Güncelleme Tarihi:
Kent merkezinde yaşayan Bilgiç, nüfus cüzdanında 1904 ancak gerçekte 1901 Diyarbakır doğumlu olduğunu, hayatında sadece birkaç defa doktora gittiğini belirterek, sağlıklı yaşamanın sırrının organik beslenmeye bağlı olduğunu ifade etti.
Abdurrahman dede, her gün sabah erken saatlerde uyandığını, akşamları da erken uyuduğunu anlatarak, "Bugüne kadar hep doğal besinler tükettim. İnek veya koyun yağı, süt, yoğurt, peynir, lor ve kaymak yiyorum her gün. Her sabah bir bardak yağlı süt içiyorum. Özellikle koyun yağını çok severim. Sabahları kahvaltıda mutlaka yağ yerim. Akşamları yatmadan önce kaymaklı yoğurdun içine tandır ekmeğini doğrarım üzerine de bolca toz şeker döküp tahta kaşığımla yiyorum" şeklinde konuştu.
"32 DİŞİMDEN 30'U HALA SAPASAĞLAM"
Özellikle dişlerine ayrı bir önem verdiğini ve bu yaşına kadar sadece iki dişinin düştüğünü ifade eden Bilgiç, her gün dişlerini misvak veya diş fırçasıyla temizleyerek bakım yaptığını söyledi.
Yemek yerken özellikle tahta kaşık kullandığını ve özellikle et yemeklerini çok sevdiğini, köy tavuğu tükettiğini vurgulayan Abdurrahman dede, şunları kaydetti:
"Tahta kaşık olmazsa yemek yiyemiyorum. Çünkü demir kaşık dişlerime zarar verecek diye korkuyorum. Dişlerim hala ana dişlerimdir. Bugüne kadar hiç diş ağrısı çektiğimi hatırlamıyorum. 32 dişimden 30'u hala sapasağlam. Bir dişim geçen Kurban Bayramı'nda kırıldı. Bayramda bizim gelin kebap yapmıştı ben de etleri tandır ekmeğinin içine dizdim ve büyük bir iştahla yerken o sırada ekmek biraz sert olduğu için ön dişim kırıldı. Üzüldüm tabii, bir asırdır dişlerimi koruyorum sonuçta. Bu beden bize emanet, o yüzden en iyi şekilde bakmakla yükümlüyüz. Kişisel bakımıma da çok önem veriyorum. Mesela beyaz gömlek, beyaz ve nakışlı yün çorap ile tiftik külah olmazsa olmazlarımdandır. İki defa evlendim, 8 çocuğum oldu. Şimdi de 80 torunum var. Belki de daha fazla. Sağlığıma zarar verecek hiçbir şey yemem, içmem. Mesela tatlıyı çok severim. Sağlığımı yoğurt, peynir, yağ, süt gibi faydalı yiyeceklere borçluyum. Yıllardır bunlarla besleniyorum. Genellikle birçok yaşlıda kalp, tansiyon, şeker hastalığı gibi hastalıklar oluyor zamanla çok şükür bende hiçbir hastalık yok. Bir ara prostatla ilgili bir hastalığım olmuştu sadece."
"MAREŞAL FEVZİ PAŞA'NIN ASKERİYDİM"
Askerlik anılarının ilk günkü gibi aklında olduğunu belirten Bilgiç, Kurtuluş Savaşı yıllarında askerde olduğunu ve o yıllarda bir dönem Mareşal Fevzi Çakmak Paşa'nın askeri olduğunu, İsmet İnönü'yü de gördüğünü ifade etti.
Askerliğin eskiden daha zor olduğunu anlatan Abdurrahman dede, "Savaş yıllarıydı askere gittiğim zamanlar. Anam bana yolluk yapmıştı. Aldım sırtıma çantamı ayağımda da çarıklarla diğer askerlerle birlikte yola koyulduk. Üç gün boyunca yürüdük ve Horasan'a vardık. Oradan trenle her birimiz başka şehirlere gittik. Ben de Sarıkamış'a gönderildim. Daha sonra Amasya, Bayburt ve diğer birkaç şehirde dört yıl boyunca askerlik yaptım. Sanırım 1918 yıllarıydı. O zaman Bayburt'ta askerdim. Fevzi Çakmak Paşa da bizim komutanımızdı. Binbaşıydı kendisi. Bir gün İsmet Paşa geldi Bayburt'a. Ramazan ayıydı o zamanda. Bayburt'un kadınları toplanmıştı ve hepsi de çarşaflıydı" diye konuştu.
"OTTAN YAPILMIŞ YASTIK DÖŞEKTE YATIYORDUK"
Askerlik yıllarıyla ilgili hiçbir şeyi unutmadığını belirten Bilgiç, şöyle devam etti:
"Mareşal Fevzi Çakmak Paşa'nın askeriydim ve 90 yıllık askerlik künyem hala ilk günkü gibi aklımda. Fevzi Paşa çok otoriter ama bir o kadar da merhametli biriydi. İsmet İnönü'yü de gördüm. Atatürk'ü görme fırsatım olmadı. Kurtuluş Savaşı yıllarıydı ama ben savaşa katılmadım. 90 yıllık askerlik künyem hala ilk günkü gibi aklımda. '9. Kolordu, 249. Piyade Alayı, 3. tabur, 9. bölükten Abdullah oğlu Abdurrahman emirlerinize hazırdır komutanım'. O zamanlar askerlik çok zordu. Ottan yapılmış yastık ve döşeklerde yatardık. Her gün bize un çorbası ile fasulye yemeği çıkardı. Cebimize üç parça kurutulmuş tahin koyup acıkınca yerdik. Sabun yoktu, su yoktu. Elbiselerimizi aylarca yıkayamazdık. Bu yaşıma kadar birçok devlet reisi gördüm ve bunlardan sadece üç tanesinin adaletli ve doğru olduğunu gördüm. Adnan Menderes, Turgut Özal ve şimdiki Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan. Bunların üçünde de Hz. Ömer adaleti var."
"ASIRLIK DEDENİN 100 YILDIR SAKLADIĞI ANTİKA HALI KOLEKSİYONU"
Aynı zaman antika eşyalara karşı merakı olduğunu ifade eden Bilgiç, yaklaşık 100 yıl önce annesinin yaptığı halı, kilim, hurç, battaniye gibi el emeği eşyalar ile topraktan yapılmış testi, kova ve leğenleri de bugüne kadar sakladığını ve evin bir odasını özellikle antika halılarla donattığını vurguladı.
Bilgiç, "Yaklaşık 100 yıldır bu eşyaları saklıyorum. Hepsi de el emeğidir. Halı, kilim, hurç, yorgan, seccade gibi birçok antika eşyam var. Bunları bir odaya serdik öyle duruyor. Hepsi de yepyeni. Benim için manevi değeri büyük eşyalardır. Hepsinin ayrı ayrı anısı var" dedi.