OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 17, 2005 00:00
DiÅŸ aÄŸrılarından kurtuluyor muyuz?SoÄŸuk, ekÅŸi veya tatlı yiyecekler hassas diÅŸlerde aÄŸrılara neden olurlar. Bilim ÅŸimdi bu soruna bir çözüm buldu. Minik nano kürecikler bu sorunu ortadan kaldıracak. Bilim adamlarının açıklamalarına göre nano parçacıklar (minik hidroksilapatit kürecikleri), dentin olarak adlandırılan diÅŸ kemiÄŸindeki delikleri kapatarak, diÅŸleri soÄŸuÄŸa, sıcaÄŸa ve çeÅŸitli kimyasallara karşı duyarsız hale getirmekte. Bu tür partiküllerle yapılan ilk deneyler, küreciklerin delikleri kolayca kapattığını göstermiÅŸ. Leeds Ãœniversitesi’nden Jonathan Earl, yeni buluÅŸuyla ilgili bilgileri Leeds’deki bir nano bilimciler konferansında sundu. DiÅŸler, normalde diÅŸ minesiyle kaplı diÅŸ kemiÄŸinin açıkta kalmasıyla duyarlaşır. DiÅŸ kemiÄŸi için sıvı dolu minik kanallardan oluÅŸmakta. Bu kanallar diÅŸin merkezindeki sinir uçlarından dışarı doÄŸru uzanırlar. Kanallar sıcak, soÄŸuk, tatlı veya ekÅŸi yiyeceklerle temas ettiÄŸinde sinir uyarılmakta. Bu da iÄŸne batışı gibi bir aÄŸrı demek. Earl, nano ölçekli küreciklerin, diÅŸ kemiÄŸindeki delikleri flüorit tedavisinden daha iyi kapadığını saptadı. Kürecikler sayesinde kanaldaki sıvı akımı düşürülünce aÄŸrılarda yok olmakta. Bununla birlikte nano küreciklerin pratikte kullanılabilmeleri için biraz daha geliÅŸtirilmeleri gerekmekte. AraÅŸtırmacılar üretim sırasında pH deÄŸerini düşürerek, diÄŸer zamanlarda oluÅŸan çubuk biçiminde kristaller yerine yuvarlak partiküller üretmeye baÅŸardılar. Ancak bunlar diÅŸ tedavisinde kullanılmayacak kadar büyükler henüz. Nano kürecikler gelecekte ilave olarak flüor bileÅŸimleriyle zenginleÅŸtirilince, kanalları tıkamakla kalmayıp diÅŸ minesinin yenilenmesini de saÄŸlayacaklar. Tehlikeli yolcuları saptayacakAvustralyalı araÅŸtırmacılar, otobüs, metro ve havaalanlarında şüpheli kiÅŸileri saptayacak bir bilgisayar programı geliÅŸtiriyor. Gözetleme sistemi, havalanlarında veya diÄŸer istasyonlarda, kural dışı, genelden farklı ve acaip davranan, oturma yerini durmadan deÄŸiÅŸtiren veya şüpheli bavul taşıyan yolcuları, diÄŸer yolcular arasından saptayacak ve bulup çıkartacak. Bu programın, insanın özel hayatına müdahale anlamına da geleceÄŸi, ancak giderek büyüyen terör dönemlerinde bu riskin göze alınabileceÄŸi belirtilmekte. Curtin teknoloji Ãœniversitesi’nden Barney Glover, böyle bir gözetleme programı için gerekli bilgilerin toplandığını, kendilerinin bunları bir zeka düzeyinde düzenlemeye baÅŸladıklarını açıkladı. Sistemin çok sayıda yanlış alarm vermesinin beklendiÄŸine iÅŸaret eden diÄŸer uzmanlar, "mesela bir okul otobüsünü veya turist otobüsünü düşünün, buralarda insanlar durmadan yer deÄŸiÅŸtirir ve kıpırdar. Böyle bir sistemin gerçekten deÄŸerli bilgiler üreteceÄŸini sanmak safdilliktir" diyor.HI virüsünün kılıf oluÅŸumu engellendiHeidelberg Ãœniversitesi KliniÄŸi bilim adamları ilk kez HI virüsünde kılıf oluÅŸumunu engelleyen bir madde ürettiler. CAI olarak adlandırılan protein parçası, virüs parçacıklarındaki protein kılıfının oluÅŸunu durdurdu. Ancak virüs kılıfının belli baÅŸlı yapısıyla birleÅŸen peptid, hücreler tarafından alınmadığı için henüz ilaç olarak kullanılamamakta. Virüs saldırısı ve bedendeki çoÄŸalma çeÅŸitli evrelerde gerçekleÅŸmekte. HI virüsü konakçı hücrede çoÄŸaldıktan sonra henüz olgunlaÅŸmamış virüs parçacıkları hücreyi terk ederler. Konakçı hücreden çıkan virüsler protein kılıfını çözerek bulaşık yapıya bürünürler. Virüs, bu olgunlaÅŸmadan sonra deÄŸiÅŸime uÄŸrayan bir protein kılıfıyla kaplanır. Bilim adamları ÅŸimdi yeni bulguları sayesinde HIV ilaçları geliÅŸtirebilmek için yeni etki maddeleri bulabileceklerini umuyorlar.Olumlu düşünmek aÄŸrıları dindiriyorBir aÄŸrı beklentisinden ve gerçekte hissedilen aÄŸrı ÅŸiddetinden sorumlu beyin bölgesi arasında sıkı bir iÅŸbirliÄŸi söz konusu. Amerikalı bilim adamları aÄŸrının daha az ÅŸiddetli olmasının umulması halinde aÄŸrının daha az hissedildiÄŸini gözlemlemiÅŸler. Bu yüzden aÄŸrıların psikoterapi ile etkili bir ÅŸekilde tedavi edilebileceÄŸini düşünüyorlar. Wake-Forest Ãœniversitesi’nden Tetsuo Koyama yönetiminde çalışan ekibin, PNAS (www.pnas.org, doi: 10.1073/pnas.408576102) dergisinde yayımlanan araÅŸtırması çerçevesinde, bu süreçlerin nörolojik mekanizmasını öğrenmek isteyen bilim adamları gönüllü kiÅŸilerden aÄŸrının ÅŸiddetini hissedene dek ne kadar sürenin geçtiÄŸini saptamalarını istemiÅŸler. Yanma ÅŸeklindeki aÄŸrının ÅŸiddeti deneklerin bekleme süresinin uzamasına baÄŸlı olarak artmış. 7,5 saniyelik bekleme süresinden sonra aÄŸrının ÅŸiddeti çok fazla hissedilmezken, 15 saniye sonra orta derecede, 30 saniye sonra ise çok fazla hissedilmekte. Bundan sonraki deneyde araÅŸtırmacılar deneklere 15 saniyelik bekleme süresinin ardından ÅŸiddetli bir aÄŸrı hissettirmeye çalışmışlar. Ancak denekler orta derecede bir aÄŸrı bekledikleri için canları daha az yanmış. Bilim adamlarının saptamalarına göre aÄŸrı uyartısı yaklaşık olarak %30 daha zayıftı. Testler sırasında deneklerin beyin etkinliklerini fonksiyonel manyetik rezonans tomografisiyle (fMRT) de takip eden araÅŸtırmacılar, aÄŸrı beklentisinden ve aÄŸrının iÅŸlenmesinden sorumlu beyin bölgelerinde daha düşük bir etkinlik saptamışlar. Bu sonuca göre aÄŸrının etkisi, beklenen aÄŸrı ÅŸiddetiyle sıkı sıkıya iliÅŸkili. AraÅŸtırma kısmen de olsa, iyimserliÄŸin kronik hastalar üzerinde neden pozitif bir etki yaptığını açıklamakta. Çevreye duyarlı alternatif bir enerji kaynağı: YosunAlman ve Avustralyalı bilim adamlarından oluÅŸan bir araÅŸtırma ekibi saf hidrojen üretebilen tek hücreli yosun elde etme baÅŸardı. Bielefeld Ãœniversitesi bilim adamı Olaf Kruse, bu geliÅŸmeden yola çıkarak, geleceÄŸin enerji üretim kaynağı olabilecek bir biyoreaktör üretmek istiyor. Alternatif enerji tesisinin en olumlu tarafıysa CO2 salmayacak oluÅŸu. Alman araÅŸtırmacı Kruse, Queensland Ãœniversitesi’nden Ben Hankamer ile birlikte tek hücreli Chlamydomonas reinhardtii (bkz.resim) yeÅŸil yosununu genetik deÄŸiÅŸimden geçirmiÅŸ. Stm6 olarak adlandırılan bu genetik yosun türü kısa bir süre önce patenti alınan bu hidrojen üretim yöntemi sayesinde ÅŸimdiye dek mümkün olandan 13 misli daha fazla hidrojen üretilebiliyor. Yani yöntemden pratikte yararlanmak henüz mümkün deÄŸil diye konuÅŸtu Kruse. Ticari amaçlı bir biyoreaktör belki beÅŸ ila altı yıl içinde üretilebilecek diyor araÅŸtırmacılar. Ä°ki bilim adamının keÅŸfettikleri sistem gayet basit iÅŸliyor: Yosunlar, kilitli bir kapta sulu süspansiyon içinde aydınlatılınca, fotosentezle gaz halinde hidrojen üretiyorlar. Süreç ne kadar uzun sürerse elde edilen ürün miktarı azalmakta. Ä°ki hafta kadar sonra yosunlar "yaÅŸlılık" nedeniyle ölüyor ve bu nedenle taze bir yosun kültürüyle çalışılmaya devam ediliyor. Bununla birlikte ölü yosunlar da iÅŸe yaramakta. Bundan sonraki aÅŸamalarda ölü yosunlardan da hidrojen üretilebilmekte ama bu sefer CO2 oluÅŸuyor. Bilim adamları ÅŸu sıralar moleküler genetik giriÅŸimler sayesinde verimi arttırmaya çalışıyorlar. Biyoreaktörün ilk prototipi bu yıl içinde geliÅŸtirilecek. Ãœnlü fizikçi Hawking’in saÄŸlık durumu kötüye gidiyorBBC’den yapılan bir açıklamaya göre ender bir sinir hastalığına yakalanan ünlü fizikçi Stephen Hawking’in saÄŸlık durumu iyice kötüleÅŸti. Ellerini artık neredeyse hiç hareket ettiremeyen bilim adamı özel bilgisayarını sadece gözleriyle kullanabiliyor. Hawking iki aydan bu yana gözlüğünde bir enfraruj aleti taşımakta. Fizikçi gözlerini açıp kapadıkça enfraruj ışınlar deÄŸiÅŸerek bilgisayarı çalıştırıyor. Hawking Charcot hastalığına (Motor nöron hastalığı) yakalanarak en uzun yaÅŸayan kiÅŸi. Fizikçi bilimdeki ününü kara deliklerle ilgili teorisi ve evrenin geliÅŸimiyle ilgili çalışmasına borçlu. 1998 yılında yayımlanan "Zamanın Kısa Tarihi" adlı kitabı dünya genelinde en çok okunanlar arasına girmiÅŸti.Avrupa’da tunç çağında mumyalama tekniÄŸi Hebridler’deki bir adada üç iskelet bulan Ä°ngiliz bilim adamları, Ä°skoçya’da ölülerin tunç çağında mumyalandığı kanısındalar. Mısırlıların aksine tunç dönemi Ä°skoçlular turbalık gibi doÄŸal kaynaklardan yararlanıyorlardı. Cardiff Ãœniversitesi’nden Jen Hiller’e göre bu konservasyon tekniÄŸi Ä°ngiltere’de de yaygındı. Eski Mısırlılar (M.Ö.4200-700) ölüleri birkaç hafta kadar içi yaÄŸ, reçine ve diÄŸer malzemelerle dolu küplerde beklettikten sonra içlerini boÅŸaltıyorlardı. Gerçi Ä°skoçya’da bulunan bir kadın, bir erkek ve bir de çocuk iskeletinde herhangi bir mumyalama maddesinin izi bulunmamakta fakat Hiller ve ekibi iskeletlerin konumu nedeniyle konservasyon tekniÄŸinin varolduÄŸunu düşünüyor. YetiÅŸkinler Peru’da bulunan (Ä°nka kültürü) mumyalara benzer pozisyonda bulunmuÅŸ. Ölüler bu ÅŸekilde baÄŸlanmış olmalılar, normalde bedeni bu ÅŸekilde bükmek mümkün deÄŸildir diyen araÅŸtırmacılar, cesetlerin birkaç ay turbalıkta bekletildiÄŸini tahmin ediyorlar. Bu süre bedenin boÅŸalması için yeterlidir. Ölülerin turbalıkta bekletildiÄŸini gösteren diÄŸer bir kanıt da turbalıktaki asit yüzünden kemikten ayrışan mineraller. Ä°skoçya’daki iskeletler, Avrupa’daki mumyalama tekniÄŸinin varlığını göstermesi açısından önem taşımakta. Â
button