Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2005 00:00
TBMM Başkanı Bülent Arınç, türban yasağının kaldırılması için toplanan 300 bin imzayı teslim alırken, baş örtüsünün "nesilden nesile devam eden anlaşılmaz bir sorun olduğu" ve bu konuda her türlü yasal girişimin desteklenmesi gerektiğini söyledi.Arınç, İnanç Özgürlüğü Platformunun türbanlı temsilcilerinden oluşan, Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen başkanlığındaki heyeti, Meclis Başkanlık Divanı Salonu’nda kabul etti. Mazlum-Der Genel Başkanı Bilgen, türban yasağının kaldırılması için sembolik olarak 300 bin imza topladıklarını belirterek, bunun ilk sayfalarını Arınç’a teslim etti. Bilgen, bu konuyu referanduma dönüştürmek istemedikleri için sembolik imza topladıklarını anlatırken, "inanç özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini" dile getirdi. Özlem Sönmez adlı Platform üyesi de inanç özgürlüğünün önünde engeller bulunduğunu, baş örtüsü yasağının kaldırılması için Meclis’in somut adımlar atmasını beklediklerini söyledi. TBMM Başkanı Arınç, TBMM’ye dilekçe vermenin demokratik bir hak olduğunu belirterek konuşmasına başlarken, dile getirilen konulara saygı duyduğunu söyledi. "Böylesine önemli bir platformun, insan için hayati bir konuya yoğunlaşması bence takdire değer" diyen Arınç, bu konuda yasalar çerçevesinde yapılacak her türlü girişimin desteklenmesi gerektiğini bildirdi. Yasalar çerçevesinde herkesin düşündüğünü rahatlıkla ifade edebilmesi gerektiğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: MAALESEF NESİLDEN NESİLE SÜREN ANLAMSIZ BİR SORUN "İnancı, kıyafeti, mezhebi, dini, etnik kökeni ne olursa olsun; 70 milyon insan, burada kendini rahatlıkla ifade edebilmelidir. Meclisimizde hiçbir imtiyazlı alan yoktur. Meclisimizin her bir metrekaresi milletimize aittir. Milletimiz kendini rahatlıkla ifade edebilecektir. Tek şartı var; Anayasa ve yasalar çerçevesinde... Baş örtüsü sorunu veya gazetelerde yazıldığı şekilde türban sorunu, ismini ne koyarsanız koyun; öyle bir sorun var ve maalesef uzun yıllardır devam ediyor. 1982’de başladı bu sorun. O yıllardan bu yana, özellikle üniversitelerde başörtüsü ile eğitimine devam etmek isteyen kızlarımıza karşı bir yasakçı davranış kendini göstermiştir. "YASAK ANLAMSIZ ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR" O günlerin kızları, bugünlerin anneleri oldu, şimdi onların kızları aynı durumda. Maalesef bu yasak, nesilden nesile devam eden bir anlamsız sorun halinde devam ediyor. Bu cümlelerime lütfen dikkat edin; bu konu, Türkiye’de çözülmesi gerekli bir sorundur. Bu, toplumda huzursuzluğa yol açmaktadır. Gerçekten evet, demokrasi bir çoğunluk rejimidir yönetim açısından... Meclis de kanunları geçirirken bu çoğunlukla hareket eder, iktidar olur, muhalefet de olur. Ama temel hak ve özgürlükler konusunda 70 bindi, 170 bindi, 570 bindi bunun hesabına girmeye gerek yok. Bir kişi bile kendi özgürlüğünden, hakkından bahsediyorsa onun mutlaka dikkate alınması, mutlaka karşılanması gerekir." İNANÇ KALPLERDE GİZLİ KALMAMALI Baş örtüsünün bir inanç özgürlüğü olduğunu kaydeden Arınç, "Bazıları için inanç özgürlüğüdür. Başını örtmek suretiyle bir bayan ’Benim inancım bunu gerektiriyor, inancım sebebiyle başımı örtüyorum’ derse, inancı sebebiyle başını örtmüş bir insana, o inancı sebebiyle saygı gösterilmesi gerekir. Çünkü inanç denen şeyin kalplerde gizli kalması doğru değildir. İnançlar, kalplerde gizli kalacak bir şey olsaydı Anayasa tarafından güvence altına alınmasına gerek kalmazdı" diye konuştu. “DUA ETMEKTE HÜRSÜN, AMA YALNIZ ALLAH İŞİTSİN” Yazar Aleksandre Soljenitsin’in Gulag Takımadaları adlı kitabının, şiir yazdığı için 10 yıla mahkum olan Tanya adlı kahramanının "Dua etmekte hürsün, ama öyle dua et ki yalnız Allah işitsin" şeklindeki sözlerini anımsattı. Dua etme özgürlüğünün, sadece Allah’ın işiteceği biçimde insanlara verilmesinin bir özgürlük olmayacağını vurgulayan Arınç, "İnsanların kalplerine hapsedilen şeyler ifade edilmediği ve örgütlenme yapılamadığı sürece gerçek bir laiklik tarifi yapılamayacağını" söyledi. İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ ARTI İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ Bir kadının başını inanç, sağlık veya moda nedeniyle örtebileceğini belirten Arınç sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyanın en önemli modacısı Fransa’da bir moda başlatsa ve bu modanın içinde de başın örtülmesi olsa, bir kısım bayanlar bu modayı benimseyerek başlarını örtebilirler. Herkesin başını örtmesinin inancı sebebiyle olduğunu söylemek de mümkün değildir. Bir kısım insanlar bunu böyle söylerken, bir kısmı rahatsızlık nedeniyle de başını örtmüş olabilir. Biz kimsenin kalbini yarıp bakma noktasında değiliz. Herkes başını bir amaçla örtüyorsa, velev ki bunu bir siyasi simge olarak düşünse bile, o da ayrık değil bundan. Yapılacak şey, o kişinin kendi inancı, kendi düşüncesi, kendi kararı olarak bakmaktır, buna saygı duymaktır. Bu, aynı zamanda bir ifade özgürlüğüdür. Bugün dünyada insanın kıyafetini seçmesi, kendisini tanımlaması olarak görülüyor."
button