Güncelleme Tarihi:
Denizden mektup çıksa... sakın yeme aşık ol...
Siz siz olun deniz kenarında gezerken gördüğünüz şişelere şöyle bir göz atmayı unutmayın. Kimbilir, hayatınızın aşkı o şişenin içinde olabilir...
Hollywood'un aksiyon kahramanlarından biri olan Kevin Costner, bu kez şansını denize bıraktığı bir şişenin içinde arıyor. Hepsinin olmasa da, kadınların büyük bir çoğunluğunun hayran olduğu yakışıklılardan biri olan Kevin Costner, Aşk Mektubu'nda kameranın hem arkasında hem de önünde olmak yerine, bu kez sadece oyunculuk yeteneğini gözler önüne sermeyi tercih ediyor.
Nicholas Sparks'ın kaybedilen ve bulunan sevgileri anlattığı aynı adlı çok-satan romanından uyarlanan Aşk Mektubu'nun yönetmenliğini When A Man Loves A Woman'dan tanıdığımız Luis Mandoki yapıyor. Senaryosunu Gerald Di Pego'nun yazdığı filmin başrollerinde Kevin Costner, Robin Wright Penn, Paul Newman, John Savage, Illena Douglas, Robbie Coltrane ve Jesse James paylaşıyorlar.
Filmin konusuna gelince; Deniz kenarında geçen bu dramatik aşk macerasının başrolündeki Theresa Osborne (Robin Wright Penn) dinlenmek için birkaç günlüğüne Cape Cod'a gidiyor. Chicago Tribune'de bir araştırma asistanı olan Theresa dul bir kadın ve Jason (Jesse James) adlı bir erkek çocuğu var. Bir akşam plajda gezerken kumlarda bir şişe dikkatini çekiyor. Şişeyi eline aldığında, içindeki kağıdı görüyor.
Kağıt aslında Catherine adlı muhtemelen ölmüş bir kadına yazılmış içli satırlar içeren bir mektup. Theresa mektuptaki dürüst ifadelerden, acıdan ve derin aşktan çok etkileniyor. Mektupta ise tek bir harf var: G...
Theresa kısa bir süre sonra Chicago'ya dönüyor. İşe dönünce mektubu arkadaşlarına gösteriyor. Bir sonraki gün, Tribune'de mektupla ilgili bir yazı çıkıyor. Theresa, mektubun yayınlanmasına kızıyor ve bunu gizemli G'nin özel yaşamına bir saldırı olarak görüyor. Ancak kısa bir süre sonra, şişedeki mektupla ilgili olarak ofise haberler geliyor. Şişenin yaklaşık iki yıldır denizlerde olduğu anlaşılınca, Theresa mektubu yazanın hala hayatta olduğunu anlıyor ve onu bulmak için büyük bir istek duyuyor.
Metkubun yazarını bulmak için uzun bir yolculuğa çıkıyor. Yolculuğu Kuzey Carolina'nın, Outer Banks kesiminde son buluyor. Burada yelkenli gemiler inşa eden Garret Blaek adlı bir adam var.
Karısının ölümünden beri inzivaya çekilen Garret, sadece babası ile ilişki kuran bir adam. Ancak artık Garret'in yaşadığı kasabada Theresa adlı bir kadın var ve adım adım onun yaşamına giriyor.
Aşk Mektubu bir aşk, ayrılık ve yeni birşeye başlamak için gösterilen cesaretin hikayesini anlatan çok güzel bir film... Çok sık ortaya çıkan okyanus sahneleri görsel açıdan gerçekten etkileyici ve filme sakin bir hava veriyor. Oyuncular da üstlerine düşen görevi başarıyla yerine getirmişler. Filmin iki ana karakterini canlandıran Costner ve Penn, yüz ifadeleri ve vücut dillerini kullanarak duyguları ve düşünceleri izleyiciye en iyi şekilde aktarıyorlar. Bunlara ek olarak Paul Newman, efsanevi kabiliyetini bu filmle bir kez daha gözler önüne seriyor. Duygusallığın ön plana çıktığı bu filmi izlerken, ağlamaya hazır olun.
Görmek ya da görmemek...
Dünyanın, çevredeki insanların ya da yaşadığınız evin neye benzediğini bilmediğinizi bir düşünün. Ve bir de yüzünü hiç görmediğiniz bir insana aşık olduğunuzu. Sonra da bütün bunları ilk kez görebilme şansının size verildiğini...
Son 2000 yıllık dönemde körlerin görüş kaybının düzeltilmesi olayına sadece 20 kez rastlandı. İşte filmin kahramanı da bu şanslı kişilerden biri... Gözleri sonradan görmeye başlayan Virgil Adamson'ı, farklı karakterlerin oyuncusu Val Kilmer büyük bir başarıyla canlandırıyor. Filmde gözleri açılan Virgil'in aynı büyüme çağındaki bir çocuk gibi olduğunu görüyoruz. Önüne serilen egzotik manzarayı satır satır, renk renk, santim santim keşfetmesi gerekiyor. Bir köpeğin kediden farklı olduğunu, bir insanın ağaç olmadığını ve ışığın korkulacak birşey olmadığını çeşitli deneylerle öğreniyor.
Ünlü doktor yazar Oliver Sacks'ın An Anthropologist on Mars adını taşıyan kitabının içinde yer alan To See and Not See adlı bir yazısından uyarlanan İlk Görüşte Aşk'ın yönetmenliğini Irwin Winkler yapıyor. Başrolleri Val Kilmer ile Oscar ödüllü kadın oyuncu Mira Sorvino'nun paylaştığı filmin diğer rollerinde Nathan Lee, Kelly McGills, Steven Weber ve Bruce Davison var.
Küçük Mucize
Doğduğumda o kadar küçüktü ki doktorlar onun doğabilmesini bile bir mucize olarak nitelendirmişlerdi. Simon Birch o günden beri kahraman olacağına emindi. Ne var ki, bunun nasıl olacağını bilmiyordu. Yaşı büyüdüğünde vücut ölçülerinin aynı kalması, onun küçük bir mucize olmasını engellemeyecekti...
Küçük Mucize'nin (Simon Birch) yönetmenliğini Mark Steven Johnson yapıyor.
Filmin başrollerini Ian Michael Smith, Joseph Mazzello, Oliver Platt, David Strathairn, Dana Ivey ve Ashley Judd paylayışıyorlar.
Kusursuz Çember
Saraybosna'da Sırp kuşatması sürerken Boşnak yönetmen Ademir Kenoviç tarafından çekilen Kusursuz Çember, Sırp kuşatması altındaki Saraybosna'da kızı ve karısının gidişlerinden sonra yalnız yaşayan bir şair ile biri sağır ve dilsiz olan 7 ve 9 yaşlarındak iki öksüz çocuğun öyküsünü anlatıyor.
Filmdeki öksüz çocukları oynayan iki küçük kahraman da uzak bir köyden geliyorlardı ve tıpkı filmde canlandırdıkları çocuklar gibi, daha önce hiç film izlememişlerdi. Boşnak yönetmen Ademir Kenoviç, senaryosunu Şair Abdullah Sidran ile birlikte yazdıkları Kusursuz Çember'in başrollerini Mustafa Nadarevic, Almedin Leleta ve Almir Podgorica paylaşıyor.