Atları da vururlar

Güncelleme Tarihi:

Atları da vururlar
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2001 00:00

Türk televizyonlarındaki reality show'lar artık röntgencilik boyutlarını aşıp barbarlık sınırlarına dayanıyor. Psikolojik ve fizyolojik dayanıklılığı zorlayan, insan onuruna aykırı yarışmalar artık Big Brother tarzına baskın çıkıyor. Dokun Bana'nın ardından Uçur Beni de barbarlık formatında bir yarışma. ABD'deki depresyon yıllarını ıstırap verici bir dans maratonu dekorunda çok çarpıcı biçimde anlatan Atları da Vururlar romanının ve tabii ki filminin aynısı. ATLARI da vururlar, değil mi? Roman ve filmin son cümlesidir bu. Yarışma sonunda kazanacağı 1500 dolardan başka hayatta hiçbir umudu kalmayan Gloria, dans maratonundan ihraç edilince, partneri Robert'ten kendisini vurmasını ister. Maraton boyunca genç kadının ıstırabına tanıklık eden Robert hiç tereddüt etmez, çeker tetiği. Çünkü Gloria'nın ruhu ve bedeni, aynı ayağı kırık bir at gibi tedavisi imkansız yaralar almıştır. Sanık sandalyesinde kendisini savunan Robert son sözünü söyler:‘‘Atları da vururlar, değil mi’’Yönetmen Sydney Pollack'ın, Horace McCoy'un kara romanından beyazperdeye uyarladığı filmde Gloria'yı Jane Fonda, Robert'i de Michael Sarrazin canlandırır.Film aslında kurmaca bir öyküye değil, 1920'lerin buhranlı Amerikası'ndaki bir realiteye dayanır. Ekonomik krizin ufaladığı çaresiz insanların sırtından para kazanmaya çalışan simsarlar halka açık dans maratonları düzenlerler. Barbarlığın eğlenceye dönüştürüldüğü bu yarışmalar başlangıçta çok masum görünür.Gladyatör dövüşleri, Hıristiyanların aslanların önüne atılması, cadıların odun ateşinde yakılması, azılı suçluların halkın önünde asılması gibi cahil kalabalıkları coşturan eğlencelerle aradaki benzerlik pek farkedilmez. Seyirciler maratonların ilk saatlerine hiç rağbet etmez. Çünkü yarışmacılar henüz diri ve umut doludur. Ancak o inanılmaz 500 saat geride kaldıktan sonra koltuklar dolmaya başlar. Çünkü gerçek eziyet ve sefalet artık başlamıştır. ABD'nin ekmek kuyruklarıyla tanıştığı o günlerde, talihi yarışmacılardan biraz daha iyi gidenler, dans salonundaki acıklı direnişi zevkle seyrederler.Yoksulluğundan başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan yarışmacılar, bu maratonlar sayesinde bir barınak ve yiyecek bulur. Üstelik birinci gelecek çifte çok cazip bir para ödülü vaat edilmektedir. 1930'ların Chicago'sunda geçen Atları da Vururlar'ın kurgusu çok sarsıcıdır. Yönetmen Pollack, dans maratonu arasında çiftleri elemek için yapılan 10 dakikalık derbi koşularını reel zamanda çeker. Yani oyuncular, ayakları bütünüyle yerden kaldırmadan hızlı yürüyüş şeklinde yapılan derbileri gerçekten 10 dakikada, hiç ara vermeden tamamlarlar. Derbilerde sonda kalan üç çift elenir.Rocky adlı dans soluna sahibinin düzenlediği yarışmaya katılan karakterler arasında asi ruhlu Gloria ile boşta gezer Robert'in yanı sıra, henüz 16 yaşındaki hamile taşralı bir kızla kocası, yaşlanmaya yüz tutmuş bir denizci, Hollywood'da parlamak isteyen bir yıldızcık da vardır. Kötü ruhlu Rocky tarafından kışkırtılan yarışmacılar arasındaki kuşku ve güvensizlik, maratonda bir ay tamamlandıktan sonra kin ve nefrete dönüşür. Bu arada bir cinayet işlenir. Yarışmaya tutkuyla asılan Gloria, pek iddialı olmayan partneri Robert'i de kendi hırsının peşinde sürükler, sürekli kavga ederler. Depresyonun klostrofobik yapısı dans salonuna aynen yansır. Aynı ekonomik kriz gibi, o salondan da çıkış yoktur sanki. Maratoncular birer yaşayan ölüye dönüşmüştür.1932'nin buhranlı günlerinde geçen filmin çekildiği 1969 yılı da aslında ABD açısından krizli bir dönemdir. Kriz günlerinde yaşanan dramı anlatan Atları da Vururlar, Vietnam Savaşı'nın ikiye böldüğü ülkedeki iklime çok uygundur. TÜRKİYE'NİN İKLİMİBüyük Buhran günlerinin bir buluşu olan dans maratonu şimdi televizyon aracılığıyla Türk seyircisine sunuluyor. 20 çift ödülü kazanmak için, fiziksel teması bırakmadan, kameraların takibinde ve dört hakem gözetiminde süresiz dans ediyorlar. Teması bırakan, yarışma kurallarına uymayan çiftler elenecek. Değil uyumak, göz kapatmak bile yasak. Küfür ve elle taciz de öyle. Ancak, fizyolojik olmamak kaydıyla, diğer yarışmacılara yönelik psikolojik baskı uygulamak serbest. Maratoncuların dayanıklılık süresi göz önünde bulundurularak tahmini süre 3-4 gün olarak tespit edilmiş. Yarışmayı kazanan çifte, birer adet otomobil verilecek. Maratonu izleyecek bir doktor, gerekli gördüğü takdirde çiftlere yarışmayı bırakmaları önerisinde bulunacak. Durum ciddileşirse, doktor çiftleri doğrudan yarışmadan ihraç edebilecek.Kurallardan anlaşıldığı kadarıyla bizim maraton, 1920 ve 30'ların Amerikası'ndaki kadar gaddarca değil. Ancak bu yarışmanın Türkiye'de uygunsuz bir iklime rastgelmesi çok düşündürücü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!