OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 19, 2005 00:00
Ölçülü et tüketimi sağlığa zararlı değilErken ölümü tetikleyen et değil sigara!Geçtiğimiz günlerde Almanya’da açıklanan bir araştırma sonucuna göre ara sıra et yiyen ama bunun dışında sağlıklı yaşayan kişiler de uzun yaşayabilir. Alman Kanser Araştırma Birliği, sigara ve alkol içimi ve şişmanlık, sağlığa daha zararlı diyor. 1904 katılımcının 21 yıl süreyle incelenmesine dayanan araştırma, sigara içmeyen, alkolü ölçülü kullanan, spor yapan ve fazla kilolara sahip olmayanlar erken ölüm riskini önemli ölçüde düşürdüğünü göstermekte. Bilim adamları farklı beslenme alışkanlıkları bulunan katılımcıları üç gruba ayırmışlar: 1) 60 kişilik grup, et, yumurta ve süt ürünleri yemeyen vejetaryenler 2) 1.165 kişilik grup, et yemeyen ama yumurta ve süt ürünleri tüketen vejetaryenler 3) 679 kişilik grup, vejetaryen olmayan ama ölçülü miktarda et ve
balık tüketenler. İşte bu grupları karşılaştıran bilim adamları et tüketimi ve ölüm riski arasında bir ilişki görememişler. Erken ölüm riskini tetikleyen en önemli faktör sigara içimi. Düzenli olarak alkol alanlarda kanserden ölme riski yükselirken, aşırı kiloluların kalp/dolaşım hastalıklarından ölme olasılıkları daha yüksek. Genetik bozukluk Multiple Skleroz üzerinde etkiliBavyera Julius Maximillians Üniversitesi bilim adamları Multiple Skleroz hastalığı konusunda önemli bilgiler elde ettiler. Araştırmacıların keşfi, PD-1 sinyal molekülünü değiştiren genetik bozukluğun Multiple Skleroz hastalığı üzerinde tetikleyici etki yaptığına dayanıyor. Multiple Skleroz hastalığının gelişimi hastadan hastaya değişmekte. Kimilerinde ara ara etkili olurken, diğerlerinde semptomlar çok daha belirgindir. Bilim adamları bu nedenle bu riskin erken tanısına imkan verecek belirtileri arıyorlar. Würzburg Üniversitesi’nde Heinz Wiendl ve Mathias Maeurer yönetiminde çalışan ekip, yaklaşık olarak 1000 Multiple Skleroz hastanın kanını inceleyince, bu genetik bozukluğa sahip olanlarda hastalığın daha hızlı geliştiğini saptamışlar. Diğer bir araştırmada ise genetik bozukluğun nedenini de açıklanabildi. PD-1 sinyal molekülü normalde organizmada iltihap önleyici bir etki yapar. Fakat aynı zamanda Multiple Skleroz gibi otobağışıklık hastalıklarında olduğu gibi T-lenfositlerinin etkinliğini de düşürmekte. Genetik bozukluğa sahip Multiple Skleroz hastalarında her iki durumda iki fonksiyon da bozuk. Bilim adamları bu şekilde, Multiple Skleroz hastaları için umut vaat eden bir belirti bulmuş oldular. Bundan sonraki araştırmalarda, genetik bozukluk ve Multiple Skleroz hastalığının seyri arasındaki ilişkili daha ayrıntılı bir şekilde incelenecek. Cepte kan tahliliUppsala Üniversitesi bilim adamları tarafından geliştirilen taşınabilir bir tahlil aleti, verileri cep telefonu üzerinden aktarabiliyor. Cellular News’deki (www.cellular-news.com) habere göre bu şekilde hem tasarruf edilecek hem de bedendeki iltihaplanmalar daha çabuk teşhis edilebilecek. Cep telefonuyla bağlantılı olan sistemde bir çip CRP, troponin I ve troponin T ve BNP değerlerini ölçüyor. Enerjisini cep telefonunun aküsünden alan bir mikro pompa, kan örneğini kanallardan ve filtreden çekerek, değerlendirme haznesine iletmekte. Çipin ışık sinyalleri olarak yansıyan test sonuçları bir kamera tarafından okunmakta. Ve test sonuçları sadece birkaç dakika içinde cepten veya İnternet üzerinden doktora gönderilebiliyor. Taşınabilir tahlil laboratuarı için gerekli ilave donanımlar sadece bir cep telefonu ve dijital kameradan ibaret. Bilim adamları çipleri, aynı anda birden fazla kan testi yapacak şekilde geliştirmek istiyorlar. O zaman hastaya uygun antikorlar bile bulunabilecek.Gülerek yılda iki kilo kaybediyoruz Gülmek sadece ruhumuza değil, dış görünüşümüz üzerinde de olumlu etki yapıyor. Çünkü günde 10-15 dakikalık kahkahalar, yılda iki kilo kaybetmemizi sağlamakta. Tabii bu yapmacık gülümseyişler için geçerli değil diyor bilim adamları. Vanderbilt Üniversitesi’nden Maciej Buchowski yönetiminde çalışan ekibin sonuçları geçtiğimiz haftalarda Atina’da düzenlenen Avrupa Obezite Konferansı’nda (www.eco2005.gr) sunuldu. Araştırma sırasında katılımcılara komedi klipleri izlettirilmiş. Katılımcılara sadece video kliplerine gösterilen duygusal reaksiyonun ölçüleceği söylenmiş. Araştırmaya katılan kadınlar ver erkekler videoları izlerken, bilim adamları kalp, soluk ve gülme frekanslarını ölçülmüşler. Laboratuardaki analiz aletleri ayrıca solunan oksijen miktarı ve dışarı veriler karbondioksit miktarını ölçerek, enerji sarfiyatını da hesaplamışlar. İşte bu hesaplardan sonra ortaya çıkan sonuca göre on dakikalık kahkaha 50
kalori yakıyor. Yıla göre hesaplandığında iki kiloluk kayıp ortaya çıkmakta.Yüksek gerilim hattında kan kanseri tehlikesiYüksek gerilim hatlarının yakınında yaÅŸayan çocuklarda lösemi riski daha yüksek. Sonuç, 29.000 kanserli çocuÄŸun incelenmesiyle elde edildi. Ä°ngiliz bilim adamları tarafından gerçekleÅŸtirilen araÅŸtırma, bu konuyla ilgili yapılan çalışmaların en kapsamlısı. Yüksek gerilim hattının 200m yakınında oturanların lösemiye yakalanma riski %70 oranında daha yüksek. Elektromanyetik ışınların löseminin oluÅŸumu üzerinde ne ÅŸekilde etkili olduÄŸunu öğrenmek isteyen araÅŸtırmacılar istatistiksel bir yöntemden yararlanmışlar. Aralarında 9.700 lösemi hastasının bulunduÄŸu 29.000 çocuktan, yüksek gerilim hattına en yakın olanları araÅŸtıran bilim adamlarının elde ettikleri sonuç şöyle: Evleri yüksek gerilim hattından en fazla 200m uzakta bulunan çocukların lösemiye yakalanma riski, en az 600m uzaklıkta oturan çocuklara göre %70 daha yüksek. Fakat bilim adamları diÄŸer kanser türleri ve gerilim hatları arasında herhangi bir baÄŸlantı saptamamışlar. 200 ve 600m arasındaki mesafedeki riskin biraz daha düşük çıkmış olması, bilim adamlarının tezini desteklemekte. Bu mesafelerde elektromanyetik alan iyice zayıflamakta ve bu nedenle etkili olamaz diyen bilim adamları bu yüzden yüksek gerilim hattı ve lösemi arasındaki baÄŸlantının bilinmeyen bir risk faktörüne dayanıp dayanmadığını bilmiyorlar. Ancak elde edilen sonuçlar kesinse, Ä°ngiltere’deki lösemi vakalarının %1 (çocuklarda) yüksek gerilim hattına yakın yaÅŸamayla ilgili. Erken baÅŸlayan okul, gece uykusundan iki saat çalıyorOkula erken baÅŸlama, yetiÅŸmekte olan gençlerin uykusundan çalarak onları kötü öğrenci yapıyor. Bunun nedeni günün baÅŸlamasından sonra tam anlamıyla iÅŸlemeye baÅŸlayan biyolojik gün ritmi diyor Amerikalı bilim adamları, Pediatrics dergisinde. Derslerin sabah saat sekizde baÅŸlaması, öğrencilerin gece uykusundan iki saat çalıyor. Bölgedeki bir liseyle ortak olarak geliÅŸtirilen araÅŸtırmaya göre öğrenciler sabah saatlerinde yorgun oldukları gibi konsantre olmaları da öğleden sonraya kıyasla daha zor. AraÅŸtırma sırasında kullanılan özel bir gün ışığı da sonuçları deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ. Bilim adamları çözüm olarak okulların daha geç açılmasını ve sınavların daha geç saatlerde yapılmasını öneriyorlar. Kanserin önemli sekansı çözüldüAvustralya’daki Sidney Kimmel Kanser Merkezi bilim adamları, hızlı ilerleyen kanser hastalıklarında etkin olduÄŸu sanılan genetik sekansı çözdüler. AraÅŸtırmacılar on bir genin etkinliÄŸinin kanserin yayılmasından ve hastayı ölüme götürmesinden sorumlu olduÄŸuna inanıyorlar. Tahminlere göre bu genler tümör kök hücrelerini kontrol ederek, kanserin geliÅŸimini tetiklemekte. AraÅŸtırmayla ilgili sonuçlar Journal of Clinical Investigation (http://www.jci.org) dergisinde yayımlandı. AraÅŸtırma çerçevesinde on farklı kanser hastalığına sahip 1.222 kiÅŸinin verileri deÄŸerlendirilirken, ekip, tümörün, normal kök hücrelerin çoÄŸalmasıyla iliÅŸkili gen sekansı üzerindeki etkisini incelemiÅŸ. Aynı sekans farelerde kanserin yayılmasıyla ve insanlarda da prostat kanserindeki ikincil tümörlerle baÄŸlantılı bulunmuÅŸtu. Bilim adamları hızlı yayılan tümörler üzerinde oldukça sabit bir etkinlik motifi saptamışlar. Bu sonuçlar, bir miktar tümör kök hücre içeren kanserli urların tümörlerin büyüyerek yayılmasından sorumlu olduÄŸuna dayanan tezi de desteklemekte. Hormonsuz doÄŸum kontrol umuduCambridge Ãœniversitesi bilim adamları halihazırdaki doÄŸum kontrol haplarına alternatif olarak geliÅŸtirmeye çalıştıkları hapın yan etkileri çok düşük olacak. AraÅŸtırmacıların keÅŸfetmiÅŸ olduÄŸu STAT3 molekülü, embriyonun ana rahmine "yuvalanmasına" yardımcı oluyor. Bu bilgiden yola çıkan bilim adamları, STAT3 molekülünü bloke eden bir ilacın, hormon ilavesi olmadan doÄŸun kontrolünde etkili olacağına inanıyorlar. Söz konusu molekül embriyonun ana rahmine yerleÅŸmesinde çok önemli bir rol üstlenmekte ve yokluÄŸu hamileliÄŸi imkansız kılıyor deniyor Proceedings of the National Academy of Sciences (www.pnas.org) dergisinde. Ä°laç kuruluÅŸları STAT3 molekülünü bloke etmenin yollarını aramaya baÅŸladılar bile. Bilim adamları jel ÅŸeklinde bir ilacın uygun olabileceÄŸini düşünüyorlar.Â
button