OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2005 00:00
Elmas kaplamalı implantlar daha saÄŸlamElmas kaplama, implantları sürtünmeye karşı dirençli kıldığı gibi enfeksiyon riskini de düşürmekte. Elmasımsı karbonun bir yüzeye aktarılmasından ibaret olan DLC kaplaması, ilk olarak 1970’li yıllarda, karbon parçacıklarının bir vakum bölmesinde bir yüzeye püskürtülerek uygulanmıştı. O tarihlerde pahalı olan bu yöntem o zamandan bu yana geliÅŸtirildi. Londra’daki Brunel Ãœniversitesi’nden Joe Franks’ın yönetiminde çalışan ekip, ÅŸimdi çok daha etkili bir kaplama yöntemi geliÅŸtirdi. Malzeme, yüksek enerjili bir radyo vericisiyle baÄŸlı olan bir elektrota monte edildikten sonra metan veya doÄŸalgaz gibi gaz biçimindeki hidrokarbürler diÄŸer bir bölmede radyo dalgalarıyla ışınlanmakta. Yüksek enerji molekülleri parçalayarak, negatif yüklü elektrotlarla kendine çekilerek yüzeye yapışan, pozitif yüklü karbon iyonlarının oluÅŸmasını saÄŸlıyor. Bu yöntemin olumlu tarafı ÅŸu: Malzemelerin, daha önceki yöntemlerde olduÄŸu gibi ısıtılması gerekmiyor, dolayısıyla da zarar görmüyorlar. Bu nedenle sadece plastik ve seramik deÄŸil biyolojik malzemeler de kaplanabilir diyor araÅŸtırmacılar. Franks ve ekibi büyük bir Ä°ngiliz hastanesiyle birlikte, alerjik reaksiyona neden olmayan diz protezleri üretti. Ekip, ayrıca üzerine bakteri yapışmayacak ve dolayısıyla da enfeksiyon yapmayacak implantlar üzerinde de çalışıyor. Dünyanın en küçük robotuRekor boyuttaki robot, tırtıl gibi hareket ediyor.Amerikalı bilim adamları dünyanın uzaktan kumandalı en küçük robotunu geliÅŸtirdiler. 0,25mm uzunluÄŸunda ve 0,06mm geniÅŸliÄŸindeki robot sadece bir saç telinin kalınlığında ve bu cümlenin sonundaki nokta geniÅŸliÄŸinde. Tekerlekleri bulunmadığı için tırtıl gibi hareket ediyor. Mini robot, sapında yassı bir dörtgen bulunan, düzleÅŸtirilmiÅŸ bir kaşık görünümünde. Çok küçük olduÄŸu için, robota dokunan her ÅŸey yapışıp kalıyor. Bruce Donald, tekerlek ve açılır kapanır eklemler yerine, tırtılların hareketine benzer bir ÅŸekilde iÅŸleyen, bir hareket sistemi geliÅŸtirmiÅŸ. Robot, bir saniyede tek tırtıl hareketiyle 10.000 adım ilerlemekte. Manevra yapmak için silisyum bacağını açarak motosikletçinin keskin bir virajda yaptığı hareketin bir benzerini yapıyor. Ä°ki aktüatör, çalıştırma sinyallerini öne doÄŸru ve dönüş hareketlerine dönüştürmekte. Robot, çalışma ve sinyaller için gerekli enerjiyi elektrot ağından alıyor. Minik robotun, mini çiplerde bulunan entegre devre mekanizmalarının kontrolünde veya biyoteknolojik araÅŸtırmalarda kullanılabileceÄŸi düşünülüyor. Ä°ki Ä°talyan dalgıç on gün su altında yaÅŸadıİki Ä°talyan dalgıç, on gün boyu suyun üzerine çıkmadan sekiz metre derinlikte yaÅŸadı. 240 saat sonra sudan çıkan 37 yaşındaki Stefano Barbaresi ve 29 yaşındaki Stefania Mensa’nın saÄŸlık durumları iyi. Ä°ki dalgıç Ä°talya’nın Ponza adasında suya daldıktan sonra deney sırasında kendileri tarafından yerleÅŸtirilen "sualtı mobilyalarıyla" yaÅŸamışlar. Kondüsyon bisikleti ve televizyonları bile bulunan dalgıçlar yalnızca beslenmek ve saÄŸlık kontrolleri için özel bir dalgıç kabinine girmiÅŸler. Deney özellikle de geceleri tehlike oluÅŸturmuÅŸ. Çünkü uykuda oksijensiz kalma riski söz konusu. Açıklamalara göre Barbaresi zaman zaman uykusuzluk çekerken, bir kez de soluksuz kalmış. AraÅŸtırmanın amacı, uzun süre su altında kalmanın organizma ama özellikle de cilt üzerindeki etkisini saptamaktı. 500.000 Avroya mal olan araÅŸtırma özel bir dalgıç okulu tarafından çok sayıda üniversite ve hastanenin iÅŸbirliÄŸiyle organize edilmiÅŸ.Genetik aÄŸaçlar sanılandan daha tehlikeliGenetik deÄŸiÅŸimden geçirilen yiyecekleri afiyetle mideye indirirken, genetik aÄŸaç ve çalılardan neredeyse hiç kimsenin haberi bile yok. Berlin’deki Gen-ethische Netzwerk kurumu ÅŸimdi transgenetik aÄŸaçların çevre üzerindeki olumsuz etkileri konusunda uyardı. Transgenetik aÄŸaçlar çok uzun yaÅŸadıkları için biyolojik çeÅŸitlilik için büyük bir tehlike oluÅŸturuyorlar. UNO’nun iklim protokolü çerçevesinde örneÄŸin kavak gibi çabuk büyüyen aÄŸaçları dikilerek iklimin korunması amaçlanmakta. Bunun hiç uygun bir giriÅŸim olmadığını söyleyen Global2000 genetikçisi Werner, transgenetik aÄŸaçlar konusunda da uyardı: "AÄŸaçlar uzun ömürlüdür ve çabuk yabanileÅŸirler. Yayılmaya çok uygun oldukları için de sentetik genler çevreye dağılmakta. Sentetik genlerin yayılması halinde bunları kontrol etmek olanaksızdır’ diyor bilim adamı. Genetik aÄŸaçların dikilmesi öte yandan kağıt ve selüloz sektörünün de iÅŸine geliyor. Kavak, okaliptüs ve çam, genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen türlerin başında geliyor.KurbaÄŸa derisinde HIV enfeksiyonunu önleyen madde varUluslararası bir araÅŸtırma ekibi, kurbaÄŸa derisindeki bir savunma maddesinin HIV enfeksiyonunu önleyebildiÄŸini buldu. Protein maddeleri virüsün hücrelere girmesini engelleyerek virüs kılıflarını bozuyorlar. KurbaÄŸa gibi amfibyumların derisinde antibakteriyel etkiyen ve aynı zamanda virüsleri öldüren bir dizi savunma maddeleri bulunmakta ve bunlar bu hayvanların bağışıklık sistemlerinde önemli bir yer tutar. Bilim adamları HIV’nin, hastalık etkenlerinin teÅŸhis edilmesinde önemli bir rol oynayan dendritik hücrelerden, mesela T hücreleri gibi bağışıklık sisteminin diÄŸer hücrelerine bulaşışını incelemiÅŸler. Enfeksiyon sırasında virüsün özel yüzey yapıları bu bağışıklık hücrelerinin belli baÅŸlı reseptörlerine yapışınca virüsler burada çoÄŸalarak kan akışı üzerinden tüm bedene yayılmakta. Antibakteriyel peptidler olarak da adlandırılan üç amfibyum savunma maddesi, virüsü birkaç dakika içinde baÅŸarıyla savunmuÅŸ. Dendritik hücreler, HIV’nün bulaÅŸmasından sekiz saat sonra bile kurbaÄŸa derisindeki peptidlerle temas ettiklerinde virüsün yayılması engellenmiÅŸ. Bilim adamları dendritik hücreler tarafından salgılanan peptidlerin, virüslere saldırarak T-hücrelerine geçiÅŸini önlediÄŸini tahmin ediyorlar. Vanderbilt Ãœniversitesi’nde Scott VanCompernolle yönetiminde çalışan ekibin araÅŸtırma yazısı, Journal of Virology dergisinde yayımlandı. Kuru fasulye tümörlerin büyümesini önlüyorKuru fasulye, mercimek ve bezelyenin, tümörlerin büyümesinde etkili olan bir enzimi engelleyici bir madde içerdiÄŸi saptandı. "Inositol Pentakiphosphat" olarak adlandırılan bu maddenin kanser tedavisinde yararlı olacağı sanılmakta. Tümörlerin büyümesi önemli ölçüde "Phosphoinositid 3Kinase" enzimine baÄŸlıdır. Londra College Ãœniversitesi bilim adamları ÅŸimdi "Inositol Pentakiphosphat" maddesinin farelerde tümörlerin büyümesini durdurduÄŸunu saptadılar. Aynı madde ayrıca kanserli hücrelerin kemoterapiye karşı duyarlılığını da arttırmakta deniyor "Cancer Research" dergisinde. Kariyer sahibi erkeÄŸin daha fazla çocuÄŸu varAvusturyalı bilim adamlarının "Ethology" dergisinde yayımlanan araÅŸtırma sonuçlarına göre erkekler kariyer basamaklarında yükseldikçe daha fazla çocuk sahibi oluyorlar. Sonuç, çocuk sahibi olmak isteyen kadınların kariyer sahibi erkekleri tercih etmelerini öneren teoriyle örtüşmekte. AraÅŸtırma sırasında 4800 üniversite çalışanı, yönetici pozisyonunda iyi kazanan araÅŸtırmacı, yönetici pozisyonunda olmayan orta dereceli gelire sahip akademisyen ve akademisyen olmayan düşük gelirli olmak üzere üç grupta incelenmiÅŸ. Cinsiyet ve yaşın da dikkate alındığı inceleme sırasında kategori ve çocuk sayısı arasındaki iliÅŸki saptanmaya çalışılmış. Ve bu inceleme sonucunda yüksek statüdeki kariyer sahibi erkeklerin daha fazla çocuk sahibi oldukları ortaya çıkmış. Ayrıca en çok çocuksuz erkek sayısı da bu grupta yer almakta. DiÄŸer ilginç bir nokta ise bu erkeklerin 40 yaşından sonra tekrar baba olmaları. Kadınlarda ise tam tersi bir durum söz konusu.Spreyler astım riskini yükseltiyorGeçtiÄŸimiz günlerde Kopenhag’da gerçekleÅŸtirilen bir kongrede, mobilya spreyi, oda spreyi veya evlerde kullanılagelen diÄŸer bazı spreylerin astım riskini yükselttiÄŸi bildirildi. Barcelona Institu Municipal d’InvestigaciÓ Mèdica kurumundan Jan-Paul Zock, araÅŸtırmalarının ilk kez evlerde kullanılan spreylerin astımı tetiklediÄŸini göstermesi nedeniyle önem taşımakta dedi. Analizler sonucunda yeni astım vakalarının %11-18’inin spreylere baÄŸlı olarak ortaya çıktığı saptanmış. GeniÅŸ kapsamlı bir saÄŸlık araÅŸtırması çerçevesinde on Avrupa ülkesinden 4200 kiÅŸi incelenmiÅŸ. Katılımcıların kimi ev iÅŸlerini kendilerini yapıyordu ve Ä°spanyol katılımcıların üçte ikisi (%67,4) haftada en az bir kez cam, mobilya, halı, fırın veya oda spreyi kullanıyordu. Alman katılımcılarda sprey kullanma oranı %38,5, Ä°sveçlilerde ise sadece 26,3 idi diyor araÅŸtırmacılar. Bu farklılıklara raÄŸmen tüm ülkelerde benzer bir geliÅŸme ortaya çıkmış. Haftada en az bir kez sprey kullananların astıma yakalanma riski %40 daha fazla. Ä°ki günde bir sprey kullananlarda ise bu risk %70’e çıkıyor. Bu etki özellikle de oda spreyi, mobilya spreyi ve cam temizleyicileriyle ortaya çıkmakta.Â
button