: ‘‘Bırak, bırak bunları, bana bu işten nasıl tüyeriz onu araştır.’’
Klerides‘in iki yıl önce böbürlenerek pazarlık masasına sürdüğü S-300 füzeleri kozu şimdi Yunanlı mizah ustalarına malzeme oluyor. İşte, son günlerde, Atina‘da kulaktan kulağa anlatılan bir S-300 fıkrası daha: Simitis S-300 füzelerini duyunca ne yapıyormuş? 300 kilometre hızla kaçmaya başlıyormuş!
S-300 olayı iki yıl içinde Atina ve Lefkoşe açısından gerçekten mizaha konu olacak bir boyut kazandı. 4 Ocak 1997‘de Rumlar S-300 füzelerini satın almak için Rusya‘yla anlaşma imza attıkları zaman ne hesaplar yapılmamıştı ki... S-300‘ler pazarlık kozu olarak masaya sürülecek ve Batı‘dan gelecek baskı sonucunda Türkiye adadaki askerini geri çekmek zorunda kalacaktı. Rum yönetimi lideri Klerides o günlerde hayatından çok memnundu; hem AB‘nin Kıbrıs Rum Yönetiminin yaptığı tam üyelik başvurusunu kabul etmesiyle Avrupa cephesinde diplomatik zaferin yolu açılmıştı, hem de S-300 füzeleriyle Türkiye‘yi daha da fazla köşeye sıkıştırma şansı ellerine geçmişti.
Ama Klerides hesaplarında bir yanlışlık yaptı. İki önemli faktörü gözden kaçırdı. İlki Türkiye‘nin tepkisiydi. Türkiye ‘‘S-300‘lerini vururuz’’ deyince birden hesaplar altüst olmaya başladı ancak Türkiye‘nin tepkisinden daha fazla hesapları esas altüst eden gelişme, ABD‘nin S-300‘lerin adaya konuşlandırılmasına kesin karşı çıkması oldu. Çünkü ABD, Akdeniz‘in ortasında ‘‘doğal bir uçak gemisi’’ olan Kıbrıs‘ı Ruslara kaptırmak istemiyordu. Rusya ise Sovyetler Birliği‘nin dağılmasından sonra bütün ağırlığını kaybettiği Ortadoğu‘ya Kıbrıs kanalıyla yeniden girme hesapları yapıyordu. Yani oyun Kıbrıs, Türkiye ile Yunanistan boyutunun çok ötesinde ABD ve Rusya‘nın Stratejik çıkarları açısından oynanıyordu.
Böylece S-300‘ler Rumların elinde koz olacağına, bumerang olarak geri döndü, süratle Klerides ve Simitis‘in üzerine yöneldi. Yunanistan ve Rumlar öylesine S-300 çıkmazına sürüklendiler ki, Simitis‘le Klerides birbirine düştü, herkes birbiri suçlamaya başladı, Klerides istifa noktasına geldi.
Başa bela olan S-300'leri almaya kim karar vermişti? Klerides mi, yoksa Kardak krizini de yaratıp Yunanistan‘ı savaşın eşiğine getiren Simitis‘in ezeli rakibi eski Savunma Bakanı Yerasimos Arsenis mi? Kimse sorumluluğu üstlenmek istemedi. Kıbrıs Rumları sorumluluğu Arsenis‘e yükledi. Yunanlı yetkililer ise Klerides‘i suçladılar. Simitis‘in yakın çevresi kulislerde açıkça kararı eleştiriyor, ‘‘Bu füzeler uzun menzilli. Türkiye Kıbrıs‘a o kadar yakın ki bunların hiçbir faydası yok. Türk savaş uçakları bir dakika içinde Kıbrıs üzerinde uçmaya başlıyor. Bir dakikada füzeleri nasıl ateşleyeceksiniz? Türk uçaklarını, Rum hedeflerini yerle bir ettikten sonra mı vuracaksınız? Bir tanesi zaten 100 metre olan füzeleri küçüçük adada nasıl kullanacaksınız?’’ diyordu.
Şimdi Klerides‘in ABD ve BM‘in devreye girmesi için dua etmesi gerekiyor. S-300‘lerin Girit‘e götürülmesinden başka çözüm görünmüyor. Böylece Kıbrıs‘dan Ege‘ye yayılabilecek bir çatışma ihtimali de ortadan kalkacak görünüyor.
KILIFI DA HAZIR
Peki Simitis, Klerides‘le açıkça çatışmayı ve karikatüristlere malzeme olmayı bile göze alarak neden S-300‘lerin Kıbrıs‘a konuşlandırılmasına karşı çıktı? Neden füzelerin Girit‘e konuşlandırılmasında ısrar etti? Bu soruların tek bir yanıtı var: Avrupa Para Birliği. Simitis Başbakanlık koltuğuna oturduğu günden beri bütün hesaplarını Yunanistan‘ı Avrupa Para Birliği'ne sokma hedefi üzerine yapıyor, Türkiye ve Kıbrıs dahil, hem iç hem de dış politikadaki bütün kartlarını bunun üzerine oynuyor. Yunan Başbakanı‘nın bu hedefin gerçekleşmesine engel olacak her ihtimali de devre dışı bırakmaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Bu ihtimallerin başında da Türkiye‘yle Ege ya da Kıbrıs‘da çıkabilecek bir çatışma geliyor ve Simitis, bu konuda tansiyonu düşük tutmaya yönelik bir politika izliyor.
Türkiye‘nin gündeminin Öcalan ve Hükümet kriziyle çalkalandığı bu günlerde belki dikkatlerden kaçıyor ama yaklaşık bir yıldır Ege‘de adeta deklare edilmemiş bir Moratoryum hüküm sürüyor. İki yıl önce Türk jetleri Yunan hava sahasını ihlal ediyor diye kıyamet kopartan Atina, son derece sessiz.
Ege‘de durum böyleyken S-300‘ler yüzünden Kıbrıs‘da çatışma çıkması ise Simitis‘in hiç mi hiç işine gelmiyor. S-300‘lerle Türkiye‘yi sıkıştırmaya çalışmanın akılcı bir taktik olmadığının baştan beri farkında. Askeri açıdan Türkiye‘yle başedemeyeceğini görüyor, bu nedenle bütün taşlarını siyasi platformda oynamayı tercih ediyor. Simitis‘in kendisini avantajlı gördüğü platform ise Avrupa Birliği. Nitekim, Yunan Başbakanı, AB‘yle Kıbrıs Rumları arasında başlatılan tam üyelik müzakerelerini ‘‘ilk zafer’’ olarak görüyor ve S-300‘ler yüzünden AB‘nin müzakereleri dondurmasından korkuyor.
Simitis ve çevresi füzelerin Girit‘te konuşlandırılacağı bölgeyi bile tesbit etmiş; Sitia bölgesindeki mağaralar seçilmiş.
Kısacası Atina‘da kılıf çoktan hazırlanmış.
ŞİMDİ NE OLACAK
‘‘S-300‘lerden vazgeçmeyiz’’ açıklamalarını duya duya iki yıldır beyni yıkanan Rum ve Yunan halkı ise şaşkın. Kime ve neye inanacağını artık bilemez halde. Peki sonunda S-300‘ler nereye götürülecekmiş dersiniz?
Tabii ki, Korfu adasına!!!
Neden mi?
Çünkü, Simitis, Korfu‘dan APO‘yu vurmayı planlıyormuş.
Böylece, ikide bir ayaklanıp APO‘yu Yunanistan‘a davet etmeye kalkan Pasok milletvekillerinden de kurtulacakmış.
İşte Atina‘daki son S-300 esprisi de böyle.
Gerçekçi politika diye de buna denmez mi?