Güncelleme Tarihi:
Hurriyet.com.tr bir gün önce Büyükanıt'ın konuşmasının kapalı yapılacağını duyurmuş ve Ankara'nın nabzını tutan gazetecilere bunun nedenini sormuştu. Gazetecilerin yorumlarını kendi seslerinden dinlemek için tıklayın |
KAPIKULU DEĞİLİZ
Bu mesajların başında, askerin siyasete karışmaması ve stratejik konular dahil konuşmamasını isteyenlere atfen söylenen ve güncel tartışmalar açısından anlamlı olanları geliyor. Büyükanıt, "Silah arkadaşlarım" diye hitap ettiği kurmay subay adaylarına şunları söylüyor:
"Ben bir askerim. Siyasetle ilgim yok ve olamaz. Güvenlik politikaları şu an benim bazı kişilerden çok daha fazla sorumluluğumdadır. Benim ağzımdan bugüne kadar iç siyasete ilişkin hiçbir söz çıkmamıştır. Ancak Türkiye'nin güvenliği bağlamında, PKK terörü ile Türkiye'nin üniter yapısı ve devletimizin temel niteliklerinin korunması başta olmak üzere kanunların bize verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde düşünce ve endişelerimizi ifade etmek görevimiz gereğidir. Bu konudaki kararlılığımıza bundan sonra devam edeceğiz."
"Bir hususu daha açıkça ifade ediyorum. TSK olarak, Anayasa ve kanunları, sürekli bize hatırlatanlar kadar biz de biliyoruz. Bizim, böyle hatırlatmalara da ihtiyacımız yoktur. Ayrıca hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvetleri'ni bir kapıkulu askeri olarak görmesini de istemiyoruz. TSK anayasal bir kurumdur. Asker, zamanı geldiğinde görevini yapmak zorundadır. Bunu da açıkça ifade ediyorum."
Büyükanıt'ın konuşmasının büyük kısmı askeri-akademik konulara ve kurmay bir subayın sürekli değişen dünyayı nasıl algılaması gerektiğine ayrılmış.
KUZEY IRAK ÖZELEŞTİRİSİ
Büyükanıt bu bölümlerden birinde "Silah arkadaşlarım" diye hitap ettiği Akademi öğrencilerine, Peter Drucker'in "Bugünün sorunları, dünün çözümleridir" sözünü anımsatarak, bugün Türkiye'nin Irak Kürtleriyle yaşadığı sorunları şöyle örnek gösteriyor:
"Bugün ürettiğiniz çözümler yarınlara sorun olarak yansıyacaksa, bu büyük bir yanılgıdır. Bugün karşımızda bulunan birçok sorunun, geçmişin yanlış çözümleri olduğunu kabul etmemiz gerektiğine inanıyorum. 1991 yılında Irak'ta 36'ncı paraleli çizip, ona destek vererek, Kuzey Irak'ta bugünü yarattığımız bir gerçektir. Kendi yaptığımız hataları da başkasına yükleme şansımız yoktur."
Büyükanıt konuşmasının ilerleyen bölümlerinde bu durumu şöyle izah ediyor:
"PKK Irak'taki gelişmelerden en çok yararlanan grupların başında gelmektedir. Yurtdışındaki bazı cılız önlemlerin, bu ülkelerin terör örgütüne verdikleri desteği kamufle etmek amacından başka amaç taşımadığı, tutuklananların birer birer serbest bırakılması ile bir kez daha anlaşılmıştır. PKK terörü Irak'ın kuzeyindeki gelişmelerden farklı değerlendirilmemesi gereken, etkileşim içinde bir olaydır. Zira terör örgütü oradan beslenmekte, zamanı gelince kullanılır ümidi ile el altında bulundurulmaktadır."
Genelkurmay Başkanı'nın konuşmasında Kıbrıs konusu da özel bir yer tutuyor.
ANNAN PLANI HATALIYDI
Orgeneral Büyükanıt, Annan Planı'yla Kıbrıs'a adil ve kalıcı barış gelmiş olacağı fikrine karşı çıkıyor ve bunu şöyle izah ediyor:
"Asker olarak, Kıbrıs'ta adil ve kalıcı barışın sağlanması en büyük dileğimizdir. 'Adil ve kalıcı barış' derken acaba neyi kastediyoruz? Bu kavramın içini nasıl dolduruyoruz? TSK bu konuda bazı endişelere sahiptir.
Şu soruyu kendimize sormadan edemiyoruz: Annan Planı adil ve kalıcı bir plan mıydı? Annan Planı, adil ve kalıcı bir plan değildi. Çünkü, planın içerisinde her iki tarafı memnun edecek derogasyonlar denen özel düzenlemeler mevcuttu. Bu derogasyonların hiçbirinin kalıcılığı yoktu.
Eğer bu plan gerçekleşseydi, herhangi bir Rum vatandaşının Avrupa mahkemelerine başvurmasıyla, çok kısa sürede bu derogasyonların hepsi ortadan kalkardı. Bu durumda, Kıbrıs Türkünün kazandığını zannettiği her hak elinden giderdi. Bu plan kalıcı olmadığı gibi, elinden tüm hakların gideceği için adil de değildi."
Büyükanıt'ın bu sözlerinden, Annan Planı'nın 24 Nisan 2004 referandumundan Kıbrıs Rumları tarafından reddedilmesiyle Ankara'daki komuta kademesinin rahat bir nefes aldığını söylemek mümkün görünüyor.
AFGANİSTAN ve ABD
Büyükanıt ABD ve NATO ile yaşanmakta olan, ancak kamuoyunun dikkatinde önde bulunmayan önemli bir soruna da değiniyor. Bu sorunu Türkiye'nin Afganistan'da terörle mücadele görevi üstlenmesi talebi olarak açıklayan Büyükanıt şunları söylüyor:
"NATO, genel manada ABD, özellikle bütün ülkelerden daha fazla kuvet gönderilmesini talep etmektedir. İstediği kuvvet, terörle mücadele için oraya gidecektir. Hatırlayacağınız gibi, ben beyan da ettim, biz buna karşı çıktık. Türkiye'nin Afganistan'a terörle mücadele için gitmemesi gerekir. Afganistan'daki en prestijli ülke Türkiye'dir. Sizlere çok çarpıcı bir örnek vereceğim. Özellikle Kandahar bölgesinde, terörle mücadele eden ülkelerin askerleri kendilerini güvenlikte hissetmek için kollarına Türk bayrağı takmaktadırlar. Bu bir gerçektir. Biz bunu Dışişleri'ne de bildirdik. Çünkü bunlar uygunsuz bir iş yaparlarsa, o Türk bayrağı ile, Türkler yapmış gibi bir izlenim uyanır. Çünkü Afgan halkı karşılıksız bir sevgi ve muhabbet içindedir. Biz NATO yatkililerine her zaman diyoruz: "Siz Türkiye'nin bu durumunu iyi değerlendirin. Gücünü fark edin."