Atalarımız bir oturuşta 5 kilo et yiyordu!

Güncelleme Tarihi:

Atalarımız bir oturuşta 5 kilo et yiyordu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2004 00:00

Bir oturuÅŸta, avladıkları hayvanın etinden kanlı kanlı 5 kilo birden yiyebilen atalarımız Bilim adamlarını ÅŸaşırtıyor. Bugünkü zekámızı, atalarımızın bu bol et tüketimine mi borçluyuz?Yüz elli kiloluk genç bir fili parçalayarak ateÅŸin üzerinde piÅŸiren avcılar, etleri kanlı kanlı mideye indirdikten sonra yemeÄŸin verdiÄŸi rehavet ile kulübelerine çekiliyorlar. Paleolitik siesta zamanı! 370 000 yıl öncesine ait bu yemek ve istirahat sahnesi, Almanya’da Jena Ãœniversitesi profesörü Dietrich Mania’nın incelemiÅŸ olduÄŸu yemek kalıntılarına dayanıyor. O tarihteki insanların midesi beÅŸ kiloluk besini bile kaldırabiliyordu. Erfurt bölgesindeki buluntular arasında kaburga kemiÄŸinden üretilmiÅŸ kamalar, büyük kıyıcılar, biz’ler ve bir de fildiÅŸinden el baltası dikkat çekiyor. Ayrıca travertenler içinde kaplumbaÄŸa yumurtaları ve su yılanlarının kalıntıları da var. Bölgede yaÅŸayan insanların ise 28 kafatası parçası, bir altçene ve dokuz diÅŸ sayesinde Homo erectus türünün temsilcileri oldukları anlaşılmış. Fakat buluntular arasında bilim adamlarını asıl ÅŸaşırtan, sanki sıvanmış gibi görünen oval biçimindeki bir alan olmuÅŸ. Prof.Mania, bu alanın ilkel bağırışlara sahne olan bir tören yeri olduÄŸunu sanıyor. Sanat bizlerle baÅŸladıBugüne kadar elde edilen buluntulara göre, bu devrin insanları, müzik ve resim gibi sanatsal becerilerden ve ince işçilik gerektiren aletlerden henüz uzaktılar. Ama yeni bulgular bu uzaklığın fazla olmadığını gösteriyorYaratıcılığa dayanan ilk patlamayı ateÅŸleyen, bundan 43.000 yıl önce Avrupa’ya adım atan Homo sapiens, yani bizim soyumuz modern insan (beyin hacmi 1500 santimetreküp) olmuÅŸtu. Müzik, resim, kulübe ve dikiÅŸ iÄŸnesini onun buluÅŸlarıydı. Ulm bölgesindeki fildiÅŸi figürler ve Grotte Chauvet maÄŸarası, modern insanın sanat anlayışını yansıtır. Paleolitik dönemin sanatçıları aşıboyası ve kömürle uçan atlar ve bizonlar resmetmiÅŸlerdi maÄŸara duvarlarına Ancak Homo sapiens ile onun iki ayak üzerinde yürüyen hantal atası arasındaki uçurum, son yıllarda ortaya çıkarılan buluntularla sanki küçülüyor gibi. MaÄŸara resimlerinden 10,20 hatta 30 kat eski olan alışılmışın dışında buluntular, araÅŸtırmacıları yeni izlere ulaÅŸtırdı: Sanat ve kültür sanılandan çok daha önceleri geliÅŸmiÅŸti!Cezayir’deki kalıntılar örneÄŸin insanoÄŸlunun günümüzden 250 000 yıl önce dahi çadıra benzer barınaklar ürettiÄŸini kanıtlıyor. Takılar ve büyülerKamp ateÅŸini yakmayı bilen insan, olasılıkla 800 000 yıl öncesinde ÅŸiÅŸme yatağın ilkel bir biçimini keÅŸfetmiÅŸti. ‘Sazlardan ya da ÅŸiÅŸirilmiÅŸ hayvan derisiyle insanoÄŸlu Pleistosen döneminde Afrika’dan Ä°spanya’ya göç etmiÅŸti, diyor Martin Kuckenburg. Hantal ve beceriksiz olduÄŸunu düşündüğümüz atalarımız takı ve büyü objeleri bile üretiyordu. Sahra bölgesinde 200 000 yıllık kamp yerlerinde devekuÅŸu yumurtasından elde edilmiÅŸ boncuklar bulundu.Fas’taki bir kampta penis biçiminde taÅŸlaÅŸmış kafadanbacaklı bir figür ortaya çıkarıldı. Tan Tan’a (Güney Fas) ait 300 000- 500 000 yıllık bir kil hamuru üzerinde boyun ve kalçanın biçimlendirildiÄŸi anlaşıldı. AraÅŸtırmacı Ben Orlove’e göre söz konusu buluntu dünyanın en eski sanat eseri. Yoksa Homo erectus’u gereÄŸinden fazla küçümsemiÅŸ miydik? Dil, teknik ve insan bilincinin çok daha erken bir tarihte ortaya çıktığına dayanan geliÅŸme kronolojisi taraftarları böyle düşünüyor. Almanya’daki kömür madenlerinde bulunan son buluntular sürprizlerle dolu. Kuzey Neumark bölgesindeki bir kazıyıcı üzerinde bulanan siyah bir maddenin, kimyasal analizler sonucunda meÅŸe kabuÄŸu tozu olduÄŸu anlaşıldı. Bu madde deri işçiliÄŸinde önemli bir yapak maddesidir. DiÄŸer bir bölgede bulunan ve yaklaşık olarak 80.000 yıllık bir geçmiÅŸi olduÄŸu saptanan kayın aÄŸacı kabuÄŸundan elde edilen ziftle, Homo sapiens’ten önceki atalarımız taÅŸ aletlerini ahÅŸap saplara yapıştırmak için kullanıyordu. Teknolojik üstünlükAtalarımızın bu yapıştırıcı maddeyi ne ÅŸekilde ürettikleri hala bilinmiyor. Kayın zifti ancak damıtma iÅŸlemiyle elde edilmekte. Bunun için ezilmiÅŸ aÄŸaç kabuÄŸunun havasız ortamda ve 340 ve 400 santigrat derecede eritilmesi gerekir. Bu tür tekniklere bugüne deÄŸin hep Homo sapiens’in (yani bizlerin) sahip olduÄŸu, dolayısıyla da teknolojik üstünlüğümüz sayesinde Neandertal adamını dünya tarihinden sildiÄŸimiz kabul ediliyordu. Oysa ilkel ve kaba olarak tanımlanan atalarımızın üstün becerilere sahip olduklarını kanıtlayan bu buluntular, Amerikalı prehistoryacı Lewis Binford’un ‘LeÅŸ yiyiciler’ teorisini bile çürütebilecek nitelikte. Binford’a göre Homo sapiens’ten önceki insanlar neredeyse tümüyle leÅŸle, termit ve meyveyle besleniyor, doÄŸru dürüst avlanmayı ve uzun menzilli silahları vb araçları henüz keÅŸfetmemiÅŸlerdi. Ama son araÅŸtırmalar, Neandertal öncesi insanı Homo erectus’un bile, mızrak ve bıçaklarla avlandığını gösteriyor. Ve geliÅŸkin mikroskoplar sayesinde bugün artık mesela kemikler üzerindeki sırtlanın ısırık izini ve çakmaktaşından kazıyıcı aletlerle meydana gelen izler ayırt edebiliyor. Ä°ÅŸte ilginç bazı sonuçlar: Atalarımız bundan bir milyon yıl öncesinde gergedan, fil ve su aygırı avlıyordu. AhÅŸap ve kemik saplı mızrakları vardıHatta aslan gibi yırtıcı bir hayvanları bile avlayacak kadar cesaretliydiler.Son bulgu Alman jeolog Robert Darga’ya ait. AraÅŸtırmacı Chiemgau bölgesindeki bir maÄŸara aslanına ait kaburga kemiÄŸinin tarihini C14 yaÅŸ belirleme yöntemiyle saptamış. Sonuç: Aslan 47.000 yıl önce Neandertaller tarafından avlanmış. Yeni buluntularla Almanya dördünce kez prehistoryacıların (tarihöncesi uzmanları) ilgi odağı haline geldi. Ä°lk sansasyonel keÅŸif, 1907 yılında bulunan ve uzun bir süre en eski Avrupalı olma özelliÄŸini koruyan ‘Homo heidelbergensis’ idi. Schw„bisch Alb bölgesinde bulunan 32.000 yıllık hayvan figürleri ise, heykelciliÄŸin en eski örneklerini oluÅŸtururlar. Almanya’ya ait en ünlü buluntu kuÅŸkusuz, 1856 yılında Düsseldorf yakınlarında ortaya çıkarılan Neandertal fosilidir. Bugün artık Neandertallerin yaklaşık olarak 150.000 yıl boyu Avrupa’nın soÄŸuk steplerinde yaÅŸadıktan sonra, 27.000 yıl önce tükendikleri bilinmekte. Ve ÅŸimdi sahneye Homo erectus çıktı. Fosilin en dikkat çekici özelliÄŸi, yaklaşık olarak 1,5 kilo ağırlığında bir beyne sahip oluÅŸu. İçinde 100 milyar sinir hücresinin birbirine baÄŸlı olduÄŸu bu organı doÄŸa ne kadar süre içinde geliÅŸtirmiÅŸti? GeliÅŸmenin Afrika’da baÅŸladığı artık biliniyor. Afrika’da iki ayak üzerinde yürüyebilen ilk Homo, 2,5 milyon yıl önce ortaya çıkmıştı. Bundan bir müddet sonra ise Homo erectus çıktı sahneye. Zayıf beden yapısı oldukça modern bir görüntü sunuyor. Homo erectus’a ait en iyi korunagelen fosil, Kenya’da bulunan 1,6 milyon yaşındaki ‘Turkana Boy’ çocuk iskeletidir. On iki yaÅŸlarında ölen çocuÄŸun boyu 1,63m idi. Homo erectus ilk baÅŸta yaklaşık olarak 750 santimetre küplük bir beyne sahipti. Bu beyin hacminin ancak beden dili ve bağırışlar için yeterli olduÄŸuna inanan antropolog Walker, Kenyalı çocuÄŸun, günümüzdeki bir yaşındaki bir çocuÄŸun zekasına sahip olduÄŸunu söylüyor. Fakat düşük zekasına raÄŸmen, yine de anavatanını terk edecek kadar cesurdu. Homo erectus Afrika’nın sıcak savanlarını terk ettikten sonra subtropikal kuÅŸağı izleyerek doÄŸuya doÄŸu göçmüştü. Dmanisi’deki (Gürcistan) buluntular, 1,75 milyon, Java adasındakiler ise 1,8 milyon yaşındadır. Bundan sonra ise atalarımızın Avrupa’ya ulaÅŸtıkları tahmin edilmekte. Asya’dan çıkan Homo erectus, Karadeniz’in etrafını dolaÅŸarak batıya yönelmiÅŸti. Orce’de (güney Ä°spanya) bulunan taÅŸ aletler her ne kadar tartışmalı olsa da, 1,4 milyon yıl öncesine tarihlendirilmekte. Bir zamanlar Avrupa800.000 yıl önceki insan, Atapuerca’daki (Kastilya) bir maÄŸarada saptanmıştı. Bu atamız da daha soÄŸuk enlemlere göçecek kadar cesaretliydi. Boxgrove (Ä°ngiltere) ve Heidelberg’deki (Almanya) kalıntılar da yaklaşık olarak 500.000 yıllıktır. Ne büyük cesaret! Tropikal bölgede yaÅŸayan insanlar 20-30 kiÅŸilik gruplar halinde anavatanından binlerce kilometre uzaklaÅŸarak kuzeyin dondurucu soÄŸuÄŸuna adım atmıştı. Ancak ilk göçler, iklim koÅŸullarının daha uygun olduÄŸu dönemlerde gerçekleÅŸmiÅŸti. O tarihlerde Alplerin civarında ÅŸimÅŸir aÄŸacı ve kızılcık yetiÅŸiyordu. Harzrand bölgesinin etrafında maymunlar, Heidelberg’de ise su aygırları dolaşıyordu. Ne var ki Avrupa yalancı bir cennetti. Kutuptan kopan buz kütleleri bu bölgelere ilerleyerek, insanların geri dönmesine neden olmuÅŸtu. Bundan 450 000 yıl önceki buz devrinde kuzey Avrupa bomboÅŸtu, diyor prehistoryacı Gerd Bosinski. Uzun göçler sırasında anatomisi de deÄŸiÅŸen Homo erectus’un çiÄŸneme kasları incelmiÅŸ, azı diÅŸleri küçülmüş ve hayvan çenesini andıran çenesi geri çekilmiÅŸti. Yeni yaÅŸam ve deÄŸiÅŸimBiyologlar tüm bu deÄŸiÅŸimlerin ancak yeni bir yaÅŸam biçimi sayesinde gerçekleÅŸebileceÄŸinden eminler. Otçul insan saldırgan bir etçile dönüşmüştü. Taze eti piÅŸirerek yiyen atalarımızın artık öğütücü diÅŸlere, iri çeneye ve uzun bağırsaÄŸa ihtiyacı yoktu. Hayvansal proteinler olmadan insan beyni bu kadar geliÅŸemezdi. Geç dönem Homo erectus’un beyin hacmi 1100 santimetreküp idi. Ä°ngiliz antropolog Lelsie Aiello, ‘GeniÅŸleyen doku’ formülüyle, bu tür bir düşünce organının ancak sürekli et yiyerek geliÅŸebileceÄŸini kanıtladı. Peki atalarımız bu lezzetli yiyecekleri nereden buluyorlardı? Rutgers Ãœniversitesi’nden Robert Blumenschiene bu soruyu ÅŸu ÅŸekilde yanıtlıyor:Atalarımız, aslanlardan, leoparlardan ve sırtlanlardan arta kalan ne varsa silip süpürüyordu. Fakat ilk insanlar gerçekte bu kadar aciz deÄŸildi. Son buluntularla insanlığın ilk dönemlerde neden bu kadar baÅŸarılı olduÄŸunu ve Homo erectus’un dünyaya yayılışını yavaÅŸ yavaÅŸ açıklıyor. Alman araÅŸtırmacı Sabine Gaudzinski, Galile Denizi civarındaki kamp yerlerine ait 1,4 milyon yıllık kemikleri inceleyerek ilginç bir sonuca ulaÅŸtı. Yüzlerce kemik üzerindeki her kazıma ve her çizik izini tek tek analiz eden araÅŸtırmacı, izlerin çakmaktaşı aletlere ait olduÄŸundan eksinlikle emin. Su aygırı, gergedan ve filler öldürüldükten sonra parçalanmış ve etleri kemiklerinden ayrılmıştı. Demek ki bazıları tarafından leÅŸ yiyici olarak tanımlanan insan ilk taÅŸ devrinin en baÅŸlarından itibaren tonlarca ağırlıkta hayvanları avlayabiliyordu. 1-Bundan 4 milyon önce doÄŸu Afrika’da iki ayak üzerinde dik yürüyebilen Australopithecus ortaya çıkmıştı. Beyin hacimleri 400-530 santimetreküp ve beden boyları 1-1,50m arasında deÄŸiÅŸen sekiz tür söz konusu. En eski buluntular:En eski ayak izi 3,6 milyon yıllık (iki ayak üzerinde dik duruÅŸu kanıtlıyor)‘Lucy’nin iskeleti 3,2 milyon yıl öncesine ait (Australopithecus afarensis)2- 2,5 milyon yıl önce ilk Homo türü ortaya çıkıyor. Belirgin özellikleri, daha uzun boy ve 500 santimetreküpü aÅŸan beyin hacmi. AteÅŸ yerlerine ait ilk izler ve en ilkel aletlere ait örnekler de 2,5 milyon yıl öncesine ait. 2,3 milyon yıl önce, kazıyıcılarla leÅŸlerden etleri ayırıyorlardı.3- Yaklaşık olarak iki yıl önce Afrika’dan ayrılan Homo erectus’un rolü henüz tartışmalı: Ä°lk Erectus toplulukları birbirinden koparak dünyanın farklı yerlerine yayıldıktan sonra genetik olarak birbirlerine yabancılaÅŸmış ve yeni türler oluÅŸturmuÅŸlardır. Bu modelin yanlıları bu yüzden insanın soyaÄŸacında da fazla dala ihtiyaç olduÄŸunu düşünürler. Bu araÅŸtırmacılar Asya’ya göçen Homo erectus ve Afrika’da kalan Homo ergaster’i birbirinden ayırırlar. Avrupa’ya ilk gelen tür Homo antecessor olarak adlandırılmakta. Bundan 600.000 yıl önce onu Homo Heidelbergensis izlemiÅŸti. Kültürel model, zeka ve tekniÄŸin evrimin motoru olduÄŸunu kabul eder. Ä°nsanoÄŸlu mutasyonlarla deÄŸil ateÅŸ, alet ve avcılık gibi kültürel geliÅŸmeler sayesinde çevresine uyum saÄŸlamıştı. Ve bu süreç de anatomi ve beyin hacmini etkilemiÅŸti. Ayrıca kabileler birbirleriyle iliÅŸkiliydiler ve bilgi alışveriÅŸinde bulunuyorlardı. Tüm dünyada uzun bir süre sadece tek bir tür yaÅŸamıştı o da Homo erectus idi. DiÄŸer türler ise sadece ‘bölgesel ırklar’dı. Ä°lk avcılıkAtalarımızın neden bu kadar büyük hayvanlara meraklı oldukları ÅŸaşırtıcı deÄŸil. Ä°ri gövdeli memeliler ürkek deÄŸildir, dolayısıyla da kaçmazlar. Avcılar bu hayvanlara on beÅŸ yirmi kiÅŸilik gruplar halinde kolayca yaklaşıp taÅŸ ve sopalarla saldırabilirlerdi. Ä°lk avcılık da büyük bir olasılıkla bu ÅŸekilde baÅŸlamıştı. Ä°nsanoÄŸlu, daha sonra yavaÅŸ yavaÅŸ saplı ve uzun menzilli silahlar üreterek öldürme sanatını keÅŸfedecekti. Ve bu geliÅŸmenin motoru insanları yeni mücadelelere teÅŸvik eden Avrupa’nın soÄŸuk iklimiydi. Homo erectus’un kamp ve kesim yerleri Ä°ngiltere’den kuzey Çin’e kadar uzanır. Buluntular, atalarımızın git gide daha güçlü silahlar üretmeye baÅŸladıklarını ve bunlarla maÄŸara ayısı, yabani öküzü ve hızlı koÅŸan geyik ve antilop gibi hayvanları avladıklarını gösteriyor. Bununla birlikte bu insanların av stratejileri hakkında çok az ÅŸey biliyoruz, diyor Gaudzinski. Bazı araÅŸtırmacılar fillerin tuzaklarla avlandığını tahmin ediyorlar. Fakat Avrupa’daki sert iklim koÅŸulları mesela, ‘çakmak’, çadır, sıcak tutacak giysi, aÄŸaç kabuÄŸundan kap kacak, torba vb yaratıcılıklar için de uygun bir zemindi. Tüm bu aletler Homo sapiens’e mal edilen 40.000 yıl önceki kültürel patlamadan çok önce geliÅŸtirilmiÅŸti. Bu teoriyle, uzun kronoloji yanlıları, insanın oluÅŸum tarihinde yepyeni teÅŸvik alanları keÅŸfettiler. Homo sapiens tartışmasıTarihöncesi araÅŸtırmacıları bugüne deÄŸin, Homo sapiens’in daha çok genetik mutasyonlarla ortaya çıktığını kabul ediyorlardı. Charles Darvin’e göre doÄŸa, kalıtımı sürekli yenileyen bir deÄŸiÅŸim sürecini harekete geçirmiÅŸti. Bazı uzmanlar ise, son 2,5 milyon yıl içinde en az dokuz farklı Homo türünün geliÅŸtiÄŸini kabul ederler. DoÄŸa, en geliÅŸkin beyni Homo sapiens’e verdiÄŸi için de hayatta kalabilen o olmuÅŸtu. Ancak yeni akımı destekleyen bilim adamları mutasyondan çok kültür üzerinde duruyorlar. Bu araÅŸtırmacıların düşüncesine göre insan, zekası ve tekniÄŸiyle çevresine uyum saÄŸlamıştı. Avustralyalı araÅŸtırmacı bu geliÅŸimi ‘Kendini yaratan insan’ olarak açıklar (bkz.grafik). Bununla birlikte kimin haklı olduÄŸu henüz kesinleÅŸmiÅŸ deÄŸil, tartışmalar hala sürüyor. Ama kesin olan bir ÅŸey var ki o da 40 000 yıl önceki kültür patlamasının yavaÅŸ yavaÅŸ geçerliliÄŸini yitiriyor olmasıdır. Çünkü yeni buluntular bu görüş doÄŸrultusunda kanıtlar getirdi. Ä°ÅŸte Schöningen kömür madenindeki buluntu yerleri de bunlardan biri. Büyük bir atom krateri görünümündeki fosil yatağında yaklaşık olarak 400.000 yıl öncesine ait kafatasları bulundu. Silahlar varAncak kemiklerle birlikte silahların da bulunmuÅŸ olması buluntu yerine ayrı bir önem kazandırmakta. Sekiz tane ahÅŸap mızrak buldu burada Thieme ve sadece 1,82m uzunluÄŸunda olanın bir kadını ait olduÄŸunu sanıyor. DiÄŸer ilginç bir alet ise çam aÄŸacıdan yontulmuÅŸ ve üzerinde çentikler bulunan dört sopa. Çamaşır mandalına benzeyen aletlerden birini (78 cm) araÅŸtırmacı kuÅŸ sürülerine fırlatılan bir fırlatma aletine benzetmekte. Usta bir detektif gibi tüm kalıntıları ayrı ayrı inceleyen bilim adamı, atların yaz sonunda öldürüldüklerini, kuzeyden geldiklerini ve sürünün yaklaşık olarak 30 hayvandan oluÅŸtuÄŸu sonucunu da çıkarmış. Avcılar jilet gibi keskin aletleriyle parçaladıkları hayvanın yüreÄŸini, akciÄŸerini ve besleyici karaciÄŸerini olasılıkla sıcakken yiyorlardı. Yaklaşık bir metre yükseklikteki çengeller (Thieme) etlerin ateÅŸin üzerinde islenerek dayanıklı hale getirdiklerinin kanıtı olsa gerek. Thieme, çalışmalarını genelde Almanca yayımladığından, Amerikalı prehistoryacılar tarafından pek anlaşılmamakta. ÖrneÄŸin John Shea, Schöningen’de bulunan ahÅŸap mızrakların sanıldığı kadar güçlü olmadığını söylüyor. Oysa Heidelberg Ãœniversitesi’nde yapılan deneyler, aletlerin gayet iyi iÅŸlediÄŸini gösterdi. Hatta mızraklardan biri, 64 m kadar uzaÄŸa fırlatılmış. Ayrıca mızraklar o dönemin iklimi hakkında da önemli ipuçları veriyor. Polen analizleri sonucunda mızrakların otuz yıllık (kızıl) çam aÄŸacından yontulduÄŸu anlaşılmış. Fakat aÄŸaçların dalları buna raÄŸmen sadece üç santim kalınlığında ki bu da iklimin ne kadar soÄŸuk olduÄŸunu göstermekte. Çünkü soÄŸuk iklimde aÄŸaçlar çok daha yavaÅŸ büyür (Thieme). Peki insanlar sıcak bölgeleri bırakıp neden Avrupa’nın dondurucu soÄŸuÄŸuna gelmiÅŸlerdi? Ä°nsanları bu bölgeye çeken hayvan türlerinin çokluÄŸuydu. Bizon sürüleri ve dev geyikler dışında omuz yüksekliÄŸi 4,50m’yi bulan step filleri de boldu. Öyle sanılıyor ki mamutun küçük bir atası olan bu fil türü, yaklaşık 10.000 yıl önce tükenmiÅŸti. Bu hayvanların ne ÅŸekilde avlandıkları bilinmiyordu. Sonuçta ahÅŸap mızraklar iki santim kalınlığındaki fil derisine saplanamazdı. Bremen’de bulunan 125 000 yıllık iskelet bilim adamlarına ÅŸimdi bu konuda önemli bir ipucu verdi. Ä°skeletin kaburgaları arasında yer alan 2,38m uzunluÄŸunda porsukaÄŸacından yontulmuÅŸ aletin arka kısmı daha ince yontulmuÅŸ. AraÅŸtırmacı avcıların bu aletle doÄŸrudan doÄŸruya hayvanın kalbine saldırdıkları sanılıyor. Tabii bu saldırılar sırasında avcıların ıskaladıkları da oluyordu ve durumda sadece hafif yaralanan hayvan saldırganlaşınca avcılar büyü bir hızla kaçmak zorundaydılar. Ve bu kaçışlar sayesinde atalarımızın bedenini aşırı ısınmadan koruyan ter bezi sistemi geliÅŸmiÅŸti. Filozof Peter Sloterdijk’ın de dediÄŸi gibi, uzun menzilli silahlar insanların geniÅŸ alanlarda yaÅŸamasına yol açan ilk deneyimdi. Ä°lginç kamp yerleriÄ°lk avcılar kürek kemiÄŸi, leÄŸen kemiÄŸi ve omur gibi az etli kısımlarını bırakarak, sadece eti bol olan uzun kemikli kısımları, kaburga kemiÄŸinden yapılmış taşıyıcı sopalarla eve dönüyorlardı. Esas kamp yeri genelde av bölgesinden en az 50km uzaklıkta bulunuyordu. Bu tür bir kamp yerinin neye benzediÄŸi ÅŸimdi Almanya’daki Bilzingsleben buluntu yerindeki kalıntılarla hayal etmek mümkün. Harzrand bölgesindeki tarihöncesi köy yerindeki yerleÅŸim aÅŸağı yukarı beÅŸ ila altı yıl kadar sürmüştü. YaÅŸlılar, kadınlar ve çocuklar hepsi bir arada yaşıyordu. Dünyanın baÅŸka hiçbir yerinde uzmanlar bu tür bir açık hava kampına rastlamadılar. Küçük bir ÅŸelalenin yakınında, üzerleri saz, dal veya hayvan derisiyle örtülü üç yuvarlak kulübe kurulmuÅŸtu. Her kulübe aÅŸağı yukarı altı kiÅŸilikti. Kulübelerin önlerinde üzerinde kullanım izleri bulunan kuvars bloklar var. Bunlar, üzerinde alet üretilen iÅŸliklerdi. İşçilikten arta kalanlar düzensiz bir ÅŸekilde saÄŸa sola atılmış, sadece bu yığınlar arasındaki geçitler boÅŸtu diyor araÅŸtırmacı. Bugüne deÄŸin yaklaşık olarak 18.000 kemik alet ortaya çıkarıldı. Yanmış ve aşırı sıcaklık yüzünden çatlamış taÅŸlar uzmanlara göre ‘kaynatma taÅŸları’ idi. Kızdırılmış taÅŸlar içi su dolu deri kaplar içine atılıyordu. Evet Boxgrove buluntu yerinin kazı baÅŸkanı Mark Roberts, ilk Avrupalıların 500.000 yıl önce deriyi bile iÅŸlediklerini tahmin ediyor. Ä°ÅŸlenmemiÅŸ deri kısa bir süre içinde tahta gibi sertleÅŸir ve keskin kokusuyla kilometrelerce uzaklıktaki böcekleri bile çeker. Ä°lk yapak maddesi olarak idrar kullanılmış olabilir diyor Roberts. Bu minik taÅŸ devri köyünde yaklaşık olarak 20 kiÅŸi yaşıyordu. Çevreleri son derece ıssızdı. Nede olsa 600.000 insan üç koca kıtaya dağılmıştı. Tüm insanlar büyük bir tehlike içinde yaşıyorlardı ve bu çetin yaÅŸam koÅŸulları tabii ki ölümü erken getiriyordu. Kuzey Ä°spanya’daki Sima de los Huesos maÄŸarasındaki 300.000 yıllık 32 iskeletten üçü çocuk, on altısı yaÅŸları 12-20 arasında deÄŸiÅŸen gençlere ve 13’ü de genç yetiÅŸkinlere aittir. Tabii ki Homo erectusların önemli bir kısmı doÄŸum sırasında ya da kötü yaÅŸam koÅŸulları ve kötü bakım yüzünden çok küçük yaÅŸlarda ölüyordu. Bilzingsleben’de yaÅŸayan insanların en önemli av hayvanı gergedandı. Ä°skelet kalıntılarının %27’si gergedanlara ait. Peki neden bu kadar tehlikeli bir hayvan tercih edilmiÅŸti? Uzmanlar avcıların ilk baÅŸta bir yavru hayvanı tuzaÄŸa düşürmeye çalıştıklarını tahmin ediyorlar. Ve bu koÅŸuÅŸturma sırasında anne gergedan da boynuzunu yere doÄŸrultarak saldırıya geçince avcılar hayvanın gözü kapalı hırsından yararlanmış olabilirler deniyor. Tabii ki avcıların da zaman zaman büyük yaralar aldıkları kesin ama büyük hayvan avcılığının avantajları da vardı. Bir gergedan 1000 kiloluk bir besin sunuyor, dolayısıyla da insanları uzun bir süre avlanma zahmetinden kurtarıyordu. Böylece insanlar avlanmak yerine etleri isleyerek, kurutarak ya da dondurarak depoluyorlardı. Demek ki büyük av hayvanı, artı zaman yaratıyordu, diyor Mania. Ve atalarımız bu boÅŸ zamanlarını belki de düşünerek geçiriyorlardı. Yoksa kültür, teknoloji, sanat ve dinin kökleri bu artı zaman uÄŸraÅŸlarına mı uzanıyor? Boxgrove erkekleri, 500.000 yıl önce üretmiÅŸ oldukları badem biçiminde el baltalarıyla belki de genç kızları tavlıyorlardı, diye düşünüyor Ä°ngiliz araÅŸtırmacı Roberts. Köy sakinlerinin kadın erkek iliÅŸkileri hakkında tabii ki hiçbir ÅŸey bilinmemekte. Fakat kulübelerdeki hayvan postu kalıntıları en azından ne ÅŸekilde uyuduklarını açıklıyor. Ayının etini avcılar herhalde ormanda bırakıyorlardı. Hepçil olan ayıların genelde triÅŸin taşıdığını biliyor musunuz? Ä°yi piÅŸmemiÅŸ ayı eti triÅŸin hastalığına yol açar. Öyle görülüyor ki bu köy sakinleri bundan haberdardı. Çünkü kamp yerinde sadece ayı postu, pençe, kafatası ve penis kemiÄŸi bulunmuÅŸ. Ayının aÅŸağı yukarı üç metre boyundaki postu büyük bir olasılıkla yatak olarak kullanılıyordu. Kanlı dönemin insanıDev maÄŸara ayısı daha sonra Neandertal ve Homo sapiens topluluklarında büyük bir olasılıkla özel bir anlam kazanmıştı. Fransa’daki Montespan maÄŸarasında bulunan üzeri delikli kil figürün üzeri ayı postuyla kaplıydı. Alman antropolog Herbert Ullrich bu figürün av büyüsüyle ilgili olduÄŸunu sanıyor. Bilzingsleben köyündeki ‘tören yeri’ de ilginç. Alanın kenarında, köy sakinlerinin 250m uzaklıktan getirdikleri 80kilo ağırlığında bir taÅŸ blok bulunmuÅŸ. DiÄŸer bir bloÄŸun etrafına ise bizon boynuzu dizilmiÅŸti. Mikroskobik analizlerle taÅŸ bloklar üzerinde minik kemik kıymıkları ve insan kafatasına ait parçalar saptanmış. Yoksa bu taÅŸlar birer sunak mıydı? Thüringen’deki araÅŸtırma ekibinin görüşüne göre, köy sakinleri bir tür ata kültü uyguluyorlardı. Buna göre ölenlerin kafatasları ‘sunakların’ üzerinde kırıldıktan sonra beyinleri çıkarılıyor ve yeniyordu. Yoksa Homo erectus dinin buluşçusu muydu?Tabii ki buluntularla her türlü yorum yapılabilir, fakat ne olursa olsun son buluntular ilk taÅŸ devrinin ilk dönemlerindeki insanların da en azından sosyal davranışlara ve teknik becerilere sahip olduÄŸunu göstermesi açısından önemlidir. Homo erectus öte yandan bundan iki milyon yıl önce avcılıkta kanlı bir dönemi baÅŸlatan tür olmuÅŸtur. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!