OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 17, 2005 00:00
Alkolün fazlası aptallaştırıyorKimi bilim adamları günde bir kadeh kırmızı şarabın kalbe, iki bardak biranın da böbreklere iyi geldiğini söylerken, bazı araştırma sonuçlarına göre de günde bir kadeh kırmızı şarap veya bir bardak bir bira bile sağlığa çok zararlı. Amerika’da yapılan son bir araştırma şimdi aşırı alkol tüketiminin kişiyi aptallaştırdığı şeklinde sonuçlandı. Kentucky Üniversitesi bilim adamlarının fareler üzerinde gerçekleştirdikleri deneyler sonucunda, altı yıl boyu günde altı ila sekiz bardak bira veya bir şişe şarap içenlerin beyin maddesinde azalma meydana geldiği anlaşıldı. Bundan sonra bellek ve öğrenme yetisi dokuz yıl kadar gerilemekte. Hatta sekiz haftalık aşırı alkol alımından sonra bile beyin, içki bırakılsa dahi üç ay sonra bile eskisi gibi işlememekte diyor araştırmacılar. Okyanuslardaki asit yoğunluğu canlıları tehdit ediyorAtmosferdeki sera gazı (karbondioksit) yüzünden dünya denizlerindeki asit oranı yükselmekte. Bilim adamları bu durumun mercanlar ve planktonlar için tehlikeli olduğu konusunda uyardılar. Deniz suyundaki ph değerinin yüzyılın sonuna kadar 8,2 oranından 7,7’ye düşebileceği tahmin edilmekte. Ph değeri suyun asit derecesini göstermekte, saf suyun ph değeri yedidir. Havadaki karbondioksit suda çözülerek organizmalara zarar veren karbonik asidi oluşturmakta. Araştırmacıların hesaplarına göre endüstri devriminden bu yana yaklaşık olarak 450 ton karbondioksit salınmış atmosfere. Bunlardan yarısı okyanuslar tarafından soğurulmakta ve karbondioksiti denizlerden temizlememiz mümkün değil. Doğa da bu işi ancak binlerce yıl içinde yapabilir diyor araştırmayı yöneten John Raven. Motorlu araçlardan, kalorifer tesisatları ve endüstriden yayılan karbondioksit ister istemez dünya denizlerinde toplanmakta. Raven ve arkadaşları bu yüzden emisyonun yarı yarıya düşürülmesini öneriyorlar. Nature dergisindeki (www.nature.com, 30.6.05) habere göre denizlerdeki asitleşme teorik olarak kireçle düşürülebiliyor. Fakat bunun için çok fazla miktarda kireçtaşı gerekmekte ki bu da iyi bir çözüm olarak görünmemekte. Seks bağımlısı özdenetimini yitiriyorBerlin Charité Üniversite Kliniği’nde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre hastalık, uyuşturucu bağımlılığına benzer bir şekilde seyretmekte. Yani gitgide daha kısa aralıklarla daha yüksek dozlara ihtiyaç duyulmakta. Bilim adamlarına göre bu psişik bozukluğun ortaya çıkmasında çocukluk döneminde taciz deneyimi ve ailede cinsel istismar önemli roller oynamakta. Seks bağımlılığı hastalar için en az kumar veya alışveriş bağımlılığı kadar rahatsız edici. Kişilik ve aile yaşamı üzerinde olumsuz etki yaptığı gibi suça da yöneltmekte. Hastalar, seks bağımlılığının tabu ve utanç verici olarak kabul edilmesi nedeniyle sorunları üzerinde konuşmaktan kaçınıyorlar. Psikiyatrların açıklamalarına göre, seks bağımlılığı da diğer bağımlılıklar gibi başlamakta. Hastalar tatmin olabilmek için git gide daha fazla zaman ve enerji harcamalarına rağmen kendilerini memnun edemiyorlar. Dahası davranışlarının kontrolünü de yitiriyorlar. Telefon seksi, pornografi, genelev ve klüpler için git gide daha fazla para harcanmakta. Seks bağımlılığı genelde kişilik bozukluluğu, özgüven yitimi ve düşük zeka ile ilişkili. Seks bağımlılığının tedavisi yıllarca sürebilmekte. Kısa boylu erkekler daha çok intihar ediyorSon bir araştırmaya göre kısa boylu erkeklerde intihar olayları iki misli fazla görülmekte. Stockholm’daki Karolinska Enstitüsü’nden Patrik Magnusson, American Journal of Psychiatry (sayı 162, s.1373) dergisinde boyun uzamasıyla orantılı olarak intihar olaylarının azaldığını söylüyor. Ancak bilim adamları intihara meyilli olan beden boyunu santimetre olarak açıklamadılar. Araştırmacılar 1,3 milyon İsveçli erkeğin 1950-1981 arasındaki verilerini incelerken, her beş santimlik boy artışında intihara eğilimin %9 oranında düştüğünü fark etmişler. Magnusson yönetiminde çalışan ekip, bu kısa beden boyu ve intihar arasındaki bağlantının sadece genç ve orta yaşlı erkeklerde saptandığını aynı sonucun yaşlılarda ve kadınlarda geçerli olmadığını bildirdiler. Bundan sonraki araştırmalarda, erkeklerde kısa boy ve yüksek intihar oranı arasındaki bağlantı aydınlanmaya çalışılacak. Bir tahmine göre bu bağlantı erken doğumla ilgili olabilir. Çünkü daha önceki araştırmalarla erken doğan bebeklerin gençliklerinde ve yetişkinlik dönemlerinde depresyona eğimli oldukları ortaya çıkmıştı.Çalışan anne çocuğunu iyi yetiştiriyorCalışan annelerin çocukları, çalışmayan annelerin bebeklerinden daha kötü yetişmiyor. Zamanları kıt olan kadınlar çocuklarıyla birlikte olduklarında daha dikkatli davranıyorlar. Texas Üniversitesi’nde Aletha Huston yönetiminde çalışan ekibin araştırmasına göre, çalışan kadınlar hafta sonlarında diğer etkinliklerden vazgeçerek çocuklarına daha fazla zaman ayırıyorlar. Dolayısıyla da çocukların entelektüel ve sosyal gelişimi ev kadınlarının çocuklarından geri kalmamakta. Bilim adamları, anne çocuk ilişkisinde, süreden çok kalitenin önemli olduğunu vurguluyorlar. Tartışmalı ilaç, Parkinson’u iyileştirdiSon bir araştırma, Parkinson tedavisinde kullanılan tartışmalı etki maddesi GDNF’nin, beyindeki sinir hücrelerini yenilediğini gösterdi. Nature Medicine dergisinde (sayı 11, s.704) yayımlanan bir habere göre İngiliz bilim adamları bir Parkinson hastasının beynindeki sinir hücre kaybını durdurmaya başardılar. 62 yaşındaki hasta deneysel GDNF maddesinin doğrudan doğruya beyne aşılandığı klinik bir deneye katılmıştı. Fakat terapinin güvenli ve etkili olmadığı kuşkusu yüzünden araştırma yarıda bırakılmıştı. Hasta bir kalp enfarktüsü yüzünden öldükten sonra yapılan otopsi sonucunda, araştırmacılar hareket merkezinin hasar görmüş bölgelerinde işlevsel sinir hücrelerinin oluştuğunu saptamışlar. Glia cell line derived neurotrophic factor olarak (GDNF) adlandırılan etki maddesi 43 ay süreyle ince bir kateter ile doğrudan doğruya hastanın hareket merkezine verilmişti. GDNF, dopamin üreten sinir hücrelerinin (yani Parkinson hastalığında bozulan sinir hücreleri) hayatta kalması ve işlevi için gerekli protein molekülüdür. Hastanın hareketleri daha terapi sırasında önemli ölçüde düzelmişti. Hatta tedavi edilen bölgelerdeki dopamin alımı da iyileşmişti. Ancak kimi hastalarda ilacın güvenliği üzerinde kuşkular ve tedavinin yararlığı olmadığı kanısı ortaya çıkınca tedavi 43 ay sonra yarıda kesilmişti. 62 yaşındaki hasta araştırmanın bitmesinden üç ay sonra kalp enfarktüsünden ölünce, araştırmacılar beynin incelemişler. Hastanın hareket merkezinde ilginç bir şekilde çok sayıda dopamin içerikli sinir lifleri oluşmuştu. Bilim adamları şimdi bu sonuçlar sayesinde GDNF deneylerine devam etmeyi umuyorlar.İnsan beyni daha büyük düşünüyorİnsan beyninin bilgisayar belleğiyle karşılaştırılması pek de mantıklı olmasa gerek. Cornell Üniversitesi’nden Michael Spivey ve arkadaşları, beynin bilgisayardan tamamen farklı çalıştığını saptadılar. Buna göre beyin, bilgileri bilgisayar gibi aşama aşama değil, aralıksız bir süreç gibi işlemekte. Mesela sözcükler daha algılanır algılanmaz işlenip hareketlere dönüştürülüyor. Algılama teorikçileri uzun bir süredir, beyindeki bilgilerin "küçük paketler" halinde bir işlem aşamasından diğerine iletildiğini sanıyorlardı. Ancak son zamanlarda bu sürecin adım adım değil dinamik ve aralıksız sürdüğü kanısı yaygınlaşmıştı ki bu tez şimdi Spivey’in yeni sonuçlarıyla da kanıtlanmakta. Bilim adamları 42 katılımcıdan bir fare imleciyle ekran üzerindeki çeşitli objeler üzerinde gezinmelerini istemişler ve her testte iki obje seçeneği verilmiş. Bilim adamları, aralarında hiçbir bağlantının bulunmadığı sözcüklerde (mesela tava ve palto) deneklerin imleci doğrudan doğruya uygun objeye kaydırdıklarını fark etmişler. Ancak objelerin isimleri birbirine benzediğinde (tarak ve tabak gibi örneğin) denekler daha yavaş reaksiyon göstererek imleci birkaç kez iki obje arasında kaydırmışlar. Deneklerin okudukları sözcükler arasında
seçim yaparken kuşkuya düşüp aynı zamanda değiştirme yetisine sahip olmalarından yola çıkan bilim adamları, dilin algılanması dinamik bir sürece dayanmakta diyorlar. Bu tür bir mekanizmada sadece "hatalı" ve "doğru" değil ikisinin arasındaki değerlerde bulunmakta.Ve şimdi de bir haftalık
yol durumu...Amerika’da geliştirilen yeni bir sistem sayesinde bir haftalık trafik durumu öncelenebiliyor.Sacramento’da yaşayan otomobil sahipleri artık televizyonda yayımlanın trafik haberlerinde, bir haftalık trafik durumu hakkında bilgi edinebiliyorlar. "Beat-the-Traffic" olarak adlandırılan ve yakında Amerika’da 19 kentte hizmet verecek trafik raporu, özellikle de büyük kent trafiğinde uzun süre yolculuk etmek zorunda olan sürüceler çok işine yarayacak. Sürücüler haberlerde sunulan üçboyutlu trafik animasyonlarıyla trafiğin nerede sıkışık olduğunu ve hangi yolların tıkanabileceği hakkında bilgi alıyorlar. Sistem ayrıca önemli sokak ve kavşaklardaki trafiğin durumu hakkında da bilgi verdiği gibi
hava durumu, yollardaki olaÄŸanüstü durumlar ve inÅŸaatları da bildiriyor deniyor New Scientist dergisindeki (www.newscientist.com) haberde. Hatta spor müsabakaları ve diÄŸer etkinlikler bile trafik raporunda dikkate alınmakta. Tüm bu bilgiler geçmiÅŸteki verilerle birleÅŸtirildiÄŸinde örneÄŸin bir kazanın, trafiÄŸi ne ÅŸekilde etkileyeceÄŸi öncelenebiliyor. Bilim adamları trafik tahmin raporlarının yakında hava durumu kadar olaÄŸan bir hale gelmesini umuyorlar. Â
button