Güncelleme Tarihi:
Arınç, Antalya'da düzenlenen Uluslararası Kadın ve Medya Sempozyumu'nda, Türkiye'deki bazı televizyon prodüksiyonlarında cinsellik, şiddet, ayrımcılık, genel ahlak kurallarına ve toplumun moral değerlerine karşı son derece olumsuz bir dil kullanıldığını kaydetti.
Şiddet ve cinsellik konusunun daha çok kadın üzerinden işlendiğine dikkati çeken Arınç, kullanılan dilde de kadınların bedene indirgendiğini ve sömürüldüğünü ifade etti.
Arınç, şöyle konuştu:
“Kadın ya ataerkil roller içine sıkıştırılmakta ya da ihanet eden, yuva yıkan, marjinal bir çerçeveye oturtulmaktadır. Son dönemlerde ekranlarımızı dolduran yerli dizilerin neredeyse tamamında kadınlar içi boşaltılmış, değersizleştirilmiş bir nesneye dönüştürülmüştür. İhanet eden, evlilik dışı ilişkiler kuran, yuva dağıtan, temel değerleri hiçe sayan bir profille anne, hayat arkadaşı, daha ötesi herkes gibi insan olan kadın, bütün bu masum ve kutsal özelliklerinden çoğu kez ayrıştırılmaktadır. Ya da tam tersi, dayak yiyen, zulme uğrayan, taciz edilen, tecavüze uğratılan, aşağılanan bir dille zavallı, acınası bir yaratığa dönüştürülmektedir.
Bu kadın figürü, hemen her türden televizyon yapımının adeta değişmez malzemesi olarak pervasızca kullanılıyor. Ya kadınları hedef alan programlara ne demeli. Bizzat kadınların sunduğu, hem de seyircilerin istekleri doğrultusunda hazırlandığı iddia edilen ve adına kadın programları denilen bu programları, ben kadının kadına yaptığı en büyük bir zulüm olarak tanımlıyorum. Kullanılan dil, işlenen konular, davet edilen konuklar, marjinal gündemlerle adeta ekranları başında bulunanların ruh sağlığıyla oynanıyor. Bu programların bazılarında, toplumdaki en uç örnekler konu edilmekte, şiddet, gözyaşı ölçüsüzce kullanılmaktadır. Hiçbir eğitici ve öğretici yanı olmayan bu programlarda magazin adı altında mahremiyetin sınırları ihlal edilmekte, genel ahlaka aykırı davranışların maalesef propagandası yapılmaktadır.”
Anayasa'nın 10. maddesine göre herkesin, dil, ırk, renk, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirten Arınç, kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu ve devletin de bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğunu bildirdi.
Arınç, 2 yıl önce yapılan halk oylamasıyla kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler için pozitif ayrımcılığın hukuki olarak da hayata geçirildiğini hatırlattı.
Dünya nüfusunun yarısını kadınların oluşturduğunu, kadınlarla hayatın her anının paylaşıldığını dile getiren Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle konuştu:
“Gelişmiş modern toplumlardan en ilkel kabile topluluklarına kadar bütün dünyada kadınların üstlendiği sorumluluk erkeklerden daha fazladır. Kadınlar anne olma, eş olma görevlerinin yanı sıra, tarlada ırgat, fabrikalarda işçi, kamuda memur, özel sektörde her kategoride çalışan, ter döken, evinin ve çocuklarının geçimini sağlayan emekçi durumundadır. Hayattaki rolleri bu kadar yoğun ve önemli olmasına rağmen maalesef kadınların yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada, başta siyaset olmak üzere karar mekanizmalarındaki yerleri arzu edilen noktada değildir. Ülkemizde son anayasa değişikliğiyle getirdiğimiz pozitif ayrımcılıktan sonra bu tablonun kadınlar için olumlu bir şekilde değiştiğinin ilk işaretlerini aldık. Bundan sonra daha da iyi konumlara geleceğine inanıyorum.”
AK Parti açısından da her seçim döneminde Meclis'e giren kadın sayısının arttığına işaret eden Arınç, bunun da parti olarak önem verdikleri bir konu olduğunu söyledi.
Kadınların birçok alanda önemli başarılar kazandığına değinen Bülent Arınç, yapılan araştırmalara göre Türkiye'deki bazı meslek gruplarında kadınların temsil oranının da Avrupa ülkelerine göre daha yüksek olduğunu gösterdiğini bildirdi. Arınç, “Örneğin Türkiye'de bilimsel alanda kadın öğretim görevlilerinin oranı, yüzde 40 ile pek çok Avrupa ülkesinin üzerindedir” dedi.
“Kadını ilgilendiren her konu ajandamızın en üst sıralarında yer alıyor”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM olarak kadının toplumsal hayattaki yerinin daha da iyileştirilmesi, yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için çalışma içinde olduklarını anlattı. “Kadını ilgilendiren her konu ajandamızın en üst sıralarında yer alıyor” diyen Arınç, hem TBMM ve hem de hükümet olarak bu konuda hassas davrandıklarını dile getirdi.
Arınç, bu toplantının bakanlığına bağlı kadın konusundaki ikinci toplantı olduğunu, ayrıca 2010 RTÜK'ün ev sahipliğinde gerçekleştirilen Akdeniz Düzenleyici Otoriteler Toplantısı'nda kadın ve çocuk başlıklarında Avrupa'nın düzenleyici otoritelerinin önemli kararlar aldıklarını söyledi.
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün de kadın ve medya konusunu ele alan bu organizasyonla “son derece isabetli davrandığını” vurgulayan Arınç, hem dünyada hem de Türkiye'de kadınlarla ilgili sorun alanlarından en önemlisinin, kadınların medyada temsili olduğunu kaydetti. 2008 yılında 20'den fazla kadın örgütünün biraraya gelerek yaptıkları araştırmadan örnek veren Arınç, şöyle konuştu:
“Bu araştırmaya göre, haberlerde baş sayfalarda, manşetlerde kadınlar bireysel varlığı olmayan, eş, fedakar anne, magazin malzemesi, konu mankeni, bir cinsel nesne olarak sunuluyor ya da tamamen yok sayılıyor. Tüm medyada kadınların hak mücadeleleri ve eylemlerinin yer alma oranı, sadece yüzde 3. Kadın çalışanlara karar mekanizmalarında, ülke siyasetine katkıda bulunan yorumlarda, gündem belirleyen metin ve programlarda çok az yer veriliyor. Televizyon ana haber bültenlerinin yönetim kadrolarının sadece yüzde 16'sı kadınlardan oluşuyor. Buna karşılık haber merkezlerinde haber hazırlayan kadınların oranı yüzde 35. Haber merkezlerinde çalışan kadın kameramanların sayısı yok denecek kadar az. Yaygın ve genel televizyon kanallarındaki siyasi tartışma programlarını yapanların tamamına yakını erkek. Haber tartışma programlarında katılımcıların yüzde 11'i kadın.
Kadının medyada görmezden gelinmesi, eksik temsili ya da belirli roller içinde sunulması, küresel bir sorun olarak da varlığını sürdürmektedir. Yapılan araştırmalarda kadınların ancak yüzde 21'lik bir temsille var olabildikleri görülmektedir. Ülkemizde son yıllarda medya yönetiminde, bizzat benim de yakından tanıdığım kadın gazeteciler yer almasına rağmen, araştırma sonuçları, bizlere medyada erkek egemen bir yapı olduğunu açık şekilde göstermektedir. Kadınlar medyada muhabir, kameraman, yazar, fotomuhabiri olarak çalışmaktadırlar. Buna karşılık sözkonusu medya kuruluşunun yayın politikasını belirlemede noktasında maalesef yeterince yer verilmemektedir.”
Arınç, şöyle konuştu:
“Evlerimizde hayat arkadaşlarımız, çocuklarımızın anneleri, iş hayatında mesai arkadaşlarımız, dostlarımız olan kadınlara yönelik bu dil ve anlatım tarzı, kadınlardan çok inanın bizleri rahatsız ediyor. Yalnızca programlarda değil, kadın konusunda haberlerde de sakıncalı bir dilin varlığını görmekteyiz. Hem dünyada hem de ülkemizde haberlerin ağırlıklı öznesini erkekler oluşturmaktadır. Haberde yer verilen kadınlar ise olumlu hikayelerden ziyade, kurban, mağdur olarak sunulmaktadır. Gazetelerimizde de durum hiç iç açıcı değil. Günlük gazetelerimizin haberlerinin yalnızca yüzde 25'ini kadınlar oluşturmaktadır. En dikkat çekici durum ise kadınlara gazetelerimizin iç ve dış politika, ekonomi gibi genellikle erkeklerin ilgi alanına girdiği varsayılan ciddi konuların yer verildiği ilk sayfadan ziyade, magazinel veya 'soft haber' olarak adlandırılan kültür, sanat, moda, sağlık gibi haberlerin yer aldığı orta sayfa veya son sayfada yer verilmektedir. 'Yeni medya' diye tanımladığımız internet ortamında da durum farklı değil. Bu olumsuzluğu gidermek, işin profesyonelleri sizlerin elindedir. İşlerini son derece başarıyla yürüten kadınların medyanın her alanında yeterli oranda temsil edilmesi gerekmektedir. Yayın kuruluşlarında kadınların editoryal düzeyde temsil edilmesi, yalnızca kadınlar için değil, medyamızın genel olarak sorunlu ve şiddete meyilli dilini de düzeltecektir. Kadın bakış açısının egemen olduğu medyamız, şiddetin ve kamplaştıran, kutuplaştıran, ayrıştıran, çatışmacı dilini hegamonyadan kurtaracaktır.”
Başbakan Yardımcısı Arınç, devlet olarak yasaklar getirmeden, bağımsız otorite olarak adlandırılan kurumlarda tüm dünyayla paralel düzenlemeler yaptıklarını anlattı. Demokratik olarak işleyen denetim mekanizmasıyla soruna müdahale ettiklerini belirten Arınç, “Siz medya emekçisi kadınlar ve akademisyenlere büyük görevler düşmektedir. Sizin kendi iradelerinizle atacağınız adımlar, sorunun çözümü için son derece önemli olacaktır” dedi.
“Bazı gelişmelerden ürküntü duymak gerekir”
Arınç, hükümet olarak üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını kaydetti. BYEGM, RTÜK, AA ve TRT'nin bu konuda kadınlarla işbirliği içinde hareket edeceğini belirten Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hem dünyamızın hem de ülkemizin televizyon ekranlarından, gazete sayfalarından, internet portallarından sizlerin elinden, yüreğinden süzülen sevginin, merhametin, vicdanın kokusunu taşıyan haberlere, programlara ihtiyacı vardır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza da çok teşekkür ediyorum. Bakanlığı süresince çok önemli görevler ifa ediyorlar, araştırmalar yapıyorlar. Bunlardan özellikle birkaç araştırma, aile üzerinde, televizyonlarda yapılan yayınlar üzerinde, gençlerimiz üzerinde, bütün bunların etkilerini araştıran çok önemli sonuçlar elde edildi. Bunlar Bakanlar Kurulumuzda da zaman zaman görüşülüyor. Gençlerimizi düşünüyoruz, geleceğimizi düşünüyoruz.
Ailemizin sağlam temeller üzerinde güçlü payandalarla daha da sımsıcak olmasını istiyoruz. Bu elimizdeki sonuçlar bazen ümit verici, bazen de gerçekten endişe vericidir. Son yaptığımız Bakanlar Kurulu'nda da sayın bakanımızın sunumlarından sonra bizim, sayın bakanımızın ve bazı bakan arkadaşlarımızın ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak bu toplantıda konuşulacak hususların ayrıca takip edilmesine karar verildi. Mesele son derece önemlidir ve bazı gelişmelerden ürküntü duymak gerekir. Çok sağlıklı bir aile yapımız var, ama bu aile yapımızda zaman zaman çöküntüler, endişeler ve gelecek tasavvurunda bazı olumsuzluklar sözkonusu. Burada Milli Eğitim'e düşen görev kadar, ailemize ve sosyal politikalarımıza, enformasyon ve basına da çok önemli bir görev düşüyor.”
Bülent Arınç, toplantıya ulusal medyada başarılı olmuş kadın habercilerin yanı sıra, yerel basında önemli görevler yapan 81 ilden katılımcı olduğuna işaret etti. Sempozyumda görüşülecek konuların topluma ışık tutacağını vurgulayan Arınç, sempozyumun başka bir formatta tekrarlamak gerekeceğine değindi.
Arınç, “Türkiye” denildikten sonra akla İstanbul ve Antalya'nın geldiğini de belirterek, “İstanbul tartışılmaz ama Antalya hem Türkiye'nin göz bebeği ve incisi, hem de bütün dünyanın çok sevdiği cennet gibi bir ilimizdir. Dolayısıyla bu güzel otelde bu toplantılarımızı yaparken Antalyamızı da sosyal gezilerle tanımak, özellikle buraya konuk olan arkadaşlarımızın kendileriyle de tanışmak, kucaklaşmak yararlı olacaktır” dedi.