Güncelleme Tarihi:
Hükümetin ‘Paralel Yapı ile Mücadele’ süreci başladıktan sonra çok şey değişti. Ergenekon sanıkları özgürlüklerine kavuştu. Onların özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olanlar suçlanmaya ve tutuklanmaya başlandı. Balyoz, Casusluk, Poyrazköy gibi soruşturmalara da maruz kalan askerler, süreçten önemli bir ders çıkardı. Artık hiçbir adımı ‘ıslak imza’ görmeden atmıyorlar. Üst düzey bir yetkilinin anlattığı şu üç örnek durumu gayet iyi özetliyor:
SÜTTEN AĞZIMIZ YANDI
Operasyon isteyen vali ya da kaymakamlar taleplerini ıslak imzalı belge ile iletmediği takdirde asker harekete geçmiyor. Bu sayede Uludere’de olduğu gibi, olumsuz sonuçlarla ilgili sorumluluk makamının net tespit edilebilmesi amaçlanıyor.
Asker, operasyona izin vermeyen vali ya da kaymakamlardan, ıslak imzalı bir belge talep ediyor. Böylece, Çözüm Süreci çerçevesinde PKK’lılara görüldükleri yerde müdahale edilmemesinin gelecekte doğuracağı yasal risklerin önüne geçiliyor.
Askeri personel hakkında, MİT ya da Emniyet’ten gelen bilgiler yazılı iletilmedikçe işleme konmuyor. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz TSK’daki paralel yapılanma konusunda “Binin üzerinde kişiyle ilgili olarak ihbar gelmiştir. Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturmalar başlatılmıştır” demişti. Asker, bu ihbarları kaynağından yazılı istiyor. Çünkü ihbar ile harekete geçerse, Ergenekon’da olduğu gibi ‘dindar subaylar fişleniyor’ suçlamasıyla karşılaşmaktan endişe ediyor.
Sohbet ettiğimiz yetkili, ıslak imzanın kendileri için önemini şöyle özetledi: “Sütten ağzımız yandı bir kere…”
AK Parti’yi sıkıştıran iki konu: Başkanlık sistemi, emekliye ikramiye
Seçim yasakları başladı. Artık anket sonuçları yayınlayıp seçmenleri yönlendirmeye çalışmak yasal olarak suç. Ancak partiler, son dönemeçte eksiklerini görüp tamamlayabilmek için anket yaptırmaya devam ediyor. Geçen hafta AK Parti’nin bazı ileri gelenleri ile o anketleri konuştuk. Sonuçlarını burada paylaşmak doğru da mümkün de değil. Ancak AK Parti’nin o sonuçlardan çıkardığı dersleri paylaşabiliriz.
En önemli detay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahaya inmesinin kampanyaya etkisiyle ilgili. Yapılan tespit şu: HDP’nin ve MHP’nin yükseldiği, AK Parti’den oy çaldığı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesi, AK Parti’nin lehine oldu. Erdoğan’ın etkili konuşmaları, Diyanet ve dini konulardaki söylemleri HDP’nin muhafazâkâr Kürtler içindeki yükselişini frenledi. Milliyetçi söylemlerle de MHP’ye yönelen milliyetçi muhafazâkâr tabanı yakaladı. Ancak, bu kalıcı hale gelmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kampanyaya katılması iki açıdan da AK Parti’nin elini zorlaştırdı. Öncelikle iki başlı görüntü, Erdoğan’ın, Başbakan Davutoğlu’nun bir adım önüne geçmesi, tabanın enerjisini ikiye bölmek zorunda kalması, kampanyayı zorlaştırdı. Diğer taraftan, Erdoğan kampanyasını muhalefet eleştirisi ve başkanlık konusundaki beklentisi üzerine kurdu. Başkanlık söylemi AK Parti tabanında bile karşılık bulmadı. AK Partili bir yetkili durumu şöyle özetledi: “Cumhurbaşkanı’nın ilk çıkışı bizim için büyük katkı oldu. Ancak başkanlık sistemi söylemi o çıkışı tersine çevirdi...”
İkinci detay ise muhalefet partilerinin somut projeler ve vaatler üzerine kurduğu kampanyaların etkisiyle ilgili. Partinin ilk kez oy kullanan gençler ile 60 yaş üzeri vatandaşlar arasındaki oy oranı, genel oy oranının altında çıktı. AK Parti yöneticilerinin analizi şöyle: “Emeklilere iki ikramiye ve asgari ücrete zam gibi vaatler seçmen üzerinde etkili olmuş...”
3 yıl 3 ay tutuklu kaldı
'İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nda ıslak imzası bulunduğu ileri sürülen Dursun Çiçek, 3 yıl 3 ay Silivri Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Avukat İrem Çiçek, babası Dursun Çiçek’in özgürlüğüne kavuşması için büyük mücadele vermişti.