Güncelleme Tarihi:
"Seçim sonuçları itibarıyla Türkiye'de başkanlık modeli konusu rafa kalkmış mıdır?" sorusu üzerine Arınç, seçim sonuçlarının doğru okunması gerektiğini belirterek, 4 partinin Meclis'e girdiğini, çoğunluğunu kaybeden AK Parti'nin tek başına iktidar olamayacak noktaya geldiğini söyledi.
Arınç, 258 milletvekilinin, birinci parti çıkmanın başarı olduğunu ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi:
"13 yıllık serüven içerisinde ilk defa tek başımıza iktidar olamıyoruz. HDP'nin barajı aşması ve önemli miktarda oy almasıyla herkesin 'HDP başarılıdır' demesi gerekir. 'Ona kızıyorum, beğenmiyorum, eleştiriyorum, sonuçları da görmezden geleyim' derse, gözünü kapayan kendine gece yapar. Başarılı olmuştur. Seçim kampanyamın çoğunu o bölgede yaptım. CHP ve MHP açısından bir başarı yok. CHP açısından milletvekili sayısı azalmıştır ama MHP açısından artmıştır. Bunlar hem milletvekili sayısı itibarıyla hem CHP'nin yüzde 25'i bile yakalayamamış olması, MHP'nin yüzde 17'yi bile ulaşamamış olması sebebiyle iyi bir başarı değildir. En azından MHP için şu söylenebilir; 'Senin aldığın milletvekili sayısı kadar HDP de çıkardı.' 80'e 80 oldunuz. Bir farkınız yok."
Seçim kampanyası boyunca, "Bu partilerin tek başına iktidar olma şansı yok" dediğini hatırlatan Arınç, diğer partilerin istedikleri oyları da alsalar tek başına iktidar olamayacağını kaydetti.
Bülent Arınç, "Gayeleri; 'Üçümüz koalisyon yaparız.' Birisi bir şey söyledi, aksini de inkar eden çıkmadı. Böyle bir üç parti, koalisyon yapabilir mi, birbiriyle anlaşabilir mi?" diye sorduğu kitlelerin, "Hayır" yanıtını verdiğini anlattı.
"Senden iyisi yok ama sen de kusurlusun, çok hataların var" denildiğini belirten Arınç, kendisinin de "Olabilir. Ben de insanım. Yanlışımız olabilir, partizanlık yapmış olabiliriz. Ben bin işin 900'ünü çok güzel yapıyorum. 100'ünde hata ve yanlışlık olabilir. Bana hatamı söylersen ben de yanlışları düzeltirim. Sana kızman, takdir ederim. Sen benim kulağımı çek ama yine beni tek başına iktidar yap, çünkü ülkenin buna ittiyacı var" dediğini kaydetti.
"Elbette bir hükümet kurulacak"
Arınç, diğer üç partinin iktidar olabilecek sayıya ulaştığını ifade ederek, 78 milyonun icraat, memurun da maaş beklediğini söyledi.
Dışarıda cereyan eden olaylar olduğunu, anlık kararlar alınması gerektiğini vurgulayan Arınç, "Hükümetsiz olabilir mi? Peki kurun hükümeti o zaman? Şimdiye kadar konuşulanlar biraz perde arkası konuşmalar. Elbette bir hükümet kurulacak. Seçim sonuçlarında AK Parti tek başına iktidar olamamıştır ama başarılı bir sonuç almıştır. 56-57 ilde birinci olmuştur. Bu çıkan sonucu ülkemizin hayrına nasıl realize edebiliriz. Hükümetsiz bırakmamak adına. Hükümet kurulamadı. O zaman Anayasa'daki kurallar gereği 45 gün, 1-2 ay sonra seçime gitmek suretiyle. Koalisyon neticesine bakmak suretiyle bir davranış içerisinde olacağız" şeklinde konuştu.
"Seçmen AK Parti'nin kulağını mı çekti?" sorusuna Arınç, "İkaz etti. 'Yanlışların var, şundan hoşlanmadım' dedi. Demokrasilerde kabahati kendinde bulmamız lazım" yanıtını verdi.
"AK Parti'nin oylarında bu derece gerilemenin temel sebeplerini nerede görüyorsunuz? Hangi olaylar bir kırılma yaratmış olabilir?" sorusu üzerine Arınç, AK Parti'nin kendi içinde yaptığı tahlilleri ekran önünde konuşmak durumunda olmadığını aktardı.
Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun balkon konuşmasında sonuçları yorumladığını dile getirerek, "1973'ten beri her seçimin içindeydim. 1987'den itibaren her seçimde adaydım. Seçim atmosferinin, halkın size bakışının, sizin yüzünüze gülüp gülmemesinin, soğuk davranıp davranmamasının, bazı konularda eleştiri getirmesinin, bazı yerlerde sırtınızı sıvazlamasının bir anlamı vardır. Siz ortamı görerek, 'Bu seçimin sonucu böyle olacaktı' diyebilirsiniz. Ben özel değerlendirmelerimi parti kurullarında yaptım" dedi.
Balkon konuşmasındaki fotoğraflar
"Balkon konuşmasındaki çekilen görüntüler ve fotoğraflardan bazı çıkarımlar yaptılar. Sizle ilgili bazı değerlendirmeler oldu. Sizin kızgın, sinirli olduğunuz gibi" denilmesi üzerine Arınç, şunları kaydetti:
"Ben içimdekini dışarıya yansıtıyorum. Aslında balkona çıkarken de birileri beni ikaz etti, 'Ağabey yüzünüz biraz gülsün' dedi. Çabalamama rağmen eğer böyle bir görüntü vermişsem içimin dışına yansımasıdır, aksetmesidir. Üzgün olduğumu ifade ettim. Böyle bir sonucun alınacağını şahsen beklemiyordum. Ben 'Tekrar iktidar olacağız, ama milletvekili sayımız HDP'nin girmesiyle düşecek' diye bekliyordum. 290 civarında milletvekiliyle hükümet olma imkanı yakalayabileceğimizi düşünüyordum. Bütün sistem HDP'ye barajı aştırmak üzerine kurulmuştu. CHP ve MHP uzamaz, kısalmaz partiler. Bunların üzerine herhangi bir senaryo kurulamaz. Ben bir siyasetçi olarak ne Kılıçdaroğlu'nun ne CHP'nin yüzde 25'i aşacağını gördüm. MHP için en fazla 17 koydum. Bu partiler iktidara hazırlıklı partiler değil. Vatandaştan teşvik alan partiler de değil."
Başbakan Yardımcısı Arınç, 3 partinin desteği ve dış desteklerle HDP'nin barajı aştığını belirterek, çıplak gözle bakıp da bunu küçümsemenin, "Şöyleydi, böyleydi" diye bir partiyi nefret objesi haline getirmenin doğru olmadığını dile getirdi.
"Haçlı ittifakı söylemleri yanlış"
"Haçlı ittifakı" gibi ifadelerin çok yanlış olduğunu vurgulayan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ne demek haçlı ittifakı, bilmem nesi. Bunlar olmaz. Bu siyasi partiler düşmanımız değil, rakibimizdir. Düşmanlık yaparak oy toplamak mümkün değil. Bir düşman psikolojisiyle belli bir kampa itmenin, onu küçültücü ifadelerde bulunmanın, onları aşağılamanın o seçmen tabakasında karşılığı olmaz, hem de dışarıdaki o partiden olmasa bile oyunu atmak için partilere bakan insanlarda da farklı karşılığı olur. Eğer HDP barajı aşmasaydı, CHP yüzde 30'un, MHP yüzde 20' üzerinde oy alsaydı, buna rağmen AK Parti 311 vekille iktidar olurdu. Parlatıldı, cilalandı, ön plana çıkarıldı. Barajı aşmasaydı biz 311 ile geliyorduk. Olanda hayır vardır. Milletin takdiri böyle olmuştur."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı söylemlerin ters teptiğini ifade ederek, "CHP, MHP, HDP açısından ters tepen söylemler oldu. Bizim de bazı söylemlerimizin halkta karşılığının olmadığını veya istendiği şekilde olumlu değil, olumsuz bir karşılık bulduğunu söyleyebilirim" dedi.
Başkanlık sistemi
Bülent Arınç, "Başkanlık modeli rafa kalkmış mıdır?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Başkanlık sisteminin her gün defalarca konuşulması, zarurettir, olmazsa olmaz, bunun için de şu kadar vekil gerekir gibi davranışlara karşı başkanlık meselesini yeni anayasaya bağlamak suretiyle ortaya koyduk. 'Yeni bir anayasa yapılırsa, demokratik sistem veya rejim olarak başkanlık sistemine geçebiliriz, bu Türkiye için de faydalı olur' dedik. Batı örneklerindeki başkanlık sistemini yerli bir noktaya da getirebilirsiniz. Bunun içinde çek balansın da mutlaka olması lazım. Çağdaş başkanlık sisteminin Türkiye'de nasıl uygulanabileceğini ancak yeni bir anayasa ile konuşmamız mümkün. Cumhurbaşkanımız her gün kendine göre inanıyor, şüphesiz doğrudur ama başkanlık sistemini amentü gibi günde 5-6-7 defa konuşması, bizim de buna karşı elbette olabilir, ama bunun yeri anayasada olmalıdır, yeni anayasa yapacak güce ulaştığımızda bunun yerini anayasada koyacağız. Arada belki bir nüans oldu. Bu nüansı halkımız mutlaka değerlendirmiştir. Çıkan sonuçlar bize anayasayı tek başımıza yapacak gücü vermedi. Diğer partilerin de böyle bir niyeti yok. Sadece başkanlık sistemine yönelik de değil. 'Yeni anayasayı biz şöyle yapalım' şeklinde bir beyanları da olmadı. Dilerim yeni hükümet kurulunca bu partiler bir araya gelirler, komisyonu daha iyi niyetli kurup da kırmızı çizgilerle değil, samimi, dürüst, vicdanlı, yeni çağdaş bir anayasa yapmak için bir araya gelirse, olabilir. Başkanlık sistemi anayasada yer alamayacağına göre mevcut sistemin devam edeceğini söylemek yanlış olmaz."
Cumhurbaşkanlığı Sarayı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aktif bir şekilde siyaset vitrininin ön saflarında yer almasına" ilişkin soru üzerine, Erdoğan'ın Anayasa'dan kaynaklanan yetkilerinin bu şekilde kullanacağını ifade ettiğini söyledi.
"Ancak anayasa kuralları içinde veya etik kuralları içinde bir cumhurbaşkanı yapar mı diye sorarsanız, sayın Cumhurbaşkanı bunu yapacağını, farklı bir cumhurbaşkanı olmak istediğini açıkça söyledi" diyen Arınç, artık bu sözlerin üzerine yorum yapmanın doğru olmayacağını kaydetti.
Bülent Arınç, seçim sonuçları üzerinde bunun olumlu veya olumsuz etkisi olduğunu, ancak hangisinin daha çok etkisinin bulunduğunu söylemesinin doğru olmayacağını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar Çankaya Köşkü'ne dönmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin soru üzerine Arınç, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın başlangıçta Başbakanlık Binası olarak düşünüldüğünü anımsattı.
Erdoğan'ın, Başbakanlık Hizmet Binası olarak düşünülen büyük bir kompleks yapmak istediğini ifade eden Arınç, şunları aktardı:
"Haklıydı. Bu yapıldı. Sonradan da Sayın Cumhurbaşkanımız 'Burayı ben kullanayım, Çankaya'yı da Başbakan kullansın' dedi. Bu ikisi arasında bir meseledir. Buranın üzerinden Cumhurbaşkanımızı rencide etmek isteyenler çok aşırı sözler söyledi. Bunlar beni bile rencide eder. Eleştiri haktır. Burayı eleştirenler 'yanlıştır, haksızdır, haindir, kötüdür', sözlerinin de söylenmemesi lazım. Bir vatandaş israf diyorsa, neden israftır, neden israf değildir anlatılır."
"Siz kaynak israfı olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Arınç, kendisinin israf konusunda hassasiyetinin bilindiğini belirterek, "Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez" ayetini hatırlattı.
Arınç, "Bu devlette de israf var mı derseniz, var. Hükümetin bir üyesiyim ama bunu söylemek mecburiyetindeyim ki, insanlar israfın ne kadar yanlış ve kötü bir şey olduğunu görsünler" diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili seviyeli eleştirilerin kabul edilip değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Arınç, "Bizim geleneklerimizde yabancı elçileri, konukları kabul ederken bin yıllık tarihimizin azametinin, gösterişinin mutlaka konması lazım. Burada en güzel örnek; Pembe İncili Kaftan'dır. Onu okuyanlar Cumhurbaşkanlığı Sarayı konusunu ondan sonra konuşsunlar. Buna rağmen 'şurası yanlıştır, burası israftır, burası bilmem nedir' diyenlere de bir kulak verin be kardeşim" ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Bu dönemde hangi profil TBMM başkanlığı için daha uygun olur?" sorusuna "Yeni bir döneme giriyoruz. Şüphesiz dürüstlük, etik, ahlaklı olmak, bunlar önemli ama mademki 4 partili bir Meclis var, ortak paydalara sahip olacak bir arkadaşımız olmalı. Şüphesiz gönlüm bir AK Partili Meclis Başkanı seçilmesinden yana" karşılığını verdi.
"Davutoğlu çok başarılı"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istifa edip AK Parti'nin başına geçerek bir erken seçime gidileceği" yönündeki iddialarla ilgili görüşü sorulan Arınç, "Böyle bir şeyin konuşulması bile çok ayıp olur. AK Parti'nin başında bir Genel Başkan var, bir Başbakanımız var ve bana göre Sayın Davutoğlu çok başarılı bir performans gösterdi, olağanüstü çalıştı ve halkımıza sıcak geldi. 'İyi de sonuç neden böyle?' derseniz, onun sebepleri farklı" dedi.
Davutoğlu'nun halkı kucakladığını ve kabul gördüğünü vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:
"Davutoğlu Ahmet Hoca profili bence Türkiye'de Erbakan Hoca'dan sonra, yani hoca denildiği için söylüyorum, halkın benimsediği bir isim haline geldi. Bu seçim sonuçlarından sonra da ben Genel Başkanlığının, Başbakanlığının mutlaka devam edeceğini düşünüyorum. Onun bulunduğu konum itibarıyla da herhangi bir başka ihtimali ihtimaller dışına koyuyorum. Bu Sayın Cumhurbaşkanı da olsa. Ne Cumhurbaşkanı'nın böyle bir niyeti vardır ne de partinin böyle bir ihtiyacı vardır diye düşünürüm."
Erken genel seçim olursa 3. dönem kuralından etkilenenlerin aktif siyasete dönmesinin söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Arınç, "İhtimaller üzerinde durmayalım. Ben aslında 7 Haziran akşamı 'İşim bitiyor, Allahaısmarladık' diye düşünmüştüm ama halen bakanlığımız devam ediyor, hükümet kurulana kadar da devam edecek gibi görünüyor. Sanıyorum güçlü bir hükümet kurulur, biz de 7 Haziran akşamına tekrar döneriz. Yeni bir adaylık, yeni bir seçimde aday olup olmamak, kendim için bir şey söylemeyeyim, başkaları için de bir şey söylersem ayıp olur. Benim niyetim çok önceden belliydi, halen bu niyetimi devam ettiriyorum" görüşünü dile getirdi.
Arınç, "AK Parti içinde liderlik tartışması var mı?" şeklinde soruyu "Yok ve olmaz" diye cevapladı.
"Gül, kendine yakışanı en güzel şekliyle yapmıştır"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Davutoğu'nun Abdullah Gül'e sitemi olduğu, 'Daha önce destek verebilirdi' dediği" yönündeki iddianın hatırlatılması üzerine de Gül'ün her vesileyle AK Parti'nin kurucusu, ilk başbakanı ve ilk cumhurbaşkanı olduğunu ifade ettiğini hatırlattı.
Gül'ün "Benim yerim bellidir, desteklediğim parti de bellidir" dediğini aktaran Arınç, "Bunun ne kadar samimi olduğunu en yakın da biz biliriz" dedi.
Abdullah Gül'ün bakanlık, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı görevlerini layıkıyla yerine getirdiğini belirten Arınç, şunları söyledi:
"Gül, kendine yakışanı en güzel şekliyle yapmıştır. Miting meydanlarına çıkması gerekir miydi? O kanaatte değilim. Cumhurbaşkanlığı görevi bittikten sonra, siyasette aktif de bir görev almadığına göre, ancak bulunduğu yerden hem partisini hem de Başbakanı destekleyecek bir davranış içinde olabilir. Ama onu mitinglerin bir malzemesi haline getirmek doğru olmaz. Bu isterse İstanbul fetih mitingi olsun. Çünkü 'Ona ihtiyacımız var' şeklinde bir kanaati belirtiyor olsalardı, bunun ta baştan bu yana belli bir şekilde devam etmesi gerekirdi. Yoksa sen şimdi şuraya gelsen daha iyi olur, burada görünsen daha iyi olur şeklinde.. Böyle bir şey oldu mu bilmiyorum ama dış görünüş itibarıyla böyle bir talebe karşılık 'Ben aktif siyasetin içinde değilim, ben size dua ediyorum, başarınızı diliyorum ama dediğiniz yerde şu anda olmam doğru değil' şeklinde bir kanaat ifade etmişse, buna herkesin saygı göstermesi lazım."
Bülent Arınç, Gül'ün 10 Ağustos'tan bu yana gösterdiği tavrı olgun, AK Parti ve hükümet lehine bulduğunu dile getirdi.
Çözüm Süreci ve af tartışması
"Çözüm Süreci nasıl etkilenecek? Öcalan'ın serbest kalması ihtimaller arasında mı?" şeklindeki soru üzerine Arınç, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve bazı partililerin, PKK'nın liderleriyle çektirdiği fotoğrafların HDP'ye oy veren herkes tarafından hazmedilip hazmedilmediğini merak ettiğini ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şu bilgileri verdi:
"Çözüm sürecinde hiçbir zaman Öcalan'ın kendisi de yakınındakiler de bir affı söz konusu etmemişlerdir. Dışarı çıkmayı söz konusu etmemiştir. Çünkü böyle bir şeyle yola çıkılmaz, çıkıldığı takdirde de olduğu yerde kalır. Herhalde o bazılarından daha akıllı. Ama onun dışındaki birtakım çevreler bunu sık sık dile getiriyorlar ve Çözüm Süreci'ni baltalamak istiyorlar. Bizzat işin başı, faili olan kişi bunu istemediğini, bu aşamada da bundan sonraki aşamada da söz konusu etmeyeceğine göre, ne hakla siz bir dışarıya çıkmayı, serbest kalmayı, ne bileyim bir affı söz konusu ediyorsunuz? Ben 10 sene, 20 sene, 40 sene sonrasını bilmem. Kim öle kim kala."
Arınç, geçen temmuz ayında Meclis'ten terörün sona erdirilmesi ve milli bütünlüğün korunmasıyla ilgili 6 maddelik bir kanun geçirildiğini hatırlatarak, burada da genel affın yer almadığını kaydetti.
"4 bakanla ilgili mesele yeniden gündeme gelse Yüce Divan'a gitmeleri yönünde bir tavır ortaya koyar mısınız?" şeklindeki soruya Arınç, "Evet dersem de hata yapmış olurum, hayır dersem de hata yapmış olurum" karşılığını verdi.
AK Partili 4 eski bakan hakkında kurulacak bir soruşturma komisyonu raporunun görüşülmesi sırasında hiç bir parti grubunda bu konunun görüşülemeyeceğini ve bağlayıcı karar alınmayacağını anlatan Arınç, şunları söyledi:
"Anayasa'nın istediği tek şey şu: 'Bu adamı suçlayacaksan, vicdanına sor. Komisyon raporuna bak, hukuka sor' diyor. Her milletvekili bir vicdanına, bir hukuka bakacak. Ama şimdi ne yapıyor muhalefet partileri? 'Bunlar tekrar yargılanmalı' diyor. 'Bu adamlar tekrar yargılanmalı' demesi yasak. Parti grubunu bağlayıcı karar alamaz, koalisyona girme maddesi olarak bunu söyleyemez. Anayasa Mahkemesi yarın bütün bunları dikkate alır. 'Siz ihsası reyde bulundunuz, Anayasa'ya aykırı hareket ettiniz, usul ve esastan sizin verdiğiniz kararı tanımıyorum' diyebilir.
Bugün partiler intikamcı bir düşünceyle bunu yaparlarsa bundan sonuç alamazsınız. Vicdan bunu kabul etmez. Bugün için de yeniden aynı sebeplerle bir soruşturma komisyonu kurulmasını şahsen uygun bulmam. Farklı bir şekilde önümüze gelirse de hukuka, vicdana bakar hareket ederiz."
Gökçek tartışması
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile kamuoyu önünde yaşadığı tartışmayla ilgili soru üzerine de Arınç, "Söz ağızdan çıkar, sonuçlarına da katlanırsın. Aramızda hoş olmayan bir tartışma geçti. Bunun faili ben değilim" dedi.
Gökçek'in kendisini ve ailesini "Paralel Devlet Yapılanması" ile ilişkili gösteren tweetlerini Bakanlar Kurulu sürerken attığını anlatan Arınç, "Şaşırdım ve üzüldüm. Birkaç saat geçti. Zannettimki birileri bunu ikaz edecek ve bu tweetler silinecek, özür dilenecek. Ama olmadı" diye konuştu.
Bakanlar Kurulu sonrasında açıklama yapmadan önce Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla konuyu görüştüğünü ifade eden Arınç, Davutoğlu'nun kendisinden Gökçek'i muhatap almamasını istediğini anlattı.
Gökçek'in kendisini ve ailesini "Paralel Devlet Yapılanması" ile ilişkili gösterdiğini hatırlatan Arınç, şunları kaydetti:
"17-25 Aralık olduktan sonra ve bunların ne yaptıkları az çok, onu bunu kastetmiyorum ama en azından ortaya çıkan tablo içinde çok yanlış işler yapanları gördükten sonra, biz kesinlikle irtibatımızı kestik. Hizmet hareketine iyi gözle bakanlara belki sempati duyduk ama devleti ele geçirmeye kalkanlara, hükümeti yıkmaya çalışanlara hiçbir zaman yakın durmadık. Paralel Yapı denen yapıyla benim çok iyi ilişkilerim oldu. Ben duygusal anlamda onlarla beraber oldum, gözyaşı döktüm, hizmetlerini alkışladım. Param yok ki vereyim, destek olayım. Olsaydı belki onu da yapacaktım. Ama bu, arsaları verdi verdi verdi, ondan sonra da Tayyip Bey'den zılgıtı yiyince, onları iptal etmeye çalıştı. 8 Haziran'dan sonra 'yolsuzluk dosyası açıklayacağım' demedim, 'bildiklerimi söyleyeceğim' dedim. Mesela ne vardı bunların içinde? AK Parti kurulduğunda bu kişi AK Parti'ye, Tayip Bey'e karşı en büyük düşmanlığı yaptı. Bir parti satın aldı. O partiyle AK Parti'ye düşmanlık yaptı. AK Parti'ye son gelenlerin içindedir. Bunu söyleyecektim. Bir de çok özel şeyler var, onları konuşmak istemiyorum. Yeni hükümet konuşulurken bizim şahsi bir meselemizi bu kadar gündemde tutmamızın hiçbir faydası yok."
Gökçek'in Gülen Cemaati ile ilişkileri konusunda "Evet, ben bunları verdim" dediğini aktaran Arınç, "Yapılan işler hukuka aykırıysa yargı ne yapacaksa yapar. Gazeteler ne yazacaksa yazar. Ama siyasal eleştirilerimin 8 Haziran'dan sonra ne şekilde olacağını bekleyenlere kötü bir haberim var. Bu konuda konuşmama kararı verdim. Kimse bana Melih Gökçek'le ilgili konuyu sormasın, cevap vermek istemiyorum" diye konuştu.
"Meze olmak istemem"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "birilerinin masasında meze olmak istemediğini, partisini düşündüğünü" dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
"Yolsuzluk var diye iddia edenlerin gazeteleri var, bilgileri var, minik kuşları var, bunları bulurlar, bilirler, yazarlar, doğru, yanlış. Ben bunlarda değilim ama bir yerlere yaranmak için beni kullanan bir insana karşı, siyaseten onu yok etmeyi düşünmüştüm. Ama gerek kalmadı. Her şey ortada zaten. Seçim sonuçları önemli bir göstergedir. Tahlillerin içinde, sebeplerden bir tanesi de belediye başkanı ya da başkanları olabilir. Bu seçim kampanyası sırasında belediyelerde olan bitenler, sadece bu zatı kastetmiyorum, başkanların
performansı, icraatı, halkla ilişkilerindeki artı veya eksiler de da mutlaka dikkate alınmalıdır."
Gökçek'in Belediye Başkan adaylığı için Gülen Cemaati'nin önde gelenlerinden Hüseyin Gülerce ve Harun Tokak'ın 2009'da, Cemil Koçak'ın da 2014'te kendisinden destek istemeye geldiklerini anlatan Arınç, "Ben yine onlara kanaatlerimi ifade ettim. Ama partinin kararı yine Gökçek olunca arkasında durdum. Sadece oyumu vermedim, onun için oy da topladım, seçim çalışması da yaptım. Bize düşen budur" diye konuştu.
Paralel Devlet Yapılanması ile mücadele
Paralel Devlet Yapılanması ile mücadelenin nasıl süreceğiyle ilgili soruya Arınç, şu karşılığı verdi:
"Mesele şimdi kişisel olmaktan çıktı. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde de Cumhurbaşkanı'nın ifade ettiği hususular içinde de şahısların ötesinde bir legal görünümlü illegal yapılanma var, Paralel Devlet Yapılanması diye bir olgu önümüze çıktı. Bu yapılanma içinde yer almış insanların, hem lider kadrosunda hem de eylemlere katılmış insanların hukuk içerisinde bir sürece dahil edilmesi lazım. Bu sadece bizim hükümetimizin görevi değil, bundan sonra bütün hükümetlerin varlık sebebi olarak buna sarılması lazım. Devletin bekası, mücadelesidir ve buna uygun mücadeleyi her hükümetin yapması lazım."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Fetullah Gülen'in ABD'den iadesi konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bu bir yargı meselesidir. 7-8 aydan beri konuşuluyor ama netice alıcı bir argüman olarak kullanılamadı. Karşımızda bir ABD olacaksa, bir başka ülke olacaksa, o da hem kendi yasasına hem Türkiye'nin yasasına bakacaktır. Bir anlaşma olup olmadığına ve Türkiye'de bunun bir siyasi konu olup olmadığına bakıp cevap verecektir. Yoksa 'Türkiye istiyorsa bunu vermek mecburiyetindeyim' diye hiçbir ülke düşünmez, 5. dünya ülkeleri hariç."
HÜDAPAR-HDP gerilimi
Twitter'daki "Fuat Avni" hesabının kimliğiyle ilgili bir tahmini olup olmadığı sorulan Arınç, "Bilmiyorum. Bilsem söylerdim. Bu türlerin kötü şeyler yaptığını, iyi şeylerle meşgul olmadığını düşünüyorum. Ülkeye de zarar, savundukları kitleye de zarar. Ama internet dünyası sınırsız ve sorumsuz bir dünya. Nereden başladı, yayıldı, bunları bilmek mümkün değil" dedi.
HÜDAPAR ve HDP gerilimiyle ilgili soru üzerine Arınç, "HÜDAPAR meşru bir partidir. Kendileriyle görüşmelerim oldu, bağımsız olarak adaylıklarını da koydular. Ama PKK ile de HDP ile de karşı karşıya gelmeleri maalesef mümkün oldu. Maalesef PKK örgüt olarak da diğer bağlantılarıyla da çok temiz, saf, inançlı insanları hedef aldı" diye konuştu.
Bu örgütler arasındaki ilişkinin geçmişteki Hizbullah-PKK çatışmasına benzetilmesine katılmadığını anlatan Arınç, PKK'nın dindar Kürtler arasında siyaset yapmak isteyenlere müsaade etmediğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Biz hükümet olarak bu tartışmalara şiddet ve silah boyutunda kesinlikle izin vermeyeceğiz. Hem olayın faillerini bulacağız hem de bu çatışmalara yol açabilecek birtakım olayları gözardı etmeyeceğiz. Derin devletin geçmişte olduğu gibi, JİTEM veya bağlantıları gibi bu dönemde faal olduğunu düşünmüyorum. Biz geldik, bütün illegal yapılanmalar, faili meçhul cinayetler, JİTEM ve bağlantılarını bitirdik. Tekrar 13 yıl öncesine dönme gayretinde olanlara da izin vermeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.