Güncelleme Tarihi:
‘TÜRKİYE ilerledikçe, yükseldikçe, kendi kararlarını alıp, kendi imkânlarıyla uygulamaya koydukça, rahatsızlık açıklamaları, endişe beyanları, hatta ufak çaplı da olsa da politika değişikliği sinyalleri gelmeye başladı. Türkiye’nin Afrin operasyonundan ve Afrin şehir merkezine girmesinden rahatsız olanlar, bölgemizdeki insanlık dışı görüntüler karşısında derin bir sessizliğe gömülmüşlerdir. Mesela Doğu Guta’da, binlerce sivil ağır silahlarla katledilirken, bunlar hiç rahatsız olmadılar. Mesela, İdlib’de bir okulun öğrencilerinin savaş uçaklarıyla katledilmesinden bunlar hiç endişe duymadılar. Mesela, bölücü teröristlerin ailelerinin ellerinden zorla kopardığı binlerce çocuktan rahatsız olmadılar.
ALMANYA’DA CAMİLERE SALDIRI
Mesela Almanya’da hemen hemen her gün bir camimizin bölücü teröristler veya ırkçılar tarafından saldırıya uğraması hiçbir endişeye yol açmıyor. İsveç’te, Hollanda’da benzer saldırılar bunları hiç rahatsız etmiyor. Mesela Filistin’deki çocuklara, sivil halka uygulanan zulümlerden, bunlar hiç rahatsız olmuyor. Mesela Arakan’da yüzbinlerce insanın katledilmesi, bunlarda hiçbir tesire yol açmıyor. Bunların duyarlılığı sadece Türkiye’ye karşıdır. Çatlasanız da patlasanız da biz hak hâkim oluncaya kadar bu yola devam edeceğiz. Çünkü bunların vicdanları nasırlı.
AFRİN’İN DEVAMI VAR
Afrin’deki mücadelemiz kararlı bir şekilde devam ediyor. Afrin’de iş bitmeyecek. Afrin’in devamı var. İdlib var, Münbiç var. Fırat Kalkanı harekâtı bölgesiyle bunun bütünleşmesi var. Zira, bütün mesele oradaki mazlum kardeşlerimizi bir an önce yerlerine kavuşturmak. 3 bin 731 terörist etkisiz hale getirildi. Tabii şehitlerimiz de var. Ancak şehitler işte bu teröristlerin elhamdülillah bu noktaya gelmesinin vesilesidir. Onun asıl bereketi onlardır. Bu şehitlerimize en büyük müjde, sevgililer sevgilisi Peygamberimize komşu olacaklar. Bundan daha güzeli olabilir mi? Rabbim bizlere de o makamı lütfetsin inşallah.
ONLAR SAKALIMIZI TIRAŞ ETTİ...
Birileri paralel devletten bahsediyor. Öbürleri PKK, kendine göre bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ne dedik: ‘Bak yanlış yapıyorsunuz. Eğer doğru dürüst bu parlamentoda duracaksanız durun. Dağdakiler de doğru dürüst eğer siyasetle bu işe gireceklerse girsinler. Ama eğer devlete meydan okumaya kalkarlarsa buralar mezar olur onlara.’ Nitekim o açtıkları çukurlara onları gömdük mü? Geçen hafta Diyarbakır’daydım. Yepyeni bir Diyarbakır inşa ediyoruz. Onlar sakalımızı tıraş ettiler, biz onların kollarını kestik. Kesilen sakal daha çok gür biter, kol yerine gelmez. Ecdattan aldığımız terbiye bu.”
CUMHUR İTTİFAKIYLA DÖNÜŞÜM OLACAK
BİZ dost edinmeye mecburuz. Düşmanları azaltmaya, buna çok çalışıyoruz. Buna gayret edeceğiz. Şimdi bir Cumhur ittifakı oluşuyor değil mi? Cumhur ittifakıyla, işte biz bu mesafeyi alacağız. Ağzı olan konuşabilir, hiç önemli değil. Biz Cumhur ittifakıyla Türkiye’de bir değişim, dönüşümü gerçekleştireceğiz. Bu ittifakı da bildiğiniz gibi, MHP ile beraber partimiz yapıyor. Bunun yetkili kurullarda kararını verdik, adımımızı da attık. Bunu hazmetmeyenler yok değil, var. Olacak. Niye, zira AK Parti ile MHP’nin Cumhur ittifakı yapması, hasımları çıldırtıyor. Onların da kimler olduğu belli. Hakiki dostlarımızın kimler olduğunu biliyoruz ve onları da el üstünde tutuyoruz. Bunun yanında bir müttefikimiz olduğunu iddia edenler var. Bir de gerçek müttefikimiz olduğunu iddia edenler var. Onların da kimler olduklarının farkındayız. İster dostluk için olsun, ister belirli bir alanda işbirliği olsun; bize uzatılan samimi eli havada bırakmadık, bırakmayız. Ama aynı eli, yumruk olup üzerimize geliyorsa, kimse kusura bakmasın, ona da karşılık vermesini biliriz.
ÇIKARLARIMIZIN UYUŞTUĞU HERKESLE MÜTTEFİK OLABİLİRİZ
HAKLARINI yememek lazım elbette Batı’da insan hakları konusunda samimi hassasiyeti olan pek çok kişi var. Mesela 2003 yılında haksız yere evi yıkılmaya çalışılan bir Filistinliyi korumaya çalışırken buldozerler tarafından ezilerek katledilen Rachel Corrie’i unutamayız. Bunun gibi de çok sayıda örnek var. Bizim itirazımız Batı yönetimlerinin sergilediği ve ahlaki hiçbir izahı olmayan çifte standartlarıdır. Türkiye siyasette, diplomaside, özellikle süratle mesafe aldıkça, bu tarz husumetlerin artarak süreceği açıkça ortadadır. Bu durum karşısında, yapmamız gereken tek şey daha çok çalışmak. Daha başarılı olmak. Daha büyük kazanımlar elde etmektir. Kendimizi bu konuda geliştirdikçe kör husumetlerin yerini uzlaşma ve işbirliği çalışmalarının alması kaçınılmazdır. Herkesle dost olmak zorunda değiliz. Ama çıkarlarımızın uyuştuğu herkesle müttefik olabiliriz.