Güncelleme Tarihi:
Resmi bir ziyaret için Hırvatistan'da bulunan Arınç, Zagreb Sheraton Oteli'nde Türk ve Hırvat basın mensuplarıyla kahvaltılı basın toplantısında bir araya geldi.
Sözlerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak başlayan Arınç, TBMM'de 24 bayan milletvekili, kabinede ise bir bayan bakan olduğunu hatırlatarak, siyasi partilerin, bünyelerindeki kadın sayısını artırmak için istekli olduklarını söyledi.
ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ
Bir gazetecinin “Şemdinli iddianamesi ve sonrasında yaşanan gelişmeleri” sorması üzerine Arınç, Türkiye'den ayrılırken, böyle bir tartışma konusu olduğunu ifade ederek, Van Cumhuriyet Savcısı'nın hazırladığı iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt ve bazı askerlerle ilgili suçlamalarda bulunulduğunu, bunlar hakkında dava açılabilmesi için Genelkurmay Başkanlığı'nın izninin talep edileceğini bildiğini anımsattı.
TBMM Başkanı Arınç, bir kuvvet komutanının veya asker kişilerin, bir dava iddianamesinde adının geçmesinden ve suçlanmış olmalarından büyük bir üzüntü duyduğunu kaydederek, “Çünkü, hayatını yurt savunmasına adamış olan insanların, şu veya bu şekilde suçlanmış olması, en az onlar kadar bizi de üzmektedir. Ancak bir savcı hazırladığı iddianamesinde böyle bir şey söylemişse veya yazmışsa bunun gereği Sayın Genelkurmay Başkanı tarafından yerine getirilecektir. Yani, izin verilip verilmemesi Sayın Genelkurmay Başkanı'na ait bir yetkidir. Eminim ki Sayın Özkök, bu yetkisini en isabetli bir şekilde kullanacaktır. Ve kararı ne olursa olsun hepimiz buna saygı duyacağız” diye konuştu.
“BÜYÜKANIT'IN TAVRINDAN GURUR DUYDUM”
Basından öğrendiği kadarıyla, Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt'ın böyle bir durum karşısında bizzat mahkemeye çıkacağını, avukat tutma hakkını kullanmayacağını, kendi savunmasını kendisinin yapacağını ve bundan şeref duyacağını ifade ettiğini öğrendiğini belirten Arınç, “Doğrusu bir askere yakışan da budur. Dolayısıyla bu tavrı sebebiyle gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum” dedi. TBMM Başkanı Arınç, şöyle devam etti:
“Şimdi hadiseyi bunun dışına taşırarak, hiç de arzu edilmeyen istikamete götürme çabası, Türkiye'nin yararına değildir. Maalesef böyle bir olaydan nemalanmak isteyen bazı çevreler, olmadık yorumlar yapmak suretiyle bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi ve onların değerli komutanlarını yıpratmaya çalışırken, bir taraftan da önemli erkten birisi olan yargının yıpratılmasını istemektedirler. Bu olay siyasi bir rant konusu değildir. Bu olay bir iç politika konusu olmamalıdır. Bu olay sebebiyle dahi olsa darbe sözü kesinlikle ağızlara alınmamalıdır. 2006 yılında AB ile müzakerelere başladığımız bir zamanda henüz ihtilal yapmış bir insanın ağzından dökülen sözlerin tartışıldığı bir ortamda ve Türkiye'nin tamamının karşı çıktığı bazı söz ve davranışlara karşı darbe sözünün bence yanlış bir şekilde kullanılması, iç siyaseti gerecek lüzumsuz yararsız bir davranış olarak görüyorum.”
TSK'nın Türkiye'nin en şeffaf kurumlarından birisi olduğunu ve yargı karşısında da bugüne kadar örnek davranışlarda bulunduğunu anlatan Arınç, “Hatırlarsanız bir emekli oramiral, kuvvet komutanlığı yapmış bir kişi, yargılanmış ve mahkum edilmiştir. Henüz temyiz safhasında olduğu için sonucu itibariyle bir şey diyemiyorum. Ama kuvvet komutanlığı yapmış bir insanın, mahkeme önüne çıkması örnek bir davranıştır” diye konuştu.
“Şüphesiz Van Savcısının tanzim ettiği iddianame, hayali sözlere veya delil mahiyetinde sayılamayacak bir kısım unsurlara sahipse hem ceza kanunumuzda, hem ceza yargılaması kanunumuzda bu iddianamenin geçersiz olduğunu veya yetersiz olduğu şeklinde mahkemece verilecek kararın bulunması mümkündür” diyen Arınç, ilgili savcı hakkında da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun veya bizzat yargının kendi içinde bazı mekanizmaları bulunduğunu belirtti.
Yargının önemli bir parçasının savcılık makamı, diğer önemli parçasının da hakimler ve avukatlar olduğunu anlatan Arınç, “Böyle bir iddianameyi bahane ederek, 'Sayın Komutan'ın Genelkurmay Başkanlığı engellenmek isteniyor' iddiasının söz konusu edilmesini de doğrusu çok garip buluyorum” dedi. Arınç, şöyle konuştu:
“TSK, kendi sistemi içinde, tayinleri ve terfileri her zaman büyük bir isabetle yapmaktadır. Birtakım olaylar bahane edilerek, bir kuvvet komutanının önünün kesilmesi veya etkilenmesi söz konusu olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Ben olaya soğukkanlı bakmayı, itidalli davranmayı uygun görüyorum. Böyle bir hadise Türkiye'nin sonu değildir, dünyanın sonu hiç değildir. Her mekanizmanın kendi içerisinde çek balansı vardır. Dolayısıyla bir savcının iddianamesinden bir kıyamet koparmanın gereği yoktur. Yapılması gerekenler yapılır, söylenmesi gerekenler söylenir. Ve sayın komutanın büyük bir cesaretle ve açık yüreklilikle ifade ettiği yargılanma noktasına gelinirse de bütün bunların hesabı şerefle verilir.
Ama inanıyorum ki iddianame yeterli olgunlukta görülmeyecekse geriye iade edilmesi ve yeniden bir iddianame tanzim edilmesi mümkündür. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın da iddiaları yeterli görmeyerek, sayın komutan hakkında yargılama izni vermeyecek olması da mekanizmalardan birisidir. Ben hadiseye doğrusu itidal çerçevesinde bakmayı yeğliyorum. Ülkenin buna ihtiyacı var. Zaten yargı yıpratılmak isteniyor. Zaten silahlı kuvvetlerimizi bir şekilde siyasetle yıpranma virüsüne sokmaya çalışıyorlar. Hepimizin buna karşı duyarlı olması gerekir diye düşünüyorum.”