Güncelleme Tarihi:
Kartal Belediyesi’nin öncülüğünde MonoKL Yayınları tarafından 25-26 Eylül tarihlerinde ‘Filozoflarla İstanbul’da: Aşkın Metafiziği’ başlıklı bir konferans düzenlendi. Dragos Arkeolojik Kazı alanında yapılan etkinliğin konuşmacıları dünyaca ünlü isimler Alain Badiou, Slavoj Zizek ve Judith Balso’ydu. Volkan Çelebi ve Ahmet Soysal’ın moderatörlüğündeki panellerde aşkın felsefedeki yeri, aşkın hakikati, aşk düşüncesinin Batı’dan Doğu’ya düşünsel izdüşümleri ve kültürel aşk tasavvurları gibi başlıklar sorgulandı. Badiou ve Zizek, önceki gün beraber katılacakları ‘Aşk Olayı’ başlıklı oturumdan önce Hürriyet için bir araya geldi.
Fransız düşünür Badiou, sohbete aşka tümüyle felsefi bir olgu olarak yaklaştığını söyleyerek başladı: “Aşk, bir ilişki içindeki en temel ve radikal deneyimdir. İçinde farklılıkların sorgusunu barındırır. Bu yoğun, riskli ve zor şey psikolojik olmanın ötesinde aynı zamanda patolojiktir.”
KONUŞMALI MI YOKSA...
Sloven düşünür Slavoj Zizek’se, üzerine en az bir saatlik sunum yapacağı aşkla ilgili aslında konuşmamak gerektiğini vurguladı: “Kolay gibi geliyor çünkü coşkulu bir deneyim ama halk içinde aşk hakkında konuşmanın müstehcen ve yanlış bir yanı var. Aşk alenen konuştuğun bir şey değildir. Hayal edebildiğim en iğrenç şey kişilerin birbirini sevdiğini halk içinde göstermesi. Bunu yapanların çoktan boşanma davası açmış kişiler olduğuna eminim. Aşk hakkında konuşulmamalı.”
EN KÖTÜSÜ ANLATMAK
Ancak Zizek’e bunu yapmak için burada olduğunu söylediğimde iç çekerek, “En azından kendi aşkımla ilgili konuşmuyorum. Sanırım en kötüsü birbirimizi nasıl sevdiğimizi başkalarına anlatmak” diye cevaplıyor. Badiou da tartışmalarının aslında aşkın kavramsal duruşuyla ilgili olduğunu ve sonunda hep tatlıya bağlandığını söylüyor: “Zizek’in çalışmalarında aşkın temeli psikanalizden gelir. O yüzden aşkla ilgili şüpheleri var. Benim vizyonumsa tümüyle felsefi aslında. Aşk konusu da felsefe ve psikanaliz arasındaki daha genel bir tartışmanın parçası.”
AŞK GEREKLİ Mİ
Peki aşklı mı yoksa aşksız bir hayat mı?
Bu konuda iki düşünürün görüşleri farklı. Badiou, inişleri ve çıkışları olan aşk deneyiminin hayatın güzelliklerinden olduğunu ve onsuz hayatın ilginç olmayacağını söylüyor. Ancak, bugün yaşanacak aşkların zorlukları olduğunu da ekliyor: “Liberalizm, eşitlik, demokrasi ve modernlik gelenekselle ilgili çelişkilere sebep oldu. Aşkın eskisi gibi olduğunu söyleyemeyiz. Kadın ve erkek ilişkisi, aile ve ahlak kavramları değişti. İşin içinde farklı sosyal pozisyonlar ve şüphe olabiliyor. Ama bununla birlikte eski zamanların büyük aşk hikâyeleri hâlâ evrenselliklerini koruyor. Şartlar değişse de hikâyelerin temeli sağlam. Şimdilerde aşk mümkün ama zor.”
Zizek’se, aşkın evrenselliğiyle ilgili Badiou’ya katılmakla birlikte aşkın gerekliliği konusuna daha mesafeli bakıyor: “Eğer seçme şansım olsa aşksız yaşamayı tercih ederim. Aşksız güzel bir hayatınız olur, kendi istediğiniz şekilde özgürsünüzdür. Aşksa bir kaos! Tutkulu şekilde âşık olduğunuzda bütün hayatınız mahvolur. Ama bir kere âşık olduktan sonra da onu asla bırakmazsınız ve aşkın içinde olmak daha iyidir.”