Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 2003 00:00
TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, önceki gün yaptığı konuşmada hükümetin Türkiye'nin önümüzdeki 50 yılını kaybetmesine neden olduğunu söyledi.İddialı bir söylem. Türkiye'de 50 yıl değil, 50 gün sonrasını göremeyenler için fazla iddialı. Türkiye'nin en zor, en krizli ve en karamsar günlerinde ülkenin en ‘‘etkin’’ işveren örgütünün başkanı çıkıyor ve karamsarlığı ve krizi misli misli artıracak bir demeç veriyor.Neden?Çünkü önümüzdeki 6 ayı rahat geçirmelerini sağlayacak olan bir 6 milyar dolar ‘‘uçmuş’’.Uçtuysa uçtu... O 6 milyar dolar mı Türkiye'yi kurtaracaktı!Türkiye bu kadar ucuz mu?Madem Tuncay Bey Türkiye'nin kayıpları konusunda bu kadar hassas, üyelerinin sahip olduğu bankalar birbiri ardına kara delikler açıp batarken ve Türkiye'nin 6 değil, 6 kere 6 milyar doları bunlara pompalanırken neredeydi?Bu sert çıkışlarını o zaman niye yapmıyordu. Tuncay Özilhan'ın sözlerinin arkasındaki mana aslında farklı. Sosyal sorumluluk sahibi bir başkan olarak çıkıp, ‘‘Hatalar yapılmış olabilir ama Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Tehditlere boyun eğmez. Biz işadamları olarak ülkenin sorunlarını göğüslemekte kararlıyız. Kimse karamsarlığa kapılmasın, çalışıp bu zorluğu aşarız’’ demiyor da, Türkiye'yi Beyaz Saray'dan yönetmek isteyenlere destek veriyor. Kendini, ülkesini, üyelerini, çalışanlarını küçük görüyor. Amerika vermezse Türkiye yok diyor. Durum bu ise bile yapılması gereken bunu kabullenmek değil, buna karşı koymak olduğu halde, Türkiye'nin en zenginlerinin örgütü tam tersini yapıyor. Biri Tuncay Bey'e çıkıp, ‘‘Senin şirketin beş para etmez’’ dese öfkelenir ama kendisi çıkıp ‘‘Arkasında Amerika olmasa benim ülkem beş para etmez’’ diyebiliyor.. Ama Allah'tan Türkiye Tuncay Özilhan'lardan ibaret değil. Çünkü pırıl pırıl gençler var. Yılların sanayicisi Özilhan'a karşın TGSD'nin pırıl pırıl gencecik Başkanı Umut Oran çıkıp ‘‘Bu yıl giyim saniyicileri olarak hedefimiz 35 milyar dolar ihracat’’ diyor.. Türkiye'nin Umut'lara ihtiyacı var. İlişkiler yansıtıldığı kadar kötü değil ABD yönetimi içindeki bazı çevrelerin Irak'taki başarısızlığın sorumlusu olarak Türkiye'yi gösterme yolundaki dezenformasyon süreci en fazla Türkiye'de etkili oluyor. Oysa durum tam bu değil. ABD'deki ‘‘şahinlerin’’ gözünde Türkiye'nin bir miktar değer yitirdiği gerçek ama ABD kamuoyunda ‘‘şahinlerin’’ kaybettiği değer karşısında Türkiye'nin yitirdikleri solda sıfır. Hiç kimse ABD'nin bundan böyle Türkiye'yi gözden çıkardığını düşünmesin.Biliyorum ki, Dışişleri Bakanı Gül ile Amerikalı meslektaşı Powell hálá günde en az iki kez görüşüyorlar. Doğrudur, ABD'de Türkiye tartışılıyor ama ABD yönetimindeki stratejik hatalar daha çok tartışılıyor. Bu nedenle karamsar olmaya gerek yok.. Tam aksine, ABD bundan böyle Türkiye ile ‘‘dikte eden’’ değil, ‘‘paylaşan’’ partner olarak çalışmak zorunda kalacağını görüyor. Türkiye açısından eğrisi doğrusuna geliyor.Kazanacak ama kaybedecekSAVAŞTA zaman işgalci güç aleyhine işler. Bunu ‘‘askeri strateji’’ kitaplarını yazanlar söylüyor. Askerini dışardan getiren işgalci yıpranır ve güç kaybederken, yerel unsurlar ilk şoku atlatabilmişlerse toparlanır, direnmeye başlar ve giderek güç kazanırlar. Tarihteki tüm savaşlarda durum budur. İşgalci güç açısından bir başka önemli unsur savaşın ‘‘tepe’’ yaptığı noktada hedefin elde edilmiş olmasıdır. Irak'taki savaş henüz ‘‘tepe’’ noktaya ulaşmadı. Tepe nokta Bağdat olacak. Ancak Amerika'nın bu tepe noktada başarılı olması için yeterli gücünün olmadığı ortaya çıktı.Centcom Komutanı üç tümen daha istiyor. Bunun gelmesi zaman demek. Zaman ise Irak'ın lehine. Amerika acele ederse tepe nokta olan Bağdat'ta hedefine ulaşamayacak. Acele etmezse, zamandan ötürü riske girecek. Bu riski ortadan kaldırmak için ‘‘şiddet ve hiddet’’ gösterirse, daha sonra yıllarca yönetmek istediği halkla arası bozulacak ve uzun süreli sorunlar yaşayacak. Görünen o ki, Amerika kazanacak ama kaybeden olacak. Irak ise Saddam'ı başına getirdiği gün zaten kaybetmişti.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?6 milyar dolar gelmedi diye ağlayanlar, aslında bu 6 milyar doları paylaşmayı umanlar olduklarının ortaya çıktığını anladıkları zaman.
button