Güncelleme Tarihi:
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan 'yeniden yargılanma talebi' dilekçesinde, 2 Ağustos 2012 tarihinde hüküm verildiği bu kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 5 Aralık 2013 tarihinde kesinleştiği hatırlatıldı. Kesinleşen kararlara karşı, CMK'nın 311. Maddesi çerçevesinde, "Yargılamanın Yenilenmesi" yoluna gidilebilindiği belirtilen dilekçede, "Yargılama sürecinin her aşamasında, müvekkile isnat edilen suçlamaların dayanağını oluşturan dijital dokümanların şahsından el konulmadığı, bu dijital dokümanlara el konulan konutta CMK'nın 134. Maddesine aykırı olarak arama işlemi gerçekleştirildiği, müvekkilin evinde ve iş yerinde yapılan aramalarda suç konusu olaylarla ilişkilendirilebilecek bir delile ulaşılamadığı, dosya kapsamında müvekkil aleyhine bir dinleme kaydı yada teknik takip tutanağının bulunmadığı hususu açık bir şekilde ifade edilmiş olmasına karşın, müvekkil hakkında Adil Yargılanma İlkesi'ne aykırı bir şekilde mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır" ifadelerine yer verildi.
PEŞİN HÜKÜMLÜ BİR YAKLAŞIMLA MÜVEKKİLİM CEZALANDIRILDI
'Peşin hükümlü' bir yaklaşımla müvekkilin cezalandırılmasına karar verildiğini savunan avukat Hüseyin Ersöz, "Soruşturma aşamasında kolluk ve savcılık safhalarında başlayan bu sistematik hukuka aykırılıklar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde de devam etmiştir. Sanıklara verilen ağır cezaların ardında örgütsel bir yapının olduğu ve bu kişilerin üretilmiş delillere dayanan bir iftira ile karşı karşıya kaldıkları yönündeki değerlendirme, soyut bir iddiasının ötesinde siyasi iktidarda söz sahibi olan yetkili kişiler tarafından da ifade edilen somut bir vakayı işaret etmektedir. Öyle ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Siyasi Başdanışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğan'ın tespit ve değerlendirmeleri, bu yapıyı deşifre etmesi ve sanıkların maruz bırakıldıkları 'iftiraya' ışık tutması açısından önem taşımaktadır" denildi.
BAŞBAKAN VE AKDOĞAN'IN AÇIKLAMALARINA DEĞİNDİ
Başbakan Recep Tayip Erdoğan bu yapıyı 'paralel devlet' olarak ifade ettiği ve emniyet ve yargı içinde uzantılarının olduğunu söylediği, Yalçın Akdoğan'ın ise 'Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir' şeklinde değerlendirmeleri olduğu ifade edilen dilekçede, "Başbakanın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın 24 Aralık 2013 tarihli Star Gazetesi'nde yayınlanan beyanları ve Başbakan Yardımcısı ve Önceki Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in 30 Aralık 2013 tarihli açıklamaları, diğer hukuka aykırılık sebepleri ile birlikte değerlendirildiğinde, yargılamanın yenilenmesini gerektiren somut tespitler içermektedir" ifadelerine yer verildi.
AKDOĞAN VE ŞAHİN'İN TANIK OLARAK DİNLENSİN TALEBİ
Avukat Hüseyin Ersöz'ün mahkemeye sunduğu dilekçenin sonuç bölümünde ise, "Sayın Yalçın Akdoğan'ın, 'Kendi ülkesinin milli ordusuna (...) kumpas kuranlar' şeklindeki beyanlarının ve Sayın Mehmet Ali Şahin'in 'Yargıtay'da 'cemaatin imamı' diye nitelendirilen kişi, ismi bende saklı, kendisini tanıyorum' açıklamalarının CMK'nın 311-e Maddesi uyarınca Yargılamanın Yenilenmesi nedeni olarak kabulüne, Sayın Yalçın Akdoğan ve Sayın Mehmet Ali Şahin'in tanık sıfatıyla ifadelerinin alınmasına, CMK'nın 312. Maddesi uyarınca, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verilmesini talep ederiz" denildi.
Avukat Hüseyin Ersöz'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aracıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere sunulan diğer bir dilekçede ise Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onama kararına itiraz edildi.