Güncelleme Tarihi:
Avrupa’nın en yeşil, ama aynı zamanda en yoksul başkentlerinden biri olan Kişinev’de geçen hafta ilginç bir program düzenlendi.
Uluslararası Basın Enstitüsü’ne (IPI) bağlı Güney-Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO), bu yılki “Araştırmacı Gazetecilik Günleri” için Moldova’nın başkentini seçmişti.
Güneydoğu Avrupa (bir süredir “Balkanlar” ifadesi, uluslararası ilişkiler literatürüne de geçen olumsuz anlamları nedeniyle pek tercih edilmiyor) söz konusuysa, hemen her bölge ülkesi bu tür bir medya programı için uygun olacaktı aslında…
Zira Bulgaristan’dan Sırbistan’a, Romanya’dan Arnavutluk’a tüm bu ülkelerde, yolsuzluk ve kaçakçılık gibi faaliyetlerin yoğunluğuna karşın resmi kurumların bu suçlarla mücadeledeki yetersizliği, araştırmacı gazeteciliğin toplum için önemini daha da artırıyor.
Belki de bu yüzden bugünlerde dünyada dağıtılan araştırmacı gazetecilik ödülleri sık sık Güneydoğu Avrupa’ya gidiyor. Akla gelen ilk örnekler:
Kısıtlı bütçesine rağmen kendisini tamamen araştırmacı gazeteciliğe adamış olan ve Moldova’da gerçek bir değişim yaratan Ziarul de Garda gazetesi…
Bölgedeki silah kaçakçılığı ağını ortaya çıkaran Slovenyalı serbest muhabir Blaz Zgaga…
Tüm tehditlere rağmen sarfettiği çabalarla, organize suç ve yolsuzlukla mücadelede ülkesine yetkililerden katbekat faydalı olan Romanyalı gazeteci Paul Cristian Radu…
SEEMO’nun üç gün süren seminer ve atölye çalışmalarında bu isimler ve diğerleri, kendi tecrübelerini aktardılar.
Araştırmacı gazetecilere özel yeni bir “teknolojik alet çantası” geliştiren (bu proje için Bill ve Melinda Gates Vakfı’ndan 3 milyon dolar hibe almış) Paul Cristian Radu’nun sunumu özellikle ilginçti.
Radu’nun temel tezi şuydu: “Teknolojinin küreselleştirdiği dünyada, örgütlü suç ve yolsuzluklar da küreselleşti.”
* * *
Suçun nasıl da küreselleştiğine dair belirtiler çok açık:
Offshore cennetlerine akan kara paranın katlanarak artması… (örneğin Cayman Adaları, Panama, Kıbrıs Rum Kesimi, vs.)
Para akışını sanallaştıran, spekülasyona açık hale getiren yeni kavramlar… (Örneğin açığa satış, türev ürünler ve forex…)
Farklı ülkelerde kolayca kurulan paravan şirketler (örneğin ABD’nin Delaware eyaletindekiler)…
Hükümetlerin şeffaflık ve hesap verebilirlik kriterlerini ihlal etmelerine göz yumduğu çokuluslu ve hatta uluslar ötesi firmalar…
Tüm bunları mümkün kılan elektronik haberleşme yöntemleri ile teknolojik işlemler…
“Öyleyse,” diyordu Radu, “biz araştırmacı gazeteciler de küreselleşmeli ve en iyi yeni teknolojileri kullanmalıyız.”
Radu’nun www.datatracker.org adresinde sunduğu “Araştırmacı Gazetecilik Kontrol Paneli”, veri madenciliği başta olmak üzere bir dizi alanda etkili (ve ücretsiz) çözümler sunuyor.
Radu, kamuya açık veri tabanlarından haber değeri taşıyan bilgiler edinilmesinin ötesinde, suç şebekelerine karşı araştırmacı gazetecilerin ve hatta “iyilerin tarafındaki hacker’ların” da bir ağ oluşturması için çaba sarfediyor.
Radu’ya bunun ayrıntılarını sorduğumda, daha geçen martta dünyadan onlarca bilgisayar korsanının sessiz sedasız İstanbul’da bir araya geldiğini söyledi.
Taksim’de bir otelde gerçekleşen, Türk ve dünya medyasının habersiz olduğu bu “hacker zirvesinde” dünyadaki tüm kamuya açık veritabanlarının taranabilmesini sağlayacak bir yazılımın temelleri atılmış.
Stanford Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Radu şöyle devam etti:
“Küresel suç şebekeleri belirli aracılara, hizmetleri karşılığında para ödeyerek kuruluyor ve gelişiyorlar. Bu aracıların sayısı o kadar az ki, eğer onların tamamının adalete teslim edilmesini sağlarsak, uluslararası yolsuzluklar ve her türden kaçakçılık faaliyetleri büyük ölçüde sona erer. Fakat bunun için bizim de uluslararası bir ağ oluşturmamız gerekiyor. Çünkü örneğin geçen yıl ABD’de bilgisayarımın başında oturmuş ‘Araştırmacı Gazetecilik Kontrol Paneli’ni kullanırken, Salam Hussein adlı Mısırlı bir işadamının ülkem Romanya’da bir takım yolsuzluklara karıştığına dair ipuçlarını buldum. Bilgisayar başında elde ettiğim delilleri Mısırlı bir gazeteci arkadaşıma yolladım. Sonuçta aynı işadamının bir dizi offshore şirketiyle milyonlarca dolar kara para akladığı ortaya çıktı. Ama bununla da bitmedi: Hussein, paravan olarak kullandığı iddia edilen bir Türk işadamı ile birlikte İspanya’da tutuklandı. ABD-Romanya-Mısır-İspanya-Türkiye… Bu vaka, suçun küreselleşmesine güzel bir örnek.”
* * *
Birkaç ay önceki bir yazımda, İsrailli yazar Amira Haas’ın, “Gazetecinin görevi, güç odaklarını gözetlemektir” sözünü aktarmış, buradaki gözetlemek (monitor) sözcüğünün İngilizcede “denetlemek” anlamına da geldiğini vurgulamıştım. (http://www.hurriyet.com.tr/planet/20065901.asp)
Başbakan Erdoğan’ın tartışma yaratan “tasmalı gazeteciler” çıkışının ardından Ertuğrul Özkök geçen günkü köşesinde, “Gelişmiş demokrasilerde gazetecilik mesleği ve bazı sivil toplum örgütleri için ‘watchdog’ yani tehlikeyi haber veren ‘bekçi köpeği” ifadesi kullanılır” diye yazmıştı.
Özkök’ün dört yıl önceki bir başka yazısında, “Kendi payıma bugünden itibaren tam anlamıyla tarassut köpeği oluyorum” dediğini; eskimiş bir kelimeye (tarassut) dayanan bu ifadeyle, yine İngilizcedeki “watchdog” (kurumların karar ve eylemlerinin yasaya veya etiğe uygunluğunu denetleyen kuruluş) kavramını Türkçeleştirdiğini de hatırlıyorum.
Güç odaklarını “gözetlemek” derken kastedilen de ‘tarassut’un Arapça kökeni olan “rasad” aslında. Örneğin bir “rasathane,” yalnızca gökyüzünü izlemekle kalmaz, aynı zamanda onu bir ölçüde denetler. Söz gelimi bir göktaşının Dünya’ya yaklaştığı gözlendiğinde, olası bir çarpışma için uyarı yayınlayarak kamuoyunu harekete geçirebilir, tehlikeyi haber verir.
İşte gazeteciler de toplumda bu tür bir işlev görür. Ancak yukarıda bahsettiğim teknolojik gelişmeler ve “suçun küreselleşmesi” olgusu nedeniyle bugün gazetecinin asli görevini yapması zorlaşmıştır.
Belki biraz da bu nedenle günümüzde ana akım medya, çok daha büyük bir kamu yararı sağlayan araştırmacı gazetecilik gibi masraflı ve meşakkatli alanları terk edip, magazine yöneliyor.
Oysa Kişinev’deki konuşmacılardan olan eski BBC prodüktörü Tony O’Shaugnessy, ana akım medyanın, dijital dünyadaki görece küçük alternatifler karşısında kaydetmekte olduğu gerilemenin tam da bundan, yani kamu yararı ve toplumsal katma değer sağlayacak araştırmacı gazetecilik gibi dallar yerine, eğlence ve magazine yönelmesinden kaynaklandığını düşünüyor.
O’Shaugnessy şunları da söyledi:
“Sosyal medya zaten yeterince ‘ucuz bilgi’ ve dedikodu sunuyor. Büyük medya şirketleri bu alanda onlarla rekabete değil, araştırmacı gazetecilik gibi daha fazla kaynak ve uzman gerektiren, dolayısıyla ‘karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne’ sahip olduğu alanlarda ısrar ederek fark yaratabilir ve gücünü/anlamını koruyabilir.”
* * *
Kaldı ki, araştırmacı gazetecilik yöntemleriyle elde edilmiş sağlam bir haber, belki yerel, belki ulusal, belki de uluslararası ölçekte, mutlaka ilgi çekicidir.
Taşrada bir mahalle muhtarının ikametgâh ilmühaberleri için topladığı beş bin lirayı cebine attığını belgeleyen bir haber, gündelik hayatlarına çok daha fazla dokunduğu için oranın ahalisi nezdinde o gün herhangi bir magazin haberinden çok daha değerli olacaktır.
Veya bu yıl AP’nin Pulitzer ödülü kazanan, New York polisinin gizli bir programla Müslüman cemaat içinde casusluk yaptığını ifşa eden haberi, sadece ABD’de resmi soruşturma açılmasını sağlamakla kalmamış, uluslararası boyutta etkiler yaratmıştır.
Dahası, “veri madenciliği” gibi yeni yöntemler kullanılarak elde edilen bilgiler, ham halleriyle “ilgi çekici” olmasalar bile, günümüz insanına hitap edecek bir biçimde sunulurlarsa talep görebilirler.
Örneğin iki yıl önce bu konuda bir yüksek lisans tezi yazdığım, Yeni Medya’nın en önemli kolu olan bilgisayar oyunları…
Hayatın her alanında “oyunlaştırma” (gamification) uygulamalarına maruz kaldıkça (mesela Foursquare), özellikle gençlerde, haberleri dahi oyun gibi “okuma” eğilimi güçleniyor, hatta bu yönde bir talep oluşuyor.
İşte “haber-oyun” (newsgame) kavramı bu nedenle doğdu. Çok kısa sürede üretilebilen bu uygulamalar “habersel verileri” okuyucuya yazılı olarak değil, oyun formatında sunuyor.
Örneğin Darfur’daki insanlık krizini anlatan bir haber-oyunu 2006’da 800 bini aşkın kişi “okumuştu”: http://www.darfurisdying.com/
Üstelik yeni nesil araştırmacı gazetecilerin masa başında topladığı bilgiler, “haber değeri” taşımasalar dahi çöpe atılmak zorunda değiller.
Okuyucuyu-izleyiciyi aktüalitenin ötesinde bilgilendirmek için, çekici ve anlaşılır bir görsel arayüz oluşturmayı sağlayan imkânlar artık herkesin elinin altında.
BBC’den Hans Rosling’in kamuya açık istatistiklerdeki tarihi değişimi bir at yarışı gibi sunduğu video, buna güzel bir örnekti: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=jbkSRLYSojo
* * *
Son tahlilde araştırmacı gazetecilik, yeni teknolojileri kullanan Paul Radu gibi idealist gençlerin çabalarıyla evrim geçirip çağa ayak uyduruyor.
Bu geçiş dönemindeki genel manzara araştırmacı gazeteciliğin eğlence ve magazin karşısında gerilediği sanısını doğursa da, oluşmakta olan şartlar, yakın gelecekte onun eskisinden de büyük bir önem kazanacağı izlenimini yaratıyor.
Türkiye’de medya mensupları, küresel değişimlere onlar meydana gelirken değil, henüz meydana gelmeden önce hazırlıklı olmak istiyorsa, araştırmacı gazeteciliğin geleceğini iyi süzebilmeli ve hem donanımlarını, hem de haber ağlarını bu doğrultuda güncel tutabilmeliler.
* Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Şefi Emre KIZILKAYA’nın iletişim bilgileri ve bloguna http://about.me/emrekizilkaya adresinden ulaşılabilir. Twitter hesabı: www.twitter.com/ekizilkaya