Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2005 00:005dk okuma

Sibirya eriyorBir Rus bilim adamının açıklamasına göre Batı Sibirya’daki permafrost (donmuş) topraklar eriyor. İspanya ve Fransa’nın toplamı kadar büyük bir alan tehdit altında. Erime yüzünden milyarlarca ton metan atmosfere yayılabilecek. Tomsk Üniversitesi botanikçisi Sergei Kirpotin, batı bölgesinin geçtiğimiz son 3-4 yıl içinde erimeye başladığını gözlemlemiş. Son 40 yıl içindeki ortalama sıcaklık artışı da 3 derece civarında. Sibirya’nın bataklıkları yaklaşık olarak 11.000 yıl önce (son buz devrinde) oluşmuştu. Tahminlere göre donmuş topraklarda dünya genelindeki metanın dörtte biri barınmakta. Metan başta organik maddelerin indirgenişi sırasında oluşur ve karbondioksitten dört kat etkili olduğu bilinmekte. Bilim adamları öte yandan Alaska, Kanada ve İskandinavya’daki donmuş toprakların erimeye başladığını bildirdiler. Pilotlarda yüksek katarakt riskinin nedeni450 erkeği inceleyen Amerikalı bilim adamları, pilotlardaki yüksek katarakt riskinin kokpite yansıyan kozmik ışınlarla ilgili olduğunu sanıyorlar. İncelemeler sonucunda pilotların katarakta yakalanma riskinin diğer meslekteki erkeklere kıyasla üç misli fazla olduğu saptanmış. Kataraktta, gözün merceği zaman içinde bulanıklaşır. Hastalık daha çok yaşlı insanlarda görülse de daha önceki araştırmalardan öğrenildiği gibi iyonlaştırıcı ışının etkisiyle de ortaya çıkabiliyor. Mesela astronomlarda kataraktın ortaya çıkış sıklığı ve uzay ışını arasında bir ilişki olduğu bilinmekte. Zarar verici ışın yoğunluğu pilotların maruz kaldığı ışın değeriyle örtüşmekteydi. Pilotların maruz kaldığı iyonlaştırıcı ışın, güneş partiküllerinin reaksiyonları ve hava partikülleri ve uçağa işleyen galaktik kozmik ışınlarla oluşmakta. Araştırma çerçevesinde incelenen erkeklerde görülen katarakt hastalığının sayısıyla yapılan hesaplara göre pilotlarda katarakt riski üç kat fazla. Pilotlar ne kadar çok kozmik ışına maruz kalırlarsa katarakt riski de o denli yükselmekte.Zehirsiz mantar türleriyle aflatoksin mücadelesiAlman bilim adamları yeni bir yöntemle kanserojen küf mantarı aflatoksinle mücadele etmek istiyorlar. Aflatoksinler özellikle de Aspergillus flavus mantarı tarafından üretilmekte. Sıcak ve kuru bölgelerde büyüyen mantar özellikle de mısır, yer fıstığı ve Şam fıstığına zarar Verir. Bonn Üniversitesi ve Nijerya’daki Ibadan Tropikal Tarım Enstitüsü bilim adamları şimdi mantara, zehirsiz Aspergillus türüyle mücadele etmek istiyorlar. Proje, özellikle de pamuk bitkisindeki aflatoksin zararlarının %98’inini önleyen Arizonalı bilim adamları tarafından desteklenmekte. Yöntem aslında çok basit. Zehirsiz Aspergillus türleri durmadan ekilip çoğaltılmakta ve zehirli türün yerini almakta. Mantarın zehirsiz türü ABD’de iki yıl önce tarım ilacı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Buna göre bir hektarlık alanı aşılamak için beş kilo mantarlı tahıl tanesi yeterli. Bu da yöntemi oldukça ucuz hale getirmekte. Strateji bu nedenle özellikle de gelişmekte olan ülkelerdeki aflatoksin sorununu çözmek için uygun olabilir. Pirincin kalıtım şifresi bu sefer tamamBilim adamları 2002’de pirincin kalıtım şifresini önemli ölçüde çözmüşlerdi. Uluslararası Pirinç Genom Sekanslama Projesi "IRGSP) bilim adamları şimdi pirinç kalıtımını tümüyle çözmeye başardılar. Açıklamalara göre en yaygın olarak yetiştirilen Oryza sativa cinsi yaklaşık olarak 37.500’ü aşkın gene sahip 400 milyon DNA yapıtaşından (bazdan) oluşmakta. Buna göre pirinç insandan daha fazla gene sahip. Projeye Japonya yönetiminde dokuz ülke katıldı. Dünya nüfusunun yarısından fazlası için pirinç temel gıda maddesi. Bilim adamları yeni veriler sayesinde, verimli ve dirençli pirinç türleri üretebilmeyi umuyorlar. Örneğin böceklere, kuraklığa veya tuzlu toprağa karşı dirençli türler gibi. Dünya nüfusunun yeterli bir biçimde beslenebilmesi için pirinç üretiminin önümüzdeki 20 yıl içinde %30 oranında arttırılması gerekmekte. BM’ye göre günde yaklaşık üç milyar insan pirinçle beslenmekte. 2025 yılında bu sayının 4,6 milyara çıkacağı tahmin edilmekte. Kalp ilacı kansere iyi geldiYüksükotundan (Digitalis purpurea) elde edilen kalp ilacı Digoxin’in kanser tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği bildirildi. Söz konusu ilaç normalde, kalp ritminin düzenlenmesi için verilmekte. Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde Jon Thorson yönetiminde çalışan ekip şimdi etki maddesinin bazı yapı taşlarını tümörleri hedef alacak şekilde değiştirmişler. Yeni yöntem, diğer ilaçların da belli hedeflere göre değiştirilebilmesi konusunda umut oldu. Bilim adamları ilacın içindeki şekeri değiştirebiliyor. Bu amaçta uygulanan yöntemin adı "Neo-Glyco-Randomisation". Bu yöntemle gerçekleştirilen değişimler sonuca etki maddenin etkime şekli de değişmekte. Yöntem sayesinde kalp ilacı kanserli hücrelere saldıracak şekilde değiştirebilmiş. Bilim adamları bu nedenle kalp üzerinde yan etki yapmayacak kanser ilaçlarının geliştirilebileceğini umuyorlar. Anne sütü, bebeğin kalbini koruyorBristol Üniversitesi bilim adamları, yaşları 9-15 arasında değişen 2.200 çocukla yaptıkları bir araştırma sonucunda, emzirmenin bir yararını daha ortaya çıkardılar. Daha uzun süre emzirilen çocukların kalbi daha sağlıklı. Anne sütüyle daha uzun süre beslenen çocuklar, kısmen veya tümüyle hazır mamayla beslenenlere karşın daha düşük kan basıncına sahip. Bilim adamlarına göre anne sütünün koruyucu etkisi, örneğin az tuzlu beslenme veya beden hareketleri gibi önlemlerle karşılaştırılabilmekte.Mikroplar, yirmi yıllık uykudan uyandılarColorado Üniversitesi bilim adamları tarafından bir deneme için Güney Kutbundaki kurumuş bir ırmak yatağında koruyucu bir folyo içinde 20 bekletildikten sonra sulanan bakteriler, bir gün sonra yeniden canlanmışlar. Deney, Güney Kutbundaki uç koşullarda bile yaşamın ne kadar dirençli olduğunu göstermesi açısından önem taşımakta. Yılın büyük bir bölümünde hava sıcaklığı sıfır derecenin altında seyreder. Ve su, sadece buzulların yılda beş ila (en fazla) on iki kez erimesi halinde bulunuyor, diyor araştırmayı yöneten bilim kadını Diane McKnight. Bu tür araştırmalar örneğin Mars’taki iklim koşullarının yaratılması nedeniyle astrobiyologların büyük ilgisini çekmekte. Söz konusu araştırma 1984 yılında başlamıştı. Fotosentez yapan bakteriler (Cyano bakterileri) bilim adamları, buzul ırmağını kum torbalarıyla değiştirmişler. 20 yıllık susuzluktan sonra nehir yine eski yatağından akınca bakteriler daha aynı gün içinde fotosentez yapmaya başlamışlar. Sıtma hastaları anofel sineğini kendilerine çekiyorAnlaşıldığı üzere sıtma mikrobunu taşıyanların kokusu değişerek anofel sinekleri için çekici hale gelmekte ve hastalık bu şekilde daha kolay yayılmakta. İlginç sonuç Paris Curie Üniversitesi’nden Jacob Koella’ya ait. Araştırmacı sağlıklı Kenya çocuklarıyla sıtma mikrobu taşıyan ancak henüz hastalık belirtisi göstermeyen çocukları karşılaştırınca, anofel sineğinin sıtma mikrobu taşıyan çocuklara yaklaşmayı tercih ettiğini saptamış. Bilim adamları bu konuda emin olmak için testi, sıtma tedavisinden sonra yenilemişler. Sıtma dünya genelinde en yaygın olarak görülen bir enfeksiyon hastalığıdır ve yılda bir milyonu aşkın kişinin ölümüne neden olur. Dünya Sağlık Organizasyonu’nun (WHO) açıklamasına göre dünya nüfusunun %40’ı sıtma riski olana bölgelerde yaşıyor. Hastalık sadece insanda ve anofel sineğinde bulunan parazitlerle gelişmekte. �
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!