Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2001 00:00
Başbakan, ABD’nin Türkiye’den asker istemediğini söylüyor. Oysa ABD’nin nelere ihtiyacı olduğu yolunda NATO aracılığı ile yolladığı başvuru ortada. Üstelik Türkiye, hem irtibat subayı yolluyor, hem de hazırlıklar yapıyor. Gerçek nerede? Aslında herkes doğruyu söylüyor. Sadece, ayrıntılarla oynayıp elindeki kartı hemen göstermek istiyor.Bir kargaşadır gidiyor.Washington’dan kaynaklanan
haberler, ABD’nin Türkiye’den askeri destek istediğini gösteriyor.Ankara’da ise, Başbakan “Amerika’nın asker istemediğini” açıklıyor.Olayı başından itibaren Washington’da izledim konuyu en yakından bilen insanlarla konuştum. Dolayısıyle perde arkasını bildiğimi sanıyorum.1. ABD, Pentagon aracılığı ile NATO’ya 5 inci madde çerçevesinde bir başvuruda bulundu. Türkiye, İtalya, Almanya başta olmak üzere, üye ülkelerin tümüne bir liste yolladı. İlerde, “ihtiyaç olduğu taktirde” bu listede bulunan kuvvetlerden hangileri ABD’ye destek vermek üzere sağlayabileceklerini sordu. Listede sadece, ihtiyaç duyulabilecek kuvvetlerin nitelikleri yazılıydı. Rakkam, vs ayrıntı yoktu. Pertagon, ilerde “ihtiyaç olduğu taktirde”, hangi ülkeden ne gibi destek isteyebileceğinin planlamasını şimdiden yapabilmek amacıyla böyle bir girişimde bulunmuştu. Nitekim, bu planlamanın sağlıklı yürüyebilmesi için de, Türkiye dahil, adı geçen ülkelerin birer irtibat heyeti yollamasını istedi.ABD’nin geçen haftaya kadarki tutumu -bana verilen bilgilere göre- böyleydi. Son dakikada bir değişiklik olmuşsa veya ilerde değişiklik olacaksa –ki, koşullara göre mutlaka olacaktır- yeniden değerlendirmek gerekir.GELELİM, ANKARA’NIN TUTUMUNA...ABD’nin bu yaklaşımı Ankara’da bilinmektedir.Zaten bu girişim üzerine, hükümet TBMM’den yetki aldı ve ABD’ye de bir irtibat heyeti yolladı.Başbakan’ın ısrarla “ABD bizden asker istemedi” demesinin nedeni, iki gerekçeye dayanıyor.1. ABD gerçektende Türkiye’ye “şu kadar zamanda şu kadar asker istiyorum” diye bir başvuruda bulunmadı. Diğer NATO ülkeleriyle birlikte, ilerde gereksinme duyulursa ne gibi katkıda bulunabileceğini sordu. Başbakan bu “ ayrıntıya “ dayanarak, “bizden asker istenmedi” demeyi sürdürüyor. Yalan söylemiyor. Sadece bu başvuruya farklı bir açıdan bakıyor. Yarı yarıya dolu bir bardağın boş olduğunu söylüyor.2. Başbakan Ecevit’in bu aşamada, asker yollama konusunda ister hasis diyelim, ister duyarlı , böyle bir tutum almasının bir diğer nedeni de, elindeki bu kartı hemen ortaya çıkartmak istememesinden kaynaklandığı anlaşılıyor.Afganistan savaşının hangi boyutlara ulaşacağı, nasıl gelişeceği ve ilerde işin Irak’a kadar uzayıp uzamayacağı henüz belli değil.Türkiye bugüne kadarki tutumuyla, ABD’nin yanında tutum aldığını çok net şekilde ortaya koydu. Ancak, asker vermek bambaşka bir iş.Anlaşılan Ecevit, Amerika’nın somut biçimde ne tip, ne sayıda ve nasıl kullanacağını bildirmesini bekliyor. Ondan sonra kararını açıklamak istiyor.Eğitim ağırlıklı bir asker katkısı mı olacak, yoksa hem eğitecek hem de çarpışacak askerden mi söz ediyoruz?Türkiye’nin, bu gelinilen noktada askeri açıdan katkısı az değildir. Bundan sonra duyarlık göstermek de son derece zordur. Hele irtibat subayı gönderip planlama safhalarına katıldıktan sonra , ilerde –abartılı olmadığı sürece- asker yollamaktan kaçınmak da imkansızlaşmaktadır.BU OLAYA SİYASET SOKMAYALIM...11 Eylül’den sonra Türkiye’nin Uluslararası konumu inanılmaz boyutlara ulaştı. Henüz nereye ve nasıl gidileceği belli değil. Ancak, bu kadarıyla dahi bu ülkenin eline önemli bir fırsat geçmiştir.Ünlü “stratejik önem” kartı, iyi kullanıldığı taktirde, eskiye oranla daha da değerlendi.Şimdi Türkiye’nin en çok birlik beraberliğe ihtiyacı var. Hükümete, ekonomideki hatalarından dolayı kızıp bu olayda hırpalamak, ülkeye sadece zarar getirir.Bırakalım, bir defalık ve bir olayda, hükümet -meclis-medya birbirine girmesin. Eleştirelim, ancak sırf politik rant sağlamak için vurmayalım. 11 Eylül olayından politik çıkar sağlamayalım.Amerikan kamuoyu-siyasetçi-medya üçlüsünün gösterdiği birliğin yarısını biz gösterelim, yeter.Türkiye ilk defa çok önemli bir avantaja kavuşmuştur ve bunu hep birlikte dürüst kullanalım.
button