Asrımızın çevrecileri

Güncelleme Tarihi:

Asrımızın çevrecileri
Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 1999 00:00

Rezzan HASANBEŞEOĞLU
Haberin Devamı

‘İnsan, tabiatın bir parçasıdır ve doğaya karşı savaşı kaçınılmaz olarak kendisine karşı bir savaştır’’ diyor Rachel Carson. Bir manolya kadar hassas, utangaç, hüzünlü, zarif, çelik iradeli Carson, 1970'lerdeki çevrecilik hareketi öncesinde doğaya sahip çıkan bir önder.

Derin mavilerin fatihi, gezegenimizin kaptanı Jacques-Yves Cousteau ile Carson, son sayısında yüzyılımızın önemli şahsiyetlerini tanıtan Amerikan Time Dergisi'nin ‘‘çevreciler’’ kategorisine layık görüldüler.

Rachel Louise Carson okumaya, yazmaya, kuşlara daha doğrusu tüm tabiata tutkundu. Bir başınalığı seven Carson'ın ilk yazısı 10 yaşında bir çocuk dergisinde yayınlandı. Edebiyata, bilime sevdalı genç kız ortaöğretim yıllarında da dergilere şiirler gönderdi. Yaşamını değiştiren bioloji dersiydi. İç yolculuklara çıkarttı, kendini, özelliklerini keşfetti. İngiliz edebiyatından vazgeçip zoolojiye yöneldi, bu dalda lisansüstü eğitim yaptı ve Maryland Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Massachusetts'deki Woods Hole'da Deniz Biolojisi Laboratuvarları'nda çalışırken denizin sırlarının büyüsüne kapıldı.

Bazı yakın dostlarının ‘‘Ray’’ diye çağırdıkları Carson 1935'te Balıkçılık Dairesi'nin radyo programları için metinler yazmaya başladı. 1936'da artık tüm zamanını Balıkçılık Dairesi'nde deniz biyoloğu olarak geçiriyor, bir yandan da Baltimore Sun Gazetesi'ne makaleler yazıyordu. Genç yazarın bir ulusal dergideki ilk makalesinin başlığı ‘‘Denizaltı’’ydı ve yılan balıklarının rotasını uzun, uzun anlatıyordu. 1941'de derin mavilere dair ilk kitabı yayınlandı, pek yankı uyandırmadı. Daha sonraki yıllarda enformasyon uzmanı ve yayın koordinatörü oldu.

Çevreci Louis Halle, Carson ile ilk randevusunda derinden etkilendi. Derli, toplu, sessiz, çekingen, has, kendi kıyılarında yaşayan bir insandı. Alçakgönüllü havasına karşın müthiş bir özgüveni, sevimli bir haylaz ifadesi, sivri bir kalemi vardı. İkinci araştırması yaklaşık 10 yıl sonra geldi. Denizlerin oluşumu ve jeolojik etkenleri kapsayan inceleme National Geographic dahil 15 dergi tarafından geri çevrildi. Başarılı bir yazar ve bilim kadınıydı, ama hayatı gül bahçesi değildi. Uzun didinmelerden sonra 1951'de ‘‘Denizin Profili’’ dizi halinde, daha sonra da kitap olarak basıldı ve ödüller peşpeşe geldi.

Şöhret yüreklendirdi. DDT gibi kimyasalların çevreye verdiği zararı kıyasıya eleştirdi. Tabiatın altın dengesini, güzelliğini katleden, canlıların sesinin kesen bu gelişimi ‘‘Sessiz İlkbahar’’ kitabında şiirsel bir ifadeyle aktardı. Birtakım çevrelerin işine taş koymuştu. ‘‘İsterik kadın’’ iftiraları, dava tehditleri geldi. Kimya sanayi devleri Carson'a cephe aldı. Yiğit bir bilim kadınını yıldırmayı hedefleyen çirkin kampanya, çevre bilincini geliştirdi ve best-seller olan kitabı bugün de çevreciliğin temel eserlerinden sayılıyor. O militan değildi. Çevre düşmanlarıyla kalemiyle meydan okudu. 56 yaşında kanserden öldü.

‘‘Derinlerin Lordu’’ ya da Jacques-Yves Cousteau...Türk televizyon izleyicisini bir zamanlar belgesel tutkunu yapan gökkuşağı misali renkli, çok yönlü bir güzel insan, bilim adamı. Bizleri engin, kristal, mavilerin oynaştığı bir dünyaya götüren, 1997'de yaşama veda eden Cousteau sınırlı satırlara sığar mı? O zaten en ünlü Fransız ve yüzyılımıza imza atmış değerli bir çevreci...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!