Güncelleme Tarihi:
Bir televizyon programına katılan Erdoğan, Anayasada asıl büyük değişikliği 2011 seçiminden sonra yapacaklarını söyledi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin şunu görmesi lazım: Şu koltuklara oturan kalkmamacısına oturmamalı. Bazen oyunla bazen demokrasi kuralları içinde sizi gelir biri indirir. Ama zirvedeyken çekilmek çok daha güzel olur.”
Erdoğan, referandum sonuçlarının güven oylaması olmayacağını belirterek, “Türkiye ilan edilen zamanlarda seçim yapmasını öğrenmesi lazım. Erken seçim mantığını silip atmalıyız. Sakın bunu bir güven oylaması olarak nitelendirmeyin dedim, arkadaşlarıma. Bu milletin projesidir” dedi.
‘Kalpazan’a dava açacağım
“Bu ülkenin başbakanına kalpazan demeyi terbiyesizce görüyorum. Ona dava açacağım” diyen Erdoğan, emekliliğiyle ilgili de “İşçi emeklisi olarak ayrıldım. İşçi emeklisi olsan ne olacak, olmasan ne olacak?” diye konuştu.
Kalkınma ile birlikte terörde canlanma başladığını belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Hata yok mudur? Vardır. Medyada bu konuda sözü olanlar randevu talep etsinler, konuşalım.”
İşte Erdoğan'ın diğer açıklamalarından satırbaşları:
Bu milletin anayasasıdır. Muhalefet zorla bunu AK Parti projesi olarak sunuyor. Bu bir AK Parti projesi değildir. Bu şahsımın projesi değildir. Aslında bu AK Parti'nin kapatılmasına yönelik atılan adım öncesi yapılan bir hazırlığın devamı niteliğindedir. Arzu ederdik ki bunu ana muhalefetle ve muhalefetle birlikte yapalım. Ana muhalefet hazırlıkları hiç görmeden reddetti. Diğer muhalefet 'kahve içmeye gelirler' dedi. Bu şekilde reddetti. Zaten bir uzlaşma hiçbir zaman aramadılar. Bize düşen ondan sonra sivil toplum kuruluşlarına gitmek ve hazırlık çalışmalarını yaptığımız ana kadar geçmişte anaysa hazırlığı yapan kuruluşların, Barolar Birliği, TÜSİAD, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, CHP gibi. Bütün partilerin bu hazırlıklarını önümüze aldık. Arkadaşlarımız bunun üzerine çalışmalarını yaptılar. Bu çalışmalar üzerinden biz de taslağımızı hazırladık. Şu anda önümüzde bulunan aslında bir taslaktır. Ve bu çalışmanın neticesidir. O da ne oldu? O da Meclis'e geldi. 14 gün 14 gece Meclis'te müzakere edildi, tartışıldı ve Meclis'ten şu hale geldi. Bu hale de kim itiraz etti? Ana muhalefet partisi itiraz etti. Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi de inceledikten sonra ne dedi? 'Burada Anayasaya mugayir bir şey yoktur. Bunların hepsi uygundur' dedi. Şimdi biz asıl sahibine gidiyoruz. Çünkü millet dedi ki bana gelin. Son sözü ben söyleyeceğim, kararı ben vereceğim dedi. Şimdi biz, söz de karar da milletindir dedik.
Koltuğu bırakmayı bilmeli
Biz yola çıkarken partimizin tüzüğünü böyle hazırladık, programını böyle hazırladık. Bir milletvekili 3 kez arka arkaya milletvekilliği yaptığı zaman 4. kez vekillik yapamaz, ara verir ondan sonra tekrar isterse aday olur dedik. Genel başkanlıkta da o zaman 5 yılda bir seçim olduğu için 5 yıl genel başkanlık arka arkaya yapabilir daha sonra genel başkanlıkta da ara vermesi gerekir. Bu benim partimin tüzüğünün gereğidir. Partimin tüzüğünün gereğini aslında ben söylüyorum. 2011 olayı bunun bir gereğidir. Şu koltuklara oturan bir daha kalkmamacasına burada oturmamalı. Yeri geldiği zaman burayı bırakabilmeli. Neler oluyor görüyorsunuz. Eğer siz bunu gösteremezseniz şöyle veya böyle, bazen oyunla bazen demokrasinin kuralları içinde sizi de gelir biri oradan indirir. Ama zirvedeyken buralardan çekilmek çok daha güzel, çok daha isabetli olur. Siyaset illa o bulunduğunuz görevde yürür diye bir şey yok. Bezen siz inandığınız ideallere ya da mensubu olduğunuz partiye lojistik destek de verebilirsiniz.
Menderes'in fotoğrafını unutamıyorum
Ben 27 Mayıs'ın olduğu dönemlerde 7-8 yaşında bir çocuktum. Babam demokrattı. O günleri kendisinden dinler o zamanlarda hele hele idam sehpasına götürüldüğü gazeteleri, mecmuaların... Yanılmıyorsam Hayat mecmuasındaki kapağı hiç unutamıyorum. Elleri arkasından bağlı beyaz gömleğinde merhum Menderes idam sehpasına götürülüyor. Şu anda hala o böyle gözlerimin önünde. O siyasetim boyunca unutamadığım tablolardan bir tanesiydi. Sonra merhum Özal'da gördüm. Özal da o kapalı spor salondaki konuşması esnasında o uzaktan atılan mermi kendisine isabet etmedi. Allah onu korudu ve orada kullandığı ifadeler, 'Allah'ın verdiği canı kimse alamaz' diye bunlar birbiriyle örtüşen ifadelerdir. Siyasetin kaderinde buna benzer durumlar var. Bunu tabi inancınızın bir gereği olarak görürseniz bu yolda olabilecek hiçbir şey sizi bu yoldan yıldırmaz.”
Kimse darbeleri meşru göstermesin
Biz ileri demokrasi, özgürlükler, temel haklar dediğimiz zaman kimsenin bundan rahatsız olmaması lazım. Tam aksine hep birlikte buna sarılalım. Ve eğer sivil siyaset istiyorsak, demokratik parlamenter bir sistem istiyorsak buna hep birlikte sahip çıkacağız. Ordumuz hepimizin ordusu. Bunun üzerine zaten kimsenin kalkıp da herhangi bir farklı tasarrufta bulunmak diye bir şey yok. Ama ordumuzun belirlenmiş Anayasadaki bir görevi var. Bu görev alanı içerisinde de hareket etmelidir. Böylece süreci sürdürmelidir. Her Silahlı Kuvvetler mensubu da bunun idraki içerisindedir. Bu idrak içerisinde olmalıdır diye düşünüyorum.
Siyasetin de bu noktada artık kurumsallaşması gerekir. Siyaset de kurumsallaşmada sancılar çekti. Partimin kapatmasıyla ilgili dava açıldığında maalesef ana muhalefet partisini, muhalefet partisini yanımda görmedim. Tam aksine 'onlar da hesabını versinler' demeye başladılar. Neyin hesabını vereceğiz? Ben orada üzüldüm. Demek ki siyaset bizde kurumsallaşamamış. Gönül isterdi ki siyasi partilerin, tüzel kişiliklerin kapatılması gibi bir şey olamaz, düşünülemez. Tayyip Erdoğan bir suç mu işledi bedelini ödesin. Ama bu da fikrin, düşüncenin değil. 'Fikre ve düşünceye suç demek' o da bana göre yanlış.
Dilenci değiliz
Biz IMF ile anlaşma noktasında soru işaretlerini ortaya koymaya başladığımızda arkadaşlarıma bunu daha fazla geciktirmeyin diye akıl veriyorlardı. Biz asla IMF'nin kapısında dilenci değiliz. Biz IMF'nin her şeyden önce ortağıyız.
Teğet bile geçmedi
Neredeyse 3 yıl oluyor, biz IMF ile beraber çalışmıyoruz. Ne oldu? Dünya küresel krizi yaşadı, aynı krizi biz de yaşadık. Ama ben başka bir şey söyledim 'bizi teğet geçecek' dedim. İnanın bizi teğet bile geçmedi. Şurada birkaç ay önce 2-3 ay içerisinde 2-3 puan işsizlikte düşeceğiz ve geldiğimiz noktaya, devraldığımız noktaya geleceğiz dedim. İşsizlikte 11 puana indik daha da ineceğiz buna da inanıyorum.
Obama bana 'arkadaşım' der
İçeride de böyle dışarıda da. Saptırmalar devamlı oluyor. Maalesef Amerikan medyasının zaman zaman bizim Türk medyasından esinlendiğini görüyorum. Türk medyası da bazen bayılıyor böyle dışarıdan böyle bir şeyler olduğu zaman Türkiye aleyhinde bunu değerlendirebilir diye oradan bir şeyler kapmaya gayret ediyor. Biz bu noktalarda çok rahatsızın. ABD-Türkiye ilişkileri bana göre tarihin zirvesindedir. Bizim aramızda zaman zaman bazı düşünce farklılıkları da hiçbir zaman ABD ile Türkiye arasında ne başkan Bush döneminde ne de Obama döneminde böyle bir noktaya gelmemiştir. Biz aramızda konuşurken gayet sıcak ifadeler kullanırız. Hatta bana arkadaşım diye hitap eder, ben bu tür şeyleri kullanırım.
Financial Times'ın iddiası
Bunun Türkiye'nin uluslararası imajı açısından nelere mal olduğunu düşünmeyecek kadar siyasette kısır döngü içinde olan bir muhalefet var. Sayın Obama ile olan bu münasebetlerimizde, Türkiye-Amerikan ilişkilerinde gayet iyi bir konumdayız, bir sıkıntı yok. Silah alışverişinde bazı sıkıntılar onlar her ülkenin kendi iç sorunudur. Onların kongreleri farklı çalışabilir, farklı değerlendirmeler yapabilir. Aynı şekilde bizim de parlamentomuz var. Biz de bazı değerlendirmelerimizi kongremizi, parlamentomuzu gerekçe göstererek erteleriz. Bunlar olağan şeylerdir. Bu noktada da rahat olmak lazım. Kaldı ki Türkiye bu tür şeylerden dolayı artık birçok şeyi aşıyor. Biz insansız hava aracını kendimiz üretir hale geldik. Atak helikopterlerini kendimiz üretir hale geliyoruz. Airbus ile müşterek yaptığımız çalışmalarla bunu üretir hale geliyoruz. Türkiye artık tarihiyle, coğrafyasıyla inanın istikbaliyle buluşuyor. Böyle bir noktadayız. Şu anda 60 ülke ile vizesiz ulaşım yapıyoruz. Bunlardan yaklaşık 25'ine THY sefer düzenliyor. Bu hale geldik. Bu çok ciddi bir sıçrama. Böyle bir konumdayız. Komşu ülkelerin hemen hepsiyle münasebetlerimiz çok iyi bir konumda. Rusya ile olan ilişkilerimizi düşünün. 10 sene önce Rusya-Türkiye'yi düşünün. Şimdiki Rusya-Türkiye'yi düşünün. Yani biz geçen yıl 35 milyar dolara kadar çıktık. Şimdi bu kriz sebebiyle 23,5 milyar dolara 2009'da çıktık. Bu yıl yine tırmanıyoruz. Gayet iyi bir konuma geleceğiz. Türkiye artık güvenilir bir ülke. Türkiye'de istikrar var, güven var. İstikrar ve güven olan bir ülke cazibe merkezidir ve bir çekim alanıdır. Ve bir çekim alanı, cazibe merkezi olarak buraya uluslararası sermaye, küresel sermaye buraya gelecektir. Geliyor. Ben bununla da gurur duyuyorum.
Eksenin kaydığı yok
Tilki yetişmediği üzüme koruk dermiş. Kedi de yetişemediği ciğere mundar dermiş. Eksenin, meksenin kaydığı yok. Su yatağında akmaya başladı. Tam dere yatağında akıyor şimdi. Bundan rahatsız olanlar var. Çünkü Türkiye güçleniyor. Çok büyük güç kazandı. Bakın bizim TİKA diye kuruluşumuz var. Bu rahmetli Özal zamanında kurulmuştu. Bizim geldiğimiz döneme kadar ciddi yatırımlar yapamadı. Şimdi MHP'nin halini düşünün. Hep böyle Türk iş dünyası veya Türkiye'ye yakın Orta Asya buralar falan diye düşünür. Ama 3,5 yıl TİKA Sayın Bahçeli'ye bağlı olarak çalışmıştır. Acaba TİKA'nın o dönemler içinde o bölgede ne kadar yatırımı var. Çıksınlar açıklasınlar. Balkanlar, şuradan sınırdan çıktık Balkanlar'a girdik. Ben Başbakanlığımda Moğolistan'a gittim. Orada Orhun Anıtları'nın olduğu yere gittik. Anıtları yerinde gördük. O 46 kilometrelik yolu biz TİKA ile yaptık. Anıtları yaptık. Şimdi orada müze var. Türk Cumhuriyetlerinin hepsinde TİKA'nın yoğun bir çalışması var. Balkanlar'da TİKA'nın yoğun bir çalışması var. Git Bosna'ya. Orada Osmanlı'dan kalma eserleri TİKA'nın restore ettiğini görürsünüz. Makedonya'da onu görürsünüz. Kim tarihine sahip çıkıyor? Biz sahip çıkıyoruz. Afrika'ya kadar uzan. TİKA ile orada okul, su, yol bunları getiriyoruz. Biz ecdadımızdan aldığımız mirası istiyoruz ki aynı şekilde torunları olarak oralara götürelim. Oralarda da anılalım. Şu anda Afganistan'da TİKA var. Afganistan'da hastanelerle, yollarla açtıkları kuyularla hayırla yad ediliyor. Öyle hani Adriyatik'ten Çin Seddi'ne bu lafla olmuyor tabi.
YAŞ'ta atama krizi
Bugüne kadar böyle bir şeyi hiç gerek görmedik. 7,5 sene oldu. Burada atanan da atanmayan da hepsi silahlı kuvvetlerimizin birer mensubu. İlla şu olacak diye bir şey yok. Yine tabi teamül dendiği zaman bu bana göre şık değil. Çünkü bir ordu teamüllerle yönetilmez, yasalarla yönetilir ve onun da yasaları var zaten. TSK'nın kanunu var. Burada yeri geldiği zaman teamüllere de uyarsınız. Temel orada yasalardır. Bu yasalar da Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanına iradeni koyabilirsin demiştir. Burada da kullanılan bu iradedir.
17 Ağustos depremi
17 Ağustos 1999 depremi malum... Ben de bizzat o bölgeleri dolaştım. Cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonraydı. Çok kısa zamanda toparlandı desek yanlış olur. Biraz zaman aldı ama örneğin Sakarya güzel bir şehir oldu. Yeni bir Sakarya kurduk. Şu anda orada hastaneler, okullar bitti. Konutlar bitti. Şehir merkezi daha farklı bir hale geldi. Şehir merkezinde büyükçe bir hastane kuruyoruz. Tabii Kızılay gerçekten bu olaylardan sonra ciddi bir rehabilitasyondan geçti. Bu olay bize yeni bir Kızılay kazandırdı. Ondan sonra Kızılay, sadece içerde değil, dışarıda da ses getiren bir Kızılay oldu. Gölcük'te, Kocaeli'de yeni bir şehir planlaması meydana geldi. Şehirler güzel bir hale geldi.
Ben ölenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Kalanlara sabır diliyorum. Gazilerimize Allah'tan sabırlar, şifalar diliyorum. Buradan tabii ders çıkarmamız lazım. Kaçak ev yapılmaya ne yazık ki vatandaşlarımız devam ediliyor. Zemin etütleri yapılmayan yerlerde evler yapılıyor. Bakıyorsunuz dere kenarlarında konutlar yapılıyor. Gevşek, sulak zeminlerde evler yapılıyor. Bu zemin etütlerinin yapılmadığı yerlerde konut yaparsan faturası çok ağır olur. İstanbul hakikaten olabilecek bir depremde bize çok ağır faturalar ödetir. Bu konuda hükümet olarak biz hep anlatıyoruz. Diyoruz ki biz hazır şehir kuruyoruz. Gelin sizin buraları yıkalım. Enkaz bedellerini bu yeni taşıyacağımız yerlerin peşinatları olarak kabul edelim. Oralara taşıyalım. İnsanlara daha modern yerler gösteriyoruz. Ama gitmiyorlar. Halbuki gitse çok memnun olacak. Ama yok. İnsanımız bu noktada nedense bir direnç ortaya koyuyor. Ev kaymış, çatlamış, buna rağmen evden çıkmıyor. Fatura bize kesiliyor. Bütün partiler seferberlik yapmamız lazım. Deprem tehdidi altındaki her yerde gelin bir seferberlik yapalım. Bu tür evlerde oturanlar bize yardımcı olsunlar. Biz süratle birkaç yıl içinde yeni konutlar yapmaya muktediriz, bu gücümüz var. Biz 7 yıl içinde Türkiye'de 430 bin konut yaptık. Bunun 330 binini şu anda sahiplerine teslim ettik. Bütün hocalarımız uyarıyor. Gelin en azından bu konuda bir mutabakat sağlayalım.
İşçi emeklisiyim
Ben işçi emeklisi olarak ayrıldım. Arkadaşlar araştırmışlar. Ben işçi emeklisi olduğumu biliyorum. Problem değil. İşçi emeklisi olsan ne olacak, memur emeklisi olsam ne olacak? Sonunda emeklisin.