Güncelleme Tarihi:
Çocukları 10 yaşındaki oğlu Enes ve 5 yaşındaki kızı Zehra’ya sarılarak ayakta durmaya çalışan çaresizlik içindeki Arzu Kaddumi, “Bıraksınlar Suriye’ye gideyim, bombalar altında kocamı kapı kapı, sokak sokak arayayım” dedi. Eşinin Kudüs’teki ailesiyle dün gece görüştüğünü ancak aralarında dil problemi olduğunu anlatan Arzu Kaddumi, bir hafta sonra eşinin ağabeyi ve ablasının Türkiye’ye geleceğini belirterek, “Onların da Ürdün ve Filistin tarafından girişimleri var. Herkes elindeki bilgileri ortaya koyup onu bulmaya çalışacağız. Ailesine resmi olmayan kaynaklardan Beşar’ın yaşadığına dair bilgi gitmiş. Bu kaynakların ne olduğunu bilmiyorum” diye konuştu.
BEŞAR HACCA GİTMİŞ
3 aydır bir saatten fazla kesintisiz uyumadığını, gece pijamalarını bile giymeden sürekli yatak değiştirerek giyinik halde uzandığını, kendisini bir fanusta yaşıyor gibi hissedip, yaşama adepte olamadığını anlatan Kaddumi, “Uyandığımda gerçek kabus gibi üzerime çöküyor. Uyanıp hiç uyanmamak istiyorum. Beşar hep rüyalarıma giriyor” diyerek en etkilendiği rüyasını şöyle aktardı:
“Beşar rüyamda hacdan dönüyordu. Ben onu Suriye’de biliyorum ama o hacdaymış. Bir dolu çanta içinde kızıma ve bana altın bilezik getiriyordu.”
"EVİN ERKEĞİ SENSİN ANNEN SANA EMANET "
Dışişleri Bakanlığı yetkililerince kendisine eşi dönene kadar dosyasını kapatmayacaklarını söylediklerini belirten Kaddumi’nin 10 yaşındaki oğlu Enes’de gözleri sürekli pencerede babasının yolunu gözlüyor. Babasını çok özlediğini ve annesi gibi o da babasıyla ancak rüyalarında hasret giden Enes ise, yaşadıklarını şöyle aktardı “Rüyamda babam uçakla geliyordu. Sonra sarılmışdık. Sonra da uyandım. Gerçek değildi”.
“Keşke yanımda olsaydı” dediği babasının en son Hatay’a giderken kendisine “Ben gidince bu evin erkeği sensin. Annen sana emanet. Anneni üzme, kardeşine iyi bak” diye tembihlediğini anlatan Enes’in, “Çok bekledim babamı. Cüneyt abi geldi babam da gelsin. Artık savaşmayın. Herkes özgürlüğüne kavuşsun. Çocuklar babasız kalmasın. Babam gelseydi ilk önce sarılıp öperdim. O da bizi dinlerdi. Oturur birlikte hoş sohbet ederdik. Ne derse yapardım, ona hiç karşı gelmezdim. Babam hep savaş ortamına giderdi. Her zaman uzun sürelerle gider dönerdi. Ama şimdi öyle olmadı. Bilgisayara oturuyorum oyun oynamaya, canım sıkılıyor, oynayasım gelmiyor. Hep babam aklıma geliyor” sözleri annesi Arzu Kaddumi’yi ağlattı.
VURULDUĞU ANI YAŞIYOR
Psikolojik destek alıp ilaç kullandığını söyleyen Arzu Kaddumi, eşinin öldüğü ihtimalini düşündükçe uykularının kaçtığını anlatıp, “Vurulduğu an aklıma geliyor. Sanki o anı görmüşüm gibi hayalimde canlandırıp, kendime işkence ediyorum. Yarası ne durumda, ne halde düşünüyorum. Gözümü kapattığım zaman türlü türlü senaryolar geçiyor aklımdan. Yaşıyor mu, unutuldu mu, kim olduğu biliniyor mu, öldü de bıraktılar mı dile. O topraklarda savaş var. Sokak sokak, kapı kapı arayabileceğim bir yer değil. Bıraksınlar, en son vurulduğu yerden gidip, sorayım soruşturayım. Böyle bir imkanım olsa bir dakika durmam kendim gidip ararım kocamı. Bir kedi kaybolsa sokak sokak gidip ararsın. Kocam, çocuklarımın babası, onun bana ihtiyacı var ve ben bir şey yapamıyorum. Yemer yerken, uyurken suçluluk içinde kıvranıyorum. İnsansın ağlıyorsun, gülüyorsun. Pişmanlık duyuyorum yaptıklarımdan. Uykularım bölük börçük. Ağlayarak, kabusla uyanıyorum. Evde sürekli dolanma halindeyim. Odadan odaya dolaşıyorum. Sabaha kadar deliksiz rahat uyku yok bana. Çoğu zaman pijamaları bile giymiyorum. Onu düşünüyorum. Sen başını yumuşacık yastığa koymuşsun, o nerede ne yapıyor diyorum. Keşke her şey benim elimde olsa, başkalarına muhtaç olmasam. Onu oradan çıkaracak gücüm olsa. Arapçam olsa hiç durmam sınır kapısını zorlarım. Hacca giden topal karınca misali, gidemesem de onun yolunda ölürüm” diye konuştu.
Genç kadın içinde bulunduğu ruh haline şöyle aktardı:“Her sabah uyandığımda, dışarıda bir hayat var. Ama ben fanusun içindeyim. O hengamenin içinde değilim. Kafamın arka planında hep Beşar var. Verilen sorula otomatik cevaplar veriyorm. Yaşayan ben değilim. Hayata adapte olamıyorum. Son üç gündür umutlarım karamsarlığa dönüştü. Her an kötü bir haber gelecek hisseyle korkuyorum. Uyuyorum, aynı şeye uyanıyorum. Telefonları kapatıp yatmak, eski yaşantımı istiyorum. Beşar evde olsun ona kahve pişireyim, o bana ‘Çocukları okuldan kim alacak’ desin. Bir sinema perdesi sanki yaşadıklarım. İnşallah bu filmin sonu iyi biter.”
CÜNEYT ÜNAL’A SORAMADIKLARI
Cüney Ünal’ı daha önce hiç tanımadığını ve kendisini ilk gördüğü an eşini son gören kişi olarak ağzından çıkacak bir cümleyi merakla beklediğini anlatan Kaddumi “Cüneyt, onu en son gören, Beşar’la yan yana duran, onunla konuşan kişiydi. Ama ona “Beşar en son ne konuştu, ne dedi’ diye ona sormaya cesaret edemedim. İçim içimi yese de o cevapları duymaya hazır değilim. Bir gün hepimiz öleceğiz, ama belirsizlik, o kor, o yara hep durur yaşadığın sürece. İnşallah hayırlı bir haber onu bize kavuşturur ve içimizdeki bu ateşi söndürür” dedi.