İhsan YILMAZ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 05, 2002 23:29
Çanakkale'deki antik Truva (Troia-Troya) kenti sıradan bir arkeolojik sit değil. Bütün dünya Truva'yı Homeros'un İlyada destanında anlattığı korkunç savaş nedeniyle tanıyor. Truva savaşı hiç bitmiyor. Son savaş Mart 2001'de Almanya'da arkeologlar arasında oldu.
Truva kazılarını yöneten Prof. Dr. Manfred Korfmann, eskiçağ tarihçisi Prof. Dr. Frank Kolb tarafından ‘‘arkeolojinin Daniken'i’’ denilerek şarlatanlıkla suçlandı. Kolb'a göre Truva vaktiyle hiç de önemli olmayan bir kentti. Bir başka iddia da prehistoryacı Prof. Dr. Harald Hauptmann'dan gelmişti: Truva savaşı hiç olmamıştı, bu sadece Homeros'un yarattığı bir destan konusuydu... Geçen hafta Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde açılan ‘‘Troya: Efsane İle Gerçek Arasında Bir Kente Yolculuk’’ sergisinin açılışında bu suçlamaların yöneltildiği Manfred Korfmann'la konuştuk. Korfmann suçlamalara cevap verdi.
Arkeoloji dünyasında yeni bir Truva savaşı yaşanıyor. Bu sefer kavga Hektor ve Akhilleus arasında değil, dünyanın önde gelen arkeologları arasında sürüyor. Kavga, Mart 2001'de Stuttgart'da açılan ‘‘Troya: Düş ve Gerçek’’ isimli sergi sırasında başlamıştı. Alman medyasının büyük ilgi gösterdiği bu sergi sırasında arkeologlar birbirilerini suçlayınca Tübingen Üniversitesi'nde ‘‘Son Tunç Çağı'nda Troya'nın Önemi’’ adını taşıyan bir sempozyum düzenlenmişti. Truva kazılarını 1988 yılından beri sürdüren Tübingen Üniversitesi'nden Prof. Dr. Manfred Korfmann, aynı üniversiteden meslektaşı Eskiçağ Tarihi Bölümü profesörü Frank Kolb tarafından arkeolojinin Daniken'i gibi bir şarlatan olarak suçlanınca ortalık karışmış, sempozyumda dünyanın önde gelen arkeologları karşılıklı suçlamalarını sürdürmüştü. Sempozyumun sonucunda Frank Kolb hakaret içeren sözlerini geri alsa da iddialarından vaz geçmedi.
TRUVA ÖNEMSİZDİ
Kazı Heyeti Başkanı arkeolog Manfred Korfmann'ın yaptığı kazılar sonucunda elde ettiği ve tartışma yaratan görüşleri iki maddede toplanıyor.
Bunlardan birincisi, Truva Anadolu kökenli önemli bir kenttir.
İkincisi, Truva yalnızca kale surları içinde kalan bir yerleşme değildir. Surların dışında aşağı kent denilen bölgede Son Tunç Çağı'nda da önemli bir yerleşme vardı. Bu kentin çevresi de bir hendek ve savunma duvarıyla çevrilmişti.
İşte Franz Kolb bu bulgulara hakaret içeren şu sözlerle karşı çıkmıştı:
‘‘Korfmann'ın anlattıkları bilimsellikten uzaktır. Truva, söz konusu dönemin uluslararası ticaretin dışındaydı. O dönemde Truva, yalnızca kale içinde tarımsal bir kentti. Aşağı kent denilen bölge de söylendiği gibi kapsamlı değil, zayıf bir yerleşme olabilir. Korfmann, arkeolojinin Daniken gibi bir şarlatanıdır.’’
HOMEROS ŞAİRDİ
Aynı sempozyuma katılan prehistoryacı Prof.Dr. Harald Hauptmann ise Truva'yı Orta Anadolu'daki aynı dönem şehirleriyle karşılaştırarak bir krallık kalesi olan Truva'nın önemine işaret edecek buluntuların olmadığına dikkat çekti. Hauptmann'a göre Truva'yı, dönemin Anadolu dünyası içinde değil, Ege dünyası içinde değerlendirmek gerekiyordu. Ardından ortalığı karıştıracak daha büyük bir iddiayı ortaya attı:
‘‘Homeros bir tarihçi değildir.’’
Bu iddia, İlyada destanı ile Truva Savaşı'nın son 51 gününü, Odysseia destanı ile de Truva'da savaşan Odysseus'un ülkesi İthaka'ya dönüşünü konu alan Homeros'un, Truva'nın sadece bir edebiyatçının hayalinde yarattığı yer olabileceğini, Truva savaşının gerçekte hiç olmadığını öne sürmesi anlamına geliyordu.
Sempozyum'da Manfred Korfmann ve yandaşları bütün bu iddiaları kanıtlarıyla çürütseler de kafalarda soru işaretleri oluşmuştu bir kere. Korfmann İstanbul sergisinin açılışında kendisine yöneltilen bütün suçlamalara cevap verdi.
Truva önemli mi değil mi?
Truva'da 15 yıldır, her sene 70 bilimadamı çalışıyor. 10 yıldır da aşağı şehrin bilimsel programı var. Bu proje Alman Araştırma Merkezi'nin desteğinde ve kontrolünde. 13 ülkeden gelen bu 70 bilimadamı sabahtan akşama kadar hep birlikte çalışıyorlar. Sürekli konuşur ve tartışırız bu arkadaşlarla. Yani burada ciddi bir iş yapıyoruz ve bunun sahibi dediğim gibi sadece ben değilim. Bu suçlamalara hiçbirimiz anlam veremedik o yüzden. Kolb bir arkeolog değil ve aşağı şehirde yaptığımız çalışmaların hiçbirini görmedi. Kolb beş yıl önce bir kez geldi Truva'ya, oysa biz 70 kişi her gün oradayız. Truva çok enteresan bir yer. On yıl önce de biri gelip Truva'nın Atlantis olduğunu öne sürmüş, ve bizim buradan çıkan sonuçları küçük gösterdiğimizi söylemişti. Şimdi de biri çıkıyor ‘‘Korfmann ve ekibi Truva'yı abartıyor, aslında o kadar da önemli değil’’ diyor.
Ege kenti mi Anadolu kenti mi?
Biz Anadolu uygarlıklarını iyi biliyoruz ve Truva'yı Anadolu uygarlığı içinde kabul ediyoruz. Bütün özellikleri ile bu bölgenin yerleşimidir Truva. Anadolu kenti olduğunu o uygarlıkların dili üzerine çalışanlar da kabul ediyorlar. Orada bulduğumuz bir mühürde de Anadolu dilinin kullanıldığını görüyoruz. Sadece bir mühür kanıt değildir ama karşı kanıt da değildir. Bir bakış meselesidir bu. Truva'ya Avrupa'dan bakarsanız, o dönemde bütün Avrupa'da böyle bir yerleşim merkezi yok. Eğer Bulgaristan'da böyle bir merkez olsaydı, oranın merkez olduğunu kabul edeceksiniz. Rusya'da, Kafkasya'da, Karadeniz bölgesinde böyle bir yerleşim merkezi yok. O zaman da Truva'nın önemini kabul edeceksiniz. Ama Doğu'dan bakarsanız, Truva o dünyanın kenarındadır ve küçük bir yerleşimdir. Bunlar bakış açısına göre değişir.
Truva savaşını Homeros mu uydurdu?
Bu iddiayı ortaya atan Harald Hauptmann bir prehistoryacı, Oysa bunu bizim filologlara sormamız gerekir. Homeros'un dili üzerine onların bir araştırma yapması gerekiyor. Homeros'un anlattığı bir savaş var ve Truva'nın etrafında 15 tane sur var. Bu da oranın önemli bir merkez olduğunu ve pek çok savaş yaşandığını gösteriyor. Ama biz Truva savaşını aramıyoruz. Bir edebiyat parçası olarak kendi kendine de güzel bir eser.
Truva’yı bulan Schliemann arkadaşım olmazdı
Truva'da kazıları başlatan Schliemann'ın oraya zarar verdiği doğrudur. Ama o zamanın metodlarıyla günümüzdekileri karşılaştırmamak lazım. 100 yıl önce gittiğiniz bir hastanedeki ameliyat teknikleri ile bugün kullanılan teknikler ayrı değildir. Belki 100 sene sonra bize de yanlış yaptığımızı söyleyen çıkacaktır. Hazineyi dışarıya kaçırması ise bir karakter meselesi. O, zamanına göre bir bilim adamıdır; ama karakter olarak benim arkadaşım olmazdı.