Oluşturulma Tarihi: Eylül 03, 2003 00:00
Türkiye, Irak’a asker göndererek önemli bir riske girecek. Ancak, ne yazık ki başka çare yok. Bölgenin lideri bir ülke olmak iddiasındaysak, elimizdeki en güçlü kartı, yani askerimizi kullanmak zorundayız. Irak’taki gelişmelere seyirci ve kayıtsız kalamayız.Abdullah Gül’ün son Washington gezisi meyvelerini yavaş yavaş veriyor. Dışişleri Bakanı olumlu bir izlenim yaratmıştı. Yaraların sarılmasına çok yardımcı oldu. Bush yönetimindeki katılıkları yumuşatmasını bildi.Washington’dan dönerken, yaratılan bu olumlu havanın Ankara’da sürdürülüp sürdürülmeyeceği büyük merak konusuydu. Acaba AKP, Gül’ün yaklaşımını taşıyabilecek miydi? Yoksa daha önceki gibi, her kafadan farklı seslerin çıkmasıyla yeni bir sürtüşme dönemine mi yayılacaktı?Beklenen gerçekleşmedi.AKP yönetimi sağduyulu davrandı. Dikkatli ve son derece temkinli bir tutum benimsedi. Şura sonrasında daha da bir rahatlamış izlemini veren Türk Silahlı Kuvvetlerinden de –geçen defanın aksine- olumlu sinyaller çıkması, AKP’nin işini kolaylaştırdı.Türkiye şu sıralarda dış dünya’ya, “Orta Doğu’da olumlu ve yapıcı bir şekilde rol almaya hazırlanıyoruz. Gelişmelere seyirci kalmayacağız” mesajı veriyor.Türkiye bu aşamada Irak’a asker yollayarak küçümsenmeyecek bir risk alıyor. Bu konuda kimsenin hayallere kapılacak hali yok.Ancak, bölgede lider ülke iddiasındaki bir ülke olarak gelişmelere kayıtsız kalamayız. “Amerikalılar işi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bırakalım batsınlar. Biz neden kendimizi riske atıyoruz” diyemeyiz. Böyle bir yaklaşım, uzun vadede Türkiye’nin marjinalleşmesiyle sonuçlanır. Tüm güçlüklerine, tüm risklerine rağmen, bizimde elimizi ateşe sokmamız artık kaçınılmazdır.Gerekçeleri ne olursa olsun, yepyeni bir Irak ile karşı karşıyayız. Bu ülkenin toprak bütünlüğünü koruması dahi giderek güçleşmekte, üçe bölünme olasılığı ciddi şekilde artmakta. Demokrasinin kurulması ve tek bir yönetim altında yönelitme olasılığı azalmakta.Bütün bu varsayımlar, Türkiye’nin müdahelesini daha da zorunlulaştırıyor. Değişen koşullar ve ortaya çıkan yeni Irak gerçeği ile içiçe yaşamaktan başka çaremiz kalmıyor. Bunu da uzakta kalarak yapamayız.Orta Doğu’daki terör şimdi Irak’ta odaklanıyor. Önümüzdeki dönemde, büyük bir hesaplaşma yaşanacak. Türkiye de, ya bu teröre karşı çıkacak veya seyirci kalacak. Bir süre sonra aynı terör bizim kapımızı çaldığında ise, iş işten geçmiş olacak.ABD IRAK’I BIRAKIP GİDEMEZ.Bazı gözlemciler, ABD’nin Irak’ta dayanamayıp bir süre sonra çekileceğine inanıyorlar.Ben aksini düşünüyorum.İster Bush yönetimi, ister başka bir yönetim başa gelsin, Washington Orta Doğu’dan kolay kolay çekilemez. Orta Doğu’yu değiştirmeden, bölgede yeni bir düzen kurmadan ayrılamaz. Somali örneğini burada tekrarlayamaz. Böyle bir olasılıkta, dünya liderliği başta, prestijini, yani tüm kazançlarını, ağırlığını kaybeder.ABD bunu kaldıramaz.Savaş kazanmaktaki başarısını, savaş sonrasında yeni bir düzen oluşturmakta gösterememiş olması, ABD’nin mutlaka hezimete uğrayacağı sonucunu getirmez. Belki çok güç, belki 20-25 yıl gibi çok uzun sürer ve çok pahalıya mal olur, ancak eninde sonunda Orta Doğu’daki dengeler mutlaka değişecektir.Karar, Türkiye’ye ait.Sırtını dönmek mi daha akılcı, yoksa yeni düzende rol almak mı?* * *ASKER, BUGÜNLER İÇİN VARDIR...Bu köşe’yi izleyenler bilirler. Ben, Türkiye’nin Uluslararası alandaki en önemli pazarlık kartının, Silahlı Kuvvetleri olduğunu ısrarla tekrarlıyorum.Disiplini ve genel yaklaşımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri nerede görev aldıysa büyük başarı göstermiştir. Türkiye ile ilişkileri bir terazinin iki yanına koyanlar, TSK’ya en büyük puanı verirler.Bu ülke, ekonomisini kalkındırmak, halkına daha iyi eğitim, daha iyi sağlık hizmeti vermek için harcayacağı kaynağın önemli bölümünü (2003 bütçesinde Orduya 12 katrilyon 146 trilyon- Milli Eğitime 10 katrilyon- Sağlığa 3.6 katrilyon ayrıldı) Ordusuna işte bugünler için harcamıştır.Askerimizin hayatı, sizinki benimki kadar kıymetlidir. Birinin burnunun kanamaması gerekir ancak, askerlik mesleğinin de riskleri vardır. Türkiye Silahlı Kuvvetlerini sadece PKK’ya veya köktendinci akımlara karşı, Cumhuriyeti korumak için yetiştirmemiştir. Her ülke gibi biz de ordumuzun caydırıcı gücünü gerektiğinde ve akıllıca sınırlarımızın dışında da kullanmalıyız.Bu yaklaşımdan kaçındığımız taktirde insanlar “bu kadar büyük ordu beslemeye ne gerek var?” diye sormaya başlamazlar mı? “Verilen her görevi yerine getiririz” demeleriyle övündüğümüz komutanlarımızdan bazılarının farklı tutumlarını gördükçe şaşırmamak elde değil.Bugünkü uluslararası koşullarda, yanıbaşımızda bir yangın varken, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları ortadayken, TSK olaya müdahele etmeyecekte ne yapacak?Bu koskoca Ordu, 75 yıldır bugünler için hazırlandı. Ülke’de asayişi korumak, arada bir yönetime müdahele etmek için değil. O iş polis ve jandarmaya aittir. TSK gibi büyük bir kurumu böylesine küçük işlevlere mahkum edecek kadar zengin ve hoyrat bir ülke olamayız.* * *(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
button